29 Mart 2011 Salı

Siviliz ve Itaatsiziz

Eren KESKİNŞırnak kentinin benim kişisel tarihimde çok önemli bir yeri var.

Ben bu kadar üst üste yaşanan insan acılarına, o kentte tanık oldum.


O kent, benim şiddetle yüzleşmemde çok önemli bir dönüm noktası oldu.


Hepimizin, şiddetle aramızdaki çizginin ne kadar da ince olduğunu orada anladım.


Şiddete karşıyım desek de, an gelip her bireyin şiddetin 'failli' de 'mağduru' da olabileceğini ilk kez orada hissettim.


Çok anlattım bu hikâyeyi, ancak bir kez daha tekrarlamak istiyorum.


1992 yılıydı. Şırnak devlet güçleri tarafından yakılıp yıkılmıştı. Biz de bir heyet olarak olayları belgelemek üzere bölgeye gitmiştik.


Karşılaştığımız manzara korkunçtu.


Şırnak bir korku kenti haline gelmişti.


Hele Cizre'yle Şırnak arasındaki Şah köyü, askerlerce gözümüzün önünde yakıldığında ve o yakılan köydeki insan acılarına tanık olduğumuz o anda, birden ağzımdan dökülen 'önüme çıkan ilk Türk'ü öldürmek istiyorum' dediğimi bugün gibi hatırlıyorum.


Söylediğim bu sözden bir saniye sonra kendim utandım. Ancak, o söz çıkmıştı ağzımdan.


İşte şiddet böyle bir duygu...


Yaşadığınız korkunç gerçekliğin karışsında, siz de bir anda sonra 'pişman olsanız' bile şiddete sığınırsınız.


Sebahat Tuncel, Şırnak'ın Silopi ilçesinde yaşadığı vahşet karşısında yetkili polise tokat attığında, ben de 1992 yılına döndüm.


Ve Sebahat'ı çok iyi anladım.


Silopi, özel bir ilçe Kürdistan'da..


Silopi'nin acıları çok büyük.


Bu acılar anlatılsa kitaplara sığmaz..


Hepimizin aklına tabii ki hemen 2001 yılında gözaltında kaybedilen HADEP yöneticileri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz geliyor.


Bizler de o günlerde bu büyük acılara yakın tanıklık etmiştik.


Onların gözaltında kaybedilmesinde sorumlu olan dönemin askeri yetkilisi Levent Ersöz, Ergenekon davasında hükümeti devirmek suçlamasıyla yargılanıyor, ancak ne yazık ki cinayetten yargılanmıyor.


Kürdistan'da yaşanan devlet şiddeti o kadar büyük ki, bu şiddet insanda sonradan şaşıracağı çok çeşitli duygular uyandırıyor.


Ancak bir başka gerçek daha var ki, binlerce katliamdan, binlerce kayıptan, binlerce yakılan köyden sorumlu olan devlet şiddetini yeterince eleştirmeyen, ona karşı sessiz kalan birtakım yazar-çizerler bugün Sebahat Tuncel'i acımasızca eleştiriyorlar.


Bir an için düşünürlerse Silopi kayıplarını, Silopi'de yaşanan katliamları, insanların diri diri atıldığı söylenen asit kuyularını, orada yakılan köyleri, Albay Levent Ersöz'ün vahşete dayalı şiddetini, Milletvekili Sevahir Bayındır'ı sakat bırakan saldırıyı, işte o zaman anlarlar Sebahat Tuncel'in anlık öfkesini...


Eğer Kürt halkı, yaşanan bunca vahşete karşı öfkesine yenilmiyor, sağduyusunu kaybetmiyor ve sadece sivil itaatsizlikte ısrar ediyorsa, kendisine 'insanım' diyen ve 'barış istiyorum' diyen herkesin 'sivil itaatsizliğe' destek vermesi gerekiyor.


Evet, bizler Başbakan Tayyip Erdoğan'a inat 'siviliz' ve 'itaatsiziz'.


Av.Eren Keskin

Hiç yorum yok: