19 Ocak 2011 Çarşamba

Kayıp Bir Korucubaşının Hikayesi...

Cemil Tokar, Bitlis’in Ahlat İlçesi’nde korucu başıydı. Bağlı olduğu karakol faili belli cinayet işliyor, işkenceler yapıyor ve kirli silahlar satışı yapıyordu. Yaşanılanları biliyor sessiz kalmak istemiyordu. Ve bir gün karakola çağrıldı ve bir daha da dönmedi. Kayıp korucubaşı Tokar’ın 10 yıldır izini süren ailesi Mutki’de çıkan toplu mezar da onun da cesedine ulaşma ümidi taşıyor.

Kürt coğrafyasında 90’lı yıllarda Kürt demokratik siyasal mücadelesine karşı yürütülen kirli savaşın en trajik yanlardan biri ‘kayıplar’ oldu. Devletin JİTEM, MİT ve kontr-gerilla yapılanmaları Kürt yurtseverleri bir sabah evden çıkarken, yolda giderken, şehir dışına çıkarken, kahvede otururken, ‘karakola 5 dakika gelebilirmisiniz’ diyerek gözaltına alıyor, daha sonra ise herhangi bir yerde katlettikten sonra ise bilinmeyen yerlere gömüyorlardı.

Ancak, kayıp yakınlarının yıllarca süren arayışları, kimi zaman JİTEM’cilerin kimi zaman gelen bir bilgi üzerine yapılan uzun araştırmalar sonucu tıpkı kayıp Murat Aslan’ın bulunması gibi bazılarının izine rastlanılıyor du. Kayıp aileleri için en küçük bir bilgi bir yerde bir mezar yada bir yer de çıkan toplu mezar onlar için ‘en azından cesedini buluruz, mezarını buluruz’ diyerek umut haline dönüşüyor. Bitlis’in Mutki İlçesi Jandarma kışlasının hemen yanı başındaki çöplükte ortaya çıkan toplu mezarlar kayıp aileleri için de bir umut oldu. Bir çok aile çıkan kemiklerin kendi çocuklarına ait olabileceğini düşünerek İHD’ye başvurdu.

‘KORUCUBAŞILIKTAN KAYBOLUŞA’

Bu aileler den biri ise 10 yıl önce bağlı olduğu karakola çağrılan ancak bir daha kendisinden haber alınamayan korucubaşı Cemil Tokar’ın ailesi. Korucubaşı Tokar kaybedildiği 1997 yılına kadar Bitlis Ahlat Yoğurtyemez köyü muhtarı aynı zaman da korucubaşıydı. Bölgede yürütülen kirli savaş ta korku ile karışık Cemil Tokar korucu olmayı seçmişti. Komşuları teker teker gözleri bağlanarak götürülürken bazen bunları izlemiş, bazen bu uygulamaları yapanlardan biri olmuş, ancak yanında yer aldığı güç bir gün onu da binlerce kayıptan biri yapmıştı.

Keza, 1997 yılında bağlı olduğu karakol işkenceler yapıyor, gözaltına yargısız infazlar, kimisini kaybediyor sonra da cinayetler de kullanılan kirli silahları çevre köylülere satıyordu. İşte 97 yılında Bitlis’in Ahlat ilçesindeki bir korucu köyüne Üsteğmen Ercüment Oral tarafından nereden geldiği belli olmayan 16 adet kalaşnikof satıldı. Bir süre sonra yaşanan bir sorun nedeniyle askerler silahları topladılar ve paraları geri ödemediler.

Bunun üzerine dava açıldı ve davada Yüzbaşı Gürcan Sercan, Üsteğmen Ercüment Oral ve Sebahattin isimli özel harekatçının yargılanmasına başlandı Davanın tek tanığı olan korucubabaşı Tokar, davanın açılmasının ardından ifadesi alınmak üzere Ovabaşı Jandarma Karakolu’na çağrıldı. Kardeşi arabayla onu karakola bıraktı. Ancak Tokar karakola girdikten sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Davanın tek tanığının kaybolması üzerine sanıklar da suçsuz bulunarak tahliye edildi. İşte o gün bugün Tokar ailesi babalarının izini sürüyor. Yıllarca babasının hasretini çeken ve izini süren Şehmuz Tokar, babasının da Bitlis Mutki mezarlığında bulunduğundan emin olduğunu söylüyor.

‘AMCAM KARAKOLA BIRAKTI’

8 yaşındayken Ovakışla Karakolu’ndaki askerlerin, özellikle de Üsteğmen Ercüment Oral ve Karakol komutanı Yüzbaşı Gürcan Sercan’ın eve gidip geldiğini, babasıyla konuştuklarına, talimatlar verdiklerine tanık olduğunu anlatan Şehmuz Tokar, “Onu en son yine öyle bir günde gördüm. O şahıslardan birinden bir telefon geldi ve babamı acilen karakola çağırdılar. Babam önce parasının olmadığını söylüyordu. Ama anlaşılan karşı taraftaki çok ısrar etmiş olacak ki, ‘Tamam komutanım’ diyerek amcamı alıp çıktı. Amcam babamı arabayla karakolun önüne bırakmış ve karakoldan içeri girdiğini de görmüş. O günden sonra babamdan bir daha haber alamadık. Amcam Bişar Tokar defalarca Ovakışla karakoluna gitti, ancak her seferinde babamın oradan çıkıp gittiğini söylediler. Bu hiç inandırıcı değildi, çünkü babamı herkes tanıyordu ve karakoldan çıkmış olsaydı mutlaka bir gören olur ve bize haber verirlerdi” diye anlattı.

‘TOKAR’I KAYBEDEREK SUSTURDULAR’

O günlerde Yüzbaşı Gürcan Sercan, Üsteğmen Ercüment Oral ve bir özel harekatçının yargılandığı silah kaçakçılığı davasının tek tanığının babası olduğunu belirten Tokar, “Amcamın anlattığına göre, babam karar duruşmasına 4 gün kala karakola çağrılmış ve davanın tek tanığı olduğu için o kaybolunca davada da bir sonuca varılamamış” dedi.

Yüzbaşı Sercan ile Üsteğmen Oral’ın daha sonra başka bir yere tayin olduklarına dikkat çeken Tokar, “Ercüment Oral kayıplara karışırken, Gürcan Sercan ise gazetelere gönderdiği yazılı açıklamada, babamın karakola çağrılmadığını, koyun satmak için Ahlat çarşısına indiğini ve orada kaybolduğunu ifade etti. Oysa ki amcam babamı karakola kendi götürmüş ve içeri girdiğini gözleriyle görmüştü. Babamın kaybedilmesinde suçlu olan kişiler, hem amcama hem anneme, hem de diğer tüm aile fertlerine göre kesinlikle Ercüment Oral ve Gürcan Sercan’dır” dedi.

‘BABAMIN KEMİKLERİ MUTKİ’DE...’

Bugüne kadar başvrurmadıkları bir merci kalamdığının altını çizen oğul Tokar, ”Olayın üstünü örttüler. Ailemize parasal bir yardım da yapılmadı. 7 kardeşiz. Annemin ve amcamın sayesinde büyüdük. Babam kaybolduğunda devletin yaptığı tek şey ise, eve asker gönderip babama teslim ettikleri silahı geri almak oldu” diye konuştu. Babasının kendisinin çok sevdiğini ve 8 yaşından beri onu bulma umudu taşıdığını dile getiren oğul Tokar, “Babamın izini büyüdükten sonra epey sürdüm, sonra bir sonuç alamayacağımı kabullenerek İstanbul’a çalışmaya gittim. Ama Bitlis Mutki’deki toplu mezarlarla ilgili haberleri televizyonda izleyince hemen İHD’ye gidip başvurumu yaptım. Babamın kemiklerinin orada olduğundan eminim” diye konuştu.

Hiç yorum yok: