17 Ocak 2011 Pazartesi

Guney Kurdistan'da Dikta Rejimine Doğru Yol Alırken

Federal Kürdistan Bölgesi'nde ilginç gelişmeler yaşanıyor. Federal Kürdistan siyasetçileri devlet ve iktidar geleneği olmadığı için birçok şeyi yaşayarak bizzat pratikte öğreniyorlar. Süleymaniye, Hewler ve Dohuk illerinden oluşan Federal Kürdistan iktidarı bugüne kadar ciddi sorunlarla yüz yüze gelmedi. Halkın tepkisiyle yüzleşmedi. Halkın tepkisini sürekli dışa yöneltebildiler. 1991 yılından 2003 yılına kadar üzerlerinde Saddam rejimi gibi ciddi bir tehlikenin olduğu ve bu zor koşullarda elde edilen statünün korunması için yapılan tüm yolsuzluk ve haksızlıklara karşı gözünüzü yumun dendi. Yine 2003 yılından 2008 yılına kadar Türkiye, Şii ve Sünni Arap tehlikesi, Irak merkezi hükümetiyle Kürdistan bölgesi arasında çözüm bekleyen sorunları Kerkük, 140. madde, Peşmerge ve petrol sorunlarını sürekli gündemde tutarak halka dış tehlikeden dem vurmaya çalıştılar. Bir yere kadar da bunu başardılar. Bu süreç içerisinde Federal Kürdistan'daki yolsuzluklar, haksızlıklar, anti-demokratik uygulamalar katlanarak devam etti. Bu arada hem gelişecek olan muhalefetin önünü almak, hem de dış kamuoyuna ne kadar demokratik bir yönetim biçimine sahip olduklarını göstermek için sivil kurumlar her yerden mantar biter gibi ortaya çıkmaya başladılar. İlk etapta bu sivil kurumların çoğu YNK ve KDP'nin denetiminde açılmış olsa da sonradan bunlardan bazıları ya da bunlardan bağımsız bazı sivil kurumlar ise gerçekten iş yapmaya başladılar ve demokratik yöntemlerle halkı bilgilendirmeye ve haksızlıklara karşı azda olsa sokağa dökmeye başladılar. Son iki yıldır hükümete karşı protesto gösterileri giderek artmaya başladı ve halk büyük bir ilgiyle bu protesto gösterilerini izliyor. Bu durum hükümeti korkutmuş olacak ki bu eylemleri yasa çıkartarak izne bağladı. Yani protesto gösterilerin insiyatifini böylelikle eline aldı.

Şimdi de Federal Kürdistan hükümeti başka bir yasayı çıkarmaya çalışıyor. Yasa konum gereği oldukça hassas olduğu için açıktan tartışılmıyor. Fakat hükümetin bu yönlü bir hazırlık içinde olduğu bize gelen bilgiler arasında. O da camilerde verilen hutbelerin metnini bir merkezden hazırlama, onu da diyanet işlerinden sorumlu bakanlığın hazırlaması gerektiği tartışılıyor.  Çünkü mevcut konumda Federal Kürdistan'ın birçok yerinde cami imamları ya Komala İslami örgütüne ya da Yekgırtu İslami örgütüne aittir. Bunlarda her Cuma camilerde hükümet ve yetkililere karşı hutbe veriyorlar. Ve oldukça da etkili bir dil kullanıyorlar. Onun için bu imamların önünü almak için yeni bir yasa tartışılıyor.


Yine biliniyor son dönemler özelikle KDP ve YNK tarafından Federal Kürdistan'da birçok gazeteci, gazete, dergi ve yazara karşı kendi partilerine ya da şahıslarına hakaret edildiği gerekçesiyle davalar açılmaya başlandı. Bu davalar kısa zaman içerisinde sonuca bağlanıyordu. Dava açılan gazete ya da kişi büyük bir borcun altına sokuluyordu. Dava konusu olan yazılar ise eleştiriden öteye geçmiyordu. Örneğin bunlardan birisi Dr Faik Gulpi'ye açılan davadır. Gulpi konuşmuş olduğu bir gazeteye Federal Kürdistan hükümetinin Halepçe ve Enfal şehitleri için bugüne kadar verdiği hiçbir sözü yerine getirmediğini, gerekli yardımı yapmadığını söylüyor. Ve KDP "bu partimize yapılmış bir haksızlıktır ve hakarettir" diyor dava açıyor. Gulpi'ye kısa zamanda ağır para cezası kesiliyor. Ve cezaların büyük ağırlığı buna benzer konuşmalardan kaynaklanmaktadır. Yani gazeteci ve yazarlara "hükümeti, partimizi eleştirmeyin" diyorlar. "Olup bitenler karşısında sessiz kalın" diyorlar ve bu yöntemlerle halkın kulağı, gözü ve vicdanı olan basını susturmaya çalışıyorlar.


Yine son dönemlerde Federal Kürdistan'ın her yerinde patlayıcı depoları, intihar komandoları ve "teröristler" yakalanmaya başlıyor. En son 12 Ocak'ta Hewler asayişi tarafında Hewler'de bir depo dolusu havan topu ve patlayıcı madde yakalandı. Resimleri asayiş tarafında çekilerek basına dağıtıldı. Yılbaşından bir gün önce Hewler'in Hıristiyanların yoğun olarak yaşamış olduğu Ankawa semtinde bir patlamanın olduğu basına duyuruldu. Ondan önce Hewler'in Kerkük kapsında biri arabası içinde infaz edildi, daha sonra Hewler'in en karabalık eğlence merkezi olan famili famın kapısında üzeri yüklü bir intihar eylemcisi yakalandı, yani birkaç ay içinde buna benzer olaylar sıklıkla yaşandı. İşin ilginç yanı bugüne kadar tek bir eylemin gerçekleşmemiş olmasıdır. Yine yakalanmaların birçoğunun asayiş kontrollerin çok yoğun olduğu kapılarda olmasıdır. Federal Kürdistan'ın şehirlerini özelikle de Hewler'i bilenler çok iyi bilirler ki burası dümdüz bir ovadır. Asayiş ise sadece kara yollarının o da şehirlerin girişinde ve çıkışında vardır. Onun ötesinde nereden geçerse geç rahatlıkla geçebilirsin hiçbir tehlikesi de yoktur. Benim anlamadığım bu "teröristlerin" neden araba yüklü patlayıcılarla asayiş kontrol noktalarına geldikleridir. Yani son dönemlerde arka arkaya patlayıcı depoları ve "teröristlerin" yakalanmasının çok da inandırıcı bir yönü olmadığıdır. Aynı şeyi sokaktaki vatandaş da tartışmaya başlamış durumdadır. Bunun tek bir nedeni vardır o da halkı tekrardan iç ya da dış tehdit ile oyalamaktır.  


Bir taraftan çıkarılan yasalarla halkın tepkisinin önüne geçilmeye çalışırken diğer taraftan da bu tür yöntemlerle halkı korkutmaya çalışmaktadırlar.


Federal Kürdistan hükümeti bu yöntemlerle kendi iktidarlarını pekiştirmeyi düşünüyorlarsa yanılır. Bu yöntemlerle ancak diktatoryal bir yönetime doğru yol alırlar. Çağımız ise bu tür yönetim biçimlerini çoktan aşmıştır. Onun için halka yönelip kendi eksikliklerimizi görmezlikten gelin demektense kendilerine eleştirel yakalaşarak yanlışlıklarını düzeltmeye çalışmak belki iktidarlarını daha fazla uzun ömürlü kılar.


Yusuf ZİYAD
16.01.2011

Hiç yorum yok: