13 Aralık 2010 Pazartesi

AKP'nin yumurtayla imtihanı

“Yeter, çok konuştunuz! TV ekranlarını, billboardları, yüksek katlı çirkin binalarınızla kentlerimizi işgal ettiniz! Şimdi de üniversiteyi işgale geldiniz! Ama yeter! Burada sen susacaksın, biz konuşacağız! Nasıl konuşacağımıza da biz karar vereceğiz! Biz yumurtayla konuşmaya karar verdik! Sizinle sizin anladığınız dilden konuşmaya karar verdik! Üniversite sınırlarında bizim kurallarımıza göre oynayacaksın! Geliyorsan yumurtayı kafana yemeyi göze a-la-cak-sın! Sonra da tıpış tıpış gi-de-cek-sin!”

Onların derdi yumurta değil. Birilerinin karşı çıkmasına tahammül edemiyorlar. Konuşmaya çalışanın ağzını kapat, başını kaldıranı copla, çok yazarsa hapse at! AKP’nin “ileri demokrasi”sine hoş geldiniz! O kadar kudretlidir ki bu insanlar bir anda seni sahneden silip atacaklarına inanırlar ve inandırırlar. Yumurtayı biz keşfetmedik. 1700’lerden beri ezilenler, beğenmediği yöneticilere karşı kullanırlar. Bir nevi “ezilenlerin dili”dir yumurta. Ama biz AKP’nin o kudretli görünümünün arkasındaki zavallılığı “yumurta”nın nasıl da gözler önüne serdiğini keşfettik! Artık yumurta AKP’ye karşı üniversitesini savunan gençlerin “dili” olmuştur.


Kalem tutan eller, artık diğer elinde yumurta tutuyor. Güneşli havada şemsiyeyle dolaşmak zorunda bırakıyor AKP’lileri. Gülünçler değil mi? Sen ki bir ülkenin en üst kademe yöneticisisin ama yanında şemsiyeli korumalarla gezecek kadar da zavallısın!


Egemenleri bir korkudur sardı. Burhan Kuzu’yu protestoyu destekleyeninden karşı çıkanına kadar hepsi “yumurta atmayı” eleştirdi. Demokratik protestolarda yumurta kullanılmazmış diye buyurdu efendiler.


Orada bir dakika duracaklar! Nasıl protesto edeceğimizi onlardan öğrenmeyeceğiz! Amacımız da protesto etmek değil, amfilerden kovmak! Amacımız AKP’yi önce amfilerden, sonra bu ülkenin her bir köşesinden temizlemek. Kirlettiler her tarafı! Dillerinde ağızlarına yakışmayan “demokrasi”, “özgürlük” laflarıyla pis işlerinin üstünü örtmeye çalışırken kandırdıkları da oldu! Cemaatlerin kucağına attığı yoksullar da… Ama bizi kandıramadılar!


Korkuttukları, sindirdikleri oldu. Korkudan sessizce küfretti insanlar yıllarca. Dişini sıktı. Haksızlıkları gördükçe susmaya alıştı. Koca bir ülkeyi “onursuzlaştırmaya” giriştiler! Onlarca soruşturma, ceza ve dayakla sindirdiler. Ama bizi korkutamadılar!


Bu ülkenin onurlu genç erkek ve kadınlarını kandırmaya “ileri zeka”ları yetmedi. Bizi sindirmeye “İleri demokrasi” leri yetmedi. Gaflet içinde geldikleri SBF’de hak ettikleri karşılamayı kendilerine hazırladık. Yumurta şenliğimizin özel konuğu Burhan efendiydi. Faşizmin anayasasını “demokrasi” diye yutturmaya kalkan şarlatan “akademisyen”!


Daha vahşice saldırdıkları günlerin öfkesi geçmeden utanmadan geldi! Sırıtarak girdiği amfi hınca hınç doluydu. 500 kişi aynı anda yuhaladı önce. Sonra konfetiler patladı ve şenlik başladı. Yumurtanın sarısı kafasından akarken Kuzu’nun, canlı yayında izleyen milyonlarca insanın içinin yağları eridi. Milyonların sesi olduk. Dereleri satılan köylülerin, evleri yıkılan yoksulların, üniversiteye alınmayan yoksul gençlerin, saatlerce çalıştırılan güvencesiz işçilerin, okulları muhbir yuvasına dönen liselilerin, yok sayılan Kürtlerin, iki defa ezilen kadınların ve piyasanın kucağına terk edilmiş üniversitelerin öğrencilerinin! Ezilenlerin öfkesinin nerden çıkacağı belli olmuyor işte. Bir bakmışsın bir üniversitenin amfisinde patlayıveriyor halk düşmanlarının suratına!


4 Aralık’ta İstanbul’dan kovmaya çalıştıkları üniversitelileri karşısında görünce Burhan Kuzu’nun gözündeki korkuyu gördük.


Yumurtalar atılırkenki çaresizliğini gördük.


Şemsiyelerin arkasına sığınmış konuşmaya çalışırkenki acizliğini gördük.


Kuzu kuzu geldiği üniversiteden apar topar kaçışını gördük.


Bize benzemiyordu gidişi! İl sınırından kovmaya çalıştıkları üniversitelinin onurlu direnişine bakın, bir de Burhan Kuzu’nun kaçışına! Korkakça!


İnsanların evlerini alabilirsiniz. İnsanların cebindeki son kuruşu alabilirsiniz. İnsanların işini elinden alabilirsiniz. Ama insanların umutlarını yok etmeye çalışırsanız… İşte o zaman öfkesini katlarsınız! Eminiz ki 15 dakika içinde yok edilmeye çalışılan umutlar yeniden yeşerdi.


“Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var” diyorlar. Bu birliği bozmaya çalışan gençler ilan ediliyoruz bir anda. Sizle değil ama bizim, bu ülkenin ezilenlerinin ihtiyaç duyduğu “birlik ve beraberlik” in esintisi bile tir tir titretiyor sizi korkudan. İftiralar art arda geliyor ama inandırıcı değiller! Bu ülke gençliğini, egemenlerin siyasetinin pisliğine zerre bulaşmamış gençliğini yaftalamaya çalışırken iyice saçmalıyorlar, kah “bölücü” ilan ediliyoruz, kah “darbeci”… Biz ilan edelim kendimizi :


Biz kolektifçiyiz! Üniversitesini, ülkesini AKP’ye bırakmamaya söz vermiş üniversitelileriz! Bugün sizi korkudan titreten, yarın sizi hak ettiğiniz yere, tarihin çöplüğüne gönderecek olan halkın haklı mücadelesinin en ön safında yer alan gençleriz.


Bir yumurtayla ülke sarsılır mı? Neden korkuyorlar bu kadar? Biz söyleyelim : Bir yumurta ülkeyi sarsmaz ama sarsılabilirliğini gösterir! Umudunu yitiren binlerce insana umut olur. Kafasını kuma gömenlerin gözlerini açar.


Şartlarımızı söyledik, yerine getirirlerse atmayacağız yumurta :


1)Tayyip efendi özür dileyecek üniversitelilerden!


2)Harçlar kaldırılacak!


Ama merak etmesinler, talepler gerçekleşinceye kadar daha atacak çok yumurtamız, tertipleyeceğimiz çok şenlik var! 


Öğrenci Kolektifleri 

Hiç yorum yok: