21 Aralık 2010 Salı

AKP’nin Şehir Korucuları

Kürt halkının iradesini kırma ve kendine bağlama politikası Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinden itibaren başlamış ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra, bu politika üst bir aşamada daha sistematik biçimde devam etmiştir.  Kürt halkı onurunu kıran bu inkâr ve imhayı hiçbir surette kabul etmemiştir. Bu nedenle iradesinin kırılarak köleleştirilmesi saldırılarının hiç birisine karşı sessiz kalmamıştır. Sonunda yenilgi ve bastırmayla gelecek katliamların olduğunu bilmesine rağmen direnişi kendisi için esas almıştır. 
Kürt halkının bu son iki yüz yıllık isyanların tarihsel-toplumsal gerçekliği içerisinde büyük kahramanlıklar olduğu kadar her türden düşürme ve ihanet örnekleri de görülmüştür. Yani Kürdistan isyan tarihi irdelendiğinde zulme karşı boyun eğmeyen, direnen geçmişte Şeyh Saitler, Seyit Rızalar’da temsilini bulan bir direniş geleneği oluştuğu kadar, Kasımlar ve Rayberler’de temsilini bulan bir işbirlikçi-ihanetçi hastalığında oluştuğunu söylemek mümkündür. 
Günümüze gelindiğinde birçok kesim ve çevre tarafından Kürt halkının 29’uncu ve devam etmekte olan isyanı olarak ta nitelendirilen ve PKK öncülüğündeki 30 yılı aşkındır süren büyük özgürlük direnişinde de her iki geleneğin karşımıza çıktığına görüyoruz. Adeta tarih diyalektik bir biçimde günümüzde yaşarken sanki bizde bu tarihin başlangıcında yaşıyoruz.  PKK’nin geliştirdiği büyük diriliş devrimiyle direniş geleneğinin lehine olacak şekilde; baş aşağı giden bu tarih ters yüz edilmiştir. Ama yine de Kürt halkının son iki yüzyıllık tarihinde lanetli bir rol oynayan işbirlikçi-ihanetçi geleneğin temsilcileri günümüzde de Kürt halkına soykırımı dayatan devletçi-iktidar zihniyetine umut vermektedir. Hem de Kürt halkının onurlu ve özgür bir yaşama hiç olmadığı kadar yaklaştığı bir dönemde… 
Türk devleti, PKK’nin Kürt Özgürlük mücadelesini askeri anlamda yükselttiğinin hemen ertesi yılı 1985 yılının 4 Nisan’ında 442 sayılı köy kanunun 74. Maddesinde acil bir düzenleme yaptı.  Bazı devlet nezdinde suç işlemiş, mahkûm hatta hakkında idam dâhil davalar ve gıyabi tutuklamalar olan bazı Kürt aşiret ileri gelenlerini affetme karşılığında köy korucusu olarak PKK’ye karşı silahlandırdı.  Köy koruculuğunu kabul etmeyen bazı yurtsever aşiretleri de tehdit, şantaj ve katliamlarla koruculaştırmak istedi. Türk devleti ‘Kürdü Kürde kırdırma politikası’ çerçevesinde geçmişte yaptığı gibi uzun yıllar bu çeteleşen suç örgütlerini Kürt halkına karşı kullandı. Ama geçmişte isyanların bastırılmasında başarılı ve temel bir rol oynayan koruculuk (cahş) sistemi bile Kürt Özgürlük Hareketinin gelişmesinin önünü alamayarak iflas etti. Bu durum son yıllarda AKP hükümetini yine aynı zihniyetin ürünü olan farklı arayışlara itti.  
Geçmişte askeri olarak örgütlenip Kürt halkının özgürlük mücadelesine saldırtılan bu güçlerin işlevini yitirmesi sonucu artık dönemin koşullarına göre uyarlanmış farklı versiyonlar deneniyor.  Bu sefer AKP hükümeti eliyle Kürt halkına karşı askeri ve köy koruculuğu yerine Şehir ve siyasi koruculuk geliştirilerek örgütlendiriliyor. AKP’nin bu şehir korucuları Kürt halkının özgürlük mücadelesinde Demokratik Özerk Kürdistan’ı inşa ederek hamle yapmaya hazırlandığı bir dönemde, Kürt ulusal ve siyasi birliğine karşı kirli bir silah olarak kullanılıyor. AKP’nin Şehir korucularının birkaç örneğini vererek somutlaştırmak gerekirse Mehmet Metiner, Galip Ensarioğlu, Orhan Miroğlu ve Ümit Fırat sadece bazılarıdır. 
AKP’nin bu şehir korucuları ilk ve en önemli denemelerini AKP’nin 12 Eylül darbe anayasasının ömrünü uzatmak için gittiği sahte anayasa referandumunda sahneye çıkarak yaptı. Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Galip Ensarioğlu bu girişimin başını çekti. AKP’nin verdiği ihaleler ve 2011 seçimlerine dair verilen sözler karşılığında geliştirilen bu deneme Kürt halkının iradesini ortaya çıkarmasıyla başarısızlıkla sonuçlandı.  Yeni ve farlı biçimlerdeki denemelerin önümüzdeki süreçte de ihtimal dâhilinde olacağı görülüyor. 
Yine geçmişte Kürt demokratik siyaseti içerisinde yer alan ve sonra devşirilerek AKP’nin şehir korucusu haline getirilen kimileri, Taraf gibi AKP’nin özel savaş basının bir parçası olan gazetelerde para karşılığı Kürt karşıtı yazı yazıyor. Bu yetmiyormuş gibi son günlerde Taraf gazetesine yazdığı yazıların ücretini artırmak için olacak ki 'PKK beni tehdit ediyor' yaygarası kopararak kendisini önemli adam olarak Kürtlerin gündemine sokmaya çalışıyor. Bu kişilere şunu hatırlatmakta fayda var; ‘siz Kürt özgürlük hareketinin gündemine girecek kadar ne önemli ne de etkilisiniz. Bunun için boşuna çırpınmanıza gerek yok.’ 
 Kürt halkının geldiği ulusal ve demokratik bilinçle, AKP’nin şehirlerdeki siyasi korucusu haline gelen devşirmelerin oyunlarına gelme çağı çoktan geçmiştir. Ancak AKP’nin Şehir korucuları geçmişteki geçici köy korucusu ve işbirlikçilerinden daha sinsi ve tehlikelidir. Bu nedenle Kürt halkının bunlara karşı uyanık ve dikkatli olması gerekir.  AKP’nin şehir korucuları ne kadar da büyük bedellerle yaratılan değerlerin temsili olan Kürt Özgürlük Hareketinin gündemine kendilerini koymak isteseler de sonuç vermez. Çünkü bu halkın içinde olduğumuz dönem itibariyle tek gündemi; 'ya büyük ve onurlu bir barış ya da AKP hükümetinin uzatılan eylemsizlik sürecine adım atmayarak cevap vermesi halinde de geliştirilecek büyük devrimci halk savaşıdır.'

Mazlum Yılmaz

Hiç yorum yok: