21 Ağustos 2010 Cumartesi

Evrim sürecinde AKP'nin açmazı...

Türkiye'nin her şeye rağmen evrim geçirmekte olduğu düşünceme okuyucum da katılıyor mu? 'Evet' içerikli bazı tepkiler aldım ama bu bir ölçü değil. Çünkü söz konusu olan sınırlı sayıda bir kitle...
Militer güçlerin şiddet seçeneğinden vazgeçmeyerek genelde topluma, özelde Kürtlere karşı suç işlemeye devam ettiği koşullarda 'evrim geçiriyor/değişiyor' düşüncesi, pek iyimser, hatta yanılgılı bulunabilir.
Ancak okuyucum da biliyor ki...
Her zorlu süreç, her olumsuz gelişme ve olay, kendi içinde olumlu öğeler de taşır; besler, büyütür. Hiçbir değer, karşıtı olmadan, karşıtını barındırmadan gelişemez.
Bugün de böyle bir süreci yaşıyoruz...
Çözüm, her zamankinden çok daha gözle görülürdür.
* * *
Önceki yazılarımda da değinmiştim, tekrarlama ihtiyacı duyuyorum:
Uzun vadeli kesintisiz savaşlar/çatışmalar dönemi kapanmıştır. Devlet de, PKK de savaşı bir biçimde 'zamana yayıyor' ve sınırsız şiddet kulvarına girmekten kaçınıyor.
Bunun anlamı şudur:
Yöntem olarak siyaset, şiddetin önüne geçerek daha etkili hale gelmiştir.
İbre askeri değil, siyasal olana kaymıştır. 'Demokratik saha' kazanmanın da, kaybetmenin de ana halkası olmuştur. Zaman zaman askeri olan öne çıksa da belirleyici olmayacaktır.
Bu durumda yeni bir rol tanımı yapmanın zamanıdır.
Siyaseti şiddetten arındırırken, başta Kürt sorunu, toplumsal sorunların hangi argüman, araç, yöntem ve ilişkiler zemininde çözüleceğini belirlemek gerekir.
* * *
Burada iktidar olarak AKP'nin en büyük açmazı 'Kürt sorunu' konusunda yaşadığı 'algısal hata'dır. Kürt sorununu toplumsal sorunların bir katmanı değil; 'sorunların çözümüne engel yapay (öznel) olgu', bir 'güvenlik hadisesi' olarak görmesi yaşanan tıkanmanın da ana sebebidir.
AKP'nin bilinçaltında Kürt sorununu PKK ile özdeşleştiren, varlığını PKK'ye bağlayan kodlanmış fikri kalıplar ve bu kalıpların yönettiği/yön verdiği tepkiler vardır.
Bu da 'PKK'nin bitirilmesi, tasfiye edilmesi üzerinden Kürt sorununu ortadan kaldırma' gibi bir tutuma yöneltiyor...
Algısal hata, pratik politik hatayı tetikliyor ve AKP'yi değişim düzleminin dışına itiyor.
AKP danışmanlarının refere ettikleri şey -ki buna sonraki yazımda daha geniş yer vereceğim-, 'Kürt sorunundan kurtulmak (çözmek değil) istiyorsan, önce PKK'den kurtul'dur.
AKP için PKK, Kürt sorunundan daha öncelikli bir konudur.
PKK, toplumsal bir olgu olan Kürt sorunundan daha öncelikli ise, kaçınılmaz olarak yöntem de siyasal değil askersel olacaktır.
AKP'nin şiddet seçeneğiyle bir türlü vedalaşmayışının altında da bu hakikat vardır. PKK 'birincil öncelik' oldukça bu durum devam edecek, AKP şiddetle yollarını ayırmayacaktır.
* * *
AKP'nin bir diğer açmazı da toplumsal değişim sürecinde kalıcılıkları bulunmayan CHP ve MHP gibi ulusçu (milliyetçi) kesimler karşısında yaşadığı korkudur.
Oysa bu kesimler spesifik olarak hakim ve 'yükselişte' gibi görünseler de; genel süreç ve demokratik değerler perspektifinden bakıldığında güç kaybediyor.
AKP politik korku, hesap ve kaygılarının bu eğilime oturttukça daha da bocalayacak, daha tutarsız ve tanınmaz hale gelecektir.
Tabii sorun sadece bu da değildir. Özellikle Kürt sorununda yürüttüğü baskıcı ve tutarsız politikaların nedenlerini de sorgulamak gerekir.
Buna da sonraki yazımda değineceğim...
Bir önceki yazıma okuyucu katkısı...
İsmail Kayis Ateş: Bazıları buna eksen kayması da dediler. Ya doğru algılayamadılar ya da işlerine geldiği gibi yorumladılar. Türkiye evrim geçiriyor tezine katılıyorum. Çünkü daha fazla dayanacak gücü kalmadı. Hem içerden gelişen Kürt mücadelesi hem de dışarıda hızla değişen dünya dengelerine karşı daha fazla dayanması olasılığı kalmadı. Bir yerde yırtılma gibi bir değişim söz konusu.
Yıldız Öztürk: İyi bir yorum olmuş. Ama devlet fiziki evrim geçirebilirde yapı düşünce ve mantıksal evrim geçirmesi çok uzak kalıyor bana göre...

Delil Karakocan

Hiç yorum yok: