29 Temmuz 2010 Perşembe

Yeni Bir Dönem Başladı

“Yeni bir dönem başlıyor” diyor Beşir Atalay ve kendilerince bugüne kadar koordinasyon yetersizliklerini aşmak için kurulan, özel yetkilerle ve uzman kişilerin yer alacağı “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile yeni bir süreci başlatacaklarını” söylüyor.
Biz ise “başladı” diyoruz. Yeni süreç dedikleri esasta ne kadar faşizan yol yöntem varsa hepsini yeniden devreye koymaları olacaktır ya da geçmişte uyguladıkları ancak kendilerince eksik kalanları da ekleyerek bunu yapacaklardır. Bu bağlamda “Yeni bir dönem başlıyor” cümlesi TC devleti hükümeti ve devleti açısından manidardır. Yeni süreci nasıl değerlendirmek gerekiyor? 
Öyle görülüyor ki: 
1-Faili meçhuller son zamanlarda gündeme geldiği gibi yeniden daha sistematik ve planlı gündeme getirtilecektir.
2-Özel savaşın insanları tereddüt içerisine sürükleyerek korku dolu bir yaşamı insanlara empoze ederek, insanlar etkisizleştirilmeye çalışılacak
3-Milli mutabakat oluşturularak Kürtlere karşı bir cephe oluşturulacak
4-Kürtlere karşı esasta batıda son zamanlarda artan linçlere hız verilecek
5-Sivil insanlara 1990’larda ki gibi rastgele yönelinecek ve ‘tesadüfen’ patlayan mayın ve mermilerle Kürt insanları katledilerek ölüm sendromu yaratılacak
6-Şoven bir dalga yeniden inşa edilerek Kürtlere yaşam zehir edilemeye çalışılacak
7-Bolca denenen ancak bir türlü vazgeçilmeyen PKK’ye karşı savaşımda ne kadar çirkin yol ve yöntem varsa hepsi uygulanacak
8-Bol bol manipüle edilecek yani yalanlar adeta yalan makinesi gibi üretilecektir. 
‘Belki de yeni dönem başlıyor’ derken daha fazla maddeyi sıralamak gerekir. Ancak yukarıda sıralanan birkaç husus bile sürecin ‘Adaletsiz Kâfirler Partisi’nce nasıl idare edileceği ya da yönetileceği anlaşılmaktadır.
Sözü çok uzatmadan: son süreçlerde cumhurbaşkanından tutalım da cenazelerle oynamayı onaylayan başbakanına kadar, Kürtlere yeterince Türkçe öğretemediklerini dile getiren hükümet sözcüsünden tutalım da çıkın dağa giden diyen genelkurmay başkanına kadar, Kürtlere “şerefsiz” diyen bir dönemin bakanından tutalım da Kürt kadınlarını kendilerine kapatmalık olarak gören bir belediye başkanına kadar. Dile getirilenler, bu dile getirmelere denk tavır göstermeleri esasta çok sert geçecek yeni bir sürecin yaşanacağının işareti olduğu açığa çıkıyor. İçişleri bakanı ise sadece bunu alenen formüle ediyor. 
Evet, yeni bir süreç başlıyor değil, yeni bir süreç çoktan başlamıştır. Önemli olan biz Kürtlerin, demokratların bu kadar alenen deklare edilen bir faşizan zihniyete ve uygulamalara karşı yapacaklarımız ne olacaktır? Biz Kürtler ve demokratlar açısından esas olanda bu sorudur. ‘Olmak ya da olmamak mı?’ demişti büyük şair? Soru budur. Biz bu savaş ilanına nasıl cevap vereceğiz? 
Bugüne kadar halkımız görkemli bir şekilde direnişini yükseltti. Dayatılan onursuzluğu kabul etmedi, ancak her türden barış girişimine kapısını da açık tuttu. Ne var ki devletin Kürtlere karşı politika üretmekten sorumlu olan iktidar gücü olan hükümet ise bu barış ve uzlaşma arayışlarını görmezden gelerek biz Kürtlere karşı yönelimlerini daha da azgınlaştırarak sürdürdü. Bunu faşizan söylem ve uygulamalara kadar getirdi. 
Bundan böyle yapılacak olan ise artık kendi yolunu çizmektir. Biz toplumsal ilişkilerde biliriz ki zoraki ilişkiler, dayatmalara dayanan ilişkiler, kapatmaya dayalı ilişkiler insan onurunu kıran ilişkilerdir. Ya bu ilişkiler ret edilecek ve kendi yolunu çizeceksin ya da var olan, köle statüsünden daha beter bu geri durum kabul edilerek tümden metres haline getirilirsin.
Biz Kürtler onurlu duruşumuzu sürdüreceğimiz kesindir. Aynı zamanda girilen özgürlük yolunu da asla ama asla bırakmadan; eşit, özgür ve adaletli bir dünya ve ilişkiler yaratana kadar kavgamızı sürdüreceğiz. Ve gerekirse-öyle görülüyor ki gerekiyor-kendi kaderimizi kendi elimize alarak kendi kendimizi yönetmeye yöneleceğiz. 
Kendi kendine yönetmeyi kim nasıl anlarsa anlasın, önemli olan kendimize dönük olan kararları başkalarına bırakmadan kendimizin alıp uygulamasıdır. Bu aynı zamanda onurlu olmanın vazgeçilmez ilkelerinden sadece ve sadece bir tanesidir. Ancak önemli bir tanesi…
Bu ise esasen yeni bir sürecin başladığı anlamına geliyor. Artık gün kendi yolunu çizmenin ve kendi kendini yürütmenin zamanıdır.  
Kasım Engin

Hiç yorum yok: