6 Temmuz 2010 Salı

Yandaş Bakış


Türkiye'de Kürt sorununun çözümü için şu anda üç kanat var. Birincisi; klasik inkar ve imha politikasında ısrar edenlerdir. Bunlar, esas olarak askeri yöntemlerle bastırmayı düşünenlerdir; İkincisi ise, Kürt sorununun kalıcı demokratik çözümünü isteyenlerdir. Bunlar giderek çoğalmaktadır; Üçüncüsü ise, inkar ve imha siyasetini yeni koşullarda yeni yöntemlerle yürütmeyi hedefleyenlerdir. Şu anda Kürt sorununun çözümüne esas engel olan ve çözümsüzlük politikasının sürmesini sağlayanlar bunlardır.

Kürt sorununun çözümü, arada gözüken bu üçüncü kesimin etkisizleştirilmesi ve azaltılmasıyla gerçekleşecektir. Çünkü bunlar demagojik söylem ve psikolojik savaşla çözüm tarafında yer alacak bir kesimi kendi saflarında tutmaktadır. Çözüm yanlılarının birinci kesim olan bastırma yanlıları karşısında daha da güçlenmesi bu oyalamacı üçüncü tarafın teşhiri ve etkisizleştirilmesiyle sağlanacaktır. Kürt sorununun çözümü de bastırma yanlılarıyla çözüm yanlılarının saflarının netleşmesiyle gelişecektir.

Günümüzde klasik bastırma yanlıları teşhir olmuştur. Artık iç ve dış kamuoyunda taraftar bulamamaktadır. Bu nedenle çözüm yanlıları karşısında her bakımdan güçsüzdürler. Bunun sonucu birinci kesimin önemli bir bölümü şimdi oyalayan ve muğlaklaştıran tarafa kaymıştır. Amaçlarına artık bu üçüncü kesim tarafında yer alırlarsa ulaşacaklarını düşünmektedirler.

Bu üçüncü kesim şu anda esas olarak AKP'yi destekleyen ve çıkarlarını burada görenlerden oluşmaktadır. AKP, varlığını PKK'yi tasfiye etmeye ipotek ettiği için çözüm politikası izlemiyor. Koşullar buna uygun olduğu halde bu yolu tercih edemiyor. Çünkü derin devletle bu çerçevede mezara götüreceği bir anlaşma yapmıştır. Nitekim PKK'yi tasfiye edecek bir aktör olarak görüldüğünden kapatılmamıştır. İrtica odağı olarak görülüp kapatılmamasının bu nedenle olduğunu herkes bilmektedir.

Kürt sorunu gibi çok önemli bir konu parti çıkarları için kendine göre ele alınırsa; ya da bir partiyi destekleme uğruna bu soruna oportünist yaklaşılırsa bunun birinci kesimlerden daha fazla toplumu aldatma ve Türkiye'ye ihanet olduğu açıktır.

AKP hükümeti varlığını ve politikalarını Kürtlerin mücadelesini tasfiyeye ipotek ettiği için kendisini Bölge'de güçlü kılmak istemektedir. Bu nedenle BDP ve PKK'yi esas hasım ve mücadele edilmesi gereken güç olarak görmektedir. Ancak bunda başarılı olursa hükümette kalacağını, yoksa siyasi misyonunun son bulacağını düşünmektedir. AKP ve yandaşlarının Kürtlere saldırının öncülüğüne soyunması bundandır.

Klasik yöntemlerle Kürtlerin bastırılamayacağını gören kesimler bu nedenle AKP'ye destek vermektedir. AKP de milliyetçilikle şekillenmiş yeni bir Osmanlıcılık anlayışıyla bu kesimlere seslenmektedir.

AKP ve yandaşlarının Kürtlere düşmanlıklarıyla klasik inkar ve imha siyaseti izleyenlerin düşmanlıkları arasında nüans farklılıkları bulunmaktadır. Ancak her ikisinin de çok azgın bir düşmanlık besledikleri görülmektedir. Her ikisi de varlığını korumayı ve amaçlarına ulaşmayı PKK'nin tasfiyesinde görmektedir. Başka konularda kavga etseler de PKK düşmanlığında birleşmektedirler.

Son zamanlarda AKP yandaşlarında PKK'ye karşı alternatif bir Kürt hareketi yaratma ve halkı PKK'ye karşı kışkırtma paranoyak bir hal altmıştır. Egemen ulus kibriyle hepsi Kürt halkına ve aydınlarına akıl vermektedirler. Doğrunun nasıl olması gerektiğini Kürtlere öğretmeye çalışmaktadırlar. Başlı başına bu patolojik ruh hali bile Kürt sorununun neden çözülemediğini göstermektedir.

Gülay Göktürk bunların içinde özgün bir örnek. Yandaş kesimin ruh halini temsil eden, onların düşünce bileşkesini yansıtan bir kişilik. Gerçekten de patolojik. Kürt sorununa gerçekçi yaklaşacağına, bazılarının beynine yerleştirdiği saplantılarla hezeyanlarda bulunuyor.

Bu hanımefendiye göre Kürt halkını PKK'den kurtaracak iradeli, güçlü bir devlete ihtiyaç varmış. Böyle bir devlet olmadığı için PKK Kürtler üzerinde baskı yapıyor ve yanında tutuyormuş!

Bölge'de binlerce köyü yakan, on beş bine aşkın faili meçhul cinayet işleyen, altı milyon Kürt'ün topraklarından sürülmesine yol açan zihniyet de aynı bu gerekçelerle bu faşist ve soykırımcı uygulamaları gerçekleştirmişti.

Şu anda Ergenekon davasından yatanların bir kısmı da h‰l‰ devlet içinde etkisi olan zihniyet sahipleri de bunların o zamanki temsilcileri Demirel, Doğan Güreş, Çiller, Mehmet Ağar ve bunların hizmetinde olan tüm asker-sivil bürokratlar da aynı Gülay Göktürk gibi düşünüyordu. Onlara göre Kürtler bir özgürlük mücadelesi yürüttüğü için PKK etkisinde değildiler. Eğer PKK baskısı kaldırılırsa o zaman halk PKK peşinde gitmez ve bu sorun çözülürdü.

Şu anda birinci görüşte olanlar hala bu tezi savunuyorlar. Esas sorunun PKK'nin halk üzerindeki otoritesini ortadan kaldırılması olarak görüyorlar. Örnek verelim, Armağan Kuloğlu böyle düşünüyor: 'Devlet Kürt halkını PKK'ye karşı koruyamıyor' demektedir. Bilindiği gibi devlet 1990'lı yıllarda PKK'den çok, elinin altına gördüğü halka zulüm yaparak halkı PKK'den uzaklaştırmaya çalışmıştı. Gülay Göktürk'ün önerisi de ancak ve ancak 1990'lı yıllarda uygulanan yöntemlerle pratikleştirilebilir.

Kürtlerin mücadelesi ve PKK'ye sempatileri bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi çerçevesinde görülmezse Kürt sorunu çözülemez. PKK, ya dış kaynaklı görülür ya da baskıyla kendisini halk üzerinde otorite kuran bir güç olarak ele alınır. Böyle olunca sorunun çözümü konusunda yoğunlaşma yerine, belirtilen nedenler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Tabii ki havanda su dövülür.

Kürtler eskiden devlet karşısında düşünemez ve haklarını savunamazdı. Şu anda mücadele ediyor ve haklarını istiyorsa bu, onlarca yıldır yürütülen mücadele sonucu gerçekleşti. Bir gerçek varsa o da Kürtlerin üzerlerindeki devlet korkusunu belirli düzeyde atmalarıdır. Yoksa şu andaki durum PKK'nin halk üzerinde korku yaratmasıyla izah edilemez. Gülay hanımefendi olgulara amuda kalkarak bakıyor.

Demokratik zihniyette olan bir kişi 'halkı PKK'den kurtaracak güçlü bir devlete ihtiyaç var' der mi?

İşte AKP ve yandaşlarının gözdesi Gülay Göktürk böyle! Zaten çalıştığı gazete ve çıktığı ekran da AKP'nin amigoluğunu yapmaktadır.

Hala AKP kuyruğunda olan kimi Kürtler umarız bu hanımefendi gibilerine bakarak kendi pozisyonlarını yeniden gözden geçirirler.

Hiç yorum yok: