6 Temmuz 2010 Salı

Tehlikeli Arayışlar


Türkiye gönlü askerden yana bir ülke profili çizmekten kendini kurtaramıyor. Bir yandan çözüm tartışılıyor, diğer yandan yeni askeri müdahale biçimlerini araştırıyor.Çözümü tartışmaya mecbur, askeri yöntemlere gönüllü bir profil çiziyor. Bu iki ara bir dere hali Kürt sorununda çözümsüzlük halini de besliyor.

Ana akım medya Kürt sorunu nasıl çözülür meselesinde bir yandan 'Öcalansız ve PKK'siz zor', sonucuna ulaşıyor, bir yandan da şu 'Öcalan susturulsa PKK'de derdest edilse problem kalmaz' hevesine kapılıyor. Sonrada onca insan ölmemiş, onca yürek yanmamış gibi Öcalan'ı İmralı da susturma, İmralı ile Kandil'in bağını kesme formülleri üzerinde yoğunlaşılıyor. Kandil'e uluslararası güç konuşlandırmanın yolu araştırılıyor. Bölgeye davet edilen NATO ile bu sorundan kurtulacaklarını sanıyorlar.

Bu tehlikeli tutumların sonuçlarını ya öngöremiyorlar ya da bu ülkenin daha çok kanamasında hesapları bulunuyor. Çünkü Öcalan'a her yönelimin kontrolsüz kör şiddete yol açabileceğini herkes biliyor. Öcalan Türkiye'ye getirildiğinde Türkiye'deki infial hatırlanmalıdır. O İnfial nedeni ile felaketin eşiğine gelen Türkiye'yi kurtaran kişinin de Öcalan olduğu unutulmamalıdır. Öcalan'a olabilecekler savaşın tüm Türkiye'yi yakması olur. Bunu görmek için kahin olmak bile gerekmez. Öcalan PKK'nin savaşı daha çok tırmandırmasını önleyen en önemli denge gücüdür. Bu denge kalktı mı olabilecekler sunulduğu gibi daha iyi değil, daha kötü olacaktır.

Bu nedenle Öcalan üzerinden idam pazarlığı yapmaya kalkanlar kesinlikle bu ülkeye düşmandır. Objektif ya da subjektif bağlantılarına bile gerek duymaksızın bu böyledir. Bu acı tecrübelere rağmen hükümetin İmralı'ya müdahale etmek için Almanya ve İngiltere'ye rapor hazırlığında olduğu haberleri tartışılmaya değerdir.

İkinci tehlikeli tutum Kandil'in tasfiyesi adına NATO gücüne güvenenlere aittir. Bu tutum gerçekleşirse Türkiye ile çözülsün istenen Kürt sorunu, uluslararası muhataplara da kavuşur. NATO'nun güç konuşlandırarak müdahil olduğu sorunların ne hale geldiğini, ne büyük trajedilere yol açtığını herkes biliyor. Kosova, Bosna-Hersek ve Afganistan'ın durumları NATO'nun pratikleri hakkında yeterli bilgi verir. Bunun da karşılığı çözümsüzlük daha çok kan ve gözyaşıdır.

Dikkat edin her iki durum da da Türkiye PKK ile baş edemediğini dış güçlere başvurarak gösteriyor, sorunu dış güçlere havale etmeye çalışıyor. Üstelik bunları aylardır PKK'yi taşeron olarak suçlayan hükümet yapıyor. Anlaşılan denize düşen yılana sarılmaktan kaygı duymuyor.

Ama tüm bunların karşılığı ne yazık ki çözüm değil çözümsüzlük, barış değil savaştır.

Tercihin savaş olduğuna dair muhalefet kanadı da farklı bir şey yapmıyor doğrusu. Baksanıza CHP'nin çiçeği burnunda komplo ürünü lideri Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'a, Hakkari'ye, Van'a hatta memleketi Dersim'e değil de Gediktepe mevzii'ne gideceğini açıklıyor. Nereyi ziyaret ediyorsanız, yönünüzü nereye dönüyorsanız tercihiniz odur. CHP'nin tercihi de Erdoğan gibi ne yazık ki mevziidir. MHP ise zaten 'asalım, keselim'den başka birşey söylemiyor.

Siyasetin, iradenin, bu ülke adına bağlayıcı kararların mekanı olan TBMM'nin hali ne yazık ki bu. 'Dış güçler PKK'yi halletsin, bizde mevzii seyreyleyelim!'

Bu ülkeye en büyük hakaret işte bu meclis bileşeninin basiretsizliği, oportünüzmidir.Bu ülkeye en büyük düşmanlık dağlardan değil Ankara'dan yapılmaktadır. Bu ülkenin hiç durmadan kanıyor olmasının, evlatlarının birbirini öldürmesinin tek sorumlusu işte bu sorumsuz, korkak siyasetçilerdir.

Bakın bu sorumsuz siyaset yüzünden son bir yılda ülkenin 367 gencecik insanı yaşamını yitirdi. ANF'nin haberine göre PKK'nin tek taraflı ateşkes ilan ettiği13 Nisan 2009'dan Mayıs 2010'a kadar geçen süre içinde TSK tarafından 324 askeri operasyon yapılmış. Çatışmalarda 114 PKK'li ile 253 asker olmak üzere toplam 367 kişi hayatını kaybetmiş. Sadece Haziran ayı içerisinde ise çıkan çatışmalarda 191 asker, 25 HPG'li toplam 216 kişi yaşamını yitirmiş.

Son bir ayda yaşamını yitirenler bir yılda yaşamını yitirenlerin nerede ise 3'te 2'si. Bu gerçeğe bakıp, hala çözümü savaşta, savaşı tırmandıracak politikalarda, dış güçlerde bulanlara ne demek gerekiyor? Açık ki bu tablonun sorumluları katildir. Ve her katil gibi cezalandırmalıdırlar. Ancak önce yeni cinayetlere zemin hazırlamalarının önüne geçilmelidir.

Eğer sorun çözülmez, dış güçler daha çok müdahil haline getirilirse, ne yazık ki bu daha çok kanın akmasına sebep olacaktır. Nerede ise 1 yıla eşdeğer kayıplar verilen Haziran ayı aranır olacaktır.

Yüksel GENÇ

Hiç yorum yok: