10 Temmuz 2010 Cumartesi

Evet tuzağı!

Türkiye’de siyaset kurumu Kürt sorunu söz konusu olduğunda tamamen devletçi ve gericidir. Nüans farkları dışında bu konuda tümü birbirine benziyor. Türk devleti Kürtleri asimile etmekten ve Kürdistan’ı Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getirmekten vazgeçmemiştir. Tümünün Kürt sorunu konusunda esas aldığı çerçeve budur. Biri, bu sonuca şöyle, diğeri böyle ulaşırız diyor. Amaca ulaşmada yöntem farklılıkları var.

Kürt sorununda gündeme getirilen her şey asimilasyona dur demeyecek ve Kürtleri öz yönetim haline getirmeyecek temelde oluyor. Bu kırmızı çizgiler devam ediyor. Kuşkusuz Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi olmasaydı Kürtlerle ilgili ne tartışma olur ne de bu kırmızı çizgileri bozmayacak şeyler gündeme getirilirdi. Her Kürt mevcut devlet ve hükümet politikalarını bu çerçevede ele almalıdır. Kürtlerin varlığı, kimliği ve dili tanınıyor gibi bir gaflete düşülmemelidir.

Şimdi Türkiye’deki anayasa tartışmaları da aynı yaklaşımla ele alınıyor. Anayasa ile ilgili tartışmaların hiçbir yerinde Kürt yoktur. Anayasa şöyle olsun, böyle olsun deniliyor, ama bu anayasada Kürtlerin kimliği kabul edilsin; anayasa farklı kimlikleri yok eden bir anayasa olmaktan çıkarılsın diyen yok. Anayasanın Kürtler üzerinde soykırımı sürdürme karakterinden hepsi memnundur. Hiçbirinin anayasanın bu karakterine itirazı yoktur. Bu yönüyle tümü 12 Eylül anayasasından memnundur. 12 Eylül anayasası esas olarak Kürtleri egemenlik altında tutma ve kültürel soykırımı sürdürme üzerine kuruludur. Kuşkusuz sol üzerinde de baskı kurmak için de gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak Sovyetlerin dağılması ve soğuk savaşın son bulmasından sonra bu konuda önemli değişikliklere gidilmiştir. Ceza yasasında da solcular ve İslamcılar üzerinde baskıyı ifade eden 141-142 ve 163 gibi maddeler çıkarılmıştır. Ancak terörle mücadele yasası adı altında Kürt halkına karşı daha sert yaptırımlar içeren bir ceza hukuk sistemi kurulmuştur.

12 Eylül anayasası defalarca değiştirilmiş, ama hiçbirinde Kürtleri ilgilendiren ve Kürtlerin varlığını tanıyan ve kültürel soykırımına son veren hiçbir değişiklik olmamıştır. Sadece 2002 yılında Ecevit-Bahçeli-Yılmaz döneminde farklı dillerde yayın yapmaya ve dil kursu açmaya imkan veren bir değişiklik yapılmıştır. TRT 6 bile bu anayasa değişikliğine dayanarak açılmıştır. Bu değişikliğin de Kürtlerin mücadelesi karşısında psikolojik savaşı güçlü hale getirmek için yapıldığı bilinmektedir. Başkalarını dinleyeceğine bizim TV’yi dinlesinler demiştir. En önemlisi de iç ve dış kamuoyunda en fazla teşhir oldukları bir konuda böyle bir araç yaratarak üzerlerindeki baskıyı hafifletmek ve bu temelde de kültürel soykırım politikalarını daha rahat sürdürmeyi hedeflemişlerdir.

Kürt sorununun en fazla tartışıldığı ve çözümünün kendisini dayattığı bir süreçte yapılan bu anayasa değişikliğinde Kürtlerle ilgili hiçbir iyileştirme yoksa, bu durum Kürtlere yönelik zihniyetin devam ettiğini gösterir. Her şeyden önce de bu nedenle bu değişikliğe evet demek, mevcut zihniyeti onaylamak ve meşrulaştırmak olur. İddia edildiği gibi kesinlikle 12 Eylül anayasası değiştirilmiyor. Aksine bazı yamalamalarla 12 Eylül anayasasının yıpranmış yerleri tamir ediliyor. Örneğin geçici 15. Madde bu anayasanın en yıpranmış maddesiydi. Artık 12 Eylül anayasası üzerinde yük haline gelmişti. Kuşkusuz bu madde kötü bir maddedir. En fazla da Kürtler gibi 12 Eylül’den zarar gören kesimler bu maddenin varlığından rahatsız olmuşlardır. Bu madde üzerinden 12 Eylül anayasasının ne kadar kötü bir anayasa olduğunu ve bütünüyle değiştirilmesi gerektiğini ortaya koymuşlardır.

Yamalamak değiştirmek değildir. Temel ruhu korunduğu müddetçe hiç kimse bu anayasa değiştiriliyor diyemez. Tabii ki değişiklik oluyor, ama bu 12 Eylül anayasası çerçevesinde sistemi yıkama yağlama değişikliğidir. 12 Eylül anayasasına meşruiyet kazandırma değişikliğidir. Anayasa kitapçığının kılıfı ve biçimi bile değişmiyor. Sadece eskimiş yerine yama yapılıyor. Aslında 12 Eylül anayasasına yama vurulmuş bir afiş yapılmalı “bu yama anayasa değişikliği sizi ilgilendiriyor mu” diye sorulmalıdır. 12 Eylül’de oylanacak budur. 12 Eylül gününde 12 Eylül anayasasının yamalanmış hali onaylatılmak istenmektedir.

Bu değişiklikleri, Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli adımlarmış gibi göstermek bir kandırmacadır. Türkiye’nin ancak Kürt sorunu çözüldüğünde demokratikleşebileceği gerçeğini gözden ırak tutmaktır. Kürtsüz “demokrasiyi” olabileceğini yutturmaktır. Kürt inkarcılığını kaldırmayan her değişiklik, Kürtler üzerindeki siyasi egemenlik ve kültürel soykırımı pekiştirmede atılmış adımlar olarak görülmelidir.

Kuşkusuz bu değişikliklere “iyidir” diyen iyi niyetli kişiler de bulunmaktadır. Bir kısmı da Kürt sorunu gibi zorlu bir konuda kararlı bir duruş ve irade gösteremediğinden böyle kozmik değişikliklerle vicdan rahatlatmaktadır.

Kimse, AKP’nin toplumdaki köklü demokrasi değişikliği özlemini böyle yozlaştırmasına, kendi çıkarına kullanmasına ve tüketmesine göz yummamalıdır.
AKP, kimi yasal değişikliklerle Türkiye’nin esas ihtiyacı olan adımları bir tarafa bırakmıştır. Kürt halkının ve Türkiyeli demokrasi güçlerinin mücadelesiyle Kürt sorununun çözümü kendisini dayatmıştır. Ne var ki AKP hükümeti bu konuda da Türk devletinin temel politikasını ve amacını değiştirmeyen TRT 6 ya da yerel diller enstitüsü gibi (Kürdoloji bile denilememiştir) kimi girişimlerle var olan birikimi sabote etmiştir.

Benzer biçimde toplumdaki köklü anayasa değişimini AKP’nin çıkarı doğrultusunda kullanmış ve on yıllardır mücadele ile oluşmuş yeni bir demokratik anayasa özlemi boşa çıkarılmıştır. Her ne kadar yeni anayasa ihtiyacı devam ediyor denilse de bu sadece propaganda değerinde olan bir demagojidir.

AKP’nin Kürtlerin varlığını tanıyan ve kültürel soykırımı durduracak bir anayasa yapmaya ne iradesi ne niyeti vardır. Tam tersine Kürtler üzerinde siyasi egemenlik ve kültürel soykırımı en iyi ben sürdürürüm iddiasıyla devleti ele geçirmek istemektedir. AKP’ye bu rol verilmiştir. AKP de bütün gücüyle bu verilen rolü yerine getirip devletin temel karakterini kendi isteği doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadır.

Son anayasa mahkemesi kararı, AKP’nin kapatılmaması kararıyla aynı konsept içinde alınmıştır. AKP uyarılmış, ama kapatılmayarak Kürt halkının mücadelesini bastırma görevine devam etmesine onay verilmişti.

Aslında anayasa mahkemesi bu kararla bu değişikliklerin 12 Eylül anayasasını değiştirmediğini ve ruhuna dokunulmadığın tescil etmiştir. “Yaptığın yamalar uygundur” demişlerdir. Eğer 12 Eylül anayasasının ruhu değişseydi kuşkusuz bu değişiklikler onaylanmazdı.

Dolayısıyla AKP’nin iddia ettiği gibi 12 Eylül anayasasının reddedilmesi değil; yamalanarak tamir edilmesi onaylanacaktır. Evet oyları bu anlama gelecektir. MHP ve CHP’nin hayır oyları ise anayasa mahkemesinin AKP’ye Kürt Özgürlük Hareketini ezme konusunda rol vermesine ve sistemin bir partisi olarak kabul edilmesine yöneliktir.

Hiç yorum yok: