6 Temmuz 2010 Salı

Dünya Şampiyonası Vesilesiyle Uluslar, Spor ve Futbol Üzerine

Bu günlerde Güney Afrika’daki futbol şampiyonası tüm dünyamızı kuşatmış bulunuyor. Politika yorumcuları bile artık futbol yorumculuğuna doğru bir metamorfoz geçiriyor.
Bu konuda yazılan, çizilen ve konuşulanlara bir de başka açıdan, alışılmamış bir açıdan bakma konusunda ipuçları veren ve geçen Dünya Kupası sırasında yazılmış aşağıdaki yazıyı yeniden yayınlamak iyi olacak.
O zamanki öngörülerimizin, tesbit ettiğimiz eğilimlerin bugün gerçekleştiği görülüyor.
Örneğin Alman Milli takımında yabancı sayısı arttı. Mesut muhtemelen bu dünya kupasının yıldızı olabilir ve bir zamanlar Zidane’nin Fransa’yı şampiyon etmesi gibi Almanya’yı şampiyon edebilir.
Takımların arasındaki nitelik farkı giderek azalmakta. Bir tür konvergenz eğilim görülmekte. Brezilyalıların veya Hollandalıların futbolu daha çok Almanların futboluna benzerken Almanların futbolu da Hollanda ve Brezilyalılarınkine yaklaşıyor. Biyoloji ve politakının bir kavramı olan Konvergenz (yakınlaşma, benzeşme) eğilimi burada da görülüyor.
Böylesine eşit ve benzer güçlerin yarışında sadece çok olağanüstü futbolcular dengeyi bozabilir gibi görünüyor. Şimdilik Messi ve Mesut bu türden iki oyuncu gibi görünüyor. Bu bakımdan Almanya Arjantin karşılaşması bir bakıma erken bir final gibi görülebilir.
Elbet zaman olsa bu Kupaya ilişkin gözlemlerle geçen Dünya Kupası’nda yazılanları kontrolden geçirmek ve geliştirmek gerekir. Ama buna zaman bulunup bulunmayacağı bilinmiyor.
Ne var ki, gerekli yaklaşımlar ve kavramsal araçlar aşağıdaki yazıda bulunuyor. Biraz kafa yormakla herkes gerisini getirebilir.
Tekrar hatırlatalım. Tarihte spor yoktu. Bugün spor diye tanımlanan “spor”lar birer ibadetti.  Bedenin sağlığı ve geliştirilmesinin, yani iş gücünün yeniden üretiminin değil, ruhun geliştirilmesinin aracıydılar. Aslında bu günkü spor da bir ibadet, ama sosyolojik anlamıyla, kapitalizmde iş gücünün yeniden üretilmesini ve kar oranlarının düşme eğiliminin engellenmesi anlamında. Kapitalizmin yaşaması için ruha gerek yoktur. Ucuz ve sağlıklı iş gücünden başka bir şeye gerek olmadığından, kapitalizmde ruhun yeri yoktur. Bu nedenle ibadet, ruhun değil, bedenin, iş gücünün yeniden üretilmesinin aracıdır.
Bizim hedefimiz ise sporun demokratikleştirilmesi veya kitleselleştirilmesi değil, sporun, yok edilmesidir. Bunun ne demek olduğunu anlamak için aşağıdaki denemeleri okumak gerekiyor
Bu yazılar “Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak – Denemeler” adlı kitabımızda yer almaktadır.
Demir Küçükaydın
29 Haziran 2010 Salı

Hiç yorum yok: