31 Temmuz 2010 Cumartesi

Bu Kokuyu Taniyorum


Kadri Demir, yakılan Dörtyol BDP binasında Genel Yayın Yönetmenimiz Filiz Koçali'ye konuştu: 'Bu kokuyu tanıyorum. Kolay yansın diye duvarlara ilaç sıkmışlar, bizim köyü de böyle yakmışlardı, aynı koku'

BU KOKUYU İLK KÖYÜNDE ALDI

Bu BDP İl Yöneticisi Kadri Demir'in üçüncü yangını. Önce 1993'te doğduğu Lice'nin Peçar köyü koruculuğu kabul etmediği için yakılmış. Köyleri yakıldığında Diyarbakır'daymış, duyar duymaz gelmiş. İşte o kokuyu orada duymuş ilk kez. Sonra annesi anlatmış: 'Duvarlara ilaç sıktılar, yarım saatte yandı koca ev' demiş.

ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR UNUTMAM

200'den fazla hane bulunan köy yakılınca göç etmek zorunda kalmış köylüler. Kadri Demir'in yolu da Lice'ye düşmüş. Bu defa 1994'te Lice yakılmış. Yine aynı koku. İlaçla karışık is kokusu. Lice yakılınca da Kadri Demir Hatay'ın yolunu tutmuş. 'Bu benim üçüncü yangınım' diyen Demir, 'Ömrümün sonuna kadar bu kokuyu unutmam' diyor.

Bu kokuyu tanıyoruz

Dörtyol'daki ilk birkaç saatimiz. BDP Dörtyol İlçe Örgütü'nün 4. kattaki yerine doğru çıkıyoruz. Ağır bir is kokusuna karışık başka bir koku daha burnumuza çarpıyor. BDP Hatay İl Yöneticisi Kadri Demir, 'Bu kokuyu tanıyorum' diyor. 'Kolay yansın diye duvarlara ilaç sıkmışlar, bizim köyü yakarken de ilaç kullanmışlardı, aynı koku.'

İşte benim en sarsıldığım an, bu an.

Dörtyol'a girdiğimiz andan itibaren minibüslerin, otomobillerin üzerindeki, bütün dükkanların tepesindeki bayraklar, yakılmış işyerleri, Mezbahane mahallesine giden yol üzerindeki polis noktaları, panzerler, Mezbahane mahallesinin adeta bir Kürt gettosuna dönüşmüş olması...

Bütün gördüklerimiz birkaç gün önceyi, o karanlık geceyi anlatıyordu bize. Ama hepsinden daha fazla etkilendiğim şey bu oldu. Çünkü bu sadece o geceyi değil, o karanlık geceye giden karanlık bir tarihi özetledi bize.

GÖRDÜĞÜM ÜÇÜNCÜ YANGIN

Kadri Demir, 'Ömrümün sonuna kadar bu kokuyu unutmam' diye anlattı. Sonra da olağan bir konudan söz ediyormuş gibi 'Bu benim üçüncü yangınım' dedi.

Önce 1993'te doğduğu köy, Lice'nin Peçar (Güldiken) köyü yakılmış. 200'den fazla hanesi olan köy koruculuğu kabul etmediği için, aramalarda yasa dışı tek bir şey bulunmamasına rağmen yerle bir edilmiş. Köy yakıldığında kendisi Diyarbakır'daymış. Duyar duymaz köye gelmiş. İşte o kokuyu orada duymuş ilk kez. Sonra annesi anlatmış. 'Duvarlara ilaç sıktılar, yarım saatte yandı koca ev' demiş.

Bütün köy göç etmek zorunda kalınca Kadri Demir'in yolu Lice'ye düşmüş. Bu defa 1994'te Lice yakılmış. Yine aynı koku. İlaçla karışık is kokusu. Lice yakılınca da Kadri Demir Hatay'ın yolunu tutmuş. 'Amcam buradaydı onun yanına geldik' diyor.

GETTODAYIZ

Birkaç saattir Dörtyol'dayız. Dörtyol merkezde yakılmış yıkılmış işyerleri dışındaki işyerleri açık. Hayat olağan gibi ama hemen her köşede birkaç polis oturmuş sohbet ediyor. Sokakta dolaşan insandan çok bayrak var etrafta. 'İstanbul'dan gelen' gazetecilere rastlıyoruz ara sıra. Belli ki burada herkes birbirini tanıyor. Diğer gazetecileri takip eden polis filan yok ama bizim aracımızın arkasında sürekli dolaşan bir sivil araç var. O araç Mezbahane mahallesine giden yoldaki son polis noktasında takibi bırakıp geri dönüyor.

Dörtyol merkezle Mezbaha mahallesi arası yaklaşık iki kilometre. Mezbaha mahallesi asıl olarak 90'lı yıllardan sonra mahalle olmuş. Göçle gelenler yeni bir mahalle yaratmışlar. Mahallenin tam ortasından geçen küçük cadde Yeşil mahallesi ile Ocaklı mahallesini birbirinden ayırıyor. Aslında resmi kayıtlarda 'Mezbahane mahallesi' diye bir mahalle yok. Eskiden burası mezbaha olduğu için Ocaklı ve Yeşil mahallelerinin toplamına 'Mezbahane' deniyor. Mezbahane'deki evler küçük ama bakımlı ve derli toplu. Çoğunun küçük bahçesi, avlusu var. Duvarların arkasından yemyeşil ağaçlar fışkırmış. Hepsi 90'lı yıllardan sonra ekilmiş.

KALANLAR BİR ARADA

Mahallenin orta yerindeki kahvehane bugünlerde pek dolu. Mahallede yaşayanların çoğu mevsimlik tarım işçisi olarak mayıs sonunda Adana'ya sonra Reyhan'a gitmiş. Reyhan'dan sonra sırada Ankara Polatlı var. Soğan topluyorlar. Buradakilerin deyimiyle 'soğana gitmişler.' Dönüşte bu bölgede narenciye toplayacaklar. Mahallenin yarıdan fazlası 'dışarıda'. Kalanlar ise hep bir arada. Kahvehanenin önünde. İçinde. Günlerdir gece yarılarına kadar birlikte oturuluyor, sonra sırayla nöbet tutuluyor.

Son polis noktası çok aşağıda kaldı. 'Yabancı' yok. Bir nevi gettodayız. Kahvehanenin hemen yanındaki internet kafede onlarca çocuğun arasında izlenim yazıyoruz. Pek kolay değil. Üstelik 'Sino ağbi gilde' yemek hazır. Bizi bekliyor. Yarın daha zengin izlenimler için söz. Üstelik bu akşam nöbeti bile izleyeceğiz.


Bayrağa dokunan yok!

Dörtyol'da linç girişiminden önce Kürtlerle Türkler selamlaşma, birbirlerinden alışveriş yapma gibi konularda bir sorun yaşamamışlar bugüne kadar ama yine de ayrı kahvehanelerde oturuyorlarmış. Yan yana olan bu beş kahve 'o gece' tarumar edilmiş. Kahvehanelerin tam yanında küçük bir dükkanda Türkiye Kuvayi Milliye Mücahitler Derneği Dört Yol Şubesi bulunuyor. Kuvayi Milliye derneklerinin politik yaklaşımı belli. Ama bu dernek yıllarca orada Kürtlerin arasında güvenle faaliyet yürütmüş. Bu kahvelerde her gün ortalama dört yüz, beş yüz kişi oturuyormuş. Şimdi yine yanmış kırılmış sandalyelerin üzerinde oturup sohbet ediyor Kürtler. Türkiye Kuvayi Milliye Mücahitler Derneği de, üzerindeki bayrak da yerli yerinde duruyor. 'Bölücü' Kürtler de bayrağa dokunmuyor!


En çok BDP binası zarar görmüş

Emniyet'in verdiği resmi listeye göre, 40 mekan tahrip edilmiş. Kürtlere ait 26 işyeri ve bir ÖDP'linin işyeri bilerek, tespit edilerek yakılmış, yıkılmış. Diğerleri yakılan yıkılan yerlere yakın olduğu için tahrip olmuş. 7 kıraathane, 5 telefoncu, 2 fırın, 2 kuyumcu, 3 kasap, 2 taksi durağı, 1 seyyar tezgah, 1 küçük market, 3 lokanta çalışamaz durumda. BDP binası tamamen yanmış, EMEP ve ÖDP binası tahrip edilmiş.

DÖRTYOL

Filiz KOÇALİ

Hiç yorum yok: