18 Haziran 2010 Cuma

Siyonizm Kardeşliği


Türkiye’nin İsrail ile kardeş devlet olması, İsrail devletinin dönemin emperyal gücü ABD ve İngiltere tarafından 1948 yılında Siyonist ideoloji temelinde kuruluşuna kadar dayanmaktadır. Öyle köklü bir devlet kardeşlik ki TC devletinin İsrail’i ilk olarak tanıyan ülkelerden olmasına bile yol açıyor. İsrail ilk tanıyan ülke olan ABD’nin ardından hemen 11 saat sonra Türk devleti korsanca kurulan İsrail devletini tanımıştır.
TC-İsrail arasındaki ilişki stratejik ittifak olma özelliğine sahiptir. Bu ittifak Siyasi, askeri, ekonomik-ticari ve istihbarı alanda olup çok yönlüdür. İsrail’in Filistin coğrafyası üzerindeki işgali ve gerçekleştirdiği katliamlarının Ortadoğu’daki en önemli ve yegâne destekçisi her zaman için TC devleti olmuştur. Bu ilişki öyle bir ilişkidir ki İsrail’e karşı Filistin’deki katliamlardan dolayı Ortadoğu ve dünyanın birçok ülkesi tarafından tepkiler gelişmesine ve hatta kararlar alınmasına rağmen TC-İsrail ilişkileri en ufak olumsuz bir etkilenmeyi yaşamamıştır.
Bu durumla ilgili en somut ve yakın zamandaki örnek İsrail devletinin son Gazze’ye saldırısında gerçekleşen katliamda yaşamını yitirenlerin sayısı binleri bulmasına ve çoğu kadın-çocuk olmasına rağmen Türkiye’de İsrail karşıtı gelişen eylemler üzerine AKP hükümeti bütün parti teşkilatlarına talimat göndererek İsrail karşıtı gerçekleşen gösterilere katılmamaları konusunda uyarmıştır.
Gazze saldırı sonrası dünyanın öbür ucundaki Bolivya, Venezzuella ve daha birçok Latin Amerika ülkesi İsrail’e tepki koyarken ve hatta bazıları İsrail elçiliklerini sınır dışı ederken AKP hükümeti ile İsrail arasındaki ilişkilerde bir küçük olumsuzluk yaşanmamıştır. Hatta tam tersi her böylesi gelişmelerden sonra TC-İsrail arasındaki askeri ve ticari anlaşmalara yenileri eklenmiştir. 
Yukarıda ortaya konan bazı hususların amacı son günlerde ortaya atılan bazı iddialara açıklık getirmeye çalışmaktı. Gazze’ye yardım gemilerine saldıran İsrail devletinin gerçekleştirdiği katliam ardından bazı kendini bilmezler PKK ile İsrail arasında ilişki olduğunu iddia ettiler. Kürt halkının meşru mücadelesinin karalanmasındaki düşmeyi anlatması açısından oldukça öğretici bir yaklaşımdır. Hüseyin Çelik gibi bazı AKP devşirmeleri son HPG’nin İskenderun’daki deniz üssüne yönelik gerçekleşen eylemiyle Gazze’ye yardım gemilerindeki katliamı arasında ilişki olduğu iddiasında bulundular. Türkiye-İsrail ilişkilerinin geçmişine bakmamız kimin İsrail ile kirli ilişkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Kürt Özgürlük hareketinin gelişimi ve uluslar arası bir platforma taşınmasının ardından TC-İsrail ilişkileri daha da derinleşmiştir. Kürt halkı üzerinde yürütülen kirli savaşın ve bu savaş neticesinde meydana gelen katliamların geliştirilmesinde İsrail devletinin her alandaki desteği doğrudan etkili olmuştur. PKK’ye karşı mücadelede İsrail savaş tekniği kullanılmış, bazı önemli ve büyük askeri operasyonlarda Kürdistan dağları özel eğitimli İsrail pilotlarınca bombalanmıştır.  İsrail’in Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik geliştirilen uluslar arası komploda oynadığı rol de TC-İsrail stratejik ittifakının ne düzeyde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan günler öncesinden 31 Mayıs’ta devreden çıkacağını defalarca ve günler öncesinden deklere etmişti. Bir süredir her yerde HPG gerillaları ile TC ordu güçleri arasında çatışmalar zaten yaşanıyordu. Yeni bir dönemin ilanı gerçekleşmişti. O zaman şunu sormak lazım neden AKP hükümeti Gazze’ye yardım gemilerini bir hafta Türkiye’de beklettikten sonra özellikle yardım gemilerini o tarihe denk getirdi. Yoksa bu bilinçli önceden hesaplanan bir planın parçası olmasın ki öyle görünüyor. Çünkü günler öncesinden İsrail yardım gemilerine operasyon yapacağını açıklamış ve kanlı da geçeceği biliniyordu. AKP hükümeti bile bile böylesi bir süreci geliştirdiği anlaşılıyor.
Kürt Özgürlük Hareketi,  4. mücadele dönemine girdiğini açıklamıştı. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bunu en iyi bilenlerden biride AKP hükümetiydi. İyi fark etmiş olacak ki yeni gündem yaratmanın dikkatleri farklı bir yöne çevirmenin ve Kürt Özgürlük Hareketinin yeni mücadele hamlesine karşı yeni bir özel savaş dayatmasıdır.
AKP Kürt halkının haklı ve insani mücadelesini İsrail üzerinden vurmak istiyor ve klasik özel savaş lobisinin ezberini bozmayarak gelişmekte olan yeni süreci dışarıyla izah ediyor. Bunu bir psikolojik savaş yöntemi olduğu açıktır. AKP hükümeti bunu yaparak İsrail ile kirli ilişkilerini gizlemeye çalışıyor. Çünkü 8 yıllık AKP hükümeti döneminde İsrail ile geliştirilen ilişki ve imzalanan anlaşmalar daha önceki hükümet dönemlerindekinin 2 katından daha fazladır. Bu durumu en iyi anlatan örnek İsrail’in Ankara Başkonsolosu Amira Arnon 14 Eylül 2003’te Milliyet gazetesine verdiği demeçte“İsrail Türkiye ilişkileri AKP döneminde geçmişe kıyasla daha da gelişmiş, AKP’nin iktidar olmasından dolayı ikili ilişkilerde hiçbir olumsuz durum yaşanmamıştır” diyerek AKP-İsrail ilişkilerinin durumunu ortaya koymasıdır.
TC Başbakanı Tayip Erdoğan Gazze’ye yardım gemilerine karşı İsrail ordu güçlerinin saldırısı sonucu gerçekleşen katliam ardından yaşananları bir siyasi rant aracı olarak kullanmıştır. Mazlum Filistin halkının özgürlük mücadelesini kendi iktidarını daha da geliştirip kalıcılaştırmak için istismar etmiştir. Kendisi en büyük devlet teröristi olan Erdoğan İsrail devlet teröründen yakınmıştır. Kürt halkı üzerinde kendi tabiriyle “çocuk kadın demeden gerekeni yapan” Erdoğan’ın bu söylemleri tahammül sınırlarını da zorlayan niteliktedir. Daha birkaç gün önce Şirnex’te 14 yaşındaki Fırat Diren Basa adındaki Kürt çocuğunun katledilme talimatını veren bir Başbakanın Gazze’de çocuk katliamlarından bahsedip çocuk hakları savunucusu kesilmesi şiddetle sorgulanması gereken bir durumdur. Kuşkusuz Filistin halkının mücadelesini haklı görmek destek vermek gerekiyor. PKK en zor koşullarda ve bedelde ödeyerek destek vermiştir.
Tüm Filistin ve Arap halkının TC Başbakanı Tayip Erdoğan’ın etkisi altında kaldığını düşünmek büyük bir yanılgıdır. Özellikle Filistin halkının bazı öncüleri Türk devletinin İsrail ile olan kirli ittifakını iyi biliyor. Önceki gün bir açıklama yapan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi temsilcisi Fuad yaptığı açıklamada Türk devletini mücadele geçmişlerinden iyi tanıdıklarını belirtti.
İsrail devletinin temelini oluşturan Siyonizme dayanan faşizmi bir zihniyet olayıdır. Bu zihniyet birçok isimle adlandırılsa da dünyanın birçok ülkesinde öz olarak aynıdır. Yani İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu’nun Filistin halkına karşı uygulandığı faşist Siyonist zihniyet ve katliam, TC Başbakanı Tayip Erdoğan’ın Kürt halkına karşı uyguladığı inkârcı, tasfiyeci ve katliam politikalarının arasında hiç bir fark yoktur. Yani öz anlamıyla düşünüldüğünde, ha Erdoğan Siyonizmi ha Netenyahu siyonizmi fark eden bir şey olmuyor. İkisi bir elmanın iki yarısını ve ikiz kardeşleri anımsatıyor. Bu nedenle Erdoğan-Netenyahu arasındaki kardeşlik zihinsel kardeşlik, Siyonizm kardeşliğidir.

Mazlum Yılmaz

Hiç yorum yok: