28 Haziran 2010 Pazartesi

 Şemdinli bir dönüm noktasıdır

Gecikmiş bir soru çünkü bu sorunun cevabı devlet tarafından çok öncesinde fazlasıyla verilmişti. Savaş dışında tüm yolları kapatan devletin açtığı bu sürecin doğası gereği bu tür eylemlerin olacağı bir gerçektir.

İnsanlar neden ölüyor? Sorumlusu kimdir? Eğer devlet, hükümet, başbakan veya her kimse bu işin muhatabı, ‘insanlar ölmesin, savaş olmasın’ diye ciddi bir yaklaşım gösterselerdi şimdi bu Şemdinli eylemi olmazdı. Olmazdı, çünkü PKK uzun zamandır Kürt sorununun demokratik barışçıl yollardan çözümü için sayısız paket ve deklerasyon yayınladı. Yazıkki; bunlar bir zaafiyet olarak algılandı.

AKP hükümeti, ‘açılım yapıyorum’ diyerek Kürtlerle alay edercesine baskı cenderesi oluşturdu. ‘Açılımın’ AKP dilindeki gerçek açılımı ise, çocuklardan tutun belediye başkanlarına kadar her katmandan Kürtlerin zindanlara atılması, partilerin kapatılması vs...
‘Analar ağlamasın’ dedi Tayip Erdoğan, ama Kürt analarını daha fazla ağlattı. Askeri operasyonlar durmadı, gerilla cenazeleri yerlerde sürüklendi.
Kürtler duruma itiraz etti; Öcalan, ‘aradan çekiliyorum’ dedi, barış çağrısı yaptı.
Devlet bunların tümünü görmek istemedi, duymak istemedi.
Erdoğan Kürtleri sahiden kandırabildiğini düşündü. Sonuç; Şemdinli olayını bütün bunlara bir tepki olarak okuyabilir. Ancak başka türlü okuyor, topu taça atmaya çalışıyorlar. Zaten devletin temel paradoksu budur. Nedenleri ile değil, sonuçları ile ilgileniyor.

Şemdinli eyleminin nedenleri ile ilgilenmek ve çıkarılacak sonuçları doğru değerlendirmek Kürt-Türk herkesin menfaatinedir. Ancak görünen o ki; hükümet böyle bir havada değil. Tayip Erdoğan PKK’yi taşeron olarak ilan etti. Bir başbakanın böylesi ciddi bir olaya karşı ciddiyetsizlikte bu denli dipte dolaşması Kürt meselesini bu duruma getirdi. Uluslararası arenada ‘terörü marjinalize ettik’ diyen Tayip Erdoğan değil miydi.?

PKK’yi ‘uluslararası çıkarların direktifinde’ görmek içerdeki Kürt sorununu anlamamaktır. Kürt sorununu bilmeyenin, anlamayanın yapacağı açılım ancak bu kadar olur. PKK kimin taşeronu? ABD’nin mİ? Peki 5 Kasım 2007 Bush Erdoğan görüşmesi ve ardından yapılan saldırılar!. PKK’ye karşı Türkiye’yi en çok destekleyen güç Amerika’dır. Bunu en iyi bilecek olan AKP hükümetidir.

Irak, İran, Süriye mi? Bu devletlerle AKP’nin son flörtlerini anlatmaya bile değmez.
İsrail mi? Heronlar kimin? 15 Şubat komplosunu kiminle yaptınız? Gazze olayından önce Batman’da Heronların dolaşımı için eğitim veren subaylar İsrailli değil miydi? Kaç kişinin bunlardan haberi vardı? Askeri ve istihbari stratejik anlaşmalar ne için yapıldı? İçeriği nedir?

Avrupa Birliği mi? Daha iki üç ay önce Kürtlerin tüm kurumlarına karşı operasyon yapan, PKK’yi ‘terör listesine’ alan AB değilmi? Daha geçen hafta Beşir Atalay Uluslarası denklemde PKK’ye karşı ortak hareket edildiğini açıklamadı mı?

Tayip Erdoğan ve tüm devlet erkanı bu sözün boş olduğu, durumun tam aksi olduğunu biliyorlar. Biliyorlar ama ayakları havada. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı, ‘uluslararası zemin PKK’yi bitirmek için müsait’ demedi mi?

Asıl olan, uluslararası gelişme ve desteklerden umutlanarak ‘PKK’yi, Kürt özgürlük hareketini tasfiye ederiz’ diyen AKP’nin maskesinin düşmesidir, durumun böyle olmadığı anlaşılmasıdır.

PKK uluslararası güçlerin desteği ile değil, uluslararası baskılara rağmen vardır. Devlet ve hükümetin gerçekleri anlamaması, insanların ölmesine yol açıyor. İnsanların ölmemesi, savaşın olmaması devletin elindedir. Doğru olan, Kürt sorununa komple ve barışçıl bir yaklaşımdır. Top şimdi devlet ve hükümetin sahasındadır. Van’daki cenaze törenlerinde yapılan konuşmalarda ‘savaşa devam, Kürtlere ölüm’ naraları atıldı. Ortam gergin ve çatışmaların yoğunlaşacağı görünüyor. Ancak bu çatışmalar yıllara yayılacak şekilde değildir.

Önümüzdeki süreçte iki seçenek var; birincisi, devletin ve hükümetin bu sonuçları doğru değerlendirmesi, kendilerini dönüştürmeleri ve bir barış, çözüm sürecini başlatmalarıdır. ‘Kürtleri nasıl kandırabiliriz’ kandırmacasından vazgeçilmeli.

Eğer Devlet bunu yapmasa, ikinci bir durum olarak, bir kopma sürecine gider. Bu durumda AKP gitmiş olur, CHP-MHP koalisyonu ile süreç pekişir. Ve artık Kürtlerin ‘ortak vatanda’ yaşama istemi onarılmayacak şekilde hasar alır, ki süreç ona doğru gitmekte...
Bakalım devlet ne yapacak.

Hiç yorum yok: