18 Haziran 2010 Cuma

AKP ve Ortadoğu Birliği Demagojisi


Bölgesel düzeyde demokratik ölçülerde siyasal ve ekonomik birliklerin geliştirilmesi elbette önemlidir. Özgür iradeye dayalı birliktelikler, gelişme ve ilerlemenin ön koşullarından biridir.
Dünyanın içinde debelendiği, çözümsüz kaldığı sorunlara en büyük çözüm gücü konfederal birliktelikler olduğu toplum bilimcilerin üzerinde ortaklaştığı bir doğrudur. Mevcut durumda diğer bölgelere göre konfederal birlikteliklerin gerçekleşme koşulları Ortadoğu’da daha fazladır. Çünkü kültür, zihniyet, anlayış ve toplumsal yaşam formu Ortadoğu’da ayırt edici özelliklere sahiptir.
Her ne kadar monarşik, totaliter, oligarşik, hatta ırkçı-faşist iktidar odaklı yapılanmalar, geliştirdikleri sistemlerle büyük acılara yol açmışlarsa da, Ortadoğu’nun toplumsal hafızası ve derin kültür birikimini ortadan kaldırma başarısını gösterememişlerdir. O nedenle bunların hiç biri demokratik-konfederal birliktelik önünde engel değildir.
Tam da Ortadoğu için böyle bir ihtiyacın açıktan hissedildiği bir dönemde, yine her zamanki gibi özgür birlik ve gerçek demokrasi karşıtı AKP devreye girerek, alternatifi boğma konseptini devreye koymaya başladı. ABD’nin Ortadoğu için özel hazırladığı bir proje olduğu artık netleşmiş olan AKP’nin bu görevi de taşeron göreviyle yerine getirdiğine dair herhangi bir kuşku yoktur. Bu özel görev İsrail’le yaşanan gerginliğin ortaya çıkardığı taktik yaklaşımla birleşince AKP gözünü kırpmadan çok hileli bir girişimi başlatmış oldu.
Ortada olan bu duruma karşın Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün dörtlüsü arasında oluşturulduğu iddia edilen serbest bölge anlaşması, birçok çevre tarafından Ortadoğu birliğinin ön aşaması olarak değerlendiriliyor. Eğer gerçekten halkların iradesi ekseninde demokrasi ilkeleri işletilirse zamanla tutarlı bir birliğe dönüşebilir. Ama özel görevli bir AKP aldatması ile bunun olması mümkün değil.
Demokratik zeminde inisiyatif, irade, katılımcılık ekseninde farklı devletlerin bir araya gelip oluşturacakları birliğin olmazsa olmazı devrimci yaklaşım ve anlayışa sahip olmaktır. Ne var ki söz konusu her dört ülke de yeminli anti devrimci karaktere sahiptir. Demek ki ekonomik çerçeve ile sınırlı olsa da başlatılan girişim halklar yararına olacak demokratik içerik ve özden uzaktır.
O halde bu girişimi nasıl yorumlamak gerekir? Nereye oturtmak gerekir? AKP bununla ne yapmak istiyor?
AKP, ABD onayı ile İsrail’e karşı kontrollü bir kriz süreci başlattı. ABD, İsrail’in kimi sivri uçlarını törpülemek için AKP’yi kullandı. İsrail’e karşı kontrollü kriz AKP’nin de işine geliyordu. Bu yöntemle hem Arap devletleri arasında prestijini artırıp, Arapları Kürt özgürlük mücadelesine karşı kullanmayı tasarlarken, hem de Ortadoğu’da model ülke olmanın hesaplarını yapmıştı. Sözde böylece model ülke olacak bir Türkiye, Ortadoğu’da hızla artan anti kapitalist anlayış ve eğilimin belli bir sisteme kavuşmasını engelleyecekti. Ama AKP ölçüyü kaçırınca kontrollü kriz süreci kontrol dışına çıktı ve ABD’de desteğini çekti.
İsrail’e karşı yalnız kalan AKP, şimdi de halkların iyi niyetlerini sömürerek, İsrail’e karşı koz haline getirmeye çalışmaktadır. Gerçi ne Ürdün, ne Lübnan yönetimlerinin İsrail ile çok ciddi sayılabilecek çelişkileri yoktur. Ama taktik bazı yaklaşımlar dışında Arap şovenizmi ve Yahudi siyonizminin yan yana durma koşulu da yoktur.
ABD tarafından AKP’ye verilen alternatifi boğma görevi gecikmeli veya zamansız da olsa şimdi yerine getiriliyor. AKP hükümeti öncülüğündeki Türkiye bu girişimle bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Türkiye dörtlü anlaşma ile birinci görev olarak Ortadoğu’da giderek yükselen ve sesini daha gür çıkaran anti emperyalist duruşu etkisizleştirmek isterken, ikinci olarak da İsrail’e tehdit dolu mesajlar vermeye çalışıyor.
Türkiye geliştirdiği bu siyaset ile Ortadoğu’da halkların özlemini duyduğu ve verili sisteme alternatif konfederal sistemi boşa çıkarması mümkün değildir ama İsrail’e verdiği tehdit içerikli mesajdan istediğini alabilir. İsrail’e ‘anlaşamazsak ve yeniden ortak noktada buluşamazsak etrafındaki devletleri birlik içine çekip etrafını sararım’ diyerek istediğini koparmaya çalışıyor. AKP gibi ilkesiz ve çıkarcı bir anlayışa inanan Suriye, Lübnan ve Ürdün halkının temiz niyetine üzülmemek elde değil.
Şahan Dicle

Hiç yorum yok: