12 Mayıs 2010 Çarşamba

Statukonun Turnusol kagidi:KURT SORUNU-2

'Kürt sorunu ulusal bir sorundur'

Kürt sorununda değişimden yana olduğunu savunan ve BDP dahil her kesimi 'statükodan yana olmak'la suçlayan Erdoğan, 1991'de hazırladığı Kürt Raporu'nda 'Kürt sorunu ulusal bir sorundur' demişti. 2002'de hükümete geldiğinde ise, ilk olarak 'Düşünmezseniz böyle bir sorun yoktur' dedi ve bu çizgisini 'Ya sev ya terk et', 'Açılım' ve 'Sil baştan yaparız' çıkışlarıyla sürdürdü.

Kimin statükocu olduğu yönündeki tartışmalar güncelliğini korurken, dün anayasal süreçte statükonun nasıl sürdürüldüğünü, derinleştirildiğini ve bunun kimlerin eliyle yapıldığını ortaya koymaya çalıştık. Özellikle son anayasa paketiyle statükoya karşı mücadele ettiğini ileri süren AKP hükümetinin durumunu anayasal süreç bağlamında değerlendirdik.

Yazı dizimizin bugünkü kısmından itibaren ise, yıllar önce yazılmış bir raporu işleyeceğiz. Bu rapor Kürt sorunuyla ilgili oldukça önemli tespitler ve çözüm önerileri içeriyor. Eleştirilecek yanları olmakla birlikte, raporun hazırlandığı dönemden günümüze kadar geçen süreçte gelip geçen bütün hükümetlerin iddialarından daha ilerici iddialar barındırdığı da kesin.

Bu derece önem verdiğimiz raporun kimin tarafından hazırlandığını duyduğunuzda inanın şaşıracaksınız. Kuşkusuz raporu okuyanlarınız, duyanlarınız olmuştur. Rapor bugün başbakan koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan tarafından hazırlandı.

Raporun hazırlandığı dönemden bugüne geçen zaman diliminde önemli gelişmeler yaşandı elbette Erdoğan cephesinde de... İşte bu zaman diliminde Erdoğan'ın Kürt sorunu karşısında yaşadığı değişim gerçekten ibret vericidir.

Erdoğan, son bir yıl içinde sık sık CHP'yi 1999'da hazırladığı Kürt Raporu üzerinden vurmaya çalıştı. CHP'nin söz konusu raporunda Kürt sorununa 'ilerici' yaklaştığını, bugün ise statükocu davrandığını savunan Erdoğan'ın kendisi acaba nasıl, AKP'nin CHP'den farklı bir yanı var mı?

Erdoğan'ın da bir Kürt Raporu var. Raporu hazırlayan Erdoğan ile bugün başbakan olan Erdoğan arasında dağlar kadar fark olduğunu göreceksiniz ve bugün BDP dahil herkesi statükocu olmakla suçlayan Erdoğan'ı daha iyi tanıyacaksınız...

Erdoğan'ın hazırladığı Kürt Raporu'nun tek tek maddelerini ele alıp, bugünkü Erdoğan'ın ve hükümetinin uygulamalarıyla karşılaştıracağız. Böylece 'kimin statükocu olduğunu' test etmeye çalışacağız...

'Ulusal bir sorun'dan 'Sil baştan'a

'Bugün 'Doğu' veya 'Güneydoğu Sorunu' olarak adlandırılan sorun aslında bir 'Kürt sorunu'dur... Sorun gerçekte ulusal bir sorundur. Yani bir Kürt sorunudur.' (Kürt Raporu'nun tespitler bölümünden...



* Kürtler ne mi istemektedirler? Çoklarının zannettiği gibi Kürtler Türkiye'den kopmak istememektedirler. En azından Kürtlerin büyük çoğunluğu Türklerle birlikte eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturmak istiyorlar. T.C Devleti'nden kopup bir Kürt devletini kurma düşüncesini marjinal Kürt unsurları savunmaktadırlar. Gerçeği bunlar da yakın vadede değil, ancak uzun vadede bunun mümkün olabileceğini söylemektedirler. Kürt halkının büyük bir çoğunluğu Kürt ulusal kimliğinin tanınmasını ve Kürt kültürünün geliştirilmesini istemektedirler. (Kürt Raporu'nun tespitler bölümünden...

'Türkiye'de 75 yıldan beridir resmi ideolojinin Kürt meselesinde inkarcı, asimilasyoncu, baskıcı davrandığını açık seçik söylemeli ve resmi ideolojiyi yüksek sesle sorgulamalıyız.' (Kürt Raporu'nun 'Bizim görüş ve tavrımız ne olmalıdır?' bölümünden...

Tarih 18 Aralık 1991... Erdoğan, İstanbul İl Başkanlığı görevinde ve aynı zamanda Refah Partisi'nin MKYK üyesi... Danışmanı Mehmet Metiner'e hazırlattığı Kürt Raporu'nu partisinin lideri Necmettin Erbakan'a veriyor...

Raporda Kürt sorununa ilişkin maddeler halinde genel değerlendirmeler ve tespitler yer alıyor. Aynı zamanda 'Bizim görüşümüz ve tavrımız ne olmalıdır?' başlığı altında da çözüm önerileri ve Refah Partisi'nin izlemesi gereken politikalar dile getiriliyor.

Yukarıda spotlar halinde verdiğimiz iki madde, raporda yer alan belki de en can alıcı iki madde. 'Kürt sorunu' deniliyor, üstelik 'ulusal bir sorun' olarak tanımlanıyor, Kürtlerin 'Kürt ulusal kimliğinin tanınmasını ve Kürt kültürünün geliştirilmesini' istedikleri belirtiliyor ve 'resmi ideolojinin yüksek sesle sorgulanması' talep ediliyor.

19 yıl önceki Erdoğan'ın 'görüş ve tavrı' böyle... Peki, 8 yıldan beri başbakan olan Erdoğan'ın bugünkü 'görüş ve tavrı' nedir? Buna da kronolojik olarak bakmakta fayda var...

'DÜŞÜNMEZSEN YOKTUR'

Aralık 2002: (Erdoğan Moskova ziyaretinde ve Kürt bir işçi, kendisine Kürt sorunuyla ilgili ne düşündüğünü soruyor): Var diye inanmayacaksın, sorun yok diye inanacaksın. Sorun var diye inanırsan sorun olur. Sorun yok dersen sorun ortadan kalkar. Biz diyoruz ki, bizim için böyle bir sorun yok. Böyle bir sorunu var kabul etmiyorum. Yok böyle bir sorun diyorum. Bak, ben Siirt'ten evliyim, huzurluyum diyorum, bitti. Böyle yaklaş olaya.

'KARNINI DOYURUN YETER'

24 Şubat 2004: (Erdoğan CNN Türk'te yayımlanan 'Başbakanla Özel' programında konuşuyor): 'Benim DEHAP'la bu noktada o tür bir mücadeleye girmemin anlamı yok. Sorunun temelinde, birinci derecede, siyaset yatmıyor. Birinci derecede, ekonomi yatıyor. Ekonomik imkansızlıklar siyasetin en büyük malzemesi oluyor Güneydoğu'da. Kürt ideolojisi üzerine inşa edilmiş bir siyaset tutmaz. Artık siyasette ideolojiler dönemi bitmiştir. Bunu vatandaş yutmaz. Vatandaş şu anda bize işsizliği nasıl gidereceksin, bunu soruyor. Siz doyurun karnını bakın bakalım ortada böyle bir şey kalıyor mu?'

'BENİM DE SORUNUM'

Ağustos 2005: (Erdoğan Diyarbakır ziyaretinde herkeste 'büyük umutlar' yaratan sözleri dile getirdi): 'İlla ad koyalım diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur.'

'YALNIŞ YAPTIK'

Ekim 2005: ('Büyük umutlar' yaratan sözlerinin üzerinden daha iki ay geçmişken Erdoğan bu kez Siirt'te konuya değindi ve 'büyük hayal kırıklığı' yarattı): 'Ülkemde birçok sorun vardır. Bu sorunlar içinde Doğu sorunu vardır, Güneydoğu sorunu vardır.' (Anayasa paketinde AKP'ye destek vermeyen BDP'yi vicdansızlıkla suçlayan ve hükümete yakın duran Cengiz Çandar, Diyarbakır konuşmasının üzerinden üç ay geçtikten sonra Erdoğan'ın kendisine şunları söylediğini açıklıyordu: 'Biz o gün yanlış yaptık. Bu sorun, ekonomik, kültürel, sosyal bir sorundur.' Çandar bu bilgiyi off thde record yani kayıt dışındayken söylüyordu. Bugün eğer vicdanı varsa bu söylediklerini kamuoyuyla da açıkça paylaşır.)

''KÜRTLERİN HAK SORUNU YOKTUR'

Mayıs 2006: (Erdoğan, Diyarbakır İl Kongresi'ne katıldı): Bütün kamuoyu Erdoğan'ın Kürt sorununa ilişkin ne diyeceğini bekledi. Ancak Erdoğan, bırakın 'Kürt' ve 'Kürt sorunu'nu, 'alt-üst kimlik', 'Türkiye vatandaşlığı' gibi kavramları bile ağzına almadı.

Aralık 2006: (Erdoğan, ABD'nin New York kentinde ve gazetecilerin sorularını yanıtlıyor, bir soru üzerine verdiği yanıt gayet açık): 'Türkiye'de Kürtlerin hak sorunu yoktur.'

'TEK' DÖNEMİ BAŞLADI

Seçim yılı, 2007: (Erdoğan, 22 Temmuz 2007'de yapılan genel seçimler öncesinde katıldığı bütün mitinglerde sık sık Kürt sorununu işledi. En çok da Öcalan'ın idamı üzerinden siyaset yaptı ve seçimdeki rakipleri olan MHP ile CHP'yi 'Öcalan'ı idam etmemekle' suçlayarak milliyetçi cepheden oy olmaya çalıştı. Ancak seçim kampanyası boyunca öne çıkan ve günümüze kadar ağzından düşürmediği şu meşhur sözleri hep söyledi): 'Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet!' (Ve bu maddede hemen ekleyelim 2007'de seçimlerden sonra Meclis'te sınırötesi operasyon tezkeresi çıkarıldı ve AKP dönemindeki ilk sınırötesi operasyonlar bu yılda başlatıldı. Bu konuyu sonraki maddelerde genişçe işleyeceğiz.)

'EKONOMİK BAKIYORUM'

Nisan 2008: (Erdoğan Diyarbakır'dan gelen 17 sivil toplum kuruluşunu Meclis'teki makamında kabul etti. Ziyarette dönemin Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, Erdoğan'a 'Sorunun ekonomik değil siyasi yönü de var. Bölge sizden paket bekliyor' dedi. Erdoğan'ın yanıtı tam tersi oldu): 'Ben olaya sadece ekonomik bakıyorum. Siyasi ne varsa söyle?'

'YA SEV YA TERK ET'

Kasım 2008: (Hakkari'de partisinin kongresinde çok tartışılan ve yıllardan beri Türk ırkçılarının dillerinden düşürmediği sözler sarf etti): 'Biz ne dedik? Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik. Buna karşı çıktılar. Buna karşı çıkanın Türkiye'de yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin. Bundan daha normal şey ne olabilir. Başka türlü olamaz.'

'İYİ ŞEYLER OLACAK'

Mart 2009: (Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kürt sorunuyla ilgili aslında ne içerdiği çok belli olmayan, ancak yine de kamuoyunda 'Belki çözüme yol açar' umuduyla olumlu karşılanan sözler sarf etti): 'İyi şeyler olacak.'

Temmuz 2009: (Gül'ün açıklamalarından sonra ve 29 Mart 2009 seçimlerinde DTP'nin büyük bir başarı kazanması üzerine PKK 13 Nisan 2009'da 'eylemsizlik' kararını duyurdu. Öcalan da Mayıs 2009'da 'Yol Haritası' hazırlayacağını ilan etti. Bütün bu gelişmeler çözüm yönünde olumlu bir hava oluşturdu. Temmuz'a gelindiğinde Erdoğan da 'Kürt açılımı'nı resmen başlattıklarını duyurdu): İster Kürt sorunu, ister Kürt açılımı diyelim, bunun üzerinde bir çalışmayı başlattık. MGK'de bir çalışma başlattık; İçişleri Bakanlığı'na görev verdik, bakanlıklarla, MİT'le, Genelkurmay'la görüşecek, olgunlaşınca açıklanacak...' (Bu açıklamaları yapan Erdoğan, Kürt sorununda Öcalan'ın muhatap alınmasını isteyen AKP'li vekilleri de tehdit etti): 'Ne demişler, 'söz ola kestire başı'... Buna gitmek istemiyoruz.'

AÇILIM HALLERİ'

Ağustos 2009: (Hükümetin 'Kürt açılımı' olarak başlattığı süreç ilk fireyi verdi. 20 Ağustos 2009'da yapılan MGK toplantısı sonrasında kullanılan ifadeler değişti.) Başbakan Erdoğan 'Kürt sorunu yerine tekrar 'terör sorunu' ifadelerini kullandı. Açılımın Koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay da 'Kürt açılımı' yerine 'demokratik açılım' ifadelerini kullanmıştı, MGK toplantısı sonrasında ise 'terörü bitirme çalışması' dedi. (Kamuoyunda tepkilerin gelişmesi üzerine hükümet daha sonra 'Kürt açılımı' diye başlatılan proje için 'Milli Birlik Projesi' isminde karar kıldı.)

'SİL BAŞTAN YAPARIZ'

Kasım 2009: (Son hali 'Milli Birlik Projesi' olan 'açılım'da AKP'nin tasfiyeci eğilimleri iyice belirginleşiyordu. Mahmur ve Kandil'den gelen Barış Grupları'nın karşılanmasına en sert tepkiyi yine Erdoğan verdi): 'Gerekirse sil baştan yaparız.'

'NANKÖRLÜK YAPMAYIN'

Mayıs 2010: (Kürt sorununda gerilimli geçen aylar sonunda AKP anayasa değişikliği paketini gündemine aldı, ancak Kürtlerin talepleri görülmedi. Buna rağmen Kürtlerden destek istendi, istediği desteği görmeyen Erdoğan, ibret sözler sarf etti): 'Bu ülkede yayın yapan TRT 6 açıldı, nankörlük yapmayın.'

'GELİN TESLİM OLUN'

Mayıs 2010: (2009'da 'İyi şeyler olacak' diyerek umutlar yaratan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Mayıs 2010'a gelindiğinde yıllardır bütün devlet yetkililerinin çözüm getirmeyen sözleriyle Kürt sorununu ele aldı): 'Gelin adalete teslim olun.'

Hazırlayan: Abdülselam GÜLSEVDİ

Hiç yorum yok: