9 Mayıs 2010 Pazar

PKK Karşıtlığı ve Siyasal İslam Gerçeği -1

(Saraylarda Ağlayan İrade-1-)
Güney Kürdistan’da eski bir başbakan Neçirvan Barzani, komşu ülke Türkiye’yi turluyor. Ondan hemen önce Kürdistan İslami Birlik Partisinin Selahaddin Muhammed Bahaddin ile başbakan Erdoğan görüştü. Gülen basını özellikle İslami Partiyi Kürdistan AKP'si olarak lanse etmeye çalışmaktadır. Dört ay öncede Neçirvan Barzani’nin Türkiye’yi gizlice ziyaret ettiği ortaya çıkmıştı. Türkiye’de yıllardır mecliste olmasına rağmen DTP ile sadece bir defa görüşen Başbakanın bu ilgisi soru işaretleriyle doludur?

Türkiye'nin PKK karşıtlığı üzerinden Kürdistan’daki en küçük partileri bile saraylarda karşıladığı gerçeği aynı zamanda PKK'nin Kürdistan’daki siyasallaşma düzeyinin bir ifadesidir. İlkel bir düşmanlık anlayışı içerisinde bulunan Siyasal İslam elbette sadece 'Kürt' partileriyle değil Irak başta olmak üzere bölge devletlerindeki tüm güçlerle PKK karşıtlığını esas alan bir politika içerisinde. Iraktaki birçok grubun Türkiye tarafından davet edilmesi yine PKK karşıtlığının diplomatik sergisi olarak göze çarpmaktadır. Bu sergide sergilenenlerin ve bu serginin izleyicilerinin PKK gerçeğini değiştirmeye güçleri yetmediğini anlamak kadar, Siyasal İslam’ın yeni biçimlerle sürdüğü ve herkesle ilişkili olduğu gerçeği algılamakta anlam ifade etmektedir.

Neçirvan Barzani'nin Türkiye ile ilişkisi ABD müdahalesiyle başlayan ve aslında Siyasal İslam’ında iktidarda olduğu döneme denk gelen sermaye-Kürt, sermaye-İslam, sermaye-Türk ve bunların sentezinden oluşan sermaye-Kürt ve Türk İslam ilişkisidir. Bu ilişki holdinglerin, sermaye devlerinin ahlak yapısından esinlenen yasalara dayanmaktadır. Neçirvan Barzani ise görünmeyen adam olarak bu ilişkilerin önemli bir noktasında durmaktadır. Neçirvan Türkiye’den gelen birçok şirketle ortak ve aynı zamanda Amerikan-Kürt Dostluk Derneğinin 2008 de ilk kez başkanlığını yaparak açan kişidir. Aynı zatın Yeşil ve Ülkücü sermaye ile de ciddi ilişkileri olduğu söyleniyor.

PDK üç eğilimden oluşan bir parti profiline sahip: Birincisi; İslami muhafazakâr, Nakşibendi çizgisindeki İslami kesimler, ikinci kesim düşünsel yapıdan çok sermayeci kesim ve üçüncü kesim ise demokratlardan oluşan eğilimdir. Türkiye’nin neredeyse hiç ilişki içerisinde olmadığı demokrat yurtsever profildir.

Yakın zamanda görüştüğümüz yurtsever-demokrat bir PDK kadrosu dış devletlerin ve Türkiye’nin ilişkisini anlatmak için ilginç bir örnek veriyor ; ''bakın İngilizler birinci dünya savaşı sonrasında petrol boru hatlarını döşerken Kürler ve Araplardan oluşan yüzlerce işçiyi çalıştırıyorlarmış ardından bunlara yevmiyeleri verildiğinde çölde susamış işçilere seyyar içecek satan bir mini market tarzında o zamana göre lüks bir büfe açarmış, çölün sıcaklığıyla yorulan işçiler aldıkları yevmiyelerini koşarak o büfede harcamaya giderlermiş...'' diye uzun uzadıya durumu anlatıyor. Özcesi ''İngilizler yevmiyelerimizi bile orada harcattılar'' diyor.

Evet, en çok siyasal hareketlenmenin yaşanması gereken parça (Güney sahası) adına susarak aslında Özgürlük hareketine kaşı TC'ye en büyük desteği vermiyorlar mı? Neçirvan Barzani'nin İran ve Türkiye'yi Irak seçimlerinden sonra yeni oluşum için ziyaret ettiği bir gerçektir ancak son seçimlerde ortaya çıktığı gibi halka dayanmadan halkın önemli bir desteğini kaybeden bir mantığın kendini bu devletlere dayandırmasının Kürtlere kazancı İngiliz yevmiyesi kadar bile yoktur. Yine İslami Yekgirtu kadrolarıyla yaptığımız sohbetlerde PKK'ye karşı benzer ve TC'nin özel savaş dilinden tanıdığımız bir dil olması dikkatimizi çekmektedir.

Özgürlük gündemi Güney Kürdistanlıların üzerinde oynanan sahte Kürtlük ve sahte İslam oyunlarıyla eritilmektedir. PDK ve YNK'li lere bağlı T.V kanalları başta olmak üzere Güneyde onlarca kanalın Türk dizilerini her gün yayınlamaları bu gerçeği saptırmanın en büyük örneğidir. Türkiye’nin Kürtleri parçalamaya yönelik çalışma halkası özce şöyle tanımlanabilir:

1-   Tabanı %10 civarında bulunan İslami örgütler üzerinden PKK'yi karalamak ve aynı zamanda bu tabanı daha da genişleterek kendisine güneyde alan açmaktadır.
2-   PDK ve YNK'nin içinde kendine yakın sermayeci, işbirlikçi, İslamist eğilimler üzerinden yine kendi dengelerini paralamakta ve yurtsever değerleri zayıflatmaktadır (bu iki oluşumun gücü %60lardadır).
3-   İslami partiler, Goran Hareketi, sosyalist partiler ve PDK-YNK dâhil Türkiye’de bunlarla diplomasiyi parçalı bir şekilde yapmaktadır. Türkiye’nin Hewler’de konsolosluğu olmasına rağmen Ankara’da parçalı Kürt siyasetiyle Kürtleri karşılamakta adeta iradesizlik yarışına sokmaktadır. Bu anlamıyla son Neçirvan Barzani ziyareti Başbakan Berhem Salih'in iradesini o kadar gölgede bırakmış ki nerdeyse bölgede başbakan olduğu unutulacak duruma getirtilmiş. Bunun tepkisi YNK basınına da yansıdı ama özü Türkiye’nin saraylarda dahi olsa Kürtleri parçalı karşılama 'marifetidir'.

Kuzey Kürtlerine yapılan katliamlara rağmen Güneyde fırtınaların kopmama sebeplerini kısmen sıraladık. Devamında Kuzey Kürdistanlı 'Kürt Partileriyle' devletin hangi pazarlıkları yaptığı, karşılığında 'Kürt' partiler adına bazı şahsiyetlerin neyi ne zaman sattıklarını bize ulaşan özel bilgilerle aktarmaya çalışacağız. Kürdistan’da özgür iradeler umuduyla!
Devam edecek…
Ozan Erdem

Hiç yorum yok: