4 Nisan 2010 Pazar

NEWROZ İLE NEVRUZ…

imageBugün sabahın erken saatlerinde Newroz heyecanı ile uyandık. Newroz meydanına gidiyormuşuz gibi hazırlanıp havalandırmaya çıktık. Birbirimizin bayramını kutlayıp küçük bir ateş yaktık, sonra bildiğimiz ne kadar şarkı varsa, sesimiz kısılıncaya dek en üst perdeden söyledik. Ardından, gün boyu gözümüz tv’de kulağımız radyoda Newroz etkinlikleriyle ilgili gelişmeleri takip etmeye çalıştık. Bu yılki kutlamaların görkemini en karşı uçta duranlar bile itiraf etmek zorunda kaldı. Amed adına yaraşır bir çoşkuyla Newrozu kutladı ve orada söylenen şarkıların, atılan zılgıtların ruhu kalın-soğuk duvarlara rağmen bize kadar ulaştı. İçerideki her tutsağın tartışmasız en büyük hayali, bir gün Amed’de, Güneşin huzmelerini özgürce saldığı bir Newrozda, halay tutup, şarkılara eşlik etmektir. Henüz bu hayalimize ulaşamadık ama Amed’i izlerken, en az dışarıda bu heyecanı yaşayanlar kadar heyecanlanıp duygulandık.
           
Yüksekova’dan Amed’e, Amed’den İstanbul’a, yine Güneyden Kafkaslara ve Avrupaya kadar, kısacası Kürdün yaşadığı her yerde Newroz ateşi harlandı, alevleri gökkubbeye ulaştı.
           
Ama öte yandan bir de resmi kutlamalara ilişti gözümüz. Bunları, yüzümüzde alaysı bir tebessümle izledik. Doğrusunu isterseniz acıdık. Bu yüzden “Nevruz” saplantısı olanları Freud’e havale etmekte bulduk çareyi.
           
Tabi konu Nevruz ile Newroz arasındaki farka gelince, susmayı da doğru bulmadık.
            Mitos, bu anlamda ikisi arasındaki farkı anlatan çarpıcı örnekler sunuyor bize.
            Kawa mitosu ile Hephaistos mitosu arasındaki fark Nevruz ile Newroz arasındaki farkın izdüşümü gibidir.
            Yunan mitosundaki demirci Hephaistos’tur.
            Kürt mitosundaki demirci ise Kawa’dır.
            Hephaistos topaldır, çirkindir, nefretin tohumu olarak doğmuştur ve asla halkla, özgürlükle, direnişle bir ilişkisi yoktur.
           
Kawa ise, asildir, emekçidir, heybetlidir, direnişçidir, balyozunu halk adına kullanmıştır. Önlüğü bayrak, meşalesi halk için zaferi müjdeleyen Newroz ateşine dönüşmüştür.
           
Hephaistos kin ve nefretle annesi Hera’yı bile demir kafese kapatmayı amaçlamıştır, gudubet olduğu için lanetli bir yalnızlığa mahkûm olmuştur.
           
Kawa ise, zaferin ve direnişin adı olarak, Medya ülkesinin üç yüz yıl süren direnişiyle özdeşleşmiştir.
           
Biri ziyandır, diğeri kazanç. Biri lanetli bir yalnızlıktır, diğeri halkın kendisi. Biri demiri özgürlük için kullanmıştır, diğeri tutsaklık için. Biri hiç görmediğimiz, hiç gitmediğimiz yerlere dair zihnimizin açlığıyla, hayallerimizin kışkırtıcı ve ayırtedici refleksiyle toprağa düşen ateşten tohumun sevincini bize ulaştırmıştır, diğeri kralın tanrı olduğu zamanlardan haber vermiştir. O zamanlar ki, kralın çelik zırhıyla kuşattığı taştan kalplerde, çok yılanlı, çok başlı bir günah beslenmiştir. Beslenen sadece günah değil elbet. Her gün mabedinde şeytanlıklar, yılışık mı yılışık kemirgen ruhlar da beslenmiştir.
            Biri Newroz’dur diğeri Nevruz.
            Demir dövüp, yumurta tokuşturanlara bakınca Hephaistos düştü aklıma. Amede bakınca Kawa…
           
Geçmiş Newrozunuz kutlu olsun.

Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi 

Hiç yorum yok: