10 Nisan 2010 Cumartesi

Diyarbakırspor–Kürtler ve Futbol

Diyarbakır şehir olarak bir markadır, bunun kötü kullanılmasını önlemek hepimizin görevidir. Bilhassa siyasilerin bu kullanım anlayışına son vermek gerekir. 

 Spor eski Yunanlılardan itibaren toplumda yer almış önemli bir aktiviteler toplamıdır. Zaten Olimpiyatlar da bu vesileyle yapılmaktadır. Sporun ruhu amatörlük anlayışının içindedir. Zamanla birçok spor dalı gelişti ve bunlardan bir tanesi günümüzün de en önemli branşı olan futbol oyunu oldu. İspanya’da faşist Franco döneminde meşhur üç F formülü devreye konunca futbolda eleştirilerle birlikte gündemimizde yer aldı. İşte bu noktadan sonra futbol çok farklı boyutlarda gelişti. Bilhassa 1980’li yıllardan sonra büyük bir endüstri olarak ortaya çıktı ve ekonomik olarak dünyada yerini aldı. Malzemesinden transferine kadar ekonomik olarak her geçen gün büyüyen kapitalist sistemin bir uydu aracı olmaya devam ediyor.

Konu Diyarbakırspor’a gelince durum farklı bir boyuta taşınıyor. 1968 yılında o zamanki belediye başkanı Dr. Necat Cemiloğlu’nun başkanlığında kuruldu. Bölgenin takımı olması nedeniyle herkesin gönlünde yer alması da doğanın bir gereğiydi. Halen de bütün olumsuzluklara rağmen öyledir. Renklerini de meşhur Diyarbakır karpuzundan almıştır. Futbol gençler arasında çok ilgi görmesine karşın o dönemdeki büyükler tarafından hiç de benimsenmemiştir. Hatta dini yönü kuvvetli olan bölge halkının deyimiyle de “şeytan oyunudur” damgasını yemiştir. Aydın kesim ise 3 F bilincini bildiğinden futbola mesafeli yaklaşmıştır. Bu da altyapının tam olarak gelişmesini önlemiştir. Genelde spor anlayışı bu nedenlerden dolayı önemini yitirmiştir.

Diyarbakırspor ilk kurulduğu dönemlerde kendi yetiştirdiği oyunculardan oluşuyordu. Zaten Diclespor ve Yıldızspor’un birleşmesinden oluşmuştu. 70’li yılların başında benim de Mardinspor’dan Diyarbakırspor’a transferim söz konusuydu ama belli nedenlerden dolayı transfer olmam gerçekleşmedi, o da ayrı bir konu tabii ki. O zamanı ve şimdiki zamanı bir araya getirdiğimizde çok farklı bir şey yaşadığımızı sanmıyorum. Siyaset futbolun içine erkenden girmiş ve 80’li yıllardan sonra futbol amaçtan ziyade araç olmaya doğru yol almaya başlamıştı. Diyarbakır kendi altyapısını oluşturamadığı için devamlı olarak dışarıdan yaptığı transferlerle ayakta kalmaya çalışmıştır. Bireysel yetenekli oyuncular yetiştirmiş ve onlar da daha büyük kulüplere transfer olmuşlardır. En güzel örneğini bir aralar Trabzon formasını giyen ve kimliğinden dolayı milli takıma dahi seçilmeyen Şehmuz’da görebiliriz. Diyarbakırspor bir Livorno, St. Pauli veya A. Bilbao olamamıştır.

Bilhassa 90’lı yıllarda bölgede yaşanan savaş ile birlikte ilk önce Diyarbakırspor sonra da Vanspor siyasetçilerin güdümünde yönetilmişlerdir. Vanspor belli bir süreden sonra görevini bitirdiğinden kayıplara karışmıştır. Diyarbakırspor ise süper lig ile ikinci lig arasında siyasi konjonktüre göre gidip gelmiştir. Devletin gözünde özellikle Diyarbakırspor üzerinden siyasi görüşler hâkim olmuştur. Kulüp dönem dönem valilik ve emniyet tarafından desteklenmiştir. Burada Diyarbakırlı iş adamlarının takıma sahip çıkmamaları da önemli bir rol oynamıştır, futbola yaklaşımları hep mesafeli olmuştur. Takımı yöneten idareciler de günü kurtarmaya çalıştıklarından başarılar da ertelenmiştir. Bugün takımda oynayan Diyarbakırlı oyuncu sayısı çok azdır. Yıldız ve umut vaat eden oyuncular yerine diğer takımlarda yer bulamayan oyuncular transfer edilerek takımın ekonomik olarak da beli bükülmüştür. Diyarbakır şehir olarak bir markadır, bunun kötü kullanılmasını önlemek hepimizin görevidir. Bilhassa siyasilerin bu kullanım anlayışına son vermek gerekir.

Her ne kadar Diyarbakır insanı takımına sahip çıksa da takım halkla bütünleşmekten uzak kalmıştır. Kürtler Diyarbakırspor’un başarısı için takımı ilk önce Diyarbakırlı yapmak zorundadırlar. Bunun en güzel örneğini bir dönemler şampiyonluklara el koyan Trabzonspor’da yaşadık. Genelde Trabzonlu oyuncuların yer aldığı takım birçok kere üç büyüklerin önünde şampiyonluk yaşamıştır. Planlı çalışma, tesisleşme ve altyapısı kuvvetli bir Diyarbakırspor’un başarı kazanması rahatlıkla oluşacaktır. İdarecisi ve oyuncusu halkla bütünleşen bir takım yaratılırsa Diyarbakırspor’un sesi çok duyulacaktır. Ayrıca bölge kentlerdeki takımlarla iyi ilişkiler içinde olarak buralarda futbol oynayan gençleri takip ederek takıma kazandırmak da bu işin başka bir boyutudur. Afrika’da oyuncu aranılacağına bölgede tarama yapılırsa çok daha verimli oyuncular takıma kazandırılabilinir. Dikkat edilirse altyapıları çok iyi çalışan kulüpler dünyada marka olmuş takımlardır. Ajax bunun öncülüğünü yapmıştır. Barcelona ve Manchester United’in ilk onbirlerine bakılırsa bu ayrıntı daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Futbol anlayışını yozlaşmaktan kurtaracak önemli adımlardan bir tanesi de eğitmenlerin bilgili olmasıdır. ‘Futbol yalnız futbol değildir’ sözünü anımsayarak sağlık, eğitim ve sosyalleşme alanında adımlar atılmalıdır.

Avrupa’da yaşayan binlerce Kürt genci büyük takımların altyapılarında oynamaktadır. Bu oyuncular takip edilerek Diyarbakırspor’a transfer edilmelidir. Hatır transferlerine son verilerek gerekli oyuncular takıma kazandırılmalıdır. Ayrıca Avrupa’daki gençler turnuvalarına takımlar gönderilmelidir ki, genç oyuncular oradaki spor tesislerini ve çalışmalarını yakından izleme fırsatı bulabilsinler. Böyle bir çalışma da gençleri büyük bir motivasyon içine sokabilir. Kardeş takımlar oluşturarak ilişkileri geliştirmek başarılı olmak için güzel bir unsurdur.

Gençlerimize 3F uygulamasını reva gören anlayışa alternatif bir anlayış sunmak önemli bir görevdir. Yalnız futbol değil, bireysel spor dallarında da gençlerimize destek ve imkân sunmalıyız. Bugün belediyelerimiz bünyesinde birçok spor dalları profesyonel ve amatör olarak faaliyet göstermektedir. Sporu angarya olarak değil, insan sağlığı ve sosyalleşme olarak değerlendirerek adım atıldığında çok daha farklı bir toplum yaratabiliriz. Bizim de neden dünya çapında bir 100 metrecimiz veya tenisçimiz olmasın? Amatörlük ruhu profesyonel anlayışla bütünleşirse başarıyı yakalamak mümkündür.

Hiç yorum yok: