7 Mart 2010 Pazar

Solun Kamboçya yarası !

‘0 yılı’na gelmeden önce olup bitenlerin failleri de yargılanacak mı? Mesela Amerika’nın, Pol Pot iktidarından iki yıl önce 600 bin Kamboçyalıyı B52 bombardıman uçaklarıyla paramparça etmiş olması! Verilere göre Amerika; Kamboçya’ya, İkinci Dünya Savaşı’nda hem Japonya’ya hem Almanya’ya atılan bombalardan daha fazla bomba atmış. 1975 yılının Nisan ayı ile 1979 yılının Ocak ayı arasında, yani sadece birkaç yıl içinde, Kamboçya’da, yaklaşık 1,5-2 milyon insan açlıktan öldü, ortadan kayboldu ya da kurşuna dizildi. Kanlı bir iç savaştan sonra Khmer Rouge, başkent Phnom Phen’e girdi ve 1975 yılının Nisan ayında siyasal erk adına ne varsa hepsini ortadan kaldırdı. Sonunda Khmer Rouge yönetimi, Kamboçya’ya giren Vietnam orduları tarafından devrildi ve Pol Pot ve onun gerilla ordusu; güç savaşlarına Çin, ABD ve Tayland tarafından desteklenen düşük yoğunluklu savaş stratejisiyle devam etmek üzere kaçtı. Nihayetinde Pol Pot, 1998 yılında öldü. Örgütün diğer üst yöneticileri ise 1999 yılında yakalandı. 1999 yılında yakalanan Kamboçya’daki eski Kızıl Kmer liderlerinin yargılanması halen sürüyor. Geçtiğimiz Aralık ayında yargılananlardan birisi olan ‘Duch’ lakaplı Toul Sleng ilk defa suçlu olduğunu kabul etmişti.

‘Suçlu ben değil sistemdi’
Duch, 4 yıl boyunca Kamboçya’daki en önemli tutuklama merkezleri ve işkence merkezlerinden birinin başkanlığını yapmış. Duch, S21 adlı lisede -bir işkencehane ve aynı zamanda tutukevi- 12 bin civarında kişinin ölümüne neden olmakla suçlanıyor. Bir kaç yıldan beri devam eden bu dava önemli bir aşamada. İlk defa Duch işkence merkezinin varlığını ve onun yöneticisi olduğunu kabul ediyor; ancak kendisini; “Tabii ki suçluyum, bunları ben yaptım, ama ben emir alıyordum, dolayısıyla esas suçlu olan benim şeflerimdir, sistemdir, o dönemdeki yönetimdir” biçiminde savunmaya çalışıyor.

Kamboçya şahsında sosyalizm mahkum ediliyor
Öldürülen kişilerle ilgili bilgileri kısmen verdiğini, kısmen de vermediğini belirtiyor ama Demokratik Kamboçya Cumhuriyeti yönetiminin - 75’ten önceki adı Angkor- işlediği büyük insanlık suçlarını itiraf ediyor. Kardeşlerini, eşlerini, çocuklarını kaybetmiş olan kişiler gelip, tanıklık ediyor. Duch’un tavrı genellikle kendisiyle ilgili şahsi eleştirileri veya suçlamaları kabul etmemek biçiminde. Öte yandan kendisinin de içinde bulunduğu sistemin bir insanlık dışı makine, bir mekanizma gibi çalıştığını belirtiyor. Kızıl Kmer liderlerinin arasında Duch ikinci derecede önemli bir kişi. Önümüzdeki aylarda Kızıl Kmer devletinin eski başkanı Nuon Chea yargılanacak. Nuon’un o dönemki adı “2. Birader”. Bu mahkeme uluslararası heyetler tarafından izleniyor. Hem yargılananların hem de mağdurların temsilcileri ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş avukatları, heyetler var. Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise sadece Duch ve diğer liderlerin suçlanması değil, 1975-79 arası Kamboçya’ya hakim olan o çılgınca rejimin incelenmesi, “böyle bir şey nasıl olur” sorusuna yanıt aranması. Heyetler ve davayı izleyen diplomatların temel niyeti ise sosyalizm ve komünizmi Kamboçya şahsında mahkum etmek!

‘O yılı’
Kamboçya’da yaşananlara dair anlatımlarda: “17 Nisan 1975 sabahı güneş doğduktan sonra, -‘0’ yılı deniyor bu tarihe- Zira, Pol Pot’un Kızıl Kmer gerillaları başkent Phnom Penh’e giriyor. Hepsi siyah giyiyor, tek sıra yürüyorlar bütün bulvarlarda. Öğleden sonra saat 13:00’te bütün şehrin boşaltılmasını emrediyorlar. Bütün yaralılar, hastalar hastanelerden dışarı çıkartılıyor, aileler ayrılıyor, yaşlılar ve sakatlar da yol kenarında bırakılıyor. Kara giyimli adamlar ‘hiçbir şey almayın yanınıza!’ diye söylemişler, çok genç var aralarında, ‘yarın geri döneceksiniz, hiçbir şey almayın!’ diyorlar ama o ‘yarın’ hiçbir zaman gelmiyor.



Sol Kamboçya hakkında ne diyor?
Belçikalı bir uzman Raoul-Marc Jennar, Duch’un avukatlarının “Kamboçya Demokratik Cumhuriyeti’ndeki bu insanlığa karşı işlenmiş cinayetlerin kaynağı nedir? Bunu nasıl anlayabiliriz, nasıl anlatabiliriz?” talebi üzerine, Eylül ayında sunduğu bir raporda; “Bugüne kadar sağ totalizmlerin yargılanmasına şahit olduk; biri Nürnberg’de Alman Nazizmi, biri de Tokyo’da Japon militarizmi. Kamboçya’daki bu mahkeme ilk defa sol değerleri dile getiren bir totaliterizmin yargılanmasıdır. Dolayısıyla 75’te ne olduğunu anlamak için, 75’ten öncesini, Kamboçya Komünist Partisi’nin kadrolarının içinden geldiği dünyayı, referanslarını, Vietnam Komünist Partisi’nin etkisini, Çin Komünist Partisi’nin etkisini ve esas olarak da Komunform’un etkisini dikkate almak gerekir” belirlemesinde bulunuyor.

Raoul-Marc Jennar Duch’un avukatlarının çağırdığı bir uzman, dolayısıyla da Duch’tan ziyade bütün sistemin incelenmesi gerektiğini, Duch’un burada sadece bir uygulayıcı olduğunu ima ederek bitiriyor raporunu.



‘0 yılı’ öncesine dair!
Sorulması gereken diğer bir soru ise mahkemeyi uluslararası bir dava haline getirmeye çalışan uzman, avukat ve diplomat ordusuna; “0 yılı”na gelmeden önce olup bitenlerin failleri de yargılanacak mı acaba?

Mesela 600 bin Kamboçyalıyı B52 bombardıman uçaklarıyla Amerika’nın paramparça etmiş olması! Yani Pol Pot’un iktidara gelmeden 2 yıl önce yapılan gizli bombalama, Vietnam savaşının Kamboçya’ya taşınması, öldürülen 600 bin kişi. Ve Clinton döneminde Vietnam ve Kamboçya savaşıyla ilgili açılan dosyalardaki verilere göre Amerika; Kamboçya’ya, İkinci Dünya Savaşı’nda hem Japonya’ya hem Almanya’ya atılan bombalardan daha fazla bomba atmış. Hiroşima’nın bir kaç katı, yıkım olarak da öyle. Bir dönemler Ulusal Güvenlik Danışmanı ve ABD’nin Dışişleri Bakanı olarak görev yapmış olan Henry Alfred Kissinger da Duch ile birlikte yargılanacak mı?

Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise, 1970’te Amerikan yanlısı bir darbe oldu Kamboçya’da. 1970’ten 75’e kadar Amerikan yanlısı darbenin de işlediği çok büyük önemli siyasal cinayetler var. Bütün bunlar Kamboçya’da inanılmaz bir şiddet ortamı yaratmıştı. Burada artık şiddetin kendini yeniden üretmesi söz konusu. Bu önemli, yani bütün olanların arka planı, geçmişi, Amerikalıların yaptıkları... Ve İngilizlerin tabii. Komünist olmayan bir koalisyon kuruyorlar arka planda ve bunu Kızıl Kmer yönetiyor, gerçekte ise bu gizleniyor. Bu veriye göre aynı dönem; Tayland’da, CIA da ve DIA (Defence Intelligent Agency) da doğrudan bağ kurmuş Kızıl Kmer’le. 83’te de Thatcher hükümeti SAS komandalarını Kızıl Kmer’i, mayınlar ve askeri eğitim vermek üzere görevlendiriyor. ‘Onların da yargılanması gerkemez mi’ sorusu ortada duruyor! Şu ana kadar mahkeme sadece 75-79 yılları arasında örgütün yönetim kadrosunda yer almış kişiler üzerinde duruyor.


Pol Pot: Saddam
Kamboçya’daki olaylara karşı gösterilen tepkilerin en yaygını, Pol Pot şahsında komünist ideolojiyi suçlamak. Bugüne kadarki varsayım: Kamboçya devletinin vahşi uygulamalarından komünizm sorumludur. Elbette ideolojisi de dahil olmak üzere Pol Pot’un ne “şeytan” olduğunu doğrulamak amacıyla, işkence aletleri, çekilen fotoğraflar ve diğer dökümanlar sergilenmekte. Bununla birlikte, sanki burada bir komedi oynanıyor: Pol Pot’u suçlayanlar onun Irak’ın Saddamı’ndan farksız ve aynı zamanda aynı kaynaktan beslendiğini gözardı ederek, ABD’yi her daim sürecin dışında gösteriyorlar.

Ölü sayısı yüksek olsa da, Kamboçya kitle katliamı, daha önce hiç görülmemiş bir şey değildi ve hiç kimse ya da hiçbir kurum, insan coğrafyasında herhangi bir yerde bir daha olmayacağının garantisini veremez. Tarih bunu daha sonrasında da doğruladı; Irak, Afganistan, Filistin... Kamboçya kitle katliamında kurban olanların sayısı, şu son on yıllık süre içinde olmaya devam eden Amerikan kolonileştirme macerasında kurban olanların sayılarıyla karşılaştırılmıyor...

Son olarak, Khmer Rouge yönetiminin çöküşünden sonra, Pol Pot’un takipçilerinin, Amerika ve Çin’den, Vietnam’a karşı savaştıkları için, finansal ve lojistik destek almaları bir rastlantı değil. ABD Hava Kuvvetleri’nin o zamana dek o çapta görülmemiş hava saldırısı da dahil olmak üzere –ABD’nin diğer suçlarını saymıyoruz bile- ABD’nin Kamboçya tarihindeki trajedilerdeki suç ortaklığı unutulamaz. Amerikalıların ve İngilizlerin yaptıklarının bir benzerini başka yerlerde de bulabiliyoruz. Uluslararası hukuk gereği bunların da yargılanması gerekmez mi!

Yazı silinse de gerçekler silinemiyor!
Diğer bir boyut ise dönemin Komünist Partisi; sol değerleri, halkların kurtuluşu fikrini taşıyan ve bunun için yıllarını vermiş kişiler nasıl böyle bir katliam işleyebildiler? Gerçekten Komünizm adına mı hareket ediyorlardı? İktidara geldiklerinde şöyle bir sloganı lanse ettiler, “Vietnamlı zihniyetine sahip olanlar yok edilmelidir!” Veya “Kmer ırkının saflığını korumak için herşey mübahtır” ya da “masum kişileri tutuklamak, suçluların serbest kalması riskini almaya tercih edilir“. Kmer rejiminin önemli iki sloganı şöyle: “Haksız yere 10 kişiyi tutuklamak yanlışlıkla bir kişiyi serbest bırakmaktan yeğdir” ve “Masum bir kişiyi öldürmek bir düşmanın hayatta kalmasına neden olmaktan yeğdir”

Bunlar resmi sloganlar. Yazıyı siliyor. “Kalbimiz ne his ne hoşgörü barındırır. Protesto eden düşmandır, karşı çıkan bir cesettir”. Devam edersek korkunç bir tablo çıkıyor ortaya... Bunu sadece Amerikan müdahalesi, Vietnamlıların gerginliği ile açıklayamayız...
Sormamız gereken esas soru şu; “Böyle bir çılgınlık sol dünya içinden, komünist söylem içinden, sosyalist söylem içinden nasıl çıktı?” 1930’larda, 20’lerde değil de 1970’lerde çıktı. Totaliter olmanın ötesinde bir durum. Vietnam’da da totaliterizm vardı ama Kamboçya’da aldığı boyut bambaşka. “Bu, belki dünyada eşi olmayan bir çılgınlık örneği, bir daha nasıl olmamalıdır?” diye sorgulamak gerekli. Bu nasıl olabildi? İnsanlığın özgürleşmesi ütopyasından insanlığın insanlığını yitirdiği bir dünyaya nasıl geçilebildi? Bunu anlamamız için Kamboçya’da yaşananların en başta sol tarafından yeniden gözden geçirilmesine ihtiyacımız var.

SELMA AKKAYA

Kaynakça
Chalk, F. ve Jonassohn, K. (1990). Tarih ve Katliamların Sosyolojisi. New Haven, Conn: Yale University Press. Fein, H. (1993). Devrimler ve anti-devrimlerde katliamlar: 1975’den 1979 Kamboçya duvarları arasında ne yapandı
Hinton, A. L. (1998). Neden öldürürüz?
THE TIME, Le Monde Aralık 2009 sayıları, Açık gazete Kamboçya tarihine dair söyleşi.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Hiç yorum yok: