27 Mart 2010 Cumartesi

NATO neden PKK'ye yöneliyor?

MOSKOVA - Şüphesiz, PKK ve NATO kuruluş felsefeleri gereği doğal olarak karşıt fikirler ve güçlerdir. NATO, PKK’nin kuruluşundan itibaren Türk devleti ile birlikte iç ve dış operasyonlarında aktif ama örtülü şekilde yer almıştır. Ancak son dönemlerde Kürt kurumlarına ve siyasetçilerine yönelik saldırılarda geçmişten farklı bir konsept içinde olduğu izlenimi vermektedir.

NATO’nun PKK yönelik direk bir saldırı içine girmesinin iki temel sebebi olabilir. Birincisi PKK’nin İran ile yaşadığı çatışmaların dozunda yaşanan gerileme, ikincisi ise Türkiye’nin İran ve bölgeye yönelik politikaların içine çekilme çabası.

Klasik marksist dünya görüşünün etkin olduğu bir süreçte sosyalist eğilimlerle doğan PKK sadece NATO’ya değil yanı zamanda ABD’ye de ideolojik olarak karşıt pozisyonda yer almıştır. PKK’nin antimilitarist ve antiemperyalist eğilimleri sabit ve ideolojiktir.

Aynı şekilde ABD ve NATO da PKK’ye yönelik operasyonlarda ya aktif katılım göstermiş yada yarattığı ittifak zemini üzerini üzerinden hareket etmiştir. Bu Olof Palme cinayeti ve PKK lideri Öcalan yönelik uluslararası operasyonda da görülmüştür.

Ancak şu var ki Brüksel’de Kürt kurumlarına yönelik baskında NATO ve ABD’nin direkt bir rol üstlendiği izlenimi ortaya çıkıyor. Bunun temel sebebi sadece operasyonların yapıldığı yerin Bürüksel olması değil, aynı zamanda tekabül ettiği bir dizi uluslararası yeni gelişmeyle de ilgilidir.

ODİERNO’NUN ZİYARETİNDE İPUÇLARI VERİLMİŞTİ



Öncelikle bu tezi desteleyen temel veri Raymond Odierno’nun 3 Şubat 2010 tarihinde Ankara’ya yaptığı ziyaret ve görüşmelerin içiriğinde ortaya çıkan açıklamalardır.

Odierno bu ziyarette ‘terörizmle mücadelede’ birlikte çalışma taahhütlerinin sürdüğünü PKK eylemlerini kınayıp Amerika’nın PKK’ye karşı Türkiye'nin yanında olduğuna dikkat çekmişti. Odierno konuşmasının devamında Irak, bölgesel güvenlik dinamiklerini güçlendirmek amacıyla komşularıyla diplomatik, ekonomik ve güvenlik ilişkilerini tekrar kurma ve ‘terörle mücadele’ konusunda geniş kapsamlı çözümler üzerine tartışacaklarını belirtmişti.

Oysa Irak işgalinden beri Türkiye ile ABD arasında Odierno uzak tutulmaya böylece PKK ile direkt ve pratik olarak karşı karşıya gelmemeye çalıştı. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler daha çok Avrupa veya Washington üzerinden yürütülmeye çalışıldı.

Bilindiği gibi Odierno, 2003 yılında Süleymaniye'de bulunan Türk Özel Harekât timlerinin başına çuval geçirme olayının kahramanıydı.

Odierno’nun Ankara’daki temaslarından sonra Avrupa’da Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’ın da kafalarının örtülerek tutuklanmalarının yarattığı çağrışımları yorumlamak zor değil. Yine çeşitli kaynaklardan basına yansıyan verilerden bu tutuklamalar da Irak, Türkiye ve ABD’nin oluşturduğu üçlü mekanizmasının kararlarının etkili olduğu açığa çıkmıştır. Aynı şekilde Öcalan 17 Mart 2010 tarihli görüşmede operasyonun bir NATO kararı olduğuna dikkat çekmişti.

İRAN İLE ÇATIŞMALARIN AZALMASI ETKİLİ

ABD ve NATO’nun bu dönemde PKK’ye yönelmesinin iki sebebi olduğu görülüyor. Birincisi PKK’nin İran’la içine girdiği gerginlik ve çatışmaların azalması, ikincisi ise Türkiye’nin bölge politikalarının içine çekilme çabasıdır. PKK’nin askeri ve siyasi olarak aldığı pozisyon ile -özellikle son yıllarda- Ortadoğu’nun önemli dengeleri arasına girmesine yol açmıştır. Bu askeri pozisyon Türkiye’den sonra bölgenin ikinci süper gücü olan İran’a karşı da açtığı askeri ve siyasi cephe ile ortaya çıkmıştır.

PJAK’ın kurulması ve bunun askeri gücünün önemli oranda Doğu Kürdistan’dan sağlanmasıyla ciddi bir mevzilenmeye kavuşmuştur. Askeri gücü ile sadece Doğu Kürdistan’ı değil aynı zamanda Güney Kürdistan’ın güvenliğini sağlamıştır. PKK ve PJAK duruşu ile Güney Kürdistan’ın güvenliğine KDP ve YNK’den daha önemli bir katkı sunmuştur ve bu yönüyle Kürtlerin ulusal güvenliği garantisi haline gelmiştir. Zaten bu, Kürtlerin yeni uluslararası rolünden endişeye düşen İran’ın baskılarına karşı aldığı meşru savunma pozisyonu ile ortaya çıkmıştır.

Ancak son dönemlerde bir yandan Batının baskılarının artması diğer yandan PJAK’ın güçlenerek pozisyonunu koruması İran’ın saldırılarının dozunun düşmesine yol açtı. İran’ın saldırılarındaki azalmaya paralel olarak meşru savunmada bulunduğu için PJAK eylemlerinde de azalmaya yol açtı.

PKK ile İran arasındaki çatışmaların azalması aslında ABD ve NATO’nun çok da istediği bir gelişme değildi. Çünkü İran’a yaptırımlarda Kürdistan hattı ve Kürtlerin alacağı pozisyon önemliydi.

TÜRKİYE’Yİ OLASI UYGULAMALARA KATMAYA ÇALIŞIYOR

Diğer bir önemli nokta ise, Türkiye’nin ucuz enerji gelirlerinden dolayı İran ile ilişkilerini koruma çabasıdır. Türkiye ekonomik ilişkilerden dolayı BM’deki oylamalarda çekimser oy kullandı ve aynı zamanda önümüzdeki süreçte AGİT’te yapılması düşünülen oylamalarda da çekimser oy kullanması bekleniyor. Yine ABD’nin buraya yerleştirmeyi düşündüğü füze ve radar sistemleri için Türkiye NATO’nun yeni stratejisin bekleme koşulu gündemdeki yerini koruyor. Böylece Türkiye yerleştirilmesi düşünülen füzelerin politik hedeflerinin kendi ekonomik jeopolitiğinin hedeflerini ne kadar tehdit edeceğini anlamak istiyor. Tüm bunlara paralel olarak Türkiye’nin bölgeye yönelik uygulamalarda nasıl bir rol oynayacağı belirsizliğini koruyor.

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: