30 Mart 2010 Salı

Jakoben Kalkismalar


Türkiye devrimci hareketinde ”jakoben reddiye” olarak doğan THKP-C, THKO ve TKP-ML/TİKKO hareketler de yanlış anlaşıldı. Onlar adına çıktılar, ama onlar adına ya ”kemalizm” ya da ” yeşilci” oldular.

YENİLİK, TEORİ ve JAKOBEN KALKIŞMALAR 
 
   
1- YENİLİK VE TEORİ
Daha önce yazdıklarımı tekrarlamak zorundayım. Daha önce Toplumsal Kurtuluş dergisi ve başka yerde yazdıklarımı tekrarlamak zorundayım. Zira beyinlerin silinmek ve ezilmek istendiği tekeller Türkiyesi ve dünyasında bu kaçınılmaz oluyor. Bu bellek silme operasyonlarına karşı, bizler, tekrar ve tekrar ”elifba”dan başlamak zorunda kalıyoruz. Bu anlaşılır bir durumdur. Türkiye’de yaşanan 12 Eylül 1980 faşist darbesi ve dünya sosyalist blokunda yaşanan sosyalist çözülme ve karşı-devrim hareketleri beraberinde büyük bir yozlaşma getirmiştir. Bu şu demek oluyor: İnsan hem Türkiye’de hem de dünyada ”küçülmüştür”.
Dünya bir yana, Türkiye’de 12 Eylül ile başlayan ve ”eylülist kuşak” diye adlandırılan kesim, toplumsal yaşamın karmaşık yönlerini derinlemesine analiz etmedi, edemedi. Toplumsal yaşamın karmaşık yönlerini ”analiz” etmek bir yana, ürettikleri herşeyi ”post modern” olarak nitelendirip, özünde ne kadar ”post ilkel” olduklarını gösterdiler. Her alana el attılar, ama hiç bir alanda dikiş tutturamadılar.
Modern ve yenilik güzeldir. Doğrudur. Ama bazen doğru, “doğru” olmuyor. Çoğu zaman “post-modernlik” ve “post yenilik”, “post ilkellik” oluyor.
”Yeni Sol” adına çıktılar, ama savundukları ”sol” sol olmaktan çıktı.
“Yeni Edebiyat” adına çıktılar, ama yazdıkları şiir, hikaye ve roman, ne yenilik oldu, ne de “edebiyat” oldu!
Yeni ve post-modern?! Neyin yenisi? Neyin post modernizmi?
Yeni Sol?! Solun yenisi ne?
Bunlara yanıt vermeden yeni ve yenilik, ”yenilik” olmuyor.
Keza, Türkiye devrimci hareketinde ”jakoben reddiye” olarak doğan THKP-C, THKO ve TKP-ML/TİKKO hareketler de yanlış anlaşıldı. Onlar adına çıktılar, ama onlar adına ya ”kemalizm” ya da ” yeşilci” oldular. ”Yenilik” adına ikinci kez sınıfta kaldılar. Kaldıkları yerde kaldılar.
Peki yenilik bu mu?
Ama zaman akıyor. Zaman durmaz. Biz durmayız. Toplum durmaz.
Yürüyoruz. Doğru yürüyenlerle birlikte yürüyoruz.
Yürüyüş durmaz. Çünkü toplum durmaz.
Yürüyüş, ancak devrimci bir teoriyle olur. Devrimci teori, dünü, bugünü ve yarını görmek oluyor. Teori, bilimsel teori, budur. Canlıdır. İstenen bir pratik ve gelecek kurmanın feneridir.
Zaten teori sözcük olarak, Grekçe’den geliyor: ” theoriein ”. Görmek demektir.
Teori, görmektir.
Bu tanıma ekleyeceklerim var; katkım olsun. Teori, bir; insanın yaptığı işi anlamasıdır.
İki: teori, insanları, toplumsal yaşamı, toplumsal yaşamın bir çok yönünü anlamak, yorumlamak ve açıklamak oluyor.
Teori, budur.
Teori, körler savaşının reddidir.
Körlerin yapacağı savaş ”kör savaşıdır”.
Körler savaşı, zarardır. Herkese zarar veriyor. Artık bunun anlaşılması gerekiyor.
Doğru teoriyi açıklama yolunda uğraşlarımız ve görevlerimiz vardır.
Görevlerimizin ilki, eşitlik, özgürlük ve ortaklık yoluna hizmet eden teoriler üretmektir. Bu determinizmdir. Yaratmak ve kurmak için, zorunluluktur. Olmazsa olmaz bir gerekirciliktir. Budur.
Sonuçlar var ve şu:
Bir: Bilime dayanmayan teori, teori değildir.
İki: pratisyenlerin yazdıklarını okumak ve pratiklerinden dersler çıkarmak ve bunlardan yararlanmak çok önemlidir. Ama bunlar, bilim anlamında, sosyalist teori alanına girmezler. Girmiyorlar.
Üç: Şehid edebiyatı teori olmaz. Şehid edebiyatı ne sola, ne de sağa faydası olmaz. Yoktur.
Görevimiz, bunların dışında, bilime ve aynı anlama gelmek üzere insanlara hizmet eden teoriler üretmektir...
2- JAKOBEN KALKIŞMA  Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C), Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) ve Türkiye Komünist Partisi- Marksist/Leninist (TKP-ML) Türkiye devrimci tarihinde birer Jakoben hareketler olarak yerlerini aldılar. Kuruluşlarından hemen sonra Türkiye’yi sarsan eylemlere giriştiler. Çok kısa bir zaman sürecinde eylemleriyle adlarını duyurdular. Bir yıla sığan eylemleriyle (1970 sonları ve 1972 başı) Türkiye devrimci tarihinde ”ihtilalci” çıkışın örneklerini verdiler.THKP-C ve THKO; Kemalizm, Çin ve Latin Amerika ile süslenmiş pratik ve teorileri ile, iktidarın ancak şiddet yolu ile alınacağına inanıyorlardı ve bu inaçla ölümsüzleştiler. TKP-ML ise, hem ulusal sorun, hem de Kemalizmi eleştirme ve reddetme alanında bu iki hareketten ayrılıyordu.
THKP-C ve THKO hareketleri sonuna kadar Türkiye İşçi Partis (T.İ.P), Doğan Avcıoğlu ve Yön çizgisinde kalmalarına rağmen, ikitidarın ”ilerici bir ordu darbesi ile” alınacağına tepki göstererek, bu anlamda onlardan ”koptular”.
TKHP-C ve önderleri, Türkiye’nin bir ”bir suni” denge durumunda bulunduğunu ve bu ”suni dengenin” ancak ”öncü savaşı” ile bozulacağını dile getiriyorlardı.
THKO hareketi ise, siyasi olmaktan çok askeri bir örgütlenme olarak doğdu. Örgütlenme biçimi ”fokoculuktur.”Bir kaç bildiri ve Deniz Gezmiş’le yapılan söyleşi dışında yazılı belgeleri yoktur. En son , Hüseyin İnan tarafından kaleme alınan, ”Türkiye Devrimin Yolu” başlıklı hızlı ve düzensiz yazılmış bir çalışma vardır. Bunu da eklemekte yarar var.
Dikkat edilirse, THKP-C ve THKO’nun yazı ve bildirilerinde ”sosyalizm”, ”komünizm” sözleri bulunmaz. Zaten yazılarında işçi sınıfından ziyade, ”halk” vardır. Kurdukları partiler de, ”halkla” başlar.
TKP-ML hareketi ayrıdır. Adını açıkça ”komünist” bir parti olduğunu ilan ederek, başkan Mao’nun, ”bir kıvılcım, tüm bozkırı tutuşturmaya yeter” şiarıyla köylü ağırlıklı bir hareket olarak doğdu. Bu hareketin en önemli yanı hem ”ulusal sorunu” savunması, hem de ”Kemalizmi” açık bir şekilde mahküm etmesidir. İbrahim Kaypakkaya, bir ara Türkiye İşçi Partisinde çalışmasına rağmen, hem T.İ.P, hem de Yön yörüngesinden kendini kurtarmasını bilmiştir. Ama İbrahim Kaypakkaya’da, Türkiye’de feodalizmi abartarak, işçi sınıfının rolünü yadsımış; temel güç olarak köylülüğü görmüştür.
Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve arkadaşları Türkiye İşçi Partisi ve Yön çizgisinden geldiler. Yön, Doğan Avcıoğlu’nun Yön dergisi oluyor. Özetle şudur:
Türkiye’de komprodor burjuvazi olduğu için, işçi sınıfı cılız ve önemsizdir. Bundan dolayı da ”devrim” yapacak güce sahip değildir. Çözüm, ”zinde güçler” yani ”ordudur”. Mahir Çayan, ”ilerici ordu darbesine” sıcak bakmayarak, ”suni denge” formülü üzerine kurulu bir ”öncü savaşını” savundu.
Her üç hareket, THKP-C, THKO ve TKP-ML, mücadele biçimi olarak, ”Vietnem Halk Kurtuluş Ordusu” ile ”Çin Halk Kurtuluş Ordusu” modellerini seçtiler. Her üç hareket, bunlardan hem stratejik, hem, de taktik olarak yararlandılar. Zaten bu hareketlerdeki ”kurtuluş” ya da ”ordu” sözcüklerinin bulunmasının kaynağı budur.Bu, bir.
İki: THKP-C ve THKO hareketleri, bazı ince farklılıklara rağmen, yazılarında ve mahkeme savunmalarında, Doğan Avcıoğlu’nun ”Türkiye’nin Düzeni” kitabında ileri sürdüğü görüşleri bir bütün olarak tekrarlamışlardır.
Üç: THKO’da, sosyalizmi savunduklarına dair bir bildiri ve belge yoktur. Anti-emperyalist olmanın dışında hiç bir özelliği yoktur. Ama her iki hareket (THKP-C ve THKO) yine Doğan Avcıoğlu’nun etkisiyle, ”kemalizmi” son derece yanlış ve büyük bir abartma ile savunmuşlardır. Mahir Çayan:
”Kemalizmin özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. Kemalizmi, bir burjuva ideolojisi veya bütün küçük burjuvazinin veyahut asker-sivil bütün aydın zümrelerinin ideolojisi saymak kesin olarak yanlıştır. (…) Kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. Kemalizm devrimci milliyetlerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal tutumdur.” (Mahir Çayan, Toplu Yazılar. Devrimci Yol. Ankara 1978. Sayfa:282)
Deniz Gezmiş, Doğan Avcıoğlu’nun çıkarmış olduğu Devrim Gazetesinde şunları söylüyor:
”Devrimci gençlik eylemi, Mustafa Kemal ve zinde güçler saflarını biribirlerine kenetlenmiştir. Mustafa Kemal adı geniş öğrenci kitlelerinde daha fazla ağızdan ağıza dolaşır olmuş, forumlarda ”Bursa Nutku” ve ”Gençliğe Hitabe” tekrarlanmış ve bunlar olmuştur. (…) Bugün Türkiye’de Kemalist devrimin bekçiliğini yüklenen güçler arasında başta ordu, 27 Mayıs’ı yapan güçlerin önemli bir yeri vardır…”(Devrim Gazetesi, Sayı:10. Sayfa:2-7. 23 Aralık 1969) Evet, durum budur. Ne yazık ki, Türkiye solu bir bütün olarak (TKP-ML hariç) doğumunda kemalizme bulaşıktır!
Tekrarlamak zorundayım: THKP-C ve THKO hareketlerin ideolojik gıdaları, T.İ.P ve Yön çizgisi ile Çin ve Latin Amerika teori ve pratikleridir:
- ”Kamil Dede: Hapishaneye Joao Quartum’un bir yazısı gelmişti: Brezilya devrimi ve Regis Debray. Kesintisiz devrim satır satır bu yazı gibiydi. Politikleşmiş Askeri Savaş Statejisi de bu yazıdan alınmıştır.”
-”Necmi Demir: İlk başlarda görüşler tam Che Guevara – Lin Biao karışımıydı. Eylemler döneminde Latin Amerika etkisi ağır basıyordu. Kaçıştan sonraki Kesintisiz Devrim II ve III’de Rusya’ya yaklaşım eğilimi görülüyor… Aslında çeşitli görüşleri alıp birleştiriyordu. Yani eklektikti…”
- ”İlkay Demir: Kesintisiz devrim II ve III’de revisyonist yazar Varga’dan satır satır kopya vardı…” (Proleter Devrimci Aydınlık. Sayı:12. 26 Aralık 1979) Bitiriyorum, ama sonuçlar var:
1- Jakoben reddiyeci olan bu hareketlerin Kemalizmle süslenmiş eklektik yazıları teori olmuyor. Bilimsel ya da sosyalist anlamında teori olmuyor.
2- ”Suni denge” üzerine inşa edilen ve yarı-Kemalizm ve yarı-Çin ve Latin Amerika savlarını teori olarak kabül etmek mümkün değil; bilim dışıdır…
THKP-C, THKO ve TKP-ML’nin söylediklerini tekrarlayarak, bunlara sahip çıkılmaz.
Şehid edebiyatıyla, bu hareketlere sahip çıkılmaz ve bir arpa boyu yol da alınmaz.
En önemlisi, devrimci demokrat olan bu hareketlerin pratiklerinden yararlanmak ve dersler çıkarmaktır.

Hiç yorum yok: