7 Mart 2010 Pazar

Dosdoğru olmak

Başbakan'ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında bir soruya Kuran'dan okuduğu 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol' ayeti ile cevap vermesi, iki yazar arasındaki polemiğe de gündem oluşturdu. Vatan gazetesinde yayınlanan rektör atamalarla ilgili yazıda Ahmet Kekeç'e 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol' hatırlatması yapıldı.

Bu ifade benim bildiğim kadarı ile iki yerde geçiyor. Şura Suresi ve Hud Suresi. Hazreti Peygamber'in 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol' ifadesini kast ederek, 'Hud suresi beni ihtiyarlattı' dediği rivayet edilir.

Başbakan Erdoğan da söz konusu konuşmasında bu ifadenin kendilerinin tek değişmez ilkesi olduğunu söylüyor.

Türkiye'de yaygın uygulama ve davranışlara baktığımızda bunun ne kadar inandırıcı olup olmadığını sizin takdirinize bırakıyorum. Gerçekten Peygamberi ihtiyarlatan bir uyarıyı hayatına değişmez ilke edinmiş bir toplumda bugün yaşadığımız tablo söz konusu olabilir mi?

Siyasetin neredeyse tümüyle yalan, iftira ve boş vaat üzerine kurulu olduğu, ticarette hile ve haksız kazancın doğal bir davranış olarak algılandığı bir toplumsal yozlaşmışlığı nasıl göz ardı edebiliriz?

Haiti'de yaşanan felaketten bir hafta sonra yardım kampanyası başlatılabildi. İlk etapta gönderilen resmi yardım nakdi olarak bir milyon dolar, ayni yardım ise 90 ton civarında. Yani yaklaşık bir müstakil ev parası ve küçük bir marketin deposundaki stok miktarı kadar.

Yapılan araştırmalarda büyük çoğunluğu kendisini dindar kabul eden bir toplumdan bahsediyoruz. Türkiye'de durum böyle de diğer İslam toplumlarında tablo bundan farklı mı? Haiti'ye gönderilen yardımların ciddi miktarını Batılı ülkelerin oluşturmasını onların ekonomik durumlarının iyiliği ile ya da Haiti halkının Müslüman olmaması ile izah edebilir miyiz?

Elbette içinde bulunduğumuz durumu değerlendirmek için tek gösterge Haiti karşısındaki tutumumuz olamaz. Ancak bu kadar can yakıcı bir tablo ve insani bir beklenti karşısında bile üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme duyarlılığı sergilemeyen bir toplumun, dosdoğru olmayı değişmez ilke olarak kabul ettiğini nasıl söyleyebiliriz?

Bu sorgu ister istemez ardından başka sorgulamaları da getiriyor. Neden biz yolsuzluk göstergelerinde en önlerde yer alıyoruz? Neden kimi ülkelerde siyasetçiler kendi halkından gerçekleri sakladığında istifa etmek zorunda kalırken bizde bunun tek örneğine şahit olamıyoruz?

Kuran'da 'dosdoğru ol' uyarısının hemen ardından, 'haktan ve adaletten şaşmama' vurgusu yapılıyor. Ne yazık ki bu ilke ve ölçüler bir çoğumuzun ağzında sadece güzel söz ve slogandan daha öte bir anlam ifade etmiyor.

Ayhan BİLGEN

Hiç yorum yok: