11 Mart 2010 Perşembe

BİR HALKIN ÇOCUKLARI



Dünyada dillerini konuşan halklar vardır. Ama devletin resmi dillinde olmayan bu halkların kimlikleri yoktur. Bunlara bir ulusun halkı diyebiliriz. Örgütlü olan ulus kendi mücadelesini silahlı ya da yasal statüde çözmeye çalışmaktadır.
Türkiye gerçeğinde de halklar vardır. Laz, Kürt, Roman, Gürcü ve diğerleri… Yaşadığımız coğrafya da Kürt halkının örgütlü gücünü görmekteyiz. Bu örgütlü güç kendi haklarını almak için var gücüyle meclisteki milletvekilleriyle ya da durmadan kapatılan partileriyle mücadelelerini yürütmektedirler.
Yaşadığımız bu coğrafyada tüm hakların sorunlarının çözülmesinden yana olmalıyız. Hiçbir halkın varlığını yok sayamayız. Kürt haklıda var olmanın mücadelesini vermektedir. Dünyadaki halkların hakkı olduğu kadar Kürtlerinde hakkı vardır.
Kürt halkına karşı körüklenen linç girişimlerini unutamadık. Tutuklanan milletvekillerini de unutamadık. Belediye başkanlarını ve partili olan yurttaşlarının tutuklanmalarını unutamadık.
AKP Kürt açılımı diye diye bir hal oldu. Ortalıkta açılım cümlesi gelişi güzel sağa ve sola çarpa çarpa nereye gittiği belli bile olmadığı halde, açılım cümlesine her kesim gelişi güzel yorum yapmaktadır. Ulusalcılar, sosyal demokratlar ve milliyetçiler açılımla ülkenin bölüneceğinden söz etmektedirler. Onun içindir ki, linç girişimleriyle ilgili herhangi bir yorum yapamamaktadırlar. Manisa Selendi’de Roman halkına karşı yapılan linç girişimleri neyi hatırlatıyor biliyor musunuz? Maraş ve Çorum katliamlarını… Bu iki yerde saldırı olmadan önce badana boyasıyla evlerin duvarlarına üç hilal çizmişler ve bir gün sonra linçli katliam gerçekleşmişti. Açılım dedikleri ana konunun aslında yerli yerine oturmadığını söyleyebiliriz. İşin özünde ise devletin sisteminde başka halkları içine sindirememe vardır.
AKP hiçbir zaman gerçek açılımdan yana değildir. Bu ülkede İngilizce, Fransızca, Almanca sokakta konuşulabilir. Ama linç edilmezler. Çünkü onlar misafir perveriz diye övünürler. Kürtçe konuşanların gidiş hattı ise Hitlerin faşist Almanya’sı dönemine benzemektedir. Tabi bu ülkede Roman halkını da unutmamalıyız.
Bunlar bu ülkede yaşanırken, Kürt çocuklarının eylemlerde güvenlik güçlerine taş attıkları için tutuklanmaları, işkenceyle baş başa kalmaları ve ağır cezalar aldıklarını tedirginlik içinde izliyoruz.
Onlar o çocukları anlamak istemiyor! Kafalarında tek dil ve devlet olgusu hala devam ediyor. Onun için adalet mekanizması tek yanlı işlemeye devam ediyor. TMK mağduru çocuklar, taş attıkları gerekçesiyle yetişkinler gibi yargılanıp hapishanelerin acımasız koşullarıyla baş başa bırakılmaya devam ediliyor.
Kürt çocuklarının kaldığı cezaevlerinde 12 Eylül 1980 Askeri faşist darbesinin zindanlarını aratmayacak koşullarda kaldığını bilmeyenimiz yoktur.
Adana M tipi Cezaevi’nde müdür ve gardiyanlar tarafından üzerlerine soğuk su dökülüp plastik borularla dövülme, yaraların üzerine tuz basma ve işkencelere maruz bırakılan 32 çocuk ve Diyarbakır'da açık görüşte aileleri tarafından yine cezaevi müdürü ve gardiyanlar tarafından hakaret ve dayağa maruz bırakılan 3 çocuktan söz edilirken, Niğde E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan 17 yaşındaki M.Ö’nun babası İbrahim Ö, koğuşta bulunan diğer tutukluların dayak ve tehditle oğluna butün temizlik işlerini yaptırdıklarını duyurdu. Ceyhan M Tipi’de tutuklu bulunan 16 yaşındaki U.D’nin babası Nezir D ise, görüş sırasında oğlunun yüzünde darp izleri ve kafasında dikişler gördüğünü aktardı.
Çocuklar için Adalet Çağrıcıları’nın tüm çabalarına, BDP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın işkenceye maruz kalan çocuklarının durumunu Meclis gündemine taşımasına karşın, ne siyaset ne de yargı çocukların çığlığını duyuyor dedi.
İHD suç duyurusunda bulunsa da yetkili makamların gereğini yapmadığını, ağırdan aldığı bilinen bir gerçektir.
Ülkemizde yaşanılan bu olay insani açıdan utanç vericidir. İnsanların dıştalanması, yok sayılması kabül edilemez. Bu çığlık Kürt çocuklarının çığlığıdır. Aynı zamanda biz devrimcilerin, aydınların çığlığı olmalıdır. Diğer çocuklar kendi dillerinde sosyal yaşamlarını, kültürlerini sürdürüyorsalar, Kürt çocukları da bu haktan yararlanmalıdırlar.
Kürt çocuklarına ağır cezalar verilirken, bu ülkenin kasasını soyanlar vatan, millet adına ortalıkta dolaşmaktadırlar. Mafya, devlet ve milletvekili üçgeninde dönen kirli alış verişte, yargı bu gibilere dokunmazken, Kürt çocuklarına dokuna bilmektedirler.
Unutmayın ki, sizlerde bir zamanlar çocuktunuz. Görünen o ki, sizler çocuk sevgisinin ne demek olduğunu bilmiyorsunuz!
Çocuk ister Kürt, Türk, Arap, Yahudi, Filistinli ya da diğer halklardan olsun fark etmez. Tüm çocuklar bizimdir. Çocuklarımızdan ellerinizi çekin, insanca yaşamak onlarında hakkıdır.
Hüseyin Habip Taşkın
NEWROZ HAFTALIK SİYASİ YORUM GAZETESİ
1habibtaskin@gmail.com

Hiç yorum yok: