19 Mart 2010 Cuma

Alayına İsyan

Taraftar pankartını asmış, “Ölümüne Diyar, Alayına İsyan” diyor. Diyarbakırspor taraftarlarlığı Kürdistan mücadelesinde önemli yere sahip olursa şaşırmayın. Halbuki Diyarbakırspor devlet tarafından özellikle Kürt gençleri futbolla uyuşsun, kendinden geçsin diye Süper Lig’a taşınmak isteniyordu.

Diyarbakırspor Türkiye’nin bütün stadyumlarında aşağılandı. Maç başlar başlamaz Türk seyirciler: “PKK dışarı” diye tempo tuttular. Diyarbakır’ın böyle onlarca maçı var. En son Diyarbakır seyircisi, şimdilerde Türk gericiliğinin kalesi haline getirilmiş Bursa’da saldırıya uğradı. Ermenistan Türkiye maçında bütün stadyum çevresi Azerbaycan bayraklarıyla donatıldı. Uluslar arası futbol kuruluşları, Ermenistan ile çeşitli sorunlar yaşayan Azerilerin bayraklarının stadyumlarda dalgalandırılmaması için Türkiye’ye resmi başvuruda bulundu.

Osmanlı devletinin kurulduğu yer olan Bursa, İslamla uyumlu yeşil renkleriyle ve Türk gericiliğinin yeni gözdesi AKP’nin özel ilgi ve desteğiyle liderliğe taşındı. Büyük bir aksilik olmazsa, şampiyonluk turu Bursa’ya attırılacak. Fakat bizim konumuz Diyarbakırspor’dur. Diyarbakırlı taraftarlar, devlet ve AKP tarafından özel olarak korunup güçlendirilen Bursa Spor taraftarlarının Bursa’da yaptığı saldırı ve aşağılamaları unutmadı. Diyarbakır’da kendilerini sanırım 17 dakika sınırlayabildiler. Ondan sonra sahaya doluştular. Hakem maçı tatil etti. Zaten Diyarbakır seyircisinin pankartları sporun dışında öğeler taşıyordu. Bir pankartta Diyarbakırspor taraftarları, Bursa Spor’un simgesi olan timsahı bıçakla kesiyorlardı. Başka bir pankartta, Bursa Spor’un renklerine işiyorlardı. Zaten maçtan bir gün önce gece, Bursa Sporlu oyuncuların kaldığı otel çevresini isyan yerine çevirmişlerdi. Bu, ırkçı Türk futbol taraftarlığının Diyarbakır’a bulaştırdığı bir şeydi. 

Sonunda maç tatil edildi ve Diyarbakırspor hükmen yenik sayıldı. Geçtiğimiz günlerde oynan Diyarbakırspor –İstanbul Belediye maçında da Diyarbakır taraftarları hakemin verdiği yanlış bir faul kararına kızıp sahaya doluştular. Hakemler insandır, yanlış karar verebilirler. Demek yanlışlıkla bir penaltı verse, Kürt Türk çatışması başlayacak…

Maçın tatil edilmesi üzerine, İstanbul Valisi Muammer Güler, hakem Hüseyin Gökçe’ki suçladı. Maçı tatil etmeyebilirdi diyor. Muammer Güler’in korkusu şu. Diyarbakırspor bu maçta da hükmen yenik sayılırsa otomatik olarak Süper Ligden düşecek. Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Diyarbakır’ın Süper Ligden düşürülmemesi için harıl harıl çalışıyorlar. Çünkü Diyarbakır Süper Ligden düşürülürse, bu Kürt Türk çatışmasını tetikleyebilir diyorlar…

Korktukları şeye bak. Bana sorarsanız, Süper Ligde Diyarbakır’a yer yoktur. Okullarda, kışlada, poliste, bürokraside nasıl Kürtlüğüne sahip çıkan Kürde yer yoksa, Kürtlüğüne sahip çıkan bir şehrin futbol takımına da yer olamaz. Diyarbakır on kez Süper Lige çıksın, onunda da düşer… Çünkü Türkiye’de Kürt-Türk ilişkileri sporda da normal değildir… Diyarbakırspor maçlara bir Türk takımı olarak çıktığı halde bu kadar aşağılanıyor.

Diyarbakırspor seyircisi iki kez sahaya girmiş ve maçın tamamlanmasına engel olmuşsa Diyarbakır iki maçta da hükmen yenik sayılır ve düşürülür. Rüşvetle, telkinle, gazla, kaş göz işaretleriyle Diyarbakırspor’u Süper Ligde tutmak ahlaklı bir davranış değildir. Diyarbakır ligden düşürülür, Türk ırkçılığını stadyumlarda örgütlemek üzere kurulmuş olan Türk Futbol yönetimi dağıtılır… Talep edilecekse bu talep edilir…Yoksa Diyarbakır hangi stada maça gitse benzer sorunlar sürekli yaşanacaktır.

BDP’nin genç Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın çeşitli konulardaki açıklamalarını şaşkınlıkla izliyorum. Üç açıklamasının ikisi mutlaka ilgisiz veya falsolu konular içeriyor. Diyarbakırspor taraftarlarının psikolojisini çözememiş bir genel başkan... Herhalde zaman içinde öğrenir bazı şeyleri…

Ancak ben burada Diyarbakırspor taraftarlarının sinirli, kırıcı, taş atan, koltuk söken davranışlarını anlayabiliyorum. Yüzyıldır vahşet rejimi altında yaşayan Kürtler artık barbarlık evresine girmiş bulunuyor. Bir çocuk düşününün, onu bir yere hapsediyorsunuz. Dilini, köyünü, ülkesinin adını yasaklıyorsunuz. Anasını-babasını öldürüyorsunuz. Eski hatırlarını canlandırmak istediğinde onu dövüyorsunuz… Bir süre sonra o çocuk vahşileşir. Sopa, ölüm, yıkım kar etmez… Gençlik çağına giren çocuğun davranışları da farklılaşır. 

Barbarlık daha sonra kendisini şöyle gösterir: Yolculuk yaptığı otobüsün koltuğunu sivri bir aletle delmek, yanından geçtiği parlak arabalara anahtar veya sert bir cisimle çizik atmak… Sokaklardaki çeşmelerin musluklarına ağaç çakmak… Boy uzunsa karşıya çıkan bankamatiğin para çekilen deliğine işemek… Araba lastiği patlatmak… Vergi vermemek… Kaçak elektrik kullanmak… Askerlik yapmamak… Hırsızlık yapıp tiner çekmek…

Yalnız barbarların şöyle bir özelliği vardır. Bir arada oldukları zaman gayet sakindirler. Birbirlerine saygılıdırlar… Bir milyonu bir arada olsa, çıt çıkmaz. Fakat o sırada yanlarından bir polis otosu geçmeyiversin… Yani demem o ki, sadece Diyarbakır değil, Kürdistan’nın bütün köy, kasaba ve şehirleri. “Ölümüne Diyar, Alayına isyan” dır.

“Ölümüne Diyar, Alayına İsyan” diyip, parmak çıtlatan barbar Kürt nesillerle doludur her taraf. Bunları baskıyla, zorla, mermiyle sindirmek kolay değildir artık. Zaten bunlarla büyümüşler… 

Onun için Diyarbakırspor’un düşme veya kalma ile ilgili bürokratik işlemleri Türk devletinin yetiştirdiği barbar Kürt nesillerinin umurunda değildir. Onlar stadyumlara gideceklerdir. Yanlış bir firikik kararına “Alayına İsyan” diyeceklerdir…

İkide bir Kürt halkının direniş gücüne yüz sürüp güç ve cesaret toplayan Kürt siyasetçiler ise ne kadar yatıştırmak isterlerse istesinler, Kürdistan rahminde embriyon aşamasını geçiren Kürt Barbarlığının doğumu gerçekleşmiştir. 

Türk devletinin, Türk Sporunun, Türk parlamentosunun, Türk askerinin, Türk milli eğitiminin Kürt halkına verebileceği hiçbir şey yoktur… 

Doğumu gerçekleşmiş olan Kürt barbarlığı artık her yerdedir… Enerji biriktirmekte, ve akacak bir yol aramaktadır…
Ne diyordu Diyarbakırspor seyircisi:
“Ölümüne Diyar, Alayına İsyan!”
***
İsviçre’deki Kürdistanlılar ve dostları Newroz’u 20 Mart günü Freiburg şehrinde kutlayacak. Böyle bir günde bir arada olmalıyız. 2010 Newroz’u direnen Kürdistan halkına ve insanlığa kutlu olsun. Kürdistan ülkesi özgür olana kadar direniş sürecek…

  
Hasan Bildirici
bildiricihasan@hotmail.com

Hiç yorum yok: