22 Şubat 2010 Pazartesi

Psikolojik Savaş- 2-

Psikolojik Savaşın Yararlandığı Temel Bilimler Psikolojik Savaşı, çok iyi analiz edebilmek ve gerektiğinde psikolojik savaş unsurlarından yararlanabilmek için, bir uygulayıcının önemli derecede bilgi dağarcığına ihtiyacı vardır. Bilgi bankası ile güç kazanan analiz yeteneği, kelimenin tam anlamıyla uygulayıcının itici gücüdür.Bilindiği gibi Davranış Bilimlerinin iki temel amacı bulunmaktadır. Birincisi; günümüzde sosyal bilimlerin sahip olduğu yeni anlayıştır. Sosyal bilimler, birbirlerini yalanlama ve yok sayma üzerine değil, mümkün olan her alanda işbirliği ve birbirlerinin yöntem, kavram ve bulgularını kullanmaya dayalı  ilişki temelinde oluşturulan anlayışa sahiptir. Bunu yaparken de kendi alanında mümkün olan en küçük birimlere ulaşarak uzmanlıklar oluşturma gayreti içerisine girmektedirler.İkinci amacı ise, daha çok insanın toplumsal boyutuyla ilgilidir. İnsanoğlu günümüzün modern yaşamında parçalı bir hayat sürmektedir ve yirmi dört saat içerisinde birbirinden çok farklı, onu çok derinden etkileyen deneyimler yaşama olasılığı mevcuttur. Deneyimlerin niteliğini belirleyen ise, ilişkinin ve yaşanan tecrübenin toplumsal, psikolojik, hukuksal, siyasal ve ekonomik boyutlarıdır. İşte bu boyutlarda ortaya çıkan sorunların asgari düzeyde çözülebilmesi için ilgili alanların temel bilgisine sahip olunması gerekmekte,
Psikolojik Savaşın neyden ilham aldığı ve ilgilendiği bilim dallarının neden o kadar çok geniş alana dağılmış olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Psikoloji:. İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalı olan psikoloji, bilgilerini insan sorunlarını çözmek için çaba sarf eder. Bu bilginin kullanılması psikolojinin alt alanlarına göre değişmekle birlikte dili iyi kullanma, araştırma, istatistiksel analiz ve empati gibi bazı özel beceri ve yetenekleri gerektirir.Birey ve toplum psikolojisinin davranışlara etkisinin anlaşılabilmesi için bir takım yöntemler kullanılır:a)     Tarama yöntemib)     Testc)      Anketd)     Vakae)     Korelasyonel: Birlikte değişme gösteren olaylar arasında çeşitli anlamlılık düzeylerinde belirlenen ve nedensellik bağları kurmanın başlangıç noktası olan ilişkidir.f)       Görüşmeg)     Varsayımh)     Doğal gözlemToplumdaki sorunların çoğunluğunun insan davranışıyla ilişkili olduğu düşünülürse psikolojinin çok fazla sayıda çalışma alanı olduğunu görmek hiçte şaşırtıcı olmayacaktır.  Bu nedenle psikoloji, aslında sanıldığından oldukça geniş bir alana sahiptir ve çalışma alanlarının hem sayısı hem de etkinliği her geçen gün artmaktadır. Felsefe:Felsefe, Psikolojik Savaş faktörünün temel direklerinin belki de en hassas  olanıdır. Genel bir tanımlamayla, insanın içinde yaşadığı dünyayı anlama uğraşıdır. Sadece insanla ilgili değil, çevrede görülen veya görülmeyen maddi manevi her türlü konuda sorular soran,  görecelide olsa bu sorulara cevap bulmaya çalışan bir bilim dalıdır.Bu özellik iki ressamın aynı olanaklar ile tuvale farklı kalitede resim çizmesi gibidir. Her uygulayıcı karşıdaki birey yada toplumun yaşam felsefesine göre hangi oranda nasıl etkilenebileceğini bilir ve uygulamalarını buna göre tespit eder. Bundan yola çıkarak,  her uygulayıcı farklı psikolojik savaş uygulayabildiği gibi her birey üzerinde de farklı etkilere yol açtığı sonucuna ulaşılır. Sosyoloji (Toplumbilimi):Psikolojik savaşın uygulanışı esnasında en çok yararlandığı bilimlerden birisi de sosyolojidir. Bir uygulayıcı hedef toplumunu çok iyi tanıyarak, bireyin veya toplumun zayıflıklarını tespit eder, bunun üzerinden yaptığı uygulamalarla daha doğru sonuçlara ulaşır. Aksi halde terzinin hiç görmediği sadece tahminler ve söylenenler  üzerine birisine elbise dikmesine benzer.Toplum, belli bir coğrafyada yaşayan, ortak temel çıkarları olan, aralarında işbirliği ve dayanışma bulunan, ortak bir kültüre sahip örgütlenmiş insan topluluğudur. Toplumun temel yapı taşlarını, ortak yer, toprak, ortak çıkarlar, bu çıkarlar doğrultusunda işbirliği yani örgütlenme, belli bir sistemi olan basit yada karmaşık bir yapı, bütün bu süreçte oluşmuş ortak bir kültür oluşturmaktadır.İnsanın olduğu yerde toplumsal yaşam vardır. Toplumsal yaşam bir düzen gerektirir fakat aynı zamanda da bir dinamizm taşır. Toplumun nasıl oluştuğu, işleyişi, örgütlenişi, toplumsal grup ve kurumların varlıkları ve aralarındaki ilişkiler sosyolojinin konusudur. Toplumsal değişme ve toplumsal değişmeye yol açan etkenler, aile, devlet, eğitim, ekonomi gibi toplumsal kurumların yapıları, oluşumları, işleyişleri, din, ahlak gelenekler, görenekler gibi her toplumda yer alan değerler sistemi, nüfus, köy, kent, toplumsal sınıflar, tabakalaşma ve iletişim sosyolojinin konuları arasında yer alır. Bir bilim olarak sosyoloji, tek tek olayları değil olayların özünde yer alan ortak özellikleri ele alıp genel sonuçlara ulaşmaya çalışır. Sosyoloji, bu anlamda toplumsal olayları değil toplumsal olguları ele alıp inceler Ortadoğu’da Ki Etnik Yapılara Karşı Yürütülen Psikolojik Savaş Etnik yapıya sahip ülke rejimleri, etnik sorunlarla mücadele edebilmek için iki önemli strateji uygularlar. Birincisi etnik yapıları ortadan kaldırma ve azaltma,  ikincisi de onları yasallaştırma ve yönetmedir. Rejimler bu stratejiyi uygularken, psikolojik savaş araçlarını topyekûn kullanırlar. Bunlar içerisinde en yaygın rejim stratejisi, istenmeyen azınlıkların sürülmesi veya toplu katliamlardır. Bir diğer bilinen yöntem ise, etnik yapıyı azaltmak için kullanılan, baskın toplumun kültürü içinde asimle ederek,  daha homojen bir ulus kurmaktır. Kurdukları düzenli ordularla farklı etnik yapılardaki insanların askere alınması ve burada uygulanan askeri eğitimlerle, etnik grupların ve kişilerin tek bir ulus, bayrak altında toplanmaları,  askerlerin baskın dili olan egemen ulus dilini kullanmaları sonucunu yaratmış, bu politikalar uzun vadede etnik yapılar üzerinde asimilasyona neden olmuştur. Bir diğer olgu ise,  din faktörüdür. Etnik yapılar üzerinde asimilasyon politikası yürüten İslami rejimler,  ülkelerinde etnik veya Müslüman-dini azınlıklar olduğunu şiddetle reddederler. Bunun sonucu olarak da,  onlara özel bir hak vermeyi düşünmezler. Bu talepleri ülke rejimini zayıflatmayı amaçlayan “emperyalist bir tuzak” olarak değerlendirirler ve dini duyguları bu şekilde istismar ederler. İran, Suriye ve Türkiye gibi ulus devlet rejimleri,  dini duygularla birlikte başka asimilasyon politikalarını Kürtlere karşı  uygulayarak,  Kürtlerin kendi kültürleriyle, kendilerini ifade etmesini psiko-şiddet yöntemleriyle engellemişlerdir.  Fas ve Cezayir’de benzeri uygulamaları,  Berberi azınlıklar üzerinde gerçekleştirerek onları Araplaştırmaya çalışmaktadır.  Kürtlere Karşı Yürütülen Psikolojik Savaş Tarih içinde Kürt halk gerçekliği,  tarihsel,  coğrafik,  kültürel bir anlam ifade eder. Yaşanan ağır tarihsel süreç ve bunlar neticesinde ortaya çıkan tahribatlar Kürt halkının,  kendi kaderini,  egemenlerin eline bırakmasına, beyinlerin formatlanarak teslimiyet duygusunun benliklerde yaşanmasına neden olmuştur. Birçok nesil yürütülen psikolojik savaşların etkisiyle şekillenmişlerdir. Son yıllarda, Kürdün yaşam gerçekliği haline getirilmeye çalışılan, din hikâyeleri, melek-şeytan, cennet-cehennem vb. kavramların yanında, tehdit, teşhir, töhmet gibi kavramlar da Kürtlere karşı uygulanan ideolojik savaş kavramları haline gelmiştir. Köy kavgaları, aşiret kavgaları ve kan davaları Kürdistan’da yürütülen bu özel-psikolojik savaşın bir sonucudur. Kendi içinde bulunduğu parçalılık, egemen sistemlerin yönelimlerine karşı irade sahibi olamama, sürekli ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesini beraberinde getirmiştir.  Dolayısıyla Kürtler tarihten bu yana hep yönetilen psikolojisini yaşamış, bu ruh haliyle egemen sitemler içinde eriyerek sistemlerin en iyi savunucuları ve koruyucuları olmuşlardır. Önderliğimizin, “Kürt kendi düşmanına sevdalıdır...” sözü bununla bağlantılıdır.  Özel politikalarla yürütülen psikolojik savaş sonucu Kürt halkı kendi toplumsal değer yargılarına sahip çıkmamış ve kimliksizliği tarih boyunca bir kader olarak yaşamıştır. Kürt halkının içinde bulunduğu durum uygulanan sürgün, asimilasyon, fiziksel ve düşünsel katliam gibi özel savaş politikalarının sonucudur. Kürt doğarken öldürülmeye çalışılmış,  bu aşamadan sonra egemen zihniyetlerin uyguladığı tek dil, tek millet politikalarıyla, horlanan, küçümsenen, alay edilen;  kendinden utanan ve kendine yabancılaşan bir konuma getirilmiştir.Resmi ideolojiler, Kürdistan’da açtıkları yatılı okullarda, egemen kültüre sahip olan, onun diliyle konuşan ve istedikleri şekilde yön verebilen yeni bir nesil yaratmayı amaçlamışlardır. Konfüçyüs’ün : "Bir toplumu batırmak isteyenler o toplumun dilini ve kültürünü bozmakla işe başlar." sözü, Kürt halkına uygulanan gerçekliği açık biçimde ifade etmektedir.  Kürtlere karşı özel savaş politikalarıyla uygulanan kültür ve kimlik katliamı gün geçtikçe Kürdün belleğinde iz bırakan bir durum haline gelmiş,  psikolojik-ruhsal bozukluklara bağlı başkalaşımlar ortaya çıkmıştır. Düşünen beyinlerin dumura uğratıldığı Kürdistan gerçekliğinde,  düşünmek, doğruları bulmak ve bunları ifade etmek büyük bir suç olarak görülmüş ve beyinler ele geçirilerek var olanlar baskı altında tutulmuştur. Bugün gelinen aşamada,  süper güç olarak kendisini niteleyen ABD’de,  geçmişte diğer egemenlerin Kürt halkına dayattıkları politikaları güncelleyerek, sahte özgürlük vaatleriyle kendi Kürdünü yaratmayı önemli bir hedef olarak görmüştür. Bu amaçla Kürdün düşünce sistematiğini hedef alarak, kendi istemlerine göre şekillendirmiş,  Ortadoğu’da ki diğer gerici güçlere karşı maşa olarak kullanmıştır. Çünkü Kürt halkına yıllardır empoze edilmeye çalışılan “egemenlere dayanmadan kendi başına başaramazsın” psikolojisi,  çok daha büyük güçlerin işbirlikçisi olmasına neden olmuştur.  Kendi iradesine dayanarak düşünen-uygulayan değil, başkalarının düşündüklerine uyan-uygulayan konumunun ısrarlı savunucusu olmayı amaç edinmiştir. Kürdü,  Kürt’ten daha iyi tanıyan egemen güçler, Kürt halkının güçlü ve güçsüz yanları tespit ederek egemenliklerini bunlar üzerinden sürdürmüşlerdir. Karşımıza çıkan bu ölü Kürt gerçekliğini çözüp kabullenmeyen PKK hareketi yani Önderliğimiz olmuştur. Bu çıkış, yıllardır Kürtler üzerinde sürdürülen özel savaş politikalarının kırılmasına yol açmış, böylece Kürt, PKK öncülüğünde bir dirilişi yaşamıştır. Kürt halkına karşı yürütülen topyekûn savaşın boyutlarının her yönüyle anlaşılıp bilinmesi ve ortaya çıkan gerçeklerin topluma aktarılmasıyla yaşanan bilinçlenme, psikolojik savaşın boyutlarını-etkisini daha fazla anlaşılır hale getirmiştir. Gerçeklerin bilinmesi psikolojik savaşa karşı yöntemleri zenginleştirmiş, doğrulara dayalı bilinçlendirme politikasıyla karşı bir saldırı başlatılmıştır.                                                    3.BÖLÜM                             İstihbarat Alanında Psikolojik Savaş   İnsanın en temel koruma sığınağı düşüncesidir. Çünkü insanoğlu tabiat içinde en güçsüz ve korunmaya ihtiyaç duyulan bir canlıdır. Bundan dolayı doğadaki sırları ve en güçlü hayvanın zayıflığını çözmeye çalışır ve zamanla doğanın efendisi konumuna gelir. Bunu yaparken kullanmış olduğu en temel silahı istihbarattır. Yani bilgi edinmedir. İnsanların ilk yaptığı faaliyet bilgi edinme faaliyetidir. Bu zamanla kendi içinde belli bir sisteme kavuşarak bilinçli bir faaliyete dönüşmüştür. Toplumun ihtiyaçları ve ideolojik bakış açıları farklılaştıkça istihbarat çalışmaları ve yöntemleri de çeşitlenmiştir. İstihbaratın kullandığı yöntemlerde belirlenmiş net kurallar yoktur. Çünkü değişen zamana, mekâna, olaylara ve kişilere göre farklılıklar göstermektedir. İstihbarat çalışmalarının en yaygın kullandığı yöntemlerden biri de psikolojik savaş içerisinde özel bir bölüm olan psikolojik harekât faaliyetleridir. İstihbaratın bu işle uğraşan servisleri, dezenformasyon, yönlendirme,  propaganda ve ajitasyon yöntemlerini kullanarak zihinlerde, davranışlarda, duygularda etki yaparak hedef kitle veya birey üzerinde amaçlananın gerçekleştirilmesine yönelik bilimsel ve teknik faaliyetleri, bünyesinde bulundurduğu uzman, akademisyen ve profesörler aracılığıyla gerçekleştirir. Bunlar dışında sivil alanda yer alan ama istihbarat kuruluşlarına bağlı olarak çalışan sivil toplum örgütleri statüsündeki düşünce kuruluşları da, kamuoyu oluşturup toplumu ona göre yönlendirir.İstihbarat çalışmalarının en önemli yanını oluşturan psikolojik harekât:  milli arzuların gerçekleştirilmesi için sürdürülen mücadelelerden sadece gerekli olanı kullanarak, bir kişinin veya bir insan grubunun davranış, düşünce ve duygularını kontrol etmek, değiştirmek veya yönlendirmek, onları yılgınlığa ve umutsuzluğa sürüklemek için örtülü bir şekilde hedef kişi veya topluluğa, onların farkına varamayacağı bir şekilde uygulanan tüm yöntemlere verilen addır. Psikolojik harekât, normal savaştan farklı olarak örtülü bir şekilde yani başka kılıflara sokulmuş biçimde yapılır. Bir bakıma savaş ile küçük bir yerde yapılan operasyon mantığı ile eş değerdedir.  Psikolojik harekât yapacak uzmanlar, hedef toplumların, duygu, düşünce, tutum ve davranışlarını kendi amaçları doğrultusunda istenilen sonucu alabilmek için sosyo-kültürel, psikolojik, ekonomik, askeri ilişkilerini detaylı bir şekilde araştırır.  Gerekli bilgileri toplayarak,  gerçeklere dayanan detaylı analizler yapılır. Psikolojik harekâtın başarılı olması için mutlaka doğru hedefe,  doğru zaman ve yerde,  uygun araçlar ile uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Bu nedenle yanlış bir istihbarat ile etkili bir psikolojik harekât yapılamaz. Bu bilinçli hareketin hedefi, hitap ettiği çevrede belirli bir sorun hakkında, genel bir kanaat oluşturmak,  söylentileri ve ön yargıları zihinlere yerleştirmek ve insanları, bunlara göre hareket edebilecek bir duruma getirmektir. Dolaysıyla psikolojik harekâtta ön bilgi çok önemlidir.  Harekâta geçecek uzmanlar, çeşitli yöntemler ile önce var ise zemini,  eğer zemin henüz oluşmamış ise gerekli alt yapıyı elverişli hale getirirler. Heinrich HEINE'nın "Işık gök gürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir." fikri doğrultusunda eylemlerin düşüncenin ardında geldiğini vurgulamıştır. Psikolojik harekâtın temeli, insan düşünceleri ve ona yön veren psikolojisinin etkilenmesi ile atılmaktadır. Kişide istenilen hedefe ulaşılabilmesi için önce amaçlanan fikir aşılanır ve düşünce açısı değiştirilir. Böylece birey yönlendirmeye kayıtsız şartsız uyar. Sanki iç dünyasında uyma zorunluluğu hisseder.Aynı zamanda psikolojik harekâtın görev kapsamında, bölgelerde karışıklık çıkarmak, isyana teşvik etmek, menfaatleri çatışan iki grubu birbirine karşı kışkırtmak gibi işler de vardır. Kendine yakın yada kendi tarafına çektiği gurubu sözde destekler gibi taşeron olarak kullanır veya kendi hedeflerine yönelik eylem gerçekleştirmesi sağlanır. Bu bazen toplum üzerinde etkili olan bir kişinin ortadan kaldırılarak karşı gruba kışkırtıcı eylem şeklinde olurken,  bazen de etkili ajanları kullanmak üzere,  amaca yönelik psikolojik savaş çalışmaların yapılması şeklindedir. Psikolojik Harekâtın Önemi "Bir kılıcın kazandığı zaferi başka bir kılıç yok edebilir. Kalemle fetihler ise tarihe mal olur, tarihe yani ebediyete." sözleri şiddetin aslında görünenden ne kadar daha az etki yaptığı ve günlük çözümlerin kalıcı sonuçlar doğurmadığını ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle şiddetle mücadelenin ana ilkelerinden olan psikolojik harekât yöntemlerinin ve propagandanın, siyaset bilimcisi, psikolog, tarihçi, uluslararası ilişkiler uzmanı, ekonomist, antropologlardan ve günün değişen şartlarına göre ihtiyaç duyulan uzmanlardan da faydalanarak istihbarat kuruluşları bünyesinde veya istihbaratı da kapsayacak "Psikolojik Harekât Merkezleri" kurulur ve etkin bir faaliyet içerisinde bulunması sağlanır. Psikolojik Harekâtta Değişiklik Yapma Stratejisi: Bir uygulama esnasında değişen şartlara göre, konu hakkında bir yenilik veya değişiklik yapmak istediğinde, ne zaman yenilik yapılacağını, uygulamanın ne kadar değiştirileceğini, değişikliğe karşı gösterilen duygusal ve zihinsel tepkiler bilinerek, toplumda en az kargaşa ile değişiklik yapma amaçlanır. Toplumda yapılacak değişiklikler esnasında, değişikliklerin doğuracağı duygusal tepkiler dikkate alınması gereken en önemli unsurdur. İnsanlar genel olarak eleştiri anlamına geldiği için, değişikliğe karşı koyarlar ve işlerin yapılış biçimlerinde yanlış bir taraf olduğunu düşünürler. Bilinmeyene karşı bir korku uyandırdığı için, değişikliğe karşı konur. Değişiklikten sonra işlerin yoluna gireceğinden emin olamazlar ve işlerin daha da kötüye gidebileceği duygusu uyanırken değişiklik aynı zamanda da alışılmış düzeni bozar. Farklılaşan işlemler de kişilerin yeni duruma karşı daha az çaba göstermesine neden olur. Bireyler genellikle başkalarının kendilerine zorla değişikliği kabul ettirmeye çalışmalarından hoşlanmazlar. Değişim işlemi sırasında katılımı sağlamak, muhalefeti azaltır ve değişikliğin kabul edilmesini kolaylaştırır.  Uygulama Alanına Göre Çeşitleri  Psikolojik harekât, uygulama alanlarına göre üç ana başlıkta toplanmak mümkündür:  1.Stratejik Psikolojik Harekât:  Toplumsal seviyedeki çıkar hedefleri desteklemek amacıyla,   Güvenlik Politikası çerçevesinde istihbarat kuruluşları tarafından tespit edilen ve ülkenin diğer güvenlik birimleri tarafından kurulan koordine ve sorumluluk gerektiren faaliyetlerdir. 2. Taktik Psikolojik Harekât; Uzun süreli psikolojik harekât planlarına dayandırılan özel ve taktik faaliyetlerin desteklenmesi için hazırlanan ve bu amaç için uygulanan, koordine edilmiş faaliyetlerin parçasıdır.3.Takviye Edici Psikolojik Harekât: Sorunlu bölgelerde siyasal, sosyal hayatın düzenlenmesi veya tersinden karşıt güçlerin kendilerine göre düzenledikleri siyasal ve sosyal yaşamın darmadağın edilebilmesi amacıyla uygulanan faaliyetlerdir. Psikolojik Harekât yöntemleri: a) Kontrollü Gerilim:Psikolojik harekât yöntemlerinden bir tanesi de “kontrollü gerilim”  stratejisidir. Güç odakları toplumun kontrolünü kaybetmemek için toplumun hassasiyetlerinden faydalanarak gerilimi meydana getirmek için,  çeşitli tahrikler uygulayarak artırırlar ve gerilimden kendi hedefleri doğrultusunda çıkar sağlarlar. Potansiyel tehlike olarak algıladıkları tehlikeyi kendi savaş kurallarına çekmeye çalışırlar,  kendi kuralları çoğu zaman şiddettir. Kontrollü gerilim, güçlü tarafın egemenliğini elinde tutmak için geliştirdiği bir yöntemdir ve kısa sürede sonuç verirken uygulamadaki tutarsızlığın durumuna göre uzun vadede bu silah daha şiddetli olarak geri teper. Kontrollü gerilim stratejisinde suçlanan taraf kendi savaşını kendi belirlemelidir. Şiddete şiddetle karşılık vermek saldırgan tarafın orman alanına girmektir. Doğru, onurlu, açık, net duruş gösteren taraf psikolojik savaşta uzun vadede kazanan taraf olur. b) Provokasyon (Kışkırtma):Provokasyon, tamda psikolojik harekât için kullanılan bir kelime olarak ortaya çıkmıştır. Kımıldatma, kışkırtma, tahrik etme anlamlarına gelen Provokasyon, psikolojik harekâtın uyguladığı en önemli taktikleri arasında yer almaktadır. Eğer provokasyon kontrollü gerçekleştirilmezse uygulayıcıyı hedef alacak şekilde geri döner. Provokasyonun birçok tekniği bilinmektedir. Söz, resim, haber, davranış büyük ve kontrollü provokasyonların başlangıcı olmaktadır. c) Medya Dördüncü kuvvet olarak ortaya çıkan medya,  psikolojik harekâtın uygulama alanı için kamuoyu oluşturmada en etkili araçların başında gelmektedir.   Kamuoyu oluşturulurken propaganda silahları,  yalan haber, gerçekleri saptırma veya gizleme kışkırtma,  spekülasyon, sansasyonel haber, karalama, yönlendirme gibi yöntemler en iyi şekilde medya aracılığı ile kullanılır.Bu nedenle kamuoyu oluşturmada öncü bir zemin hazırlama ve bu hazırlanan zeminde hedeflerin yeşertilmesi için mutlaka medya destekli uygulamalara ihtiyaç vardır. Görüldüğü gibi kitle iletişim araçları bireyler üzerinde son derece önemli bir sonuç doğururken bunun hangi boyutta, hangi sıklıkta hangi hedef kitlesine yönelik yapılacak olan psikolojik harekâtın etkisini göstermesi açısından belirleyicidir.                        Uluslar Arası İlişkilerde Psikolojik Harekât Uluslararası alanda ve buna dayalı kurulan ilişkilerde demokrasi ve insan hakları dünyanın her bölgesinde,  güçlünün kendi propagandasına dayalı olarak boyut değiştirmiş, dünya kamuoyuna da bu şekilde yön verildiği yine aynı şekilde uluslararası Hukukta,   her devletin  kendi gücü oranında kurallarını belirlediği bir hukuk sistemi haline dönüştürülmüştür. “Gözünün içine baka baka yalan söylemek!” anlamına gelen yeni diplomasi anlayışına hakim olunduğu bu devirde,  psikolojik harekâtın hangi boyutlarda gerçekleştirildiğinin anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle uluslararası arenada, kısaca psikolojinin politikada uygulanışı anlamına gelen “Psiko-politika” olarak yeni bir alan oluşmuş ve diplomatik ilişkiler bunun üzerine kurulmuştur. Uluslararası alanda psiko-politika desteğinde yürütülen bu silahsız savaşa rağmen yine de her zaman olumlu sonuç alınamamaktadır. Bunun nedeni; her ülkenin bir başka ülkenin topraklarında gözü olduğu gibi bir ülke içerisindeki etnik oluşumların hasım ülke tarafından kullanılıyor olmasından ileri gelmektedir. Dış ülkeler tarafından diplomatik atak başarı olarak değerlendirilirken diplomasi adı altında bazen bu guruplar kendi ülke çıkarları menfaati gereği zaman zaman isyan ve başkaldırılarını desteklenmektedir.  İşte bu durumlar neticesinde,  kendi ülkesini savunma gayreti içerisinde olan ülke,  karşı ülkeye hasım hane duygular beslemeye başlayarak aynı çalışmaları onun üzerinde veya uluslararası dengeye dayanan bir oluşum içerisinde yer alma gayreti içerisine girer. Bunun sonucunda sıcak çatışma ve ileri boyutta savaşa neden olur.Bu aşamadan sonra yani milletlerarası ilişkileri idare etmek için ortaya çıkmış olan diplomasisinin iflas ettiği yerde başlayan asker-savaş, istihbarat-diplomasi ise ne yazık ki istenmeyen sonuçlar doğurmakta ve çoğu zaman binlerce insanın hayatına mal olabilmektedir.Böyle anlarda ortaya çıkan ve “silahsız savaş” olarak tanımlanan “Diplomasi” istihbarat destekli psikolojik harekât kalkanları arkasında gerçekleştirilir. Diplomasi süreci için her şey yapıldığında, son çare olarak silahlı müdahale yani “sıcak savaş” geçiş yapılır.

Hiç yorum yok: