22 Şubat 2010 Pazartesi

Petrol-Silah-Finans Güçleri ve Kürdistan Politikaları -2-

Katliamların Sorumlusu, Savaş Efendilerinin Silah Ticareti
Öte yandan ABD’nin etkili kurumlarından CFR silah pazarını canlı tutmak için halklar arasında yarattığı suni çelişkilerle çatışmaları körüklemektedir. Savaş ve çatışmalarda insanlar ölürken, ekonomik krizlerde işsizler ordusu büyürken, insanlar bir ekmeğe muhtaç kalırken, CFR tröstleri, yaşanan bütün krizlerden en çok kar sağlayan güçler haline gelmişlerdir.

Sudan, Somali, Nijerya, Tanzanya, Kongo, Angola, Etiyopya, Ruanda, Zimbabwe, Cezayir, Doğu Türkistan, Çeçenistan, Özbekistan, Yemen, Sri Lanka, Keşmir, Nepal, Hindistan, Filipinler ve daha pek çok bölgede süren çatışma ve yaşanan katliamlardan, açlıktan ölen insanlardan, petrol-silah-finans koalisyonu sorumludur. Dünyanın en büyük 500 silah firması, ürettikleri silahların büyük bir çoğunluğunu Afrika, Asya, Ortadoğu ve Latin Amerika ülkelerine ihraç etmektedir. Yine altın ve petrol kaynaklarını ele geçirme pahasına Afrika ve Asya ülkelerinde kabileler arası çatışmalar çıkararak silah satmak için pazar yaratılmaktadır. Böylece sömürü ve işgal daha sorunsuz yürütülmektedir. Çatışmaların olduğu ülkelerin bütün kaynakları silaha harcanmakta, yoksulluk ve açlık, petrol-silah-finans koalisyonuna bağımlılığı arttırmaktadır. Borçlanan devlet ekonomisi CFR’nin alt kuruluşu olan IMF’nin tuzağına düşürülmektedir. CFR’nin kurucuları arasında yer alan Yahudi kökenli petrol-silah-finans şirketlerinin sahibi Rothschild, paranın gücünü ve IMF’nin devletler üzerindeki etkisini, “bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin, kanunlarını kimin yaptığı umurumda bile değil” ifadeleriyle anlatmaktadır. Bir hükümeti etkin bir şekilde kontrol etmek için tek gerekli olan şey; parası üzerinde kontrol yetkisine, başka bir deyişle merkez bankasına, para ve kredi arz ve talebi üzerinde tekel konumunda olan merkez bankasına sahip olmaktır.

Çatışmaların en çok olduğu Afrika, Asya ve Ortadoğu ülkelerinin altın ve petrol kaynakları bakımından zengin oluşu, yaşanan çatışma ve katliamların asıl nedenini açıklayacak niteliktedir. Petrol ve altın için, petrol-silah-finans koalisyonu bütün güçlerini seferber etmektedir.

Uluslararası Af Örgütü ve İsveç'te bulunan Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün hazırladıkları yıllık raporlara göre, dünya silah ihracatının yüzde 80'inden fazlasını G8 ülkeleri (ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve Rusya) gerçekleştirmektedir. En çok silah ihraç eden ülkelerin başında ABD geliyor. ABD, dünya silah ticaretinin neredeyse üçte birini gerçekleştirirken,  ABD´yi Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, İtalya, İsveç ve Çin izliyor. Aynı raporda en çok silah ithal eden ülkelere de yer veriliyor. İlk 20 ülke; Çin, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Yunanistan, Güney Kore, İsrail, Mısır, Avustralya, Türkiye, ABD, Pakistan, Şili, Japonya, Polonya, İngiltere, İtalya, Tayvan, Singapur, Güney Afrika ve İspanya olarak belirtiliyor.                                 2003–2007 yılları arasında satılan silahların yüzde 12'sini Çin aldı. Bu ülke, silahlarının yüzde 45'ini Rusya'dan ithal etti. Hindistan, yüzde 8 ile dünyada en fazla silah ithal eden ikinci ülke oldu. Hindistan silahlarını Rusya ve İngiltere'den satın aldı. Silahlanan ülkeler arasında yüzde 7'lik ithalat rakamıyla üçüncü sırada Birleşik Arap Emirlikleri bulunuyor. Birleşik Arap Emirlikleri de silahlarının yüzde 9'unu ABD'den alırken, yüzde 41'ini Fransa'dan ithal etti. Yunanistan yüzde 6 payla dünyada en fazla silah ithal eden 4'üncü ülke oldu. Yunanistan silahların yüzde 14'ünü Almanya'dan, yüzde 12'sini Fransa'dan ve yüzde 8'ini ABD'den alıyor.

Türkiye'nin de bu ticarette ithalatçı, ihracatçı ya da üretici olarak payı var. Raporda Türkiye'nin birçok ülkeyle ve silah şirketiyle silah, mühimmat ya da silah bileşeni üretim anlaşması yaptığı belirtilmektedir. Türkiye’nin; ABD, İngiltere ve İsrail'in silah alanındaki en büyük müşterilerinden biri olduğu vurgulanırken, ciddi insan hakları ihlallerinin işlendiği ülkeler arasında sayılmaktadır.

Uluslar arası Af örgütünün raporunda Afganistan, Çeçenistan, Myanmar, Sri Lanka ve Kuzey Kürdistan, silahlı çatışmaların en fazla yaşandığı yerler olarak belirlenirken; ihraç edilen silah, teçhizat ve cephanelerin daha çok buralardaki işgalci ordulara gönderildiği belirtilmektedir.

Petrol-Silah-Finans Kapitallerinin ‘Savunma’ Projeleri
ABD,  İngiltere ve İsrail,  sahip oldukları nükleer başlık ve uzun menzilli füzelerinin insanlık için tehdit oluşturduğu algısından ziyade Rusya, Kuzey Kore ve İran’ın elindeki silahların dünya için tehdit oluşturduğunu daha fazla öne çıkararak uluslar arası kamuoyunda taraftar toplamak istemektedirler.  ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsü sahip oldukları gücü koruyabilmek için füzeler üretirken, ‘haydut devletlerden’ gelebilecek füzelere karşı dünyanın dört bir tarafında füzesavarlar yerleştirmektedirler. Oysa insanlık için asıl tehdit ABD, İngiltere ve İsrail’dir. Öte yandan ABD, İngiltere ve İsrail ile Rusya, İran ve Kuzey Kore karşıtlığı birbirini besleyen ve güçlendiren olgulardır.

ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsünün şu an üzerinde çalıştıkları temel proje, ‘haydut devletler’ olarak adlandırdıkları ülkelerin balistik füzelerini, ilk ateşlenme anından itibaren, kendi hava sahası içinde ya da yörüngesinde çabuk tespit etmek ve önlemek için bu ülkelerin yakınlarında kurulacak yüksek algılama gücüne sahip radarlar ve füzelerden oluşturacağı kalkanlardır. Günümüz savunma sistemlerinde radarlar, erken uyarı sistemleri ve uzun menzilli füzeler vazgeçilmez unsurlar haline gelmiştir. Teknolojinin gelişimine bağlı olarak savunma stratejileri ve silahları da günden güne değişmektedir. Devletlerin savunma stratejileri ülkelerin bulundukları coğrafi bölgelere, komşu ülkelerin siyasi, ekonomik ve kültürel yapılarına ve uluslararası konjonktüre göre değişmektedir. Fakat bütün bu farklılıklara rağmen ulusal savunma stratejilerinde uzun menzilli füzeler belirleyici duruma gelmiştir.

Füzeler, bilgisayar kontrolü elektronik sistemlere yüklenen koordinatlarla yörünge üzerinde hedefe kilitlenir. Son dönemlerde,  çok alçaktan (100 m altında) uçan, sensorlar ve sayısal haritalarla araziyi adeta yalayarak izleyen ve radarlara görünmeden hedefe kadar yaklaşabilen akıllı füzeler üretilmektedir. Füzeler, taktik amaçlı (yaklaşık 50 km), kısa (1000 km), orta (1000-3000 km), uzun (3000- 6000 km) ve kıtalararası (6000 km'den büyük) menzilli olarak gruplandırılmaktadırlar.

2008 itibariyle ABD'nin kıtalararası balistik füze sayısı 550, bunların taşıyabileceği nükleer başlık sayısı 1600, denizaltılardan atılabilecek füze sayısı 432, bunlara ait nükleer başlık sayısı 3216, bombardıman uçağı sayısı 243, bunların atılabilecek nükleer başlık sayısı ise 1098'dir. ABD'nin şu an elinde halen 5914 adet nükleer bomba bulunmaktadır. Buna karşı Rusya’nın elinde de 481 kıtalararası füze ile bunlarla atılabilecek 2027 nükleer başlık, 288 denizaltından atılabilecek balistik füze ile bunlarla sevk edilebilecek 1488 nükleer başlık,  79 bombardıman uçağı ve bunların atabileceği 632 nükleer bomba bulunmaktadır. Rusya’da toplam 4147 nükleer başlığa sahiptir. Rusya bu nükleer başlıkları fırlatacak kendi üretimi olan S-300’lerin yeni versiyonu F-400M füzelerinin üretimini tamamlamıştır. Ayrıca bugün İran, Çin, Fransa, Almanya, Kuzey Kore, Hindistan, İsrail ve Pakistan da nükleer silahlara sahiptir.

İran’ın elinde Zilzal, Fatih, Şahab-2 ve Şahab-3 isimli uzun menzilli füzeler bulunuyor. Kuzey Kore en az 6 bin 700 kilometreye kadar ulaşabilen Taepodong II, 2 bin 500 kilometre menzilli Taepodong I, 1300 kilometre menzilli Nodong ve 500 kilometre menzilli Scud füzelerine sahiptir.  Suriye, Kuzey Kore’den aldığı SCUD B ve C füzeleri bulundururken, Çin’in elinde de HQ9, İsrail’de ise Arow füzeleri bulunmaktadır.

Füze kalkanı ismi verilen sistem, atmosfer dışında füzeden ayrılan vurucu aracın uzayda radar ve enfraruj sistemleri ile hedefi bulması ve fiziki olarak vurması şeklinde çalışır. Buradaki avlama yöntemi hedef füzenin yarı yolda ya da çıkış sınırlarında uçuş esnasında vurulmasıdır. Bu sistemin iyi bir şekilde işlemesinin erken uyan radarlarına bağlı olduğu ve bu nedenle yeni ve etkin radar üslerinin kurulması için çalışmalar yürütülmektedir. ABD ve İngiltere’nin füze kalkanı projesi kapsamında, Alaska ve California ile İngiltere'deki Fylingdales üssüne yerleştirilen radarlar, füze kalkanı kapsamında görev yapıyor. Buna bir de Grönland'a yerleştirilen radarlar eklendi. 2006 yılında ise Çek Cumhuriyeti ile yapılan anlaşma gereği Prag yakınlarında bir radar istasyonunun kurulması kararlaştırılmıştı.

ABD’nin İran, Kuzey Kore ve Rusya’yı hedef alan Füze Kalkanı projesi orijinal olarak ‘ABD Milli Füze Savunma Programı’ndan (National Missile Defence Programme) gelir. Amerika’da Ronald Reagan yönetimi tarafından başlatılan ‘Stratejik Savunma Girişimi (Strategic Defence Initiative-SDI)’, takma adıyla ‘Yıldız Savaşları (Star Wars)’ projesinin devamı mahiyetindedir. Küresel Füze Savunma Kalkanı (Missile Defense Shield-MDS) oluşturma girişimleri ise, ABD milli projesi olarak 1990’lı yılların sonlarında başlatılmıştır. MDS’nin SDI’dan belirgin farkı gelen füzelerin karada konuşlandırılan silahlarla imhası anlamına gelmektedir. Projenin genel amacı; dünyanın her bölgesinde ABD, İngiltere ve İsrail’in çıkarlarına yönelik füze saldırılarının hedefine ulaşmadan tespit ve imhası için küresel bir füze savunma kalkanı oluşturulması ve geliştirilmesi olarak tanımlanabilir. Proje, İran, Kuzey Kore ve Rusya gibi devletlerden kaynaklanabilecek füze tehlikeleriyle başa çıkmayı hedeflemektedir.

Proje kapsamında Alaska'daki üste 40 ve California'da 4 füzesavar füze bulunuyor. Füze kalkanı sisteminde bunun dışında Amerikan donanmasına mensup gemilere yerleştirilmiş 130 füzesavar da var. Bunların balistik füzeleri havada vurabilen silahlar olduğu söyleniyor. Projeye dahil edilen diğer savunma sistemleri ise şunlar: Aegis Balistik Füze Savunma Sistemi, Havada Konuşlandırılmış Lazerli Savunma, Terminal Yüksek irtifa Alanı Savunması, Patroit Geliştirilmiş İleri kapasite (PAC-3) sistemi, Uzay izleme ve Gözlem Sistemi, Uzay Konuşlu Yüksek Enfraruj Sistemi, Kinetik Enerji Önleyicisi sistemidir.

Küresel İşgalin Yeni Silahı: Füzeler
Polonya ve Çek Cumhuriyeti 1999’da NATO’ya alındıktan sonra Türkiye gibi ABD’nin güdümünde olan ülkeler arasında yerlerini aldılar. ABD, 2008 yılında Polonya ve Çek Cumhuriyeti’yle füze kalkanı ve radar istasyonları kurulması konusunda bir dizi anlaşma imzaladı. Buna göre Polonya'ya 10 adet füze, Çek Cumhuriyeti’ne de radar sistemi kurulması düşünülüyordu. Buna karşı Rusya, ABD’nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti ile imzaladığı füze kalkanı anlaşmasını yaşama geçirmesi durumunda, buna “askeri-teknik anlamda” karşılık verecekleri uyarısında bulundu. Rusya, “eğer ABD’nin stratejik füze kalkanı sınırlarımıza yakın yerlere gerçekten yerleştirilirse, o zaman biz de diplomatik yöntemlerle değil, askeri-teknik yöntemlerle karşılık vermeye zorlanacağız” açıklamasında bulunarak,  Belarus'a stratejik İskender füzelerinin yerleştirileceği ve orta menzilli nükleer füzelerin üretimine başlanacağı uyarısında bulundu. ABD Başkanı Barack Obama’nın Temmuz 2009’da Rusya’ya yaptığı ziyarette, iki ülke arasında yapılan askeri anlaşmalar sonucunda, İran’a karşı olduğunu söylenen füze kalkanı sisteminin Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne kurulmasından vazgeçildiği açıklandı. Fakat bunun yerine Rusya üzerinde dolaylı tehdit oluşturacak Aegis Balistik füze savunma sistemi projesinin hayata geçirileceği belirtiliyor. Standard Füze 3 veya SM-3 denilen savunma füze sistemine dayanan Aegis Balistik füze savunma sistemi, 100 kadar ayrı hedefi aynı anda tespit ve izleme olanağına sahip. Geniş bir alanda hareket kabiliyetine sahip olan sistem deniz üzerinde gemilerde konuşlandırılıyor.

ABD’nin Türkiye’ye kurmak istediği, X-band isimli radar ile Patriot PAC-3 füze sistemlerinin aynısı bir süre önce, Kuzey Kore’nin muhtemel füze saldırılarına karşı Japonya’nın kuzeyine yerleştirilmişti. Ayrıca füze savunma sistemleri ve radar istasyonları için Azerbaycan ve Gürcistan seçenekleri de gündemde tutuluyor.

ABD ve müttefikleri Polonya ve Çek Cumhuriyetine kurmak istedikleri füze kalkanı projesini Rusya’ya karşı şantaj olarak kullanıp bu ülkeyi İran’dan uzaklaştırarak İran’a yönelik müdahalelerde ABD’ye destek vermesi konusunda hizaya getirmeyi amaçladılar. En son G 20 ülkelerinin katıldığı zirvede, İran’ın nükleer faaliyetlerini ve balistik füze üretimini durdurması için yıl sonuna kadar süre tanınırken Rusya Devlet başkanı Medvedev de İran’ın nükleer faaliyetlerinin tehlikeli boyuta gelmesi durumunda yaptırımların gündeme geleceğini söyleyerek ABD’ye destek verilebileceğini açıkladı. Rusya da İran’ın bölgede etkili bir güç olması konusunda temkinli yaklaşmaktadır. Rusya, İran’ın nükleer gücü, silah sanayi ve uydu teknolojilerinde ileri bir düzeyde olmasının ileride kendisi açısından tehlikeli olabileceği düşüncesindedir. İran’ın kontrol edilebilir ve kendisine bağımlı olmasından yanadır.

İran ile uzun vadeli petrol ve doğalgaz anlaşmaları yapan Almanya ve Çin, Aralık aylarında gündeme getirilmesi gereken İran’a yönelik ambargo uygulamasına karşı çıkmaktadırlar. İran konusunda ABD, İngiltere ve İsrail’le birlikte en sert tutumu gösteren, yakın bir zamanda NATO’ya tekrar geri dönen Fransa olmaktadır. Son dönemlerde Fransız silah-petrol şirketlerine Ortadoğu ve Orta Asya pazarında yer verilmesinin bunda etkisi vardır.

Öte yandan bir süre önce İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu’nun Rusya’ya gerçekleştirdiği ziyarette Rusya’nın, hava savunması için İran’a S300 füzeleri satışını içeren anlaşmayı iptal etmesi ve askeri işbirliğine son vermesi karşılığında İsrail’in Gürcistan’a senelik 200 milyon dolarlık silah satışını durduracağını söylemişti. ABD başkanı Obama, İran’ın nükleer silah sahibi olmayı durdurmaması halinde İran’a destek veren ülkelerin de bundan zarar göreceğini dile getirerek, “zaten karışık olan Kafkasya ve Ortadoğu’da yeni bir silahlanma yarışının başlayabileceğini” söylemişti. Bu açıklamaların yapıldığı dönemde İsrail Gürcistan’a silah satarken, ABD de Gürcü askerleri eğitiyordu. Ayrıca, Azerbaycan’ın 2007’de 163 milyon dolar olan askeri harcamalarının 2008’de 1.850 milyon dolara çıkmasını sağladı. Bunun üzerine ABD’li birçok silah şirketi Azerbaycan’a silah satmak için görüşmelere başladı.

Yasin Kılıçkaya

Hiç yorum yok: