22 Şubat 2010 Pazartesi

Kapitalist Modernitede İktidar

AİHM’e sunduğu son savunmalarında Kapitalist modernitenin iktidar anlayışına karşılık demokratik uygarlığın otorite anlayışını ‘gül teorisi’ olarak formüle eden Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, “Kapitalist modernitenin en özgün yanlarının başında geleni, her bireyin kendini iktidarlı sanma, öyle kılınma halini hiçbir uygarlığın başarmadığı kapsam ve özellikler içinde başarma yeteneğidir.” diyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın AİHM’deki yeniden yargılaması için hazırladığı ve yakın zamanda kitap olarak basılan savunmaları iktidar kavramı konusunda da yeni tartışmaları beraberinde getireceğe benziyor. Savunmalarında iktidarı tarihsel, sosyolojik birçok yönüyle ele alan Öcalan, “İktidarın sosyolojisini yapmak, halen en bilimsel bir görev olarak çözümlenmeyi gerektiriyor. İktidarın ne olduğu kadar, ne kadar gerekip gerekmediği en çok toplumsal bilinmezi olan bir konudur. Bazı zihniyet ve altında gizledikleri çıkar gruplarına göre, mutlak iktidar mutlak çözüm demektir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Öcalan, “iktidarı tam bir hastalık hali olarak gören” anarşist ve pasifist kesimleri ise “Özellikle anarşistler, pasifistler. Bunlara göre vebadan kaçar gibi her tür güç ve otoriteden kaçınmak gerekir. Aslında bu anlayış iktidara teslim olmanın objektif biçimidir” sözleri ile eleştiriyor.

ARTIK-ÜRÜNÜN SIZDIRILMASI FAALİYETLERİ
“Kapitalist modernitenin en özgün yanlarının başında geleni, her bireyin kendini iktidarlı sanma, öyle kılınma halini hiçbir uygarlığın başarmadığı kapsam ve özellikler içinde başarma yeteneğidir. Üzerinde en çok durulması gereken konu budur” diyen Öcalan, M. Bakunin’in “En demokrat adamın başına iktidar tacını giydirin, yirmi dört saat içinde en alçak bir diktatör olacaktır” veya “ahlakı bozulacaktır” belirlemesini anlamlı bulduğunu dile getiriyor.

Kendisinin iktidar tanımı konusunda ise Öcalan şöyle diyor: “İktidarı uygarlık bağlamında artık-ürünü elde etmeye, arttırmaya ve ele geçirmeye yönelik her tür toplumsal faaliyet olarak işlevselleştirmek en uygun tanımdır. İdeolojik faaliyetlerden askeri faaliyete, uyutma masallarından soykırımlara, eğlence oyunlarından dinsel ritüellere kadar toplumsal artık-ürün ve değerleri son tahlilde sızdırmaya yarıyorsa, o faaliyetlere iktidarsal faaliyetler demek mümkündür. İktidar bu anlamda çok kapsamlı bir toplumsal faaliyet alanıdır. Özellikle uygarlıksal toplumlarda iktidar sürekli derinliğine ve genişliğine artık-ürün oranında artma eğilimindedir.”

MODERN İKTİDAR
Kürt Halk Önderi savunmalarında iktidarın tarihsel-toplumsal ve kurumsal ilişkiler toplamı olduğunu dile getirerek, Michael Foucault’un modern iktidarın toplum içi ve dışı için sürekli savaş anlamına geldiği belirlemesinin, güçlü fakat işlenmemiş bir tespit olduğunu dile getiriyor. Öcalan devamla şunları söylüyor: “İktidar-bilgi-hapishane-hastahane-tımarhane-okulhane-orduhane-fabrikahane-kerhane kavram zincirleri, yöntemsel katkılar kadar özgür bir bilgi sisteminin nasıl kurulması gerektiğine dair dolaylı da olsa aynı katkıyı sunar. M. Foucault’nun erken ölümü nedeniyle tamamlayamadığı iktidar-savaş-özgürlük çözümlemesinde, toplumun içinde ve dışında daimi savaş hali olduğu için modernitenin insanı öldürdüğünü belirtmek ister gibidir. Özgürlüğün ise savaş dışı olabilmeyi başarmış toplumsal yaşam biçimi olduğu sonucunu çıkarmak olasıdır. O halde tüm yıkım araçlarını üreten endüstriyalizmi, militarizmin kaynağı ve hedefi olan kâr kanununu ve düzenli orduları lağvetmeden, bunun yerine toplumun öz savunması ve ekolojisi konulmadan özgürlük gerçekleştirilemez”.

DEMOKRATİK OTORİTE PARADİGMASI: ‘GÜL TEORİSİ’
İktidarı bakış açılarına göre sınıflandıran Öcalan, siyasal, ekonomik, toplumsal, ideolojik, askeri, ulusal, küresel iktidar olmak üzere 7 çeşit iktidar tanımlaması yapıyor. İktidar konusunda demokratik uygarlık sisteminin getirdiği tanım ve çözümün niteliksel olarak farklı olduğunu söyleyen Öcalan “Her toplumsal grubun savunma hakkı kutsaldır. Grubun varlığına ve varlığıyla bağlantılı değerlerine yönelik her saldırıya karşı savunma gücü olmak, vazgeçilmez bir hak olmanın da ötesinde bir varlık nedenidir. Savunma gücüne klasik anlamıyla iktidar denilemeyeceği kanısındayım. Demokratik savunma gücü veya otoritesi demek daha uygun düşmektedir. Bir bitki olarak gülün bile dikenleriyle kendini savunmak istediğini göz önüne getirdiğimizde, bu demokratik otorite paradigmasına ‘gül teorisi’ demek isterim” diyor. - Zozan Sima-ANF

Hiç yorum yok: