22 Şubat 2010 Pazartesi

Güney Kürdistan’da İslami Hareketler

Bizutnameyi İslami Kürdistan

Bilindiği gibi Müslüman Kardeşler Örgütünün tüm Arap ve Müslüman ülkelerde örgütlenme çalışmaları söz konusudur. 1978 ve 1980’lı yıllar da Irak’ta ilk örgütlenme çalışmalarına başladığı bilinmektedir. Irak’ta ki baskıcı Saddam rejimine karşı, gençler üzerinde ciddi bir etkileme gücüne sahip olduğu söylenebilir. Saddam rejimine tümden muhalif olan Kürdistan’da ise bu süreçte çalışmalarına başladılar ve etkili oldular. Bu dönemde Kürdistan’da çok belirgin bir çizgi olarak ortaya çıkmadılar. 1984,1985,1986 yıllarına kadar yürütülen örgütlenme çalışmaları sonucunda, Kürdistan’da belirgin bir çizgi olarak ortaya çıkmaya başladılar. Bunlar yöntem acısından birbirinden farklı iki temel çizgi şeklinde örgütlenmeye başladılar.
·          Cihad yoluyla, yani gerilla savaşıyla amaçlarına ilerleme, bunlar kendilerine Bizutnamayi İslami Kürdistan ismini verdiler.
·         Örgütlenme yoluyla mahalle mahalle, köy köy örgütlenip ideolojik faaliyet yürüterek amaçlarına ilerlemeyi amaçlayan kesimler. Bu kesim bu süreçte partileşmeyi erken buldukları için dernekler bünyesinde kalmayı tercih ettiler.
1987 yılında partileşen Bizutnameyi İslami Kürdistan partisinin merkez üslerinin birisini Kandil dağının Kalatoka alanına, diğeri ise Halepçe’nin kırsal alanına kurdular. Bu dönemde Halepçeli olan mele Osman Abdülaziz bu örgütün lideridir. 2000 yılında vefat etti. Bizutname, 1988 yılına kadar Halepçe ve çevresinde çok aktif bir biçimde çalışmalar yürüttü. 1988 yılında Saddam Hüseyin Halepçe’ye kimyasal silah attığında tüm Kürt partileriyle birlikte, İslami Kürt partileri de Kürdistan’ı terk edip İran’a geçtiler.
1991 yılında körfez savaşıyla birlikte Kürdistan’da başlayan serhıldan süreciyle, tüm Kürdistan’ı partiler daha önce oluşturmuş oldukları cephe ittifakı biçiminde geri döndüler. Bu cephe 1987 yılında kırsal alanda mücadele eden yedi parti arasında oluşturulmuştu. Cephede Komünist Parti, Sosyalist Parti, Bizutnameyi İslami Kürdistan Partisi v.b vardı. Bu doğan boşluktan çok iyi bir şekilde faydalanan Bizutnameyi İslami giderek güçlendi.

Bizutnameye Karşı Askeri Operasyon

1991 ve 1992 yılında YNK ile KDP, bu örgüttün kendileri için yaratmış olduğu tehlikeye karşı askeri operasyon başlattılar ve ciddi bir darbe vurdular. Bu askeri operasyondan sonra örgüt dağılma ile yüz yüze geldi ve oldukça güç kaybetti. Sonra ki süreçlerde kendilerini bir türlü toparlayamadılar ve 1997 yılında Bizzutnameyi İslami Kürdistan ve Yekbuni İslami Kürdistan olmak üzere ikiye bölündüler. Daha sonra 1999 yılında tekrarda birleşip Bizutnameyi Yekbunu Kürdistan ismini aldılar. 2001 yılının başlarında örgüt yeniden, Bizutnameyi İslami Kürdistan, Komela İslami Kürdistan ve Cündül İslam şeklinde üçe bölündüler.
Bizutnameyi İslami Kürdistan partisinin başkanı Melle Abdul Ali Abdulaziz oldu. (Kendisi bundan beş ay önce vefat etti. Şuan örgüttün lideri daha belirlenmemiştir.) örgüt olarak yasal bir biçimde 2005 seçimlerine katıldılar fakat parlamenter çıkaramadılar. Kürdistan’ın genelinde yaklaşık olarak on beş bin oy aldılar. Bu oyların dokuz bini Süleymaniye ve çevresi, diğer altı bini Hewler ve Dohuk çevresindeydi.

Cündül İslam Partisi

Cündül İslam geneli genç kesimlerden oluşan bir gruptu. İlk oluşumları esnasında yaklaşık olarak iki yüz militanları vardı. 2003 yılına kadarda YNK ile aktif bir biçimde savaşıyorlardı. Bu örgüttün Bizutnameyi İslami ile temel çelişkisi; Bizutnamaeyi İslami, YNK ile uzlaşabiliriz ve yasal zeminde faaliyetlerimiz yürütebiliriz, Cündül İslam ise YNK ile uzlaşmayı kabul etmiyor ve YNK ile uzlaşmayı islam çizgide sapma olarak görülmesiydi.
Cündül İslam partisi kendilerine lider olarak melle Karıkar’ı seçtiler. ABD, Irak’ı 2003 yılında işgal ettiğinde bu örgüttün karargâhlarını da bombaladı ve ciddi darbe vurdu. Bu dönemde çoğu yönetim olmak üzere birçok kadrosunu kaybetti ve geri kalanların bir kesimi İran’a sığındı. Melle Karıkar ise Norveç’e kaçtı ve orada yaşamaktadır. Daha sonra İran’a sığınanlar, İran’ında desteği ile tekrardan toparlanıp El kaide ile ilişkilenerek savaşmaya başladılar.

Komela İslami Kürdistan Partisi

Bizutname ile Komeli İslami arasındaki temel çelişki ise lider anlaşmazsızlığıydı. Bizutnameyi İslami lider için Melle Abdul Ali Abdulaziz’den ısrar ediyorlardı. Bu şahıs, Melle Osman Melle Abdul Ali Abdulaziz’in abisiydi ve Bizutnameyi İslami’nin başındaydı. Melle Osman öldükten sonra kendi yerine kardeşi geçti. Çoğunluk Komela İslami kadroları Melle Abdul Ali Abdulaziz’in kapasite ve tecrübesi ile bir partiyi yürütecek güçte olmadıklarını, bunun yerine Ali Bapir’in başkanlığa gelmesini istiyorlardı. Bu olmayınca Ali Bapir taraftarları Komela adı altında bir oluşuma gittiler. Böylelikle Ali Bapir öncülüğünde Komela İslami Kürdistan partisi oluşturuldu.
Komela İslami Kürdistan Partisi, genç ve eylemci bir tabana sahiptir. ABD, bir dönem Komela’nın lideri olan Ali Bapiri yakaladı. Güney Kürdistan halkı bu yakalanmanın YNK’nin yönlendirmesiyle gerçekleştirildiği kanısını taşımaktadır. YNK’nin, Ali Bapir’in, Cündül İslami Partisine yardım ettiği ve organik ilişkilerinin olduğu şeklinde, ABD’lilere bilgi vererek Ali Bapir’i yakalattığını dile getirmektedirler. Bunun üzerine ABD, Bapiri yakalayarak iki yıl içerde tuttu.
Komela İslami Kürdistan Partisi, yasal olarak 2005 seçimlerinde, YNK ve KDP listesinde seçime girme talebinde bulunmalarına rağmen bu örgütler, Komela ile ortak seçime girmeyi kabul etmediler. Kendi başlarına seçime giren Komela, genel Irak’ta iki, Kürdistan’da altı parlamenter çıkardılar. Kimse Komela’nın bu derecede örgütlü olabileceğini tahmin etmiyordu ve herkes şaşırmıştı. Komela seçimlerde bu kadar oy alınca, seçimlerden iki ay sonra ABD Ali Bapir’i serbest bıraktı.
YNK ve KDP ise bu durumu dikkatte almak zorunda kaldılar ve Yekgırtu’dan daha fazla Komela İslami’den korkmaya başladılar. Bunların kendilerine alternatif olabileceğini düşündüler. Çünkü Komela İslami’nin hem askeri kolu hem de siyasi kolu söz konusu ve aynı zamanda sorunlara yaklaşımı Yekgırtu’ya göre daha radikaldir. Bu durumun kendileri için daha tehlikeli olabileceği düşüncesini taşımaya başladılar. Yani bu örgüttün denetime gelmeyen kontrol altına alınamayan yönleri vardır.
Bu durumdan sonra YNK ve KDP bu örgütle uzlaşmaya girdiler, hükümette, parlamentoda ortak çalışma imkânları açtılar hatta çevre bakanlığı bile verdiler.
KDP seçimlerden önce Komela’nın Dohuk ve Hewler’de resmi büro açmasına izin vermezken seçimlerden hemen sonra Dohuk ve Hewler’de yasal çalışmaları için büro açmalarına izin verildi.  Bunu yaparken öne sürdükleri tek koşulları ise askeri ve radikal örgütlenmelerin içine girmemeleri durumunda kendilerine her türlü siyasi çalışma imkân ve ortamın açılacağıydı. Komela İslami’de bunu kabul etmiştir.
Komela’nın örgütlenme şekli, Yekgırtu’nun örgütlenme yöntemlerinden çok farklı değildir. Komela’da cami ve melleler aracılığıyla örgütlenmektedir. Fakat Komela, KDP ve YNK’yi halk içinde açıktan eleştiriyor ve teşhir ediyor. Yine Komale’nın ulusal yönü Yekgırtu’dan daha fazladır. Dış güçlerle ilişkileri Yekgırtu’ya göre daha sınırlıdır. Ama Komela’nın da İran ile ilişkileri vardır ve iyi denilebilecek düzeydedir.
Son dönemlerde bazı belgeler basına yansıtılarak Ali Bapir’in Saddam ile ilişkileri teşhir edildi.  Ve zamanında Saddam rejiminde yardım aldığı ortaya çıktı. Halk içinde Ali Bapir çok temiz ve dışarı ile ilişkileri olmadığı söylenirdi ve böyle tanınırdı. Hala da halk içinde Ali Bapir’in Saddam ile ilişkili olduğu için kardeşini öldürdüğü bilinir. Sonra da ortaya çıktı ki 1998 yılında Ali Bapir Saddam ile ilişkileri varmış ve yardım almış. Kendisi de bunu ret etmemiştir. Ali Bapir açıklama yaparak “Saddam görüşmek istedi bende görüşmeyi ret etmedim” demiştir. KDP ve YNK bu noktayı çok ön plana çıkardılar ve karalama kampanyası başlattılar.

Yekgırtu İslami Kürdistan Partisi

Suudi ve Katar’dan Maddi Yardım

Saddam döneminde şehir ve köy merkezlerinde hiçbir siyasi partinin çalışmalarına izin verilmediği için yerleşim merkezlerinde reform ve ılımlı İslam çizgisini benimseyen kesimler, İslami propaganda adı altında örgütlemelerini yapabiliyorlardı. Çok açık olmasa da cami ve köylerde mele ve imamlar yolu ile gizli hücre evleri, kuran kursları, çocuklara dönük verilen kuran ve din dersleriyle işe başlamışlardı. BAAS rejimi dini ve İslami propagandaları aşırı aykırı olmadığı müddetçe çalışmalarını engellemiyordu. İşte Yekgırtu İslami, çok önceleri şehir ve köylerde çalışmalara başlayan geniş bir taban ve sempati kitlesi kazanan bu reformcu ve ılımlı İslam kesiminin attığı temeller üzerinde gelişti. Serhıldan süreciyle birlikte ideolojik örgütlenme ve çalışmalar için daha uygun koşullar oluştu ;
·         Serhıldan süreciyle birlikte tüm Kürdistan alanı İslami kesimlere açıldı. Rahatlıkla istedikleri her alanda çalışabilir ve serbestçe propaganda yapabilir hala geldiler.
·         Kürdistan, Irak’ın ciddi bir ambargosu ile yüz yüze geldi, çalışma ve İş imkânları olmadığından dolayı halk çok yoksullaştı.
·         KDP ve YNK yaşanan bu sorunlar karşısında ciddi bir tıkanma ile yüz yüze kaldılar ve sorunlara çözüm gücü olamadılar. Halkın, bu partilere karşı umudu zayıflamış ve tepkilenmişlerdi.
Müslüman Kardeşler örgüttü yukarda da belirttiğimiz gibi birçok Arap ülkelerinde özelde Katar ve Suudi Arabistan’da olmak üzere örgütlenmeye gittiler. Çalışmalarını görüntü itibariyle siyasi değil hayır ve yardımlaşma kurumları biçiminde örgütlemeye başladılar. Bu derneklerin bir kolu yada bir benzeri biçimin de tamda Kürdistan halkının ekonomik olarak sorun yaşadığı bu dönemde Rabiteyi İslami Kürt( Kürt İslami Derneği) adıyla Kürdistan’da kuruldu. Daha sonra da kendi şubelerini Kürdistan’ın birçok şehrinde açtılar. Şuana kadarda bu dernekler Kürdistan’da faaliyetlerini devam ettirmektedirler. Bir hayır kurumu gibi çalışan bu dernekler, Kürdistan’da girilmedik köy ve yerleşim birimi kalmamıştır. Derneklerin yönetimlerine, kendine yakın çevreler veya kendi kadroları getirildi.

Kürdistan’ın Fethinde; Yardım Kuruluşları

Suudi Arabistan ve Katar’da gelen erzak, para v.b yardımları dernek yönetimleri ve çalışanları tarafında tespit edilip uygun görmüş oldukları yani, kuran kurslarına ve hücre evlerine gelen kişilerin ailelerine öncelikli olma koşulluyla yardım olarak dağıttılar. Bunlar yeni hücreler açtılar, yoksul ve yardıma ihtiyaç duyan aileleri tek tek tespit edip para ve erzak yardımında bulundular. Bu çalışmalar onlar için çok ciddi bir zemin oluşturdu.
Bu dernekler 1991 yılıyla 1994 yılına kadar çok aktif bir biçimde çalıştı yoksul ve ihtiyacı olan ailelere erzak ve para dağıtarak halk içinde ciddi bir sempati kazanmış oldular. Kürdistan’da girilmedik köy ve yer bırakmadılar. Dört yıl içerisinde yüzden fazla cami yaptırdılar. Sadece Süleymaniye’de 20’ye yakın dernekleri vardı. Kaledız, Ranya, Halepçe, Koysancak, Karadağ v.b her yerde dernek açtılar.

Örgütlenme tarzlarının temelinde;
1.      Her yerde Müslümanlık adı altında cami yaptırmak,
2.      Yoksul, dul, hasta, öksüz v.b ihtiyacı olan her kimse particilik(YNK ya da KDP’lidir) ve ayrımcılık yapmadan herkese yardım elini uzattılar.
3.      Son aşamada ise yardım eli uzattıkları bu aile ve kimselere ulaşıp bunlar ideolojik olarak eğitildiler.
1980’lı yıllarla başlayan çalışmalar, 1994 yılıyla birlikte çalışmalar zirve noktasına ulaştırıldı. Bu süreçler biliniyor halkın, KDP ve YNK’ye karşı ciddi rahatsızlıkları vardı ve yaşamlarının düzeleceğine dahil umutları kalmamıştı. Bu durumunda etkisi ve İslami kesimin silahlı kanadı olan Bizutnameyi İslami Kürdistan Partisinin halk üzerindeki etkisi de küçümsenemezdi.
1993 yılında KDP ve YNK birlikte Bizutnama örgütüne yöneldiler ciddi kayıp verdirdiler.  Bu yönelimden sonra bunlara sempati duyan kesimde Yekgırtu’ya kaydı. 1993 yılında Bizutname kırıldıktan sonra 1994 yılında Kürdistan İslami Dernekler içinden bir grup ılımlı ve reformcu bir çizgide parti kurma çalışmalarına başladı ve kısa bir süre sonra YEKGIRTU kuruldu. Şimdide Yekgırtu’nun bu derneklerle organik bağları vardır.
Bu yardım derneği 1996’ya kadarda belirli düzeylerde çalışma yürüttüler. Fakat şuanda yardım çalışmaları alt sınırlara çekildi. Yani bu derneklerle istenilen hedeflere ulaştıkları için artık eski yoğunlukta çalışma yürütmemektedirler. Şuan sadece Yekgırtu’ya yakın olan çevrelere yardım ediliyor. Mevcut durumda yardım çalışmalarından ziyade yoğunluk siyasi alana kaydırıldı.





Güney Kürdistan’ın AKP’si

Yekgırtu İslami Partisinin lideri Hewramanlı olan Sellahdin Bahadin’dir. Parti olarak, reformcu ve ılımlı İslam çizgisini esas alır. Partinin öncü kadroları çoğunlukla Halepçe ve Süleymaniye alanındadırlar. Bu partiye yakınlığı ile bilinen Şex Osman Durra, bir dönem İstanbul’da kalmış ve Nakşibendî tarikat üyelerindendi. Yekgırtu’da Nakşibendî tarikatına yakın bir parti olarak bilinir. Bu oluşum Katar ve Suudi Arabistan’da maddi yardım almaktadır. Esas itibariyle Müslüman Kardeşlerini esas alır.
Bu örgüt, 1996 yılından 2000 yılına kadar yürütmüş oldukları çalışmalarını yani 1980’lı yıllardan 1996 yılına kadar yürütülen yardım ve ideolojik çalışmalarının sonuçlarını örgütlülüğe kavuşturma, 2000 ile 2005 yılları arasında da gençlik çalışmalarının aktifleştiği ve örgütlendiği yıllar olarak ele alır. Çünkü 1999 ve 2000 yıllarında öğrenci gençliğin, KDP ve YNK’den ciddi rahatsızlıkları vardı. Aydın olan bu kesim artık yıllardır kendilerini Kürdistan’ın vaaz geçilmez partileri olarak gören bu partiler sorgular durumdaydı ve yeni arayışların yavaş yavaş başladığı dönem olarak bilinir. Yine YNK ve KDP arasındaki çelişkilerden kaynaklı KDP Süleymaniye’de, YNK Hewler’de çalışma yürütemiyordu oysa Yekgırtu her iki yerde de çalışmalarını yürüte biliyordu. Hewler’de YNK’li olan öğrenciler, KDP kazanmasın diye Yekgırtu adaylarına, Süleymaniye’de de, YNK kazanmasın diye KDP’li öğrenciler, Yekgırtu adayını destekliyorlardı. YNK ve KDP bu duruma müdahale etmemiş olsalardı. Hem Hewler’de hem de Süleymaniye’de Dernek seçimlerini bu örgüt kazanacaktı. Çünkü okullarda da ciddi örgütlülükleri söz konusuydu.
Bu iki partide bu durumda kazançlı çıkmayacağını, tek kazançlı çıkacak olan Yekgırtu olduğunu fark edince bunun önüne geçtiler. Seçimlere müdahale etmelerine rağmen Yekgırtu oldukça fazla oy aldı.
Saddam rejimi düşmeyinceye kadarda Yekgırtu’nun Güney Kürdistan’da ne derece örgütlendiği bilinmiyordu. Bu durum Irak genel seçimlerinde çok açık bir biçimde ortaya çıktı.

Yekgırtu Siyasi İradesini Beyan Etti

Irak genel seçimlerine kadarda YNK ve KDP’nin bu örgütle ilişkiler vardı ve aralarında çok ciddi bir sorun yoktu. Çünkü Yekgırtu’nun örgütlü gücünün farkında değillerdir. Yaklaşımları oldukça sıradandı. Hatta Kürdistan’da siyasi bir irade olarak tanınmıyordu ve görülmekte istenmiyordu. İlk genel seçimlerde KDP ve YNK’yle aynı listelerde ve kendisine verilen dört kontenjan ile seçimlere katıldı. Yekgurtu ikinci seçimde bu örgütlerden bağımsız bir biçimde seçime girdi. Tek başına seçimlere katıldığı zaman beş parlamenter çıkardı.
Yekgurtu’nun KDP ve YNK’den bağımsız bir biçimde seçimlere girmesinin sebebi şuydu; KDP ve YNK kendisiyle aynı listeden seçimlere giren partilere kendilerine göre kontenjan ayırdıklarında sanki bu partilere iyilik yada ağabeylik yapıyormuş gibi davranmaktaydı. Bundan dolayı partilerde bunlardan bağımsız hareket edememektedir. Bu şekilde bu örgütlerin iradeleri ipotek altına alınmaktadır. Yekgırtu, Kürdistan’da kendi gücünün hangi düzeyde olduğunu, KDP ve YNK’ye göstermek, bunlardan bağımsız hareket ettiğini ve kendine has bir çizgisinin olduğunun mesajını halka vermek için böyle bir yol izledi.

KDP, Yekgırtu’ya Yöneliyor.

Tek başına seçimlere girdiğinde, KDP ve YNK oldukça ürktü. Seçimler sürecinde Dohuk, ve Zaxo’da KDP tarafında halk kışkırtılarak Yekgırtu’nun parti binaları ve dernekleri yakıldı, bunlardan bazı insanlar öldürüldü. KDP ve YNK’nin esas korkuları, eğer Yekgırtu çok oy alırsa Kürdistan’da bir geleneği bozmuş olacaktı. Oda şuydu; bu geleneksel partilerin Kürdistan üzerindeki etkisi kırılmış olacaktı. İlk defa Güney Kürdistan halkı başka arayışları içine girmiş olacaktı. Onun için seçimler sürecinde çok yoğun baskılarla yüz yüze kaldılar. Ona rağmen Irak genelinde beş parlamenter, Kürdistan’da da dokuz parlamenter kazana bildiler. Baskılar olmasaydı daha fazla oy alacakları kesindi.
Seçimlerle birlikte KDP, YNK, Kürdistan Halkı, Iraklılar ve ABD’liler Yekgırtu’nun iradesini gördü ve tanımaya başladılar. Yani KDP ve YNK’nin listelerinde değil de, bağımsız bir biçimde seçimlere girmeleri Yekgırtu’nun siyasi bir güç olarak siyaset sahnesine çıkmasına neden olmuştur. Kürdistan’da bir renk olarak görülmeye başlandı. Halk seçimler sürecindeki Yekgırtu’nun tavrını, KDP ve YNK’nin hükümran tavırlarına karşı radikal bir muhalif örgüt olarak gördü ve olumlu bir tavır olarak karşıladı. Denile bilir ki halkın büyük bir kesimi bu tavırlardan dolayı bu partiyi, KDP ve YNK’ye karşı alternatif olarak gördü. Yani bu süreçte İslami kesim dışında kalan kesimlerde KDP ve YNK karşısında muhalif bir güç olarak duran bu örgüte sempatiyle baktılar.

Yekgırtu İktidara Yenik Düştü

Seçim bittikten hemen sonra Yekgırtu stratejik bir hatta yaptı ve bu radikal muhalif konumunun tersine seçimler sürecinde derneklerini yakan, adamlarını öldüren ve kendisine baskı uygulayan bu örgütlerle aynı masaya oturarak ittifaklar yaptı. Hem Kürdistan’da hem de Irakta bu örgütlerle birlikte hareket etti.
Bunun yanında;
·           KDP ve YNK, bu örgüte karşı şiddet uyguladığında sesiz kalması,
·            Tüm olanlara rağmen seçimlerden hemen sonra sanki hiç bir şey olmamış gibi bunlarla ittifak yapması,
·           Bunların kurmuş olduğu hükümete yer alması ve parlamentodan muhalefet görevini yerine getirmemesi,
·           Yolsuzluklara ve ranta karşı çıkmaması aksine ortak olması,
Bu süreçte (seçimler Aralık 2005’te olmuştu) iktidarın bir parçası gibi hareket ettiklerinde dolayı giderek halk içindede taraftar ve sempatilerini kaybetmeye başladılar. Yukarda da belirttiğimiz gibi Kürdistan genelinde 111 parlamenterin dokuzunu bu örgüt aldı ayrıca sus payı olarak Kürdistan’da iki bakanlık verilirdi.
Bu kısacık zaman dilimi bu örgüt için yirmi yıllık çalışma ve elde ettikleri başarılarının sınanmasıydı ve halk nezdinde iyi bir sınav veremediler. 1980’den 2005 yılına kadar sürekli gelişme kat ederek gelen bu parti, 2005 yılından sonra durağanlık ve çalışmalarında gerileme olduğu söylenebilir. Halk, bu örgüttün iktidar ve halka olan yaklaşımlarında, KDP ve YNK’den hiçbir farklarının olmadığını gördü ve bunlara karşı beslemiş oldukları umutları kırılmış oldu.
Yekgırtu, halkın bu yaklaşımlarını fark etmiş dönem dönem açıklamalar yaparak, sözüm ona ben düşündüğünüz gibi değilim benim iktidar perspektifim farklıdır dese de pratikte hiçte öyle olmadığını halk kendi gözleriyle görmektedir.
Örgütlenme Modeli
Yönetim(yürütme), meclis(yasama) ve sekteryası söz konusudur. Sekreterin yetkisi oldukça fazladır.  Yürütme ile meclis birbirinde ayrılmıştır. Irak’ta 12 merkez alan olarak örgütlenmişler. Merkezleri Süleymaniye, Hewler, Dohuk, Koysancak, Ranya, Kerkük, Musul, Halepçe, Bağdat v.b büyük şehir merkezlerini merkez üs olarak seçmişler. Ama her merkezin en küçük kasaba hatta köylerinde bile açtıkları derneklerle çalışmalarını yürütmektedirler.

Örgütlenmelerini nasıl yapıyorlar?

Güneyde tek İslami örgüt Yekgırtu değildir. Komala, Bizutname, Cündül İslam ve Yekgırtu örgütlerinin olduğunun yukarda belirtik. Bu örgütleri halk içindeki etki güçlerine göre sıralarsak; Yekgırtu, Komala, Bizutnama ve en son olarak Cündül İslam örgütü gelir.
Bunların asıl örgütlenme şekli meleler(cami hocası) yolu ile örgütlenmedir. Güney Kürdistan’da Mele ve Hocaların yüzde sekseni Yekgırtu ve Komala örgütlerine aittir. 1980’lı yıllarında hücre evlerine alınmış çocuklar şuan Kürdistan’ın birçok yerinde melledirler. Bu melleler bu örgütlerin ideolojik kadrolarıdır.  Görevleri sadece halk içinde dini eğitim verme değildir. melleler bir anlayış ve yaklaşım etrafında İslami örgütlenme çalışması yürütmektedirler. Evlerde, camilerde, okullarda öğrenci eğitiyorlar. Son dönemlerde yerel hükümet bu çalışmaların önüne geçmek için bir kanun çıkardı, evlerde kuran derslerinin vermesi yasakladı. Hangi evde dini eğitim çalışması yürütülürse ev sahibi ve eğitim veren kişi tutuklanmaktadır.

Camiler, Devşirilme Merkezlerine Dönüştürülmüştür.

Yalnız camilerde kuran dersleri ve eğitimleri vermek yasaklanmamıştır. Onun için bu kesimler kendi çalışma merkezlerini camilere taşımış ve ideolojik merkezleri konumuna getirmişler. Cuma hutbeleri ve taziye yerleri propaganda alanlarına dönüştürmüşler. Örgütlenmelerini aşiret reisleri aracılığıyla değil, tabandan yapmaktadırlar. En fazla örgütlü oldukları kesim ise gençliktir.
Halk içerisinde genel İslami propaganda yolu ile etkilenen kesimleri daha sonra dar örgütlenme içerisine alarak belli bir eğitimden sonra kadro statüsü kazandırılmaktadır. Temel propaganda araçları; din, ahlak, namus, büyüklerine saygı, ihtiram, pop ve post modern kültürün halk içerisinde yaratmış olduğu boşluk, basın ve medyanın kitle üzerinde bırakmış olduğu olumsuz etkilerdir. Buna alternatif olarak, İslami kültür ve yaşam tarzı sunulmaktadır. Post modern kültür, muhafazakâr kesimlerde çok ciddi rahatsızlıklar yaratmış durumdadır. Bu kesim, çocuklarımız İslami kesime kayarlarsa ahlaklarını korumuş olurlar şeklinde yaklaşmaktadırlar ve çocuklarını teşvik etmektedirler.
Yoksa Yekgırtu açıktan halk içerisinde YNK ve KDP’yi direk hedefleyerek eleştirilmiyor. Oldukça planlı ve profesyonel bir şekilde siyaset yürütmektedir.

Soran Bölgesinde Daha Etkililer
Yekgırtu’nun Güney Kürdistan’ın genelinde etkili bir örgüttür.  En fazla örgütlü olduğu kesim Süleymaniye ve Soran bölgesidir. Süleymaniye’de iki parlamenter Hewler’de bir Parlamenter çıkarmışlar. Soran bölgesinde daha örgütlü olmaları şundan kaynaklanıyor;  ilk oluşumlarının bu alanda oluşmuş olmaları ve çok uzun yıllar bu alanda çalışmalarının yürütülmesinden kaynaklanmaktadır. İslami kesimler Ranya, Kaladız, Halepçe ve Süleymaniye’de yirmi yedi yıldan fazla çalışma yürütmüşler. Hewler, Dohuk, Zaxo, Amedi v.b Behtinan alanına ise daha geç girmiştir.
ABD, 2005 yılına kadar Yekgırtu’ya karşı kaygıları vardı. Fakat 2005 yılında Irak’ta yapılan genel seçimlere girerek parlamentoya girmesi, seçimlerden hemen sora KDP ve YNK ile birlikte hareket etmesi ve ittifaka girmesi bu kaygıları gidermiştir. Hatta bu süreçten sonra Yekgırtu ile ABD arasındaki ilişkiler iyi denilecek düzeye girdi.
Yekgırtu, Kürt sorununa yaklaşımı milli değil, İslam’ın halklar için ön görmüş olduğu ümmetçilik yaklaşımını esas almaktadır. Irak’ta, Araplar ve Kürtler kardeştirler, birlikte yaşayabilirler. Kerkük sorununa yaklaşımı ise, Kürdistan federasyonuna katılırsa da olur, katılmasa da olur şeklinde belirsiz bir politikayı ön görmektedirler. KDP ve YNK, Yekgırtu’nun kendilerine alternatif olabileceği kaygısını taşımaktadırlar. Yekgırtu’da yer yer yapmış olduğu açıklamalarla bu partiler, ben size alternatif değilim ve size karşı durmam mesajı vermektedir.

Yekgırtu’dan Diplomasi Atağı

Mısır’da, Türklerinde katılmış olduğu Sünni Araplar toplantısına Güney Kürdistan’da KDP ve YNK çağırılmadan Yekgırtu partisinin çağırılmış olması, Kürdistan’da çok sorun oldu ve Kürt karşıtı ittifak içinde yer almakla suçlandı.  YNK ile KDP bu durumu fırsat bilerek Yekgırtu üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu. Halk içinde Yekgırtu’nun Kürt karşıtı ittifaklar içinde olduğu şeklinde teşhir edildi. Bu durum KDP ve YNK’nin Yekgırtu karşısındaki tutumunu açığa çıkarmıştır. Yekgırtu’nun Kürdistan ile sınırlı kalması ve dış güçlerle herhangi bir şekilde ilişkilenmesini istememektedir. Yekgırtu’nun dış güçlerden yardım alarak güçlenmesinden korkulmaktadırlar.
Yekgırtu Kürt sorununda milliyetçi ve katı bir çizgiyi izlemeyerek, Araplara olan yaklaşımını ortaya koyarken, ılımlı İslam çizgisiyle de ABD ve İsrail’e olumlu mesaj vermek istemektedir. Bu güne kadar Güney Kürdistan’da ABD karşıtı tutum sahibi olmamıştır.  ABD ise hem Güney Kürdistan’da hemde Irak’ta belirli bir taban kazanan ve Irak’ta ki İslami güçlerle de iyi ilişkiler içinde olan bu örgüttü kendisi açısında oldukça olumlu bulmaktadır. Onun için seçimler sürecinde KDP bu örgütte yöneldiğinde ABD tarafında uyarılmıştı.
Hem Güney Kürdistan’da hem de Irak’ta radikal İslam’ın önüne geçebilmek için liberal ve ılımlı İslam çizgisinde olan Yekgırtu’yu desteklemeleri daha akılcı görünüyor. Nasıl ki Türkiye’de AKP çizgisi destekleniyor. Bu örgütte Güney’in AKP’si konumundadır. Yani İslami güçlere legal siyaset yolları kapanırsa büyük ihtimalle Yekgırtu çatısı altında bulunan dindar kesimler radikal örgütlere kayabilir. Bunu engellemek içinde böyle bir çizgi şarttır. Örneğin Güney Kürdistan’da radikal İslam çizgisinde olan Cündül-İslam partisi vardır. Yekgırtu’nun taban kazanması Cündül İslam’ın zayıflaması demektir.

YNK’den Doğan Boşluğu Durdura Bilir mi?

Bazıları Celal Talabani giderse YNK’de doğacak boşluğu Yekgırtu durdurabilir şeklinde öngörülerde bulunuyorlar. Halk içindede böyle düşünenler yok değildir. Ama şuan için bu durumun gerçekleşebilmesi için çok erken olduğunu düşünüyorum. Nedeni ise, Yekgırtu, Süleymaniye ve çevresindeki tabanını, iktidar güçleriyle uzlaşmış, iktidar içindeki ranta bulaşmış, beklenen şekilde bir muhalefet yürütmemiş olmaları ve KDP ve YNK tarafında karşıt propagandaların yapılmış olmasının yaratmış olduğu etki genel tabanlarını etkilediği gibi Soran bölgesinde ki tabanlarını da olumsuz etkilemiştir.
Diğer bir nokta ise Soran bölgesinde ki oy dağılımlarıydı. Son seçimlerde ki oy dağılımları şu şekildeydi; YNK’nin oy potansiyeli yüzde elli altı,  KDP’nin yüzde on beş, Yekgırtu’nun yüzde on iki idi. Hewler’de ise yüzde otuz YNK, yüzde otuz KDP, Yekgırtu ise yüzde beş,  Yüzde on diğer partiler iken tarafsız hiçbir partiyi desteklemeyenler ise yüzde otuzlar civarındaydı.  Bu tabloya baktığında şuanda Yekgırtu’nun bu partilere alternatif yada bunların yerini durdurmaları oldukça zordur.  Önümüzdeki süreçte dış güçler bu örgütte desteklerini daha da aktifleştirilse alternatif olma ihtimali vardır. Ama mevcut konumu ile zordur.
YNK ve KDP bu durumun önüne geçe bilmek için Yekgırtu’ya yönelmektedirler. YNK, Yekgırtu’ya oldukça gizli yönelirken, KDP, açık bir biçimde 1999 yılından itibaren tavır alarak yönelmiştir. Örneğin 2005 seçimlerinde KDP Dohuk ve Zaxo’da yönelmeseydi. Yekgırtu bu alanda üç parlamenter çıkarabilirdi. Yönelimlerine rağmen bir parlamenter çıkarabildiler. KDP, siyasi tavır olarak açıktan tavır alıp bu örgütü yasaklayamazlar. Fakat altan Yekgırtu’nun aktif çalışan adamlarına yönelerek çalışma alanları daraltılıyor.

Yekgırtu Katar’da Yönlendiriliyor.

Bu örgüttün AKP ve Suudi Arabistan’la ilişkileri biliniyor. Yekgırtu’ya aktif bir biçimde destek sunan yardım kuruluşun merkezi Katar’dadır. Bu kurumun başında bulunan şahıs, Süleymaniye’ye bağlı küçük bir kasaba olan Karadağ doğumlu Melle Ali( Karadağlı Ali)’dır. Bu şahıs yaklaşık olarak otuz yıldan fazladır Katar’da yaşıyor. Esas mesleği din öğretmenidir. Suudi Arabistan ve Mısır’da dini dersler vermiş biridir. Katarda yardım kuruluşu adı altında kurulan derneğin genel sorumlusu ve 1991 yılında Güney Kürdistan’da kurulan Kürt İslami Derneği’nin(Rabiteyi İslami Kürt) esas kurucusudur. Bu derneğe yapılan tüm maddi yardımlar bu şahıs aracılığı ile yapılmaktadır. Yine Yekgırtu’nun Arap ülkelerle olan ilişkilerini sağlayan kişi konumundadır. Çoğu kimse Yekgırtu’nun esas birinci derece sorumlusu olarak bu şahsı görürler. Senede bir Güney Kürdistan’a gelip, Celal Talabani ve Mesut Barzani ile görüşmeler yaparak geri döndüğü söylenir. Çoğu defa Yekgırtu’nun kadroları hacca gitmek, ülke dışı seyahat, iş v.b bahanelerle Suudi Arabistan’a gittikleri ve buralarda çeşitli eğitimlerden geçtikleri söylenmektedir.
Yekırgırtu’nun, taraftarı olan öğrenci kesimler ile kendi kadrolarının AKP tarafında Türkiye’ye çağırıldığı ve bazı eğitimlerden geçildiği biliniyor. Özellikle Yekgırtu’nun tüm basın kadrosunun AKP tarafında eğitildiği biliyor. Güney Kürdistan’da sadece Yekgırtu değil, YNK’nin de basın kadroları AKP tarafında eğitilmişti. AKP’nin Yekgırtu ile ilişkiler oldukça iyidir.
Yekgırtu’nun Kürdistan çözümü; Irak merkezi hükümetine bağlı federal bir çözümdür. Mezheplere göre ayrılmış bir Irak’tan da yana değiller, Irak için, merkezi bir hükümetle İslami kurallara yönetilmesini uygun çözüm olarak görüyorlar. Kerkük meselesi için ise Kerkük’ün Kürdistan’a dahil olması için çok fazla ısrarcı değiller. Eğer Kürdistan’a dahil olursa iyi ama olmasa da çok ısrar etmemek gerekir. Ulusal yönü ise İslamiyet ne kadar ulusallığı kabul ediyorsa bunlarda o kadar yanadırlar.
Onun için Kürtler bu durumdan oldukça rahatsızlar. Kürtler deme ki Yekgırtu’nun istediği çözüm olursa o zaman Kürt kimliği veya kültürü adına bir şey kalmaz demektedirler. Bu örgüttün Kürtler için özel bir projeleri yada çözümleri yoktur. Sadece İslam dini çerçevesinde varsa bir çözüm olabilir şeklinde düşünmektedirler.
Bu İslami örgütlerin hem Süleymaniye’de hem de Hewler’de siyasi karar merkezleri vardır. Çünkü sadece Süleymaniye’de olursa, YNK’nin yanında gibi görülür. Sadece Hewler’de olması, KDP yanında görünümü verilecektir. İki yerde olması eşit mesafede anlamını taşımaktadır. Yekgırtu’nun siyasi merkezleri Hewler’de olmasına rağmen çoğu defa önemli toplantılarını Süleymaniye’de yaparlar.  Cündül İslam resmi olmamakla birlikte ilegal bir biçimde merkezleri Halepçe olmak üzere çalışmalarını devam ettirmektedirler
Genel anlamda Güney Kürdistan’da İslami hareketlerin çalışmaları 2005 yılından sonra bir gerileme olduğu gözlemleniyor. Bunda bu İslami örgütlerin, KDP ve YNK ile iktidarı paylaşmaları, bunların bazı kadrolarının yolsuzluklara bulaşmaları, yolsuzluklara gözlerini kapatmaları, muhalefet görevlerini yerine getirmemeleri ve KDP ile YNK’nin bunlara karşı yürütmüş oldukları karalama kampanyalarının etkili olduğu söylenebilir.

Yekgırtu, İhanet Pazarlığında
Yekgırtu ilk adımını Irak genel seçimlere KDP ve YNK listelerinde girmeyerek KDP ve YNK’nin pastalarına ortak olmak istediğini bu noktada dış güçlerinin kendilerini hesaba katmaları gerektiği mesajını vermişti aslında. Zaten hemen sonra Mısırda yapılan toplantıya katılmaları, ABD ve İsrail ile ılımlı mesajlar göndermiş olması kendisinin bu noktalarda dikkatte alınması gerektiğini söylemişti.  En sonda Türkiye’de yürütmeye çalıştığı sözde diplomasi çalışması, aslında ihanet diplomasisi demek daha yerinde olacaktır.
AKP ile ilişkileri gizlenmeyecek şekilde açıktan ilişkilenen Yekgırtu, Kürdistan pazarlanmasında pastadaki payını almaya gayret etmektedir. Kürdistan hükümeti adına AKP hükümetiyle yapmış oldukları görüşmede ve Türkiye’de dönüş esnasında yapmış oldukları basın açıklamaları açıktan Türk ordusunu kendi topraklarına davet etmişlerdir. Sözüm ona Türkiye ile aralarında çıkan krizi böylelikle çözmüşlerdir. Gücünü halktan almayan, kendi öz dinamikleriyle gelişme sağlamayan her örgüt ve oluşum kaybetmeye mahkûmdur.

21-11-2007

Hiç yorum yok: