26 Şubat 2010 Cuma

Fethullah Gulen'in Devlet Burokrasisinde Orgutlenme Taktikleri..

Arkadaşlarımızın mevcudiyeti îslami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. Bu açıdan Adliye, Mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ülkelerde garantimizdir. Bizim varlığımızın bunlar nabzıdır. Zayiata meydan vermeyin. Daha bunun neye ihtiyacı var, nasıl takviye edilmeli, bu demeli, sürekli o araştırılmalı, daha bir takviye edilmeli, fakat 179 mevcuttan da bir ölçüde taviz verilmemeli derken yani fevkalade korumaya alınmalı, katiyyen zayiata meydan verilmemelidir. Bu açıdan bizim ister bu dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Bu koruma mevzuunda işte arz ettiğim gibi belki işin esnekliğinden istifade edilebilir. Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın. Bu açıdan, bir taraftan bu kanun ve kuralları kullanma, biraz önce anlattığım esneklik içinde, diğer taraftan bir kanun ve kural adamı olma imajını uyarmak, yani harfiyen riayet ediyor bunlar denmeli, denmeli ki muntazam terfilerin arkannda bir ölçüde bu vardır. Ve sizin ileriki dönemde daha hayati, daha önemli yerlere gelmenizin arkasında da bu vardır. Yani sivrilmeden mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerilere gitmek, işte, bu iki müessesede olduğu gibi hayati dinamik bir kısım müesseselerde söz konusudur. Ta ilerilere gitme, böyle can damarları içinde dolaşma ve eğer dönülüp gelinecekse yara alınmadan hissettirmeden dönüp geriye gelme meselesi geleceğimizin adına çok esaslı hususlardır. İstikbale yürümek için sistemin püf noktalarını keşfedin.

Hâlâ bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarınız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse bu sistemin püf nokralarını keşfetmeleri lazım. Hava boşluğu gibi, bu meselenin bir yanıdır. Bir diğer yanı da ister Adliyede, ister Mülkiyede arkadaşlarımızın gittikleri yerlerde daha rahat iş yapmaları, tutulmaları, kaymakam iseler vali olmaları, sıradan bir hakim iseler takdir olunan bir hakim olmaları..., siyasi güçlerle ve bize yüzde yüz ters olan insanlarla açık bir diyalogumuz olmasa bile böyle çatışmamak. Fakat az buçuk aynı cephe sayılabilecekleri, yani duygu ve düşüncelerimize, siyasi mülahaza ile bile sıcak bakan ve bizi terk etmeyen bir çevre içinde mülahaza edebileceğimiz siyasiler vardır. Refah'tan bu günkü manası ile DYP'sine kadar uzanan bir siyasi yelpazedir. Bu insanlarla çatışmadan, onlarla aramızdaki farklı müşterekleri ortaya koyarak o çizgide münasebet tesisinde yarar vardır. Müslüman durmaz, koşamıyorsan yerinde zıpla. Türkiye'de önümüzü kestiler. Yürüyemiyoruz, orada durgun sular gibi bir de gölleşme imajı uyandıracaksınız. Zorlanacaksınız, yerinde yürüyor gibi yapacaksın. Çünkü durmak, hem de durgunluk paslanma meydana getirir.... Bu mülkiyede de, adliyede de her zaman söz konusu olur. Yürümeli, eğer biz tüm nabzı tuttuk, kalp dinledik... Baktık ki geriye adım attıracaklar, bence adım atmam beklerim, fırsat kollarım. Yani her şey bir oyundur. Kung Fu gibi bir oyundur. Tekvando gibi bir oyundur. Yani her zaman insanın hasmını bir yumruk vurup yere yıkması şeklinde değildir. Bazen hasmımdan kaçmak bile çok önemli bir manevradır. Kuvvet dengesi yoksa kuvvete başvurmayın. Çok iyi planlayacak, ona göre yürü yeceksiniz. Dışarıdan bizi korkaklıkla itham edeceklerdir. Allah bizim çaremize bakacak.

Var olduğumuz, bu cepheye girdiğimiz, bu yola girdiğimiz günden itibaren hiç döneklik yapmışmısınız? İslam'a vefasız lık yapmışmısınız? Allah ve Resulünün karşısına çıkmışmı siniz? Ona bakacaksınız, yani bu mevzuda fırsat bulup yola devam edeceksiniz. Yine orada o esnekliği gösterecek, geriye çekiliyor gibi yapacak, fakat adımlarınızı daha ileriye atıp gedeceksiniz, işte bu herkes için, yani ister değişik şekilde resmi olsun, ister Mülkiye'de çalışan arkadaşlarımız olsun, ister Adliye'de çalışan arkadaşlarımız olsun herkes için söz konusudur bu. Fuzuli kahramanlık yerine ele geçirmeyi tercih ederim. Bazı arkadaşlar bir takım cesaretli ruhları cesaretlendirmek, secaatlendirmek, bir takım ruhları heyecanlandırmak için belki kahramanca tavırlara ihtiyaç vardır diye düşünebilirler. Fakat ben kuvvet dengesi olmadığı için şahsen o yol yenine kendi düşüncemi yayma, kendi düşünce sistemim adına her tarafı fethetme, ele geçirme yolunu şahsen tercih ederim... Bu mesele mülkiye ve adliyede çalışan arkadaşlarımız için çok önemlidir. Bence hususiyle öyle devlet memuru olan arkadaşımız kahramanlık yapamazlar. Fuzuli kahramanlık olur.
Allah Allah diyecekler. Birisi çıktı risaleleri yazdı, bir sistem geliştirdi. Bu sistem içinde milletin dinine, imanına hizmet ediyor. Ne zaman bu başına koyduğu bir takkeden dolayı Türkiye'de bir insanın karakolda can verdiği dönem, siz bunu bilmezsiniz. Camiden çıkmış unutmuş, başında takke var diye karakola götürülüyor ve orada ölüyor. Bir daha dönmüyor... Başına çarşaf geçirdiğinden dolayı Erzurum'da Cumhuriyet Caddesi'nde kadının asıldığı dönemde, niye çarşaf giyiyorsunuz diye, demokrasinin rafta olduğu, istibdadın milleti kırıp geçirdiği dönemde... açıktan açığa mücadele yanaştık yani. Ben ondan daha sonra ki biraz demokrasiye açıldığımız dönemde, evimden çıkardım caminin kapısına kadar, Victor Hugo'nun Sefillerinde görmüsşünüzdür. Birini takip ediyor hafiye, aynen o hafiye gibi arkamdan polis geldi, cami kapısına kadar. İmana ve Kur'an'a hizmet düşüncesini evlerimizde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Sizin de aşina olduğunuz ışık Evlerin de, ışık komplekslerinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Burada da gerçekleştirmeye çalışalım. Bu hizmetin kendine göre bir sistemi var. Cezayir'i, Mısır'ı, Suriye'yi yaşamayalım. Ve Müslümanlara Cezayir'deki hadiseler gibi yeni bir hanlise yaşatırlar, Suriye'deki 1982 yakası gibi bir vaka yaşatırıar... Dünya İslami gelişmeden çok korkuyor. Bu dünyanın değişik ırktan, değişik düşünceden meydana gelen insanlarının dirilmesine, o kâfir, o zalim dünyanın tahammülü yok. Çok tedbirli, çok temkinli ve tedbirli hareket etme mecburiyeti var. Bu hizmetin içinde bulunanlar, bu hizmete göre hizmet vermek isteyenler, her birisi dünyayı idare edebilecek bir diplomat gibi hareket etmeli, kendi planındaki meseleleri çözdükten sonra ülkesinde de çözmeye çalışmalı bu şekilde.  Burada gerçekleştirmeye çalışırken bu hizmetin kendine göre bir sistemi var.
Dünya firavunlar çağını yaşıyor. Toprak firavun bitirmek için pek münbit. Böyle bir dönemde tam özümüzü bulacağımız, kıvama geleceğimiz ana kadar, dünyayı sırtımıza alıp taşıyabilecek güce ulaşacağımız ana kadar, o kuvveti temsil edeceğimiz şeyler elimizde olacağı ana kadar, Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre, bütün Anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. İsterseniz Frenkçe tabiri ile bu evlere Sarf evleri denebilir. Bu evlerde metafizik gerilime geçilir, bu evlerde planlar projeler üretilir. Bu evlerde yetişen yüreği pek, imanı pek veya onun sözleri ile diyelim, hakiki imanı elde etmiş adam, kâinata meydan okuyan bu adamlar bu evlerde yetişirler. Bu evler doldurma boşaltma yerleridir. İnsanlar burada dolar, sonra gider boşluklara boşalırlar... Hususiyle her şeyin kapatıldığı, bütün kapılara kilit vurulduğu bir dönemde bu evler geçmişte olan misyonlarından daha büyük misyon yüklenirler. Çünkü geçmişte bu evlerin yaptığı vazifelerden bazılarını medrese yapar. Bazılarını mektep yapar. Bazılarını tekke yapar. Bazılarım zaviye yapar. Gel gör ki bu evlerin temeline harç atıldığı zaman, dünyanın o dönem itibariyle en şereflilerinden birisinin kutlu eliyle harç atıldığı zaman artık medrese yoktu, mektep misyonlarından uzaklaştırılmıştır. Tekkenin kapısına kilit vurulmuştur, zaviyenin kapısının arkasına sürgü sürülmüştür. O kapıları açmak, o kapılardan içeri girmek mümkün değildir. Bütün bu büyük misyonu, bu çok ağır vazife ve mükellefiyetleri bu evler görecekti.... Allah bu evlere izin verdi. İzni Allah verdi, cami kapatan zihniyete rağmen, mescitte namaz kılınmasına müsaade etmeyen zihniyete rağmen, Allah şimdilik benim adım bu evlerden yükselsin ve benim adım bu evlerde anılsın, kitaplar okunsun, benden bahisler açılsın, geçmişte camilerde yapılan müzakereler yapılsın, kollektif şuurun müzakereleri, bundan sonra bu evlerde bir araya gelerek müzakere edilir.

İster mülkiyede, ister adliyede, ister diğer sahalarda böyle bir münasebetle bahsetmiştim, arkadaşlarımızın mevcudiyetinin İslami geleceğimiz adına, o işin garantisidir. Yani bu açıdan bir adliyede, bir mülkiyede, hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, böyle ferdi mevcudiyetler gibi ele alınıp böyle değerlendirilmemelidir. Yani gelecek adına bizim o ünitelerde garantilerimizdir. Bizim varlığımızın bunlar nabzıdır. Bu alanda varlığımızın teminatıdır. Bu ölçüde ve eğer şimdiden mevcut olanlar mevcudiyetini koruyamazsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız veya korumamda. Şimdi onları kazanmaya çalıştığımız gibi zorlanırız. Askeri savcı soruyor, silahların altında ifade veriyorsunuz. Ben dedim, Bediüzzaman'ı okumamayı şahsen çok büyük eksiklik sayarım. Çünkü Cumhuriyet'ten bu yana Türk toplumunda ve siyasi hayatında en önemli rolü oynamış bir insan. Ben sizden şunu beklerdim. Yani, "Hoca ayıp sana, bu adamı neden okumadın?" çünkü bu adam din alimi. Ben merak edip onun dini eserlerini okumalıyım. Okumadığım zaman bana sorulmalıydı... Bu adam aynı zamanda istiklal mücadelesini destekleyen adamlardandır... Bunu İngiliz süngüleri altında diyor. Milli mücadele hareketi aleyhine verilen fetva malumudur. Mesmu
olmaz diyor... O ne diyordu? Din hayatın ruhundur diyordu. Din insan tabiatının bir yanıdır diyordu. şimdi onun dediği noktaya gelindi bugün. Acı mesela, fakat bütün bunlarda karşı tarafı tahrik etmemek, bu okuduğumuz şeyleri daha yumuşak bir üslup ile anlatmak çok önemlidir. Bunu aştıktan sonra da, acaba bu mevzuda dünyanın tavrı nedir?., onu hesaba katmalı, ayrı ayrı platformlarda karşısına çıkabilecek planla"rın hepsinde başarılı olmadan son adımı atmamalıdır. Bir yanlışlık bize falso yaşatır ve yanlışlıktan yediğimiz mağlubiyeti sonra telafi edemeyiz. Yanlışlık olur, telafi edemeyiz. Bu sefer onlar bizi kıskıvrak derdest eder. Bir daha da belimizi doğrultmaya fırsat vermezler. Hafezanallah.

Kur'an zannederim bu hususların hepsine işaret ediyor. Ne var ki, o evlerin fonksiyonu bitmemiştir. O evler yine bir medrese gibi işlemeli. İslami ilimler orada onun çerçevesi içinde tedris edilmeli... o evler bir tekke ve zaviye gibi işlemeli... O evleri bir tekke ve zaviye gibi hizmet ettirmezseniz ve sizler de o evlerin bir sakinleri olarak büyük dervişler gibi en mükemmel şekilde orucu, en mükemmel şekilde namazı, en mükemmel şekilde tefekkürü icra ederek tekke ve zaviyede aranan manayı tam temsil edemezseniz Hazreti Muhammed Mustafa'ya ihanet etmiş olursunuz. Halk Partisi'nin yaptığı kötülüğü sizin tahmin etmeniz mümkün değil, yani benim çocukluğum... Halk Partisi yıkıldığı zaman 11 yaşındaydım. Çok fazla bilmem ama bununla beraber benim gördüklerim bile 300 sayfalık kitap yapar... Yani ben bugün diyorum SHP, CHP, DSP canları cehenneme, onlar kadimden bu yana devam edegelen temerrüt düşüncesinin eşsiz emsalsiz temsilcileridir.

Burada yapılan şeyler mikro planda dünya ile hesaplaşma işidir. Bütün bir dünya ile hesaplaşma işidir. Ve dünya ile bir gün hesaplaşacak bu insanların, dünya ile hesaplaşma yollarını öğrenmeleri işidir. Talim ve terbiye işidir. Böylesine feleğin çemberinden geçenler, geleceğin fikir işçileri olarak kendi dünyalarını kuracaklar, fikir mimarları olarak kuracaklar fakat burada böyle defaatle feleğin çemberinden geçmeyen insanlar, kendi acemiliklerine, toyluklarına takılacaklar ve tabii kendi ülkelerinde kendileri de zarar görecek. Biz bugün sesimiz soluğumuz bu. Bunca kalabalık içinde, ben bu duygu ve düşüncemi sizlere sözde mahremiyet içinde anlattım. Ancak sizin mahremiyete sadık, mahremiyet hususunda hassas duygularımıza sığınarak anlattım. Biliyorum, elinizdeki meyve suları boş kutularını dışarı çıkarken bir çöp kutusuna attığınız gibi, bu düşünceleri de açık olma yanıyla çöp kutusuna atıp geçeceksiniz. Arz edebildim mi? Sırrınız sizin esirinizdir. Söylerseniz siz esir olursunuz.

Bizim hizmetimiz temel felsefesi, temel talimatı açısmdan bunu zaten öğretiyor. Yani böyle bir yerlerde birer tane ev açtık. Orada örümcek saboyla ağımızı kurup, o gün içine düşecek insanları bekleme, düşenlere bir şeyler anlatma, yememe, bitirmeme de, onlara dirilmeye giden yollan gösterme şeklinde ağ kurup bekleme, o ölmüş insanlara hayat üfleme, onların var şekilde ele alıp, yurtta, pansiyonda, aynı şeyi yapma ve günümüzde daha değişik mülahazaları harekete geçirerek, mütevelliler, çevre mütevelliler... İleride ne adla anacaksanız, hangi isimle yad edecekseniz, öyle yad edeceksiniz. Diğer taraftan okullarla hizmete koşma, pansiyonlarla, üniversite hazırlık kursları ile sünnet mevsimlerini çok iyi değeriendirme, arkadaşları hiç boş bırakmama, iş hayatları dışında hemen zamanı müesseseleri gezdirme, arkadaşlarla görüştürme şeklinde değerlendirmek çok önemlidir.
Her iyi arkadaşımız işini bilen, müşteri bekleyen ve iman sıhhatine kavuşturduğu her insanı, bedeni sıhhate de kavuşturuyor gibi hareket eden, davranan ve işinin şuurunda olan bir hekim gibidir. Mütehassıs bir hekim gibidir. Uyumsuzluk yapacaklar, bu ülkede, bizim insanımızdan uyumsuzluk yapan insan sayısı hiç de az değildir. Kaç defa dinledi, küfredip gittiler. Kaç defa bize güldü gittiler. Kaç defa anlattınız anlattınız da yüzümüze vurup gittiler. Hep böyle oluyordu. Siz kendi evladınızla, kendi kardeşinizle bu dershanelerde, bu evlerde, bu pansiyonlarda aynı şeyleri yaşadınız. Yetmiş sene ateizmin faaliyetleri altında, dini duygu, dini düşünüce adına bütün duyguları, bütün düşünceleri, preslenmiş, dümdüz edilmiş insanlardır. Allah bilmeyen, Peygamber bilmeyen, kitap bilmeyen, Kur'an bilmeyen müstehcenliğe açık insanlardır. Ve siz bu yoklardan, bu karanlık ruhlardan insan çıkaracaksınız.

Hiç yorum yok: