22 Şubat 2010 Pazartesi

AKP Köklü Değişimi Engelliyor

Bugünlerde demokrasi isteyen pekçok kişinin ortak sözü bu. Özellikle Ergenekon davası başladığından beri bu söz heyecanla söyleniyor. Bence de statüko sarsılıyor.

'Statüko sarsılıyor.'
Bugünlerde demokrasi isteyen pekçok kişinin ortak sözü bu. Özellikle Ergenekon davası başladığından beri bu söz heyecanla söyleniyor. Bence de statüko sarsılıyor. Zaten demokrasi mücadelesinde ödenen bunca bedelden sonra statükonun olduğu gibi devam etmesi mümkün de değil. Çok öteye gitmeyelim, son yirmi beş, otuz yılda ödenen bedellere bakalım yeter.

Bölge'de toprağın altından kemikler fışkırıyor. Buna karşılık Kürtlerin büyük uyanışı, büyük mücadelesi hız yitirmeden gelişiyor. Elbette o katliamların sorumluları eski misyonları ve güçleriyle yürüyemiyeceklerdi.

Statüko sarsılıyor sarsılmasına ama asıl olarak yerinde duruyor. Yıkılmıyor. Yıkılanın yerine yenisi konamıyor.

Statükoyu korumak için göğsünü hangi parti siper ediyor, bırakın yıkılmasını azıcık sarsılmasına bile hangi parti direniyor derseniz, yanıtı belli: MHP ve CHP.

CHP ve MHP rejimin bekçiliğini, ulusalcı-milliyetçi kesimlerin sözcülüğünü kimselere bırakmıyorlar. Hatta sözcülük yapamaz hale gelince avukatlığa soyunuyorlar.

Ama statükonun sarsılmasının kökten bir değişime dönüşmesini engelleyen parti kim diye sorarsanız, AKP'dir derim.

Çünkü, AKP statükoyu sarsan güç olarak gözüküyor ki, aslında dediğim gibi statükoyu sarsan asıl olarak bunca yıl bedel ödeyenlerdir. Ama AKP'nin statükoyu sarsıyor gözükmesinin en büyük sakıncası, statükonun devamı için askerle, CHP'yle hatta çok eleştirdiği yargıyla bile işbirliği yapmasını perdelemesi.

Böylece, demokrasi isteyen kamuoyunu yanıltmaya ve kendine mecbur kılmaya devam ediyor.

Kimi demokratlar, statükoyu sarstığını düşündüğü için, AKP askerle anlaşıp sınır ötesi operasyon için tezkere çıkarttığında da, kendi atadığı özel savcılar Kürt siyasetçileri tutukladığında da ya ses çıkarmıyor, ya yarım ağızla konuşuyor.

Haklı olmayan ama anlaşılabilir gerekçeleri var: 'AKP'yi eleştirerek Ergenekonculara güç mü verelim. CHP ve MHP varken, AKP'yi mi eleştirelim. Biraz sabır, bu koşullarda ancak bu kadar olabilir.'

AKP, 'açılım' dediğinde, 'Kürtçe' dediğinde, 'Ergenekon'un savcısıyım' dediğinde statükocu kesimlerce saldırıya uğradıkça, kimi demokratlar tarafından adeta korumaya alınıyor.

AKP iyi de makyaj yapıyor. Örneğin Ceza Yasası'nda bir maddeyi kaldırıyor, onun yerine yine aynı işlevi gören yeni bir yasa çıkartıyor. EMASYA'yı yıllar sonra büyük bir gürültüyle iptal ediyor, yerine Müsteşarlık kuruyor. Partilerin kapatılmaması için gerekli çalışmaya yanaşmıyor ama parti kapatılmasına karşı olduğunu söylüyor

Yüzde 10 barajı konusunda CHP ile anlaşıyor ama çoğulculuk sözünü dilinden düşürmüyor.

İşte şimdi yine yeni bir kriz yaşanıyor.

Demokrasi isteyen güçler 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ifadeye çağrıldığında, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner tutuklandığında yine hepbirlikte 'yaşasın' diyoruz, 'statüko sarsılıyor'. Ardından HSYK, bu kararı veren savcıyı görevden alınca öfkeleniyoruz.

Ama ortalık bu kadar toz duman içindeyken, çelişkiler bu kadar keskinleşmişken, insan haklı olarak iktidar partisinden köklü bir öneri bekliyor.

Çıka çıka yarım yamalak bir yargı reformu önerisi çıkıyor. Onun bile laf olarak kalıp kalmayacağı şüpheli...

Oysa aklı başında hukukçular da, demokrasi isteyenler de bütün bu sorunların yeni bir Anayasa yapılmadan çözülmeyeceğini belirtiyor. AKP ise eksik, gedik bir yargı reformuyla yetinelim istiyor.

Sonuç:

Bir tarafta statükoyu açık açık savunan CHP ve MHP.

Diğer tarafta statükoyu karşıymış gibi duran ama hiçbir köklü değişikliğe yanaşmayan AKP.

Ve tabii bir de köklü bir değişimden, dönüşümden yana olan BDP.

İşte, BDP tam da bu yüzden hem Türkiye partisi, hem de demokratik ana muhalefet partisi olmak için kolları sıvadı... gundem-online.net
Filiz Koçali

Hiç yorum yok: