1 Ocak 2010 Cuma

Özal'in Kürt Sorununu Cözme Cabaları

İSTANBUL (29.11.2007)- Son günlerde 'ikinci Özal' izlenimi uyandırmaya çalışan Erdoğan, Kürt sorunu konusunda Özal'la tamamen ayrışıyor. Özal ölümü öncesi, PKK'yi dağdan indirmeye yönelik kapsamlı bir sivil demokratik açılım geliştirmeye çalışıyordu. Erdoğan ise, silahsızlandırma adı altında PKK'nin tasfiyesini planlıyor. Özal'ı taklit eden Erdoğan, Azerbaycan dönüşünde 'PKK'ye silah bırakma' çağrısı yaptı. Özal da, 15 Nisan 1993'te Bakü dönüşünde kurmaylarına kapsamlı bir aftan söz etmiş ve PKK'yi dağdan indirecek planı açıklamıştı. Özal, 1993 sürecinde aracılar üzerinden PKK'yle dolaylı görüşmeler yürütürken, Erdoğan ise, sorunu havale ettiği ABD nezdindeki girişimlerle sonuç almaya çalışıyor. Özal, Talabani'yi ateşkes için aracı olarak devreye sokmuştu. Erdoğan ise, Barzani ve Talabani'yi PKK'ye karşı savaştırmaya çalışıyor. Öcalan, 7 Kasım'daki görüşmesinde Erdoğan'ın 'ikinci bir Özal' olamayacağı tespitinde bulunmuştu. SAHTE ÖZAL Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'PKK'yi silahsızlandırma' girişimi Özal'ın projesine benzetiliyor ancak, Başbakan'ın Kürt sorununa bakışı 1993'teki siyasi yaklaşımla taban tabana zıt. Erdoğan'la Özal arasındaki en belirgin farkı Kürt sorununa bakış açısı oluşturuyor. Özal, Kürt sorununun sivil, demokratik, siyasi açılımlarla çözülebileceğini düşünmüş ve projesini bu bakış açısına göre geliştirmişti. Erdoğan ise, sorunu 'terör sorunu' olarak görüyor ve çözümü de askeri yöntemlerde görüyor. Özal, 1993 sürecinde aracılar üzerinden PKK'yle dolaylı görüşmeler yürütmüştü. Erdoğan ise, sorunu havale ettiği ABD nezdindeki girişimlerle sonuç almaya çalışıyor. Özal, Talabani'yi ateşkes için aracı olarak devreye sokmuştu. Erdoğan ise, Barzani ve Talabani'yi PKK'ye karşı savaştırmaya çalışıyor. Özal 15 Nisan 1993'te Azerbaycan dönüşü sırasında uçakta kurmaylarına çözüm planını açıklamıştı. Başbakan Erdoğan da Bakü dönüşü sırasında PKK'ye yönelik 'silah bırakma' çağrısında bulundu. 1993 sürecinde Özal'la dolaylı diyalog kuran Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da Erdoğan'ın 'İkinci bir Özal' olamayacağı tespitinde bulunmuştu. Öcalan 7 Kasım tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede Özal ile Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan'ı kıyaslayarak, şu tespiti yapmıştı: 'Şimdi Abdullah Gül ve Erdoğan için ikinci Özal diyorlar. Bunlarda Özal'ın ne kişiliği ne de cesareti olduğunu sanmıyorum. Yanılmış olmayı istiyorum ama ikinci Özal olamazlar.' ERDOĞAN’IN ÇÖZÜMÜ ASKERİ Erdoğan'ın son açıklamaları öncesi Ankara-Washington-Irak hattında şu trafik yaşandı: Erdoğan'ın PKK konusunda 'kapsamlı planı' ilk olarak 2 Kasım'da Ankara'ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Rice'la yaptığı görüşmede gündeme geldi. Başbakan, 5 Kasım'da Washington'a yaptığı ziyarette ABD Başkanı Bush'a da anlattı bu planı. Bu gelişmelerin ardından Başbakan Erdoğan PKK için, 'Ya elde silah dağda dolaşacaklar ya da silahlarını bırakıp şehre inecekler, siyaset yapacaklar' dedi. Asker kanadından Başbakan'ın planına yönelik bir açıklama gelmedi. Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ, PKK'nin dağ kadrosunu çözecek, dağdan ayrılmasını sağlayacak önlemlerden söz etti. CHP Lideri Deniz Baykal da, 'Ortada bir Kürt planı olduğu gözüküyor' diyerek planın açıklanmasını istedi. Ardından af tartışmaları başladı ancak, hükümet reddetti. Kamuoyuna bilgi vermekten kaçınan Erdoğan'ın PKK'nin tasfiyesi için ABD'yle anlaştığı artık su yüzüne çıkmış durumda. Başbakanlıkta 38 maddelik bir plan üzerinde çalışıldığı bildiriliyor. Son günlerde medyada yer alan 'Cemil Bayık ve Murat Karayılan yakalandı' şeklindeki haberler, tasfiye planı kapsamında hedefin öncelikli olarak, PKK'nin üst yönetim kademesi olduğunu gösteriyor. Devlet birimlerinde üst yönetimin tasfiyesiyle eş zamanlı olarak alt kadroların da dağılacağı ve teslim olacağı hesabının yapıldığı belirtiliyor. Bu arada Güney Kürdistan yönetiminin de verdiği mesajlarla Ankara'nın yanında durarak planı desteklediğini gizlememesi dikkat çekiyor. 1993'TEKİ DİPLOMASİ Bütün bu trafik Özal'ın 1993'teki girişimlerini bir kez daha gündeme taşıdı. PKK'nin dağdan indirilmesi projesini 14 yıl önce gündeme taşıyan 8'inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dı. Özal, Ekim 1990'da gazetelere de yansıyan bir açıklamasında, devletin bütünlüğünün yasaklarla, silah zoruyla sağlanamayacağını belirterek, 'Herkes etnik kimliği ne ise onu rahatça söyleyebilmelidir. Bir kere şunu söyleyelim. Bu mesele sopayla ve silah zoruyla çözülmez. Biz her şeyi açıkça konuşmalıyız. Federasyon dahil her şeyi konuşmalıyız' demişti. 1992 yazında Özal'ın 'siyasi çözüm önerisi' kağıda döküldü. ANAP Milletvekili Adnan Kahveci, Kürt sorununun askeri yöntemler yerine sivil açılımlarla çözülebileceğine dair bir rapor hazırladı. Özal bu raporu 'kendi raporu' olarak Başbakan Demirel'e gönderdi. Özal, MGK'da GAP televizyonundan Kürtçe yayını ve Kürtçe eğitimin serbest bırakılmasını savundu. Askerler her zamanki gibi karşı çıktı ancak Özal, geri adım atmadı ve çözüm arayışını sürdürdü. 1993'te Özal, YNK Lideri Talabani ve Şam'da bulunan dönemin PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan arasında üçlü haberleşme trafiği kuruldu. Talabani, Özal ile Öcalan arasında mekik dokudu. Birinci aşamada, Talabani, Öcalan'ı ateşkes için ikna etti. İkinci aşamada, Öcalan 20 Mart 1993-15 Nisan 1993 tarihleri arasında ateşkes ilan etti, ateşkesin devam edebilmesi için bazı şartlar bildirdi. ÖZAL’AL ÇÖZÜM DE TOPRAĞA GİRDİ Özal, içerde PKK'nin lider kadrosu da dahil bir af kanunu çıkarmak için harekete geçti. Bu arada zaman kazanmaya çalışan Özal, Talabani ve HEP'lilerden Öcalan'ı ateşkesi uzatması için ikna etmesini istedi. O dönem Özal'la görüşen HEP milletvekillerinden Ahmet Türk, 'Biz Beka Vadisi'ne gitmek istiyoruz' dedi. Özal da 'kanın durması için ne gerekiyorsa yapın' karşılığını verdi. Türk ve beraberindekiler Öcalan'la görüşmek üzere Şam'a hareket etti. Özal da Azerbaycan'a geçti. Gezinin sona erdiği 15 Nisan Perşembe günü, Bakü'den Türkiye'ye hareket eden Özal, uçakta danışmanı Cengiz Çandar ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'le kafasındaki çözüm planını paylaştı. Çandar'dan 'Öcalan yarın basın toplantısı yaparak ateşkesi uzattığını açıklayacak' bilgisini alan Özal, 'Kanun hükmünde bir kararnameyle kademeli bir af çıkartılabilir ve PKK dağdan indirilebilir. Yöneticiler de 5 yıl sonra legal siyaset içine çekilebilir' dedi. Hükümet ve ordunun tutumundan kaygılanan Özal, kurmaylarına; 'Eğer hükümet bir ay içinde herhangi bir adım atmazsa her şeyi göze alarak ortaya çıkacağım ve kamuoyuna çözüm formülümü ilan edeceğim' diyerek, kararlı olduğunun mesajını verdi. Özal'ın Türkiye'ye dönmesinden hemen sonraki gün, yani 16 Nisan Cuma günü Öcalan, Beka'daki bu kez HEP milletvekillerinin de katıldığı bir basın toplantısıyla ateşkesi süresiz uzattığını açıkladı. Hükümetin tavrı ise değişmedi. Tek başına sürdürdüğü diyaloğun böyle sonuç veremeyeceğini anlayan Özal kafasındaki planı devreye sokmaya karar vermişti. Gözler Özal'dan gelecek mesajlara çevrilmişti. Ancak, Özal aynı gün planını açıklayamadan geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Özal'ın ölümü üzerindeki sır perdesi halen aralanamazken, çözüm planı da kendisiyle birlikte toprağa gömüldü. ANKARA KAHVECİ’NİN RAPORU Kuşkulu bir trafik kazasında yaşamını yitiren ve bir dönem Özal'ın sağ kolu olan eski ANAP'lı Bakan Adnan Kahveci'nin 1992'de hazırladığı 'Kürt Raporu' halen güncelliğini koruyor. Kahveci'nin 'Kürt sorunu nasıl çözülmez' başlıklı raporunda 'Kürt meselesinin ciddi bir çözüm bulunamaması halinde bir iç harbe dönüşebileceği' uyarısı yapıyor ve şöyle deniyordu: ' Askeri çözümle hiçbir ülke çözüme ulaşamamıştır. Bugün Kürt sorunu siyasal bir kriz halini almıştır. Çözüm için cesur siyasal adımlara ihtiyaç vardır. Bu nedenle Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek, Kürtler'in siyasal hakları verilmelidir. Bu durum Türkiye'de demokrasiye ufuklar açacaktır.' 'ANKARA SÜRECİ' ISITILIYOR PKK'nin tasfiyesi planı kapsamında KDP ve YNK'nin Ankara'nın yanında yer almaya başlaması 1996'daki 'Ankara Süreci'nin bir benzerinin yeniden devreye konulmaya çalışıldığını gösteriyor. YNK ve KDP arasındaki silahlı çatışmayı sona erdirmek üzere Türkiye, Amerika ve İngiltere devreye girmiş ve bu üç ülkenin eş başkanlığında bir 'Ankara Süreci' başlatılmıştı. Dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in yönettiği 'Ankara Süreci' KDP ve YNK arasında ateşkes ilanıyla sonuçlandı. Ardından KDP, Türkiye'nin de desteğiyle PKK'ye karşı savaş başlattı. Ankara, 1996'da yönlendirdiği 'Kürtler arası çatışma' politikasını şimdi yeniden devreye koyuyor. Ankara'nın sınırötesi operasyon ve 'Kuzey Irak'a müdahale ederiz' tehditleri karşısında geri adım atan Bölgesel Yönetim Başkanı Mesud Barzani tasfiye planına destek vermeye başladı. Barzani yönetiminin PKK'yi hedef almasının altında kendi hukuki statüsünün Ankara tarafından tanınması politikasının yattığı belirtiliyor. Barzani'nin bu tutumu, 5 Kasım ABD görüşmesinde Ankara'nın PKK'nin tasfiyesi karşılığında Bölgesel Kürt yönetimiyle ilişkileri canlandırma sözü verdiğini teyit etti.

Hiç yorum yok: