1 Ocak 2010 Cuma

Malcom X

Malcolm X, Malcolm Little ismiyle 19 Mayıs 1925’te ABD’nin Nebraska eyaletinin Omaha kentinde yedi çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelir. Babası Earl Little, Amerika’da siyahların ilk örgütlenmesi olan UNIA’nın şehir temsilcisiydi. Little ailesi, evleri bir gün siyahi karşıtı ırkçı örgüt Ku-Klux-Klan’ın saldırısına uğrayınca 1929’da Detroit’e taşınır. Malcolm, burada henüz 4 yaşındayken ırkçılığın kirli yüzü ile tanışır. Babası sadece beyazların yaşadığı bir semtte ev satın alır, ancak üç ay geçmeden semtte sadece beyazların yaşayabileceği gerekçesiyle evin satışı iptal edilmek istenir. Earl Little bu duruma karşı en üst mahkemeye gitmeye hazırlanırken ev gece kundaklanır. Malcolm’un babası da kundaklama işinin beyazlara ait olduğunu söyleyince gözaltına alınır. 1931 yılında da babası feci bir şekilde dövüldükten ve otobüs altında kalıp, ezildikten sonra ölür. Aile olayın planlı bir cinayet olduğuna inanır, ancak olay hiçbir zaman aydınlatılmaz. Malcolm’un annesi, eşinin kaybından sonra bir türlü kendine gelemez ve devlete ait sosyal yardım kurumu bunun üzerine çocuklara el koyar. Malcolm da 1939’da gençlik esirgeme yurduna verilir. Ailedeki sosyal ve ekonomik sorunlar nedeniyle sıkıntılı bir çocukluk geçirmiş olan Malcolm, burada yeni bir başlangıç yapar. Derslerde oldukça başarılı olan, hatta sınıf sözcüsü seçilen gencin yaşadığı mutluluk aniden sona erer: Bir gün, dersinde çok başarılı olduğu ve kendisini çok seven İngilizce hocası, ona ileride meslek olarak ne yapmayı düşündüğünü sorar. Malcolm, avukat olmayı düşündüğünü söyleyince, öğretmeni kendisine şöyle yanıt verir: “Biliyorsun, burada hepimiz seni severiz. Ancak sen bir zenci olduğunu unutlamamalısın. Avukat olmak bir zenci için ideal değil. Sen olabileceğin bir şey düşünmelisin. Çok kabiliyetli ellerin var. Marangoz olmayı düşünmüyorsun?” Bu durum, genç Malcolm’u derinden etkiler, okuldan soğumasına, beyazlara yabancılaşmasına ve ırkçılık engelini aşamayacağına inanmasına yol açar. 1941’de Boston’da yaşayan ablası Ella’nın yanına taşınır. 19’uncu yüzyılda kölelik karşıtı hareketin merkezi konumunda olan Boston’da siyahlara karşı ayrımcılık daha düşük bir düzeydeydi. Malcolm, ablasını hayal kırıklığına uğratmamaya gayret eder, ancak Ella’daki egemen yaklaşımlar kardeşinin inatlaşmasına yol açar. Suç işleyenlere katılır, uyuşturucu kullanmaya ve kumar oynamaya başlar, ayrıca dış görünüşünü değiştirir. Saçını düzleştiren ve modaya göre giyinmeye başlayan Malcolm, kabul görmek için kendini beyazların karikatürü haline getirir. Suça bulaşır; uyuşturucu satar, genelevlere beyaz müşteriler bulur, hırsızlık yapar. 20 yaşındayken bir arkadaşı, beyaz sevgilisi Bea, sevgilisinin kardeşi ve onun bir arkadaşı ile hırsızlık çetesini kurar. Bir yıl geçmeden yakalanıp, tutuklanır. Mahkemede kadınlar serbest kalırken, Malcolm ve arkadaşı hırsızlık suçundan değil de, “beyaz kadınlarla cinsel ilişki”den 10 yıl hapse mahkum edilirler. Boston yakınlarındaki Charlestown Cezaevi’ne götürülen Malcolm, ilk etapta beyaz tutuklularla iletişim kurmaya çalışır. Ancak burada konuşmaları ile insanları etrafına toplayan siyah bir tutuklu olan Bembry ile tanışınca çok etkilenir; kendisini okumaya teşvik eden Bembry’ye öğrenmek istediği herşeyi sorar, eline geçen bütün kitapları okur. 1947 yılında başka bir cezaevine nakledilir. Burada ağabeyinden bir mektup alır. Ağabeyi, mektubunda üç kardeşi ile “Nation of İslam” örgütüne katıldığını yazıp, Malcolm’un da katılmasını ister. İlk etapta abisinin bu istemine pek yanaşmayan Malcolm, bir yıl sonra ikna olur. Örgüt, gerçek soyisminin bilinmiyor olması ve resmi soyisminin bir köle adı olması nedeniyle kendisine Malcolm X ismini takar. Malcolm, daha da esmerleşmek için güneşlenir ve saçını kazıtır. Cezaevinde özellikle felsefe ve tarih konulu kitaplar okuyarak, kendini geliştirir. Hatta bulduğu her fırsatta değişik sözlükler okur, öğrendiği herşeyi kendisini dinleyenlerle paylaşır. Ayrıca cezaevinde tartışma gruplarına katılır, böylece konuşma yapmayı öğrenir. 1952 yılın sonlarında erken tahliye edilir. Aynı sene örgütün lideri Eliya Muhammed ile tanışır. Muhammed ile Malcolm arasında bir çeşit baba-oğul ilişkisi gelişir. Malcolm bütün gücüyle örgüte yeni üyeler kazandırmak, daha çok insana ulaşmak için çalışır. Malcolm’un cezaevinden tahliye edilmesinden 7 yıl sonra örgütün üye sayısı 100’den onbinlere çıkar. Ancak yıllar geçtikçe ve örgütün büyümesiyle birlikte Malcolm içinde bulunduğu örgütü sorgulamaya başlar. Özellikle hayranlık duyduğu Eliya Muhammed’in sözü ile pratiğinin bir olmadığını, hatta Ku-Klux-Klan gibi ırkçı örgütlerle iş yaptığını görür. Önce bunları görmezden gelmeye çalışır, ancak çelişkiler katlanılmayacak bir düzeye gelince 1964 yılında örgütten ayrılır. İlk etapta Müslüman Camii’ni kurar. Önce İslam Millet Hareketi’ne karşı düşmanlık yapmaz, ancak daha sonra Eliya Muhammed’in gerçek yüzünü teşhir eder. Ardından Mekke’ye gider, Ortadoğu ve Afrika’da müslüman devletleri ziyaret eder ve devlet yönetimleri ile görüşmeler gerçekleştirir. İsmini Malik El Şahbaz olarak değiştiren Malcolm açısından özellikle 4 aylık Afrika gezisi etkili olur. Afrika kurtuluş hareketinin yükseldiği bu dönemde Afrikan ve Afro-Amerikan özgürlük hareketleri arasındaki bağlantıları görmeye başlar, birçok konudaki görüşleri değişir. Amerika’ya döndükten sonra Afro-Amerikan Birlik Örgütü’nü (OAAU) kurar, Apartheid’e karşı mücadele eden herkesle birlikte çalışmaya hazır olduğunu ilan eder. Artık bütün enerjisiyle siyah özgürlük hareketi için çalışır, halkı mücadele için örgütlemeye çalışır, gittiği her yerde etkileyici konuşmalar yapar. Siyahlara, meşru savunma hakkına sahip olduklarını ve bu hakkı kullanmaları gerektiğini anlatır. Irkçı örgütlerin tasfiye ve devlet bürokratizmindeki yapısal ırkçılığı yok etmenin yollarını arar. Bir yanda Amerika’daki mücadeleyi bir şekilde ‘Üçüncü Dünya Ülkeleri’ndeki mücadele ile bağlantılandırırken, diğer yanda da siyahların birliğini güçlendirmeye çalışır. Siyahlarla beyazlar arasındaki birliğin sadece siyahların birliğinden sonra mümkün olabileceğine inanır. Malcolm, 1965 yılın Şubat ayında bir daha Avrupa’ya gider. 13 Şubat’ta İngiltere’den New York’a döner. Gece saat iki buçukta evi Molotov kokteyllerle saldırı düzenlenir, ancak şans eseri kimseye bir şey olmaz. Bir gün sonra İslam Milleti Hareketini saldırıdan sorumlu tutar (zira, o dönemde örgütten ayrılan çok kişi öldürülür). 21 Şubat’ta örgütü OAAU New York’un Harlem semtindeki bir salonunda etkinlik düzenler, Malcolm’un burada örgütün eylem programını açıklaması öngörülür. Malcolm konuşmasına başlamadan önce salonda bulunan iki kişi arasında kavga çıkar. Görevliler kavgayı durdurmak için sahnenin önünü terk ederler. Daha da büyük bir karmaşayı yaratmak için salonun bir bölümünde duman bombası atılır. O esnada silah sesleri duyulur. Malcolm, göğsüne isabet eden 7 kurşunla öldürülür. Ocak 1966’da suikast davası görülür. Ancak dava ilerledikçe, İslam Ulusu üyesi iki zanlının suikasti tek başına gerçekleştirmiş olamayacağı yöndeki işaretler çoğalır. Olayın tam aydınmasını engelleyen çelişkiler sonucu suikastin FBI tarafından örgütlendirilmiş olduğu, tek başına gerçekleştirmiş olmazsa da bu konuda bir şekilde İslam Ulusu ile birlikte çalıştığı yöndeki şüpheleri güçlendirir. Zira Malcolm da suikastten kısa bir süre önce İslam Ulusu hareketinde yaşadığı tecrübelerle ile ilgili şunları söyler: “Hareketin polislerle dolu olduğunu biliyordum. Dolayısıyla polisten habersiz bir şeyin olabileceğine inanmayın. Sadece polisin istediği şeyler gerçekleşebilir. Polisin olmasını istemediği şeyler olmaz.” Malcolm’un ölümü bütün Amerika’yı etkiler, onbinlerce siyah cenaze törenine katılır. Cenaze töreninden sonra büyüyen öfke sonucu polis ile siyahlar arasında çatışmalar çıkar, 300 siyah öldürülür. Malcolm’un öldürüldüğü gün, Bobby Seale isimli 29 yaşındaki Afro-Amerikalı’nın da hayatı değişir: “Malcolm X 1965’te öldürüldüğünde caddelerde koşuyordum. Annemin evine gidip, bahçeden altı tane kırmızı tuğla getirdim. Ardından köşeye kadar koştum ve tuğlaları kırdım. Mümkün olduğu kadar çok parçanın olmasını istiyordum. Her bir beyaz tarafında sürülen araba geçtiğinde tuğla parçasını fırlatıyordum. Başka bir şey yapamıyordum. O gün, ölmeye hazırdım. O zaman büyük bir değişimi yaşadım.” Bobby Seale, Malcolm’un davası görüldükten sonra bir arkadaşı ile birlikte Malcolm’un düşüncelerini gerçekleştirmek için ünlü Siyah Panter Partisi’ni kurar. Hazırlayan: Meral ÇİÇEK

Hiç yorum yok: