12 Aralık 2012 Çarşamba

İnsanlık Tarihini Değiştiren Yer Göbeklitepe

Riha(Urfa)'da bir tepe üzerine kurulan 14 bin yıllık Göbeklitepe Höyüğü, insanlığa dair tezlerin yeniden ele alınmasını zorunlu kılıyor. Höyük tamamen çözüldüğünde insanlık tarihini yeniden yazdıracak bir özelliğe sahip. 


Göbeklitepe Höyüğü (Xerawreşk), Riha'da bir tepe üzerine kurulu Cilalı Taş Devri'nden kalma bir mabet. Arkeoloji dünyasının en büyük keşiflerinden biri olarak gösteriliyor. Göbeklitepe, şehir hayatına geçmemiş olduğu düşünülen avcı-toplayıcı toplumların tapınak inşa etmiş olduğunu gösteren ilk örnek. Bu da şehirleşme ve medeniyet tarihinde devrim niteliğinde bir buluş. Hatta bölgede kazılara başkanlık eden Alman Arkeoloji Enstitüsü görevlisi Prof. Klaus Schmidt, yaptığı açıklamaların birinde, "Önce tapınak geldi, şehir sonradan geldi" demiş ve bu sözüyle erken medeniyet tarihine yeni bir açılım getirmişti.

Yüzlerce anıt çıkarılmayı bekliyor


1963'te fark edilen dokuz hektarlık kazı bölgesinin önemi 1994'te sürüsünü otlatan Mahmut Kılıç'ın, Riha'nın 17 kilometre kuzey doğusundaki Xerawreşk (Örencik) köyü yakınlarında Göbeklitepe'de dikdörtgen şeklinde üzerinde oymalar olan taşlar bulup, yetkililere götürmesi ile anlaşıldı. Kazılarda şimdiye dek çıkarılan 45 adet T şeklindeki taş anıtın üzerinde yabani domuz, ördek, yılan, aslan, balık ve avcılık yapan insan figürleri var. Daha yüzlerce taş anıtın çıkarılmayı beklediği bölgenin tapınak olarak kullanıldığı anlaşıldı.

'Dünyanın en eski ve en büyük tapınağı'


Cilalı Taş Devri yerleşimi olduğu anlaşılan ve tarihi MÖ 12 bin yıllarına uzanan Göbeklitepe'ye ilişkin konuşan Prof. Schmit, şunları ifade etti: "Göbeklitepe'deki kazılarda elde ettiğimiz bulgularla, tapınma merkezinin dünyanın en büyük ve en eski tapınma merkezi olduğunu tespit ettik. Yaptığımız araştırmalarda, Cilalı Taş Devri'nde yaşamış insanların, yabani sığır, akrep, tilki, yılan, aslan, yaban eşeği, yaban ördeği ve yabani bitki kabartmalarını incelediğimizde hayvanlarını evcilleştiremedikleri sonucuna ulaştık. Ayrıca, dikili taşların (Stel) üzerindeki resimler ve kabartmalar o dönemde yaşamış olan insanların sanatları hakkında bizlere fikir veriyor."

Neolotik A Dönemi'ne ait


Arkeolojik olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemi'ne ait olan Göbeklitepe'de, toplam 20 adet olduğu belirlenen üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış olduğu ve dünyanın ilk tapınakları oldukları tespit edildi. Cilalı Taş Devri'nden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde, T biçiminde sütunlar ve merkezinde karşılıklı iki T biçiminde sütun göze çarpıyor. Stilize edilmiş insanları tasvir eden T biçimindeki sütunların ağırlıkları 40 ila 60 ton arasında değişiyor. İlkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bu dönemde sütunların nasıl taşındığı ve dikildiği arkeologlar tarafından henüz çözülemedi. İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olduğu 12.000 yıl öncesinde bu yapıların nasıl tasarlandığı sorusu da henüz cevaplanmadı. Belki tüm bu sorular cevap bulduğunda insanlık tarihi yeniden yazılacak.

Göbeklitepe Adem ile Havva’nın cenneti miydi?


12.000 yıllık tapınak, 'avcılık ve toplayıcılıkla geçinen göçebe toplulukların, tarımı öğrenerek yerleşik yaşama geçtiği' tezine ters düşüyor. Çünkü bu dönemde yaşayan insanların henüz çanak çömlek yapmayı bile bilmedikleri varsayılıyor. Prof. Schmidt'e göre, bu tapınağı yapanlar "Yeryüzünde ilk kez evren nedir, biz neden buradayız sorusunu kendilerine soran" kişilerdi. Yine Prof. Schmidt, İncil, Asur tabletleri ve Tevrat'ta geçen metinlere dayandırarak, "12 bin yıllık Göbeklitepe, aslında Adem'le Havva'nın yaşadığı 'Garden of Eden' (Cennet bahçesi) olarak anılan kutsal mekan" diyor.

'Her şeyden önce Göbeklitepe vardı'


İngiliz Daily Mail Gazetesi'ne konuşan uzmanlar, höyüğü "Medeniyetten ve her şeyden önce Göbeklitepe vardı" ifadesini kullanarak tanımladı. Bunlardan Stanford Üniversitesi'nden Lan Hodder, "Göbeklitepe tarihle ilgili bildiğimiz her şeyin değişmesine sebep olacak" derken, Witwatersrand Üniversitesi'nden David Lewis Williams, "Göbeklitepe tarihin gelmiş geçmiş en büyük arkeolojik keşfidir" dedi. Yine Reading Üniversitesi'nden Steve Mithen, "Burası insan aklının anlamakta zorlanacağı kadar olağanüstü" derken, Göbeklitepe kazılarına başkanlık eden Alman arkeolog Klaus Schmidt, "Tüm kanıtlar gösteriyor ki burası insanlığın doğduğu yer" dedi.


6 Ekim 2012'de Şair Nabi Kültür Merkezi'nde düzenlenen 1. 'Göbeklitepe Sempozyumu'nda konuşan Riha Belediye Başkanvekili Mehmet Fevzi Yücetepe, "İnsanlar nasıl saat ayarlarını Greenwich'e göre yapmak zorunda ise, tarih ayarlarını da 12 bin yıl önce inşa edildiği bilinen Göbeklitepe'ye göre yapmak zorundalar" diye konuşmuştu.

Doğal toplum bildiğimizden de gelişkin


Her yıl ekim-kasım-aralık ve mayıs-haziran aylarında Klaus Schmidt başkanlığında yapılan kazıların ilk evresinde mabede inen merdivenler keşfedildi. Schmidt, merdivene ilişkin, "Doğal toplum dönemindeki insanlarda, düşünce, sanat, astroloji bilgisi vardı" diyerek, doğal topluma ilişkin bilinen tezlerin yeniden yazılması gerektiği tespitini yaptı. 


Öcalan:"Mevcut görüşleri değiştirecek"

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da, Göbeklitepe'nin mevcut görüşleri değiştirecek bulgulara yol açtığını dile getirmişti. Yeni araştırmaların kültürel merkez kaymalara yol açabileceğini dile getiren Öcalan, şunları söylemişti: "Köyleşmeden önce dönemine göre dev boyutlu sayılabilecek, muhtemelen tapınak olan bir kültürün varlığı saptanmıştır. Mevcut dikili taşların anlamı tam çözümlenmese de, çok gelişmiş bir kültürü yansıttığı kesindir. Köy oluşumları şimdiye kadar tarım devrimine bağlı olarak değerlendirilmişti. Yarı-göçebe kabile sisteminde köy oluşumlarına geçildiği Urfa-Göbeklitepe tapınağının kanıtladığı diğer önemli bir toplumsal gerçekliktir. Daha önceleri kentin ve devletin doğuşunu Sümer rahip tapınaklarına bağlamıştım. Aynı biçimde köy ve komün yönetiminin, yani ilkel (orijinal anlamında) ilk demokrasinin de bu sefer kabilelerin ortak tapınak sistemleri etrafında oluştuklarını önemle belirtmeliyim. Her ortak tapınak yerleşikliğin, ilkel alışverişin, ortak duygu ve düşünce (sanat) devriminin de temelini teşkil etmektedir. O halde ticaretin primitif, orijinal biçimi olan hediye alışverişlerinin ortak mabet buluşmalarında geliştirildiğini belirtmek mümkündür. "


Yeni Özgür Politika

Hiç yorum yok: