29 Ağustos 2012 Çarşamba

Karasu: Kürtçe Resmi Dil Olmalı


KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, yeni eğitim döneminde Kürtleri, okulları boykot ederek kültürel soykırıma karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırdı. Karasu, Kürtler kendi özgülük sistemlerini kurarken işe ilk önce eğitimden işe başlaması gerektiğini kaydetti.

Mustafa Karasu’nun “Anadilde eğitim için boykot kutsal bir eylemdir” başlığıyla Yeni Özgür Politika’da yayınlanan yazısında boykota çağırırken, Kürtçenin resmi olmasını istedi. Karasu, “Kuşkusuz anadilde eğitim yanında Kürtçenin kamusal alanda kullanılması da gereklidir. Türkiye genelinde Türkçe resmi dil olsa da Kürtlerin yoğun yaşadığı alanlarda Kürtçe de resmi dil olur. İsteyen kamuda istediği dili kullanır” dedi

Karasu’nun yazısı şöyle:

“AKP hükümetinin Kürtleri aldatmak ve oyalamak için yürüttüğü psikolojik savaş önemli oranda boşa çıkmış bulunuyor. Her ne kadar Antep olayıyla birlikte psikolojik savaşı tırmandırsa da Kürt halkı artık bu psikolojik savaştan etkilenmeyecek kadar bilinçlidir. Baskı o kadar yoğunlaşmış ve çirkinleşmiştir ki, Türk devletinin ve AKP hükümetinin gerçek yüzü tüm çıplaklığıyla açığa çıkmıştır. Bu gerçek Kürtlerin mücadelesini yeni bir evreye taşımıştır. Kürtler artık sadece mücadele etmeyle yetinmeyecek, mücadelelerini kendi özgürlük sistemini kurmakla iç içe yürüteceklerdir.

AKP hükümeti ve yandaş basını psikolojik savaş gereği pratikleştirdiği bazı şeyleri Kürt sorununun çözümü için önemli adımlar olarak göstermeye çalışmıştır. Dil ve kültür alanında kırıntı kabilinden bazı şeylerle Kürt halkının özgürlük mücadelesini durduracağını sanmıştır. Kürt halkı söz konusu kırıntıların çözüm için değil, çözümden kaçmak ve kültürel soykırımı sürdürmek için gündeme konulduğunu çok iyi görmüştür. TRT 6 açmakla ve seçmeli dersle Kürt sorununu çözmeyi değil, inkarcılığı ve kültürel soykırımı yeni koşullarda sürdürmek istemektedir.

Kürt sorununun çözümünü özde ilgilendiren hiçbir adım atılmamıştır. AKP'nin politikaları Türk devletinin kültürel soykırımı gerçekleştirme hedefini değiştirmemiştir. Hatta adım olarak ileri sürülenler kültürel soykırım amacının üstünü örtmek için kullanılmaktadır. Kürt sorununun esası Kürtlerin siyasi iradesinin ve kendi özyönetiminin tanınmasıdır. Bununla bağlantılı olarak Kürtçenin eğitim dili olması ve kamuda kullanılması çözümün olmazsa olmaz bir boyutudur. Bu ikisi birlikte gerçekleşmeden Kürt sorunu çözülmüş olmaz. Bu ikisi birlikte gerçekleşmeden kültürel soykırımdan vazgeçilmiş olmaz.

Kürt halkı artık bir halk olarak kendi kendini yönetmek istiyor. Siyasi egemenlik altında olmak istemiyor. Bugüne kadarki siyasi egemenlik sistemi Kürtleri yok oluşla karşı karşıya getirdi. Bu egemenlik altında kültürel soykırımı sürdürdüler. Bu nedenle Kürtler kültürel soykırımı durduracak, Kürtler üzerinde kültürel soykırımı düşünmeyecek bir demokratik Türkiye'yi hedefliyorlar. Bu da Kürtlerin kendi kendini yönetmesi, yani demokratik özerklikle sağlanır.

Kürtler artık egemenlik ve kültürel soykırım sistemi altında yaşamak istemiyor. Bu sistemden tamamen kopmak ve kurtulmak istiyor. Bir birlik olacaksa bunun bu sistemden kopuşla ve kendi özyönetimini kurmakla olacağını söylüyor. Duyguda, düşüncede, tutumda artık bu sömürgeci ve soykırımcı sistemden koparak kendi demokratik sistemi içinde özgürce yaşamayı arzuluyor. Çünkü Türk devletinin hiçbir kurumu Kürtlere ait olmadığı gibi, Kürtler için hiçbir meşruiyeti de kalmamıştır

Kürtler için soykırım sisteminin esası da mevcut eğitim sistemi ve okullardır. Bunlar Kürt çocuklarını eğitme değil, kültürel soykırıma uğratma mekanizmalarıdır. Soykırım değirmenleridir. Bu soykırım değirmenleri çalıştığı sürece Kürtlerin varlıkları tehlikededir. Bugün Kürt çocuklarının bu eğitim sistemine mecbur kılınmaları, bu okullara gitmenin zorunlu hale getirilmesi Kürtleri kültürel soykırıma uğratmak içindir. Okullara gitmek bu nedenle Kürdistan'da zorunlu kılınmıştır. Bununla yetinilmemiş, evlerinde Kürtçe konuşan çocuklar cezalandırılmıştır. 8 yıllık zorunlu eğitimin esas nedeni de yine Kürtleri daha fazla kültürel soykırıma uğratmak içindi. Yakın zamanda 4+4+4 biçiminde bile olsa zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması da yine Kürtleri soykırıma uğratmak içindir. Belki 4+4+4 eğitim sisteminden AKP-Fetullahçılar hükümetinin farklı beklentileri bulunsa da esas olarak Kürtlerin kültürel soykırımını hızlandırmak ve tamamlamak için 12 yıllık zorunlu eğitime geçilmiştir.

Bazı Kürtler “ne iyi, çocuklarımız okuyor” diyebilir. Ama ne pahasına olduğunu düşünmeden! Mevcut eğitimler Kürtlüğü bitirmek üzerine kuruludur. Aslında üniversiteye girme yarışı da kültürel soykırım sistemine girme yarışıdır. Tabii ki Kürtler de eğitim görmelidir, ama böyle olmamalıdır. Kürtler kendi dil ve kültürleriyle yetiştikleri okullarda okumalıdırlar. Türk eğitim sisteminde okumak bir meziyet değildir. Bu okullarda okumak Kürtlere bir şeyler kazandırmıyor, aksine çok kaybettiriyor. Bu okullarda okumamak, okumaktan bin kat daha iyidir. Bu okullarda okuyanların bir kısmı tabii ki Kürtlüklerini unutmuyorlar, Kürtlüklerini koruyorlar. Ancak kültürel soykırım sisteminin bu okullarca yürütülmesi ve derinleştirilmesi bunu anlamsız kılıyor. Çünkü Kürtlüğün esas kaynakları bu okullarda tüketiliyor. Bu açıdan mevcut kültürel soykırımcı okullara kesinlikle yeni bir bakış gerekir. Bu sistemin içinde lise ve üniversite bitirmenin, bu sistemin parçası olmanın bu kültürel soykırım sistemine hizmet ettiği unutulmamalıdır.

Mevcut eğitim sistemine ve okullarına yeni bir bakışla yaklaşmadan ne kültürel soykırımdan kurtulunur ne de özgürlük kazanılır. Bu nedenle mevcut eğitim sistemini boykot etmek ve bu temelde Kürtçeye dayalı yeni bir eğitim sitemi başlatmak çok önemlidir. Kürtler kendi özgülük sistemlerini kurarken işe ilk önce buradan başlamalıdırlar. Yoksa Kürt ana ve babalarının çocuklarını bu eğitim sisteminin okullarına göndermeleri kuzuyu kurda teslim etmek gibidir. Alın bu çocuklarımızı Türkleştirin, kültürel soykırıma uğratın demektir.

Bu açıdan bu yıl okulların açılmasıyla birlikte boykotu yüksek düzeyde gerçekleştirmek; ailelerin çocuklarıyla birlikte Milli Eğitim Müdürlüklerinin (il ve ilçe) önüne yürümeleri çok önemlidir. Bu boykotla tutum koymak; il ve ilçe müdürlüklerine yürüyerek anadilde eğitim istemek bu eğitim sistemine karşı güçlü bir duruş ortaya koymak olur.

AKP hükümeti isteyen ailelerin çocuklarına haftada iki saat Kürtçe dersi verileceğini açıkladı. Kürtçenin seçmeli ders olması Türkiye'nin diğer alanlarında olabilir, olmalıdır da. Ama Kürdistan ve Kürtlerin yoğun yaşadığı yerlerde anadilde eğitimin olması istenmelidir. Kürtler için olması istenmeli, seçmeli dersin yetmeyeceği vurgulanmalıdır. Hiçbir anadil seçmeli ders olamaz. Seçmeli ders, Kürt halkına ve Kürtçeye hakarettir. Okulların açılması vesilesiyle boykotun güçlü yapılması ve anadilde eğitim isteğinin yükseltilmesi bu yıl çok önemlidir.

Kuşkusuz anadilde eğitim yanında Kürtçenin kamusal alanda kullanılması da gereklidir. Türkiye genelinde Türkçe resmi dil olsa da Kürtlerin yoğun yaşadığı alanlarda Kürtçe de resmi dil olur. İsteyen kamuda istediği dili kullanır. Dünyanın tümünde şimdi uygulanan sistem budur. Bu sistem demokratik olmanın birincil ölçülerinden biri haline gelmiştir.

Bir dil eğitim dili olmadan asimilasyon ve soykırımdan kurtulamaz. Bu nedenle Başbakan’ın inkar ve asimilasyondan vazgeçtik sözü büyük bir yalandır, demagojidir. İnkar da, asimilasyon da, kültürel soykırım da devam etmektedir. Bugün Kürt var demek Kürtlüğü yeni koşullarda bitirmek için söyleniyor. Seçmeli ders asimilasyonu örtmek ve Kürtçeyi ortadan kaldırmak için gündeme konuluyor. Kültürel alandaki kimi yumuşamalar da son hızla sürdürülen kültürel soykırımın üstünü örtmek için yapılmıştır. TRT 6 ve üniversitelerde Kürtçe (bu ad hala kabul edilmiş değil) öğretilmesi gündeme geldiğinde İlker Başbuğ ve sözcüsü “tek millet olmayı –yani kültürel soykırımı- engellemeyecek her adım atılabilir” diyerek bunları neden pratikleştirdiklerini itiraf etmişlerdir. Toplumsal hakların reddi olan liberal demokratik çözüm (İlker Başbuğ böyle adlandırıyor) işte bugün Erdoğan’ın çözüm diye Kürtlere yutturmaya çalıştığı yeni kültürel soykırım sistemidir.

Kürtler yeni eğitim yılında okulları boykot ederek kültürel soykırıma karşı mücadeleyi yükseltmelidir. Her alanda kendi demokratik kurumlaşmasını ve özgürlük sistemini gerçekleştirmede adımlar atmalıdır. Bugün Rojava Kürdistan'da halk bunu gerçekleştiriyor. Kürtler eğitim, adalet, sosyal hizmet alanları başta olmak üzere kendi demokratik özerk sistemlerini kurmaya yönelmiştir.

Kuzey Kürdistan'da da Kürtçe eğitim sistemi kurulabilir. AKP yandaşlarının Kürtçe eğitim kabul edilse de gerçekleşemez sözleri demagojidir. Zaten sözde Kürt olan Hüseyin Çelik bile anadilde eğitim olsa da Kürtler çocuklarını göndermez diyerek anadilde eğitime nasıl yaklaştıklarını ortaya koymuştur. Kürtçe eğitim sistemi hemen kurulabilir ve Kürt anaları ve babaları da çocuklarını buraya gönderirler. Türkiye'de Türkçe eğitim sistemi zorunlu kılındığında bugün Kürtler içindeki kadar eğitim verecek öğretmenleri yoktu. Bu nedenle okuma yazma bilen herkesi eğitmen yapmışlardı. Bunlar üçüncü sınıfa kadar çocuklara Türkçe öğretiyorlardı. Şimdi Kürtler içinde ilkokul eğitimi verecek öğretmeler fazlasıyla bulunur. Eğer Kürtçe eğitim dili yapma kararı olsa sadece Maxmur’daki gençler bile böyle bir eğitim sisteminin başlaması için yeterlidir. En azından birinci sınıfta başlanır, dört yıl içinde ilkokul sistemi oturtulur. İkinci dört yılda orta, üçüncü dört yılda lise sistemi yerleşir. İstenirse Kürtçe eğitim sistemi bu yıl da başlatılır. Önemli olan niyettir. Çobanın gönlü olsa tekkeden süz çıkarır derler ya! Önemli olan zihniyet değişimi ve karardır. Bu olduktan sonra Kürtçe eğitim sistemi açısından gerisi çorap söküğü gibi gelir.” 


ANF

Hiç yorum yok: