30 Ağustos 2012 Perşembe

‘Düşen’ AKP’nin Ucuzlayan Malları


VEYSİ SARISÖZEN


AKP’li vekillerin en tipik temsilcisi kimdir?

AKP Erzurum milletvekili Muhyettin Aksak’tır.

Bu adam AKP’yi Erdoğan’dan, Gül’den, Arınç’tan çok daha iyi, tam, kesin ve esaslı surette temsil etmektedir. Aksak, AKP’nin “ruhu”dur. “Aslı”dır. “Öz”üdür. AKP hamurunun “ham” halidir. O hamurdan Erdoğan, Gül, Arınç imal edilmiştir. Hepsi Muhyettin Aksak’ın hamurundandır.
İsterseniz gidin bakın. Bir Erdoğan’ın burnuna şöyle dokunun, bir de Muhyettin’in burnunu sıkın. Aynıdır. Hatta bunların hepsi “şıp” demiş, Muhyettin’in burnundan düşmüştür.

Muhyettin geçtiğimiz gün, AKP hükümetinin ve devletin içinden geçenleri en veciz şekilde ifade etti. Onun ifade ettiği cümleleri Başbakanlık konutuna, Cumhurbaşkanlığı köşküne, Genelkurmay Başkanlığı makam odasına ve elbette Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en mümtaz köşesine asmak iyi olacaktır.

Bana sorarsanız, aşağıdaki cümleyi, Türk-İslam sentezine en uygun bir şekilde yazıp, duvarlara asmak için, yapılması gereken, Muhyettin’in sözlerini Çağatayca’ya çevirmek ve aynı zamanda da bu ırkçılığı kamufle etmek için onun sözlerini Kur’an Arapçasına benzetmek de matluptur.

O halde Muhyettin Aksak’ın sözlerini aktaralım:

“Çocuklarımızı öldürenlere ‘halk kahramanı’ veya ‘ölüler’ diyecek kadar yanlış bir cümleyi seçemezdim, gebertilmiş demeyi de az buluyorum. Bunların ölmüş halleri de leşlerdir.”

Bu Muhyettin denilen adam, “gebertilmiş ve leş” dediği insanların “Ermeni dönmelerinin çocukları” olduğunu da sözlerine eklemekte...

AKP, Başbakan, ötekiler bu adama ne diyor? Ne diyecekler? Hiçbir şey demiyorlar. Diyemezler. Aynı hamurdan imal edilmişlerdir. Muhyettin “Ermeni dönmelerinin gebertilmiş leşleri” laflarını herhangi bir demokratik ülkede sarfetseydi, tutuklanırdı.

Ama onu tutuklatacak şahıs da onun hamurundan.

Şimdi ben İdris Naim Şahin, bu Muhyiddin’in hamurundan imal edilmiştir dedim diye, sizce İçişleri Bakanı bana hukuk diliyle mi, yoksa Muhyiddin’in diliyle mi hitap eder? Gerçekten de ne der sizce? Bakın Hasan Cemal’i dehşete düşüren sözleriyle şöyle der:

“Ankara’da, İstanbul’da oturmuş köşesine, almış kalemini eline, içiyor purosunu... Denizin maviliklerine, ağacın, bahçelerin yeşilliklerine bakarak yazı yazanlar, fikir üretenler... Büyük ulema, büyük mütefekkir grubu... Ağzına tıkarım ben o yazıları senin...”

AKP yönetici çekirdeğinin aslı işte budur.

Ben bu Muhyettin’in laflarını duyduktan sonra, seçim izlenimleri yazdığım sırada tanıştığım bir muhterem Mele’yi aradım. “Hocam dedim, Türk vekiller şehit düşen PKK’liler için ‘gebertilmiş Ermeni dönmesi leşler’ tabirini kullanıyor, acaba sizin civarınızdaki şehit gerilla aileleri de askerler için ‘onlar şehit değil, gök gözlü Selanik dönmesinin gebertilmiş asker leşleridir’ diyorlar mı?” Mele, anında “tövbe estağfrullah” dedi, “bir insan ister şehit olsun, ister ecel saati vurduğunda son nefesini versin, bir kimse Allah’ın yarattığı kul için ‘gebermiş leş’ derse Cehenneme gider... Biz hem askerin, hem de gerillanın cenazesi önünde saf tutup, namaz kılıyoruz, onlar için Allah’tan şefaat diliyoruz; ‘gebermiş leş’ için namaz kılınır mı?”

Bu Muhyettin’in mutlaka Şemdinli’ye gitmesi gerekiyor. Dua ediyorum; inşallah gider...

Sizce bu garabet haller neyin işareti? Bence AKP’nin “düşüş” halinde olduğunun işareti. Muhyettin’in sözleri bu “düşmenin”, “alçalmanın”, “mürtedleşmenin”, “inhitatın” işaretidir.

Başka işaretler de var.

İşte Mustafa Karaalioğlu. Onun suratını ekranda ne zaman görsem, ağlayacak oluyorum. Malum gülme gibi ağlamak da sari. Karaalioğlu her daim ağlıyor gibi. Neden acaba? Çünkü o, AKP’nin düşüşte olduğunu en iyi bilenlerden birisi.

Yazmış:

“Türkiye, Esad’ı devirirse ve şimdi olduğu gibi bunu ABD desteği olmadan yaparsa, oyunun kazananı olacaktır. Kimlere karşı?

Rusya-Çin-İran blokuna karşı... Sır değil, bu bloğun hararetli ve gizli müttefiki de İsrail’dir.

ABD ise seyircidir. Hem de nasıl bir seyirci? ‘Suriye kimyasal silah kullanırsa durum değişir’ diyerek, aslında Esad rejimine kimyasal silah kullanmadığı müddetçe dilediği kadar öldürebileceği mesajını veren, pek de pasif sayılmayacak bir seyirci. Türkiye’nin pozisyonu meşru, politikası haklı; ama durumunun kolay olduğunu söylemek iyimserlik olur.”


Rusya, Çin, İran, İsrail ve ABD...

Bu satırları Apê Musa’ya okusaydık, şöyle derdi: “Vah, vah, Türkiye ölmüş de, namazını kılan yok...” Karaalioğlu’nun suratını neden limon yemiş gibi ekşittiği çok açık.

Başka?

Bir de elbette ilim, irfan, aritmetik, matematik ve istatistik var. Ben AKP “düşüşte” dediğimde bana inanmıyorsanız, işte size inanılacak bir veri:

Andy - Ar Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin yaptığı araştırmada son bir yılda AK Parti’nin oy oranlarında 8 puanlık bir erime gözleniyor. Buna karşılık BDP’nin oyları yüzde 10 barajını zorluyor... Ve ekonomik büyüme hızı da yüzde 10’dan, yüzde 4’e gerilemiş... Yani “düşüş”...
Ah, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut’u unuttum. İdam istiyor, BDP’lileri Meclis’ten atmak istiyor.

Bu nedir?

Bu “düşmek” bile değil. “Kıç üstü şapa oturmaktır”...

Hiç yorum yok: