25 Ağustos 2012 Cumartesi

Aldar Xelil: Türk Devleti Sarsıntı Geçiriyor


Kürt Yüksek Konseyi Üyesi Aldar Xelil, Türk devletinin Rojava Kürdistan’daki kazanımlar karşısında agresifleşmesi ve kirli senaryolar hazırlamaya başlamasının iki önemli nedeni olduğunu söyledi.
 
Suriye’nin geleceği belirsiz senaryolar arasında şiddet sarmalında yol alırken Batı Kürdistan’da Kürtler, bir yandan kendi bölgelerini korumak için örgütlenmelerini güçlendiriyor, diğer yandan Suriye’deki diğer halklarla barışçıl bir yaşamın koşulları için çağrılarını yineliyor. 19-22 Temmuz arasında Kobani, Afrin, Dêrka Hamko ve Amude kentlerinin yönetimi herhangi bir şiddete başvurulmadan Kürtlerin eline geçmesinden beri Türkiye‘deki telaş ve saldırgan dil, karanlık hesaplarla devam ediyor. Kürt YüksekKonseyi Üyesi Aldar Xelil, Batı Kürdistan’daki gelişmeleri, 'Domokratik Suriye, Demokratik Özerk Kürdistan' tezini, Kürtlerin oluşturduğu Kürt Yüksek Konseyi ve Halk Savunma Birliği‘ni (YPG), Türkiye’nin saldırgan politikalarını, Kürdistan Report'tan Derviş Çimen'e anlattı.

Kürtler, Suriye'de Baas rejimene karşı başlayan ayaklanmanın neresinde durdular?


Kürtler, diğer halklardan farklı olarak varlığını korumak ve özgürlüğünü sağlamak için mücadele ediyorlar. Bu, iktidara odaklaşmanın dışında olan bir tercihtir. Bu anlamda da taraflardan birinin yanında değil, kendi özgücüyle bağımsız hareket ediyor.
 
Suriye'de bir savaş durumu yaşanırken, Batı Kürdistan'da Kürtler PYD öncülüğünde şiddete başvurmadan yönetime ele geçirdiklerini deklare ettiler. Bu gelişme nasıl oldu, bunun hazırlık süreci neydi?


Yapılan sadece sürece devrimci müdahale olmuş; asıl olarak da halkımızı kendi öz yönetimine kavuşturmak, güvenliğini sağlamak ve başı bozuk bir savaşın neden olacağı tahribatın önüne geçilmesi hedeflenmişti. Bunda da başarılı olundu. Rojava Kürdistan'ında halkımız yaşanacak olan kaos ortamının yıkıcı etkisinden korundu ve güvenlik içerisine alındı.


Bunun şiddete başvurulmadan gerçekleştirilmesi de burada var olan örgülenme düzeyiyle ilgilidir. Kürtler örgütlüdür. Bu hiçbir şekilde basite alınmayacak bir düzeydedir. Onlarca yılı bulan bir örgütlenme ve mücadele sonucunda böyle bir düzey yakalanmıştır. Bunun için ağır bedeller ödenmiştir. Kürdistan'ın diğer parçalarında yaşanan mücadele pratiğinin birikiminin biraraya geldiği bir merkez olma özelliğine de sahiptir. Bunlar bilinmeden Rojava Kürdistan'ında yaşanan bu durumu anlamak mümkün değildir.


Ne yazık ki, bu gerçeğin doğru anlaşılmadığına tanık oluyoruz; "nasıl böyle oldu" sorularının muhatabı haline geliyoruz. Aksine böyle bir durum yaşanacaktı. Bu bizim gündemimizde de yer alıyordu. Bu soruya cevap verirken belirttiğimiz gibi; savaşın şidetlenmesi ve yaşanan yönetim boşluğu bizler için hızlandırıcı bir rol oynamıştır.

Kürt Yüksek Konseyi'nde kimler temsil ediliyor, nasıl bir bileşimdir ve yaptırım gücü nedir?

 
Rojava Kürdistan'ında birlik oluşturma çabaları yeni değildir. Öncesinde başlayan bir süreç sonucunda Kürt YüksekKonseyi oluşmuştur. 15 Mart 2011 yılında Suriye'de sürecin başlamasıyla birlikte Rojava Kürdistan'ında birlik çalışmaları başlamıştır. Bunun sağlanması için de görüşmeler ve Rojava için ortak bir konferansın yapılması için tartışmalar yapılmıştır. Fakat bazı güçlerin müdahalesi bunun sonuç vermesini engellemiştir.  Bunun bir sonucu olarak da PYD dışında olan güçler Encümeni Niştiman adıyla biraraya gelmişlerdir. O nedenle birlik çalışmaları sonuç vermemiştir.


PYD'nin genel örgütlü gücü; her alanda kendisini örgütlendirmiş olması, Halk Komite ve Meclislerinin varlığı, Özsavunma Güçlerini oluşturması ve bunlardan daha önemli olarak halkın PYD'ye olan bağlılığı ve güveni PYD dışında oluşturulmak istenen birlik çalışmalarının sonuç vermesine olanak tanımamıştı.


Gelinen aşamada PYD'nin yer almadığı bir birliğin, Rojava Kürdistan'ın da yaşayan Kürtlerin birliğini temsil edemeyeceği ve halk tarafından da bunun kabul görmeyeceği anlaşılmış ve bu süreçte PYD'nin de içerisinde yerini aldığı Demokratik Toplum Hareketi‘nin (TEV-DEM) oluşumuyla; birlik çalışmalarına yeniden hız kazandırılmıştır.


Rojava Kürdistan'ında bulunan örgütler geride kalan bu süreci değerlendirmişler ve kendi aralarında birlik oluşturma çalışmalarına yeni bir biçim kazandırmak üzere biraraya gelmişlerdir. Sonuçta da TEV-DEM'in yürütme organı olarak rolünü oynadığı Meclisa Gelê Rojava ve Encümani Niştimani Kürt adıyla hareket eden Kürtlerin birliğini sağlamışlardır.


Kürt Yüksek Konseyi de sağlanan bu birliğin en üst temsil organı olarak kurulmuştur. Konsey'e doğrudan bağlı olarak da; Dışilişkiler Komitesi, Güvenlik Komitesi ve Sosyal Hizmetler Komitesi oluşmuştur.


Mevcut durumda Kürt Yüksek Konseyi Rojava Kürdistan'ında tüm halk tarafından kabul görmektedir. Kürt Yüksek Konseyi'nin ilanından sonra adeta bir referandum görünümü alan gösterilerde de halk bu kabul edişi onayladığını ilan etmiştir.


Diğer parçalarda yaşayan halkımız da Rojava Kürdistan'ında alınan bu kararı saygıyla karşıladı. O nedenle burada çok açık bir şekilde Kürt YüksekKonseyi'nin Rojava Kürtlerini bağlayan en üst temsil gücü olduğunu söylemek gerekmektedir.


Kürt Yüksek Konseyi'nin yetkileri de bu temelde belirlenmiştir. Buna göre Rojava'da Kürt halkının taleplerini ortaklaştırmak, muhataplık sorununu çözmek, özgür yaşam sistemini inşa etmek, Kürt halkının kendi öz örgütlülüğünü ve sistemini kurmak, öz savunmasını oluşturmak ve eylem birliğini sağlama görevi ve sorumluluğu ile hareket etmektedir.

'Demokratik Suriye, Demokratik Özerk Batı Kürdistan' tezi ve talebini nasıl anlamak gerekiyor?


Suriye için en gerçekçi çözüm formülünün bu olduğunu savunuyoruz. Suriye çeşitli din, dil ve kültüre sahip kimliklerden ve topluluklardan oluşuyor. Bunlar bölgedeki kadim topluluklar olma özelliğine sahiptirler. Her şeye rağmen bugüne kadar da varlıklarını korumuşladır. Bu gerçekliğin kendisi bile tek başına  Demokratik Özerklik düşüncesinin Suriye'nin bütünü için savunulan bir görüş olduğunu ortaya koymaya yetmektedir. Kürtler daha şimdiden bu temelde diğer topluluklarla birlikte yaşama ve ilişki arayışı içerisine girmişler ve bu doğrultuda adımlar atmışlardır. Asuri-Süryani, Arap, Ermeni vb. topluluklarla Haseki ve Afrin gibi kentlerde Halkların Birliği Meclislerini oluştururlarken; diğer yerleşim merkezlerinde de oluşturulan ortak komitelerde bir araya gelinmiştir.

YPG nasıl bir yapılanmadır, kimlerden oluşuyor ve amacı nedir?


YPG Rojava Kürdistan'ın Öz Savunma Gücüdür. Tamamen sivillerden oluşmaktadır. Halkı korumak ve güvenliği sağlamaktan sorumludur.


15 Mart süreciyle birlikte, Rojava Kürdistan'ında gençler, halkı koruma ve güvenliğini sağlama sorumluğuyla öz savunmayı üstlenmişler ve bir komutanlık biçiminde kendilerini örgütlemişlerdir. Kürt Yüksek Konseyi oluştuktan sonra da var olan bu komutanlık Kürt Yüksek  Konseyi'ne bağlı olarak çalışacağını ilan etmiştir. Halk Meclisi'nin ikinci ara dönem toplantısında bu konuda önemli bir kararlaşma yaşanmıştır. Rojava Kürdistan'ındaki farklı, küçük savunma gruplarını da YPG'ye katma yönünde çalışmalar sürmektedir. 
 
Özellikle Türk medyasında Batı Kürdistan'da PYD'nin Esad rejimi ile işbirliği içinde olduğu konusunda bir dezenformasyon yürütüyorlar. Sizin bunlara cevabınız nedir?


Bunun arkasında Kürtlerin bir statü elde etmesini istemeyen ve bundan korkan güçler var. Bu yalan ve iftiralara cevap vermek yerine; birkaç gerçeği burada hatırlatmanın yeterli olacağını düşünüyoruz.


BAAS rejimiyle birlikte şiddetli bir şekilde inkar ve imha politikasının muhatabı haline getirilen; katliamlar ve Arap kemeri politikasıyla yerlerinden-yurtlarından edilen Kürtlerin yaşadıkları ortadadır. Fazla uzağa gitmeden 2000'ler sonrasında TC gibi devletler ile birlikte oluşturan anti-Kürt ittifakının bir sonucu olarak ağırlaştırılan baskı ortamında halk nefes alamaz hale getirilmiş; tutuklama ve katletmeler yaşanmıştır. Ağır baskı atına alınanlar kimlerdi, tutuklananlar ve katledilenler kimlerdi? Akıl ve vicdan sahibi olanlar bu sorulara doğru yanıt vereceklerdir. Biz, toplumumuzun gerçeklerini esas alıyoruz. Buna göre de hareket ediyoruz.

Türkiye'nin Batı Kürdistan'daki gelişmeler karşısındaki agresiv, saldırgan tutumunu neye bağlıyorsunuz? Türkiye Batı Kürdistan'a müdahale edebilir mi?


Sömürgeci Türk devletinin Rojava Kürdistan'daki kazanımlar karşısında agresifleşmesinin nedeni anlaşılmaz değildir. Bunu iki nedene bağlamak gerekiyor:


- Kendi varlık noktasında yaşadığı sarsıntıdır. Asıl olan da budur. Türk devleti Kürtlerin inkarı ve imhası temelinde kurulmuştur. Rojava Kürdistan'ın da Kürtlerin elde etmeye başladığı kazanımlar, Kuzey Kürdistan'da yürütülen Özgürlük ve Demokrasi Mücadelesine ivme kazandıracaktır. Sadece Kuzey'de değil, diğer parçalarda da demokratik ulus bilincinin, birliğinin gelişmesine güç ve katkı sunacaktır. Bu koşullarda, Kürt inkarı ve imhası temelinde kendini var eden Türk devletinin bugünkü haliyle varlığı koruması olanaksız bir hale gelecektir.


- ABD'nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nin taşeronu olan Türk devletinin kurduğu hayallerin boşa çıkmış olmasıdır. Türk devletinin yanlış hesapları Rojava Kürdistan'ına çarpmış ve geri dönmüştür.


Türk devleti bu şekilde çapma ve sarsıntı yaşamayı göze alabilecek mi? Bu soru tartışılabilir. Fakat  Türk devletinin böyle bir maceraya kalkışması halinde yaşanacaklar tahmin bile edilemez. 


Yeni Özgür Politika

Hiç yorum yok: