17 Haziran 2012 Pazar

Yeni Kültürel Soykırım Stratejisi

Yıllardır gündemde olan Kürtçe seçmeli ders konusunu Başbakan açıkladı. 4+4+4’ün ikinci dördünde seçmeli Kürtçe ders olacakmış! Böylece isteyenler Kürtçe öğrenecekmiş. Hem yeterince öğrenci bulunacak, hem de seçmeli olacak. İngilizce, Fransızca ya da başka bir dil zorunlu öğretilirken Kürtçe seçmeli ders olacakmış.

Seçmeli ders konusunun gündeme getirilmesinde hangi niyetin olduğu ortaya konulan veriliş tarzında görülmektedir. Neden ilkokulda değil de ortaokul denilen kademede verilecek? Amaç, çocuklar Türkçe eğitimle iyice asimile olsun, böylece esas dili Türkçe haline gelsin, sonra isterse Kürtçe öğrensin. Çünkü seçmeli olduğu için herkes istemeyebilir. Öte yandan en iyi bildiği dil ve bütün yaşamı Türkçe haline getirildikten sonra öğrenilen dil bir toplumun dilini ayakta tutacak düzeyde olamaz. Türkçenin hangi zorunlu eğitimlerle ve devlet baskısıyla öğretildiği çok iyi bilinmektedir. 


Biz seçmeli Kürtçe derslerin dillendirildiği birkaç yıl öncesinden bugüne kadar bunun kursların resmi biçimi olmaktan öteye bir anlam taşımayacağını söyledik. Bu adımın esas olarak anadilde eğitim ve kamusal alanda Kürtçenin kullanılması taleplerini savuşturmak ve bu talepleri ortadan kaldırmak için atıldığı açıktır. Bazılarının söylediği gibi anadilde eğitimin ve kamusal alanda Kürtçenin kullanılmasının bir adımı olarak düşünülmüyor. Tam tersine bu taleplerin önünü almak için gündeme getiriliyor. Bu tür adımlar atılırsa Kürt Özgürlük Hareketi’nin meşruiyeti zayıflatılır, toplumsal tabanı daraltılır ve diğer saldırılarla Kürt Özgürlük Hareketi bitirilir. Bunun sonucu da Kürtlerin kendi kendini yönetme, anadilde eğitim ve diğer demokratik talepleri ortadan kaldırılır. Türk devletinin hedeflediği budur.


Günümüz dünyasında Türk devletinin dil ve kültür inkarcılığı çok teşhir olmasına yol açıyordu. Bu durum Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaşta pozisyonunu zayıflatıyordu. Kürt Özgürlük Hareketi’nin askeri yöntemlerle ezilemeyeceğinin anlaşılmasından sonra bu tür adımlar atarsak askeri yöntemlerle daha iyi sonuç alırız gibi bir yaklaşım benimsediler. Bunun sonucu en fazla teşhir oldukları dil ve kültür alanında esas olarak fiili bazı yumuşamalara gittiler. Bu yumuşamalara dayanak olan anayasal ve yasal düzenlemeler Ecevit-Bahçeli-Yılmaz döneminde yapılmıştı. Bunların da çerçevesi çok dar ve sınırlıydı. Dolayısıyla mevcut kimi yumuşamaların anayasal ve yasal çerçevesi yoktur ya da bu psikolojik savaş adımlarının bile gerektiğinde geri alınacağı kadar dar bir hukuki çerçevesi vardır. Eğer Kürtlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesi ezilirse mevcut özel savaş argümanı olarak kullanılan bu adımlar bile ortadan kaldırılabilir.


Bu adımları Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütülen savaşın psikolojik savaş argümanı olarak görmek gerekir. Kuşkusuz mücadele karşısında zorlandıklarından bu adımları atıyorlar. Ama bu adımları atarken de kendilerini zorlayan Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etmeyi hedefliyor. Yani Kürtlerin anadilde eğitim ve diğer demokratik talepleri için bir ön adım atılmıyor, bu talepleri ortadan kaldırmak için bu yola başvuruluyor.


Bu tür adımların çerçevesi Milli Güvenlik Kurulunda çizilmiştir. Eski Genelkurmay Başkanlarıyla bu konuda bir anlaşma yapılmıştır. İlker Başbuğ, kültürel soykırımı, yani tek millet olmamızı engellemeyecek adımlar atılabilir demiştir. TRT 6 ve bazı üniversitelerde Kürtçe öğretim bölümlerinin açılması bu strateji çerçevesinde gündeme gelmiştir. Tek millet olmayı önlemeyecek, aksine kültürel soykırımın mevcut koşullarda sürdürülmesini kolaylaştıracak adımlar bu yeni stratejinin gereğidir. Türk devletinin yeni inkar ve asimilasyon politikası bu çerçevede yürütülecektir. 


Kürt sorunu söz konusu olduğunda hem nalına hem mığına vuran Vahap Coşkun A Habere çıkarıldı. “Seçmeli Kürtçe dersin olmasına olumsuz bakmıyorum ama başka taleplerin önünü almak için yapılıyorsa; sorunu çözmek için değil bir sadaka gibi veriliyorsa bunu doğru bulmam” deyince telefon ve ekran yüzüne kapatıldı. AKP’nin gerçek niyetini doğrudan olmayan cümlelerle biraz eleştiren konumuna düşünce susturuldu. Yapılan konuşma, yürütülen psikolojik savaşa gölge düşürür kaygısıyla telefon kesildi.


AKP çok sıkıştığı süreçte bu yola başvurdu. Bu adımı çözümün değil, saldırıların arttırılmasının sıçrama tahtası olarak kullanacağı anlaşılıyor. Belki de bazı çevrelerle “biz bu tür şeyleri yapalım, sizler de bizimle birlikte PKK’nin üzerine gidin” konusunda anlaşmıştır. Beşir Atalay bu konuyu gündeme getirdiği gün ABD ve Barzani üzerinden PKK’yle silah bıraktırma görüşmeleri yapılıyor biçiminde açıklamada bulunmuştu.


Herkes de biliyor ki AKP Kürt Özgürlük Hareketi karşısında çok sıkışmıştır. Eğer bu çatışmalı ortam ve hükümetin sürdürdüğü baskılar devam ederse sonunun geleceğini çok iyi biliyor. Zaten son dönemdeki saldırganlığı bu nedenledir. Yüksekten atıp tutma ve saldırılarla Kürt halkının mücadele azmini kıracağını sanmaktadır. Kürtlere karşı havuç-sopa politikası yürütmektedir. Ancak Kürtler; AKP ve T. Erdoğan’dan daha fazla bir mücadele geçmişine ve siyasi tecrübeye sahiptir. Bu tür psikolojik savaş yöntemleriyle Kürtleri aldatması ve mücadeleden alıkoyması zordur.


AKP seçmeli Kürtçe ders hakkında ne düşünürse düşünsün, Kürtler bu psikolojik savaş argümanına tav olacak değillerdir. Türkiye’nin diğer halkları ve Türkler için Kürtçenin seçmeli ders olması gerekir. Nasıl ki Kürtler Türkçe öğreniyorsa onlar da Kürtçe öğrenmelidir. Ancak Kürtler için anadilde eğitim olmazsa olmaz kabilindedir. Anadilde eğitim ve Kürtçenin kamusal alanda kullanılması hakkından vazgeçmezler. Hiç kimse Kürtlere size bu kadar yeter diyemez. Çünkü Kürtler çok iyi biliyor ki anadilde eğitim olmaz ve kamusal alanda kullanılmazsa kültürel soykırım ortadan kaldırılamaz. Hele hele bilişim ve iletişim çağında seçmeli ders gibi girişimler kültürel soykırımın üstünü örtmekten başka bir işlev göremez.


HÜSEYİN ALİ

Hiç yorum yok: