4 Haziran 2012 Pazartesi

Tayyip-Fetullah Koalisyonu Başarısız Olunca

Adil Bayram

Belli ki siyasette başarısız olmak insanı çıldırtıyor. Hele hele önce başarılar kazanıp da kendine narsistçe sevdalanan bir tekliğe ulaştıktan sonra bu çok daha fazla yaşanıyor.

Başbakan Erdoğan’ın geçen haftaki görüntüleri bu durumu yansıtıyordu. Duyan ve gören birçok insanı neredeyse hayrete düşürdü. Bazı söz ve davranışları birçokları tarafından “Çılgınlık alametleri” olarak değerlendirildi.

Başbakan Erdoğan’a göre BDP “Kalleş”, medya ise “Tasmalı”! Bunları duyunca insan kulaklarına inanamıyor. Hayretler içinde kalıp “Bu kadar da olmaz” diyor. Kuşkusuz normal değil, anormal bir durum bu. Fakat ne var ki acı bir gerçek.

BDP bu sözlerin cevabını Meclis’te verdi. Bakalım basın ne yapacak! Erdoğan’ın bu hakaret ve küfürleri karşısında ne tutum gösterecek! Eğer baştan beri Başbakan’ın baskı ve hakaretlerine boyun eğmeseydi, bugün “Tasmalı” sıfatıyla karşılaşmazdı.

Şu sözlere bir bakın: “Uçaklar o kadar uzaktan nasıl seçecekler Ahmet mi, Mehmet mi?” “Kaçakçılar niye mayına basmıyor? Mayın haritası kimin elinde?”! Başbakan Erdoğan bunları Roboski Katliamı için söylüyor, 29 Mayıs günü!

Açık ki bu hayret verici sözler üzerinde çok şey ifade edilebilir. Erdoğan, “Nasıl seçecekler” diyor ama, Roboski Katliamı’nı araştıran Meclis Komisyonu “Keşif uçağı görüntülerini incelediklerini, her şeyin açıkça görülür ve seçilir durumda olduğunu” açıklamıştı. Yine konuyu gündeme getiren Amerikan gazetesi, “Daha çok netleştirmeye Ankara yönetiminin fırsat vermeden savaş uçaklarıyla vurduğunu” yazmıştı.

Gerçekler Başbakan Erdoğan’ı yalanlıyor!

Belli ki Erdoğan 29 Mayıs günü bu sözleriyle Roboski köylülerinin “PKK’li olduklarını” ima ediyor. PKK’li olunca da böyle uçakla vurulmayı hak ediyorlar! Başbakan iyice “Her Kürt PKK’li” çizgisine gelmiş bulunuyor.

Bazılarına göre “Abuk sabuk” olan bu sözler üzerine fazla şey yazmaya gerek yok. Fakat Roboski Katliamı üzerine söylenen bu sözler hangi sonucu ifade ediyor? Çok açık ki, Roboski Katliamı’nın bilerek ve belki de Başbakan Erdoğan’ın emriyle yapılmış olduğunu!

Erdoğan’ın 29 Mayıs tarihli konuşması çok açık bir “Katliam itirafı” oluyor. Başbakan Erdoğan’a göre Roboskililer PKK’li sayıldığına ve PKK’liler için de Başbakan’ın “Vurun” emri bulunduğuna göre, o halde Roboski Katliamı’nın çok bilinçli ve planlı yapıldığı ve bunun Başbakan’ın emriyle olduğu ortaya çıkıyor.

Dikkat edelim, bu sözlerin doğru olup olmadığı üzerine bir şey belirtmiyorum. Sadece sözlerden çıkan anlamı, sonucu ifade ediyorum. Yalnızca bu bile insanı hayretler içinde bırakmaya zaten yetiyor.

Bütün bunlar Başbakan Erdoğan’ın artık çıldırmaya doğru gittiğini açıkça gösteriyor. Belli ki “Çılgın proje”lerin sonu çıldırma olacak!

Ama dahası da var. Bir yandan Roboski Katliamı üzerine “Cinayet itirafı” anlamına gelen bu sözler söylenir, BDP ve medyaya hakaretler yağdırılırken, diğer yandan da Erdoğan’ın ağzından “Sezaryen” ve “Kürtaj” sözleri dökülüyor. Başbakan sezaryene karşıymış! Sezaryen dış güçlerin bir oyunuymuş! “Her kürtaj bir Roboski” imiş!

Bu sözlerin doğru olup olmadığı da ayrı bir konu. Bunlara en doğru ve iyi cevabı kadınlar verdiler ve belli ki daha da verecekler. Fakat Roboski Katliamı gibi çok ciddi bir olay tartışılırken ve bu konuda AKP hükümeti üzerinde ciddi suçlamalar varken, kalkıp da sezaryen ve kürtaj üzerine ahkâm kesmek neyin nesi oluyor? İnsanları şaşırtan bir konu bu. Belli ki Başbakan Erdoğan bununla da gündemi saptırmaya ve değiştirmeye çalışıyor.

Dikkat edelim, Erdoğan’ın bu sözleri ardından Roboski Katliamı üzerine olan tartışmalar bıçakla kesilir gibi kesiliyor. Bu sözler ardından neredeyse herkesin tartıştığı konu “Yeni kürtaj yasası”. Hazırlandı mı, hazırlanmadı mı? Olacak mı, olmayacak mı? Adeta fal bakar gibi herkes bunları konuşuyor.

Başbakan Erdoğan demagoji ve gündem değiştirmede sonderece usta ve başarılı olduğunu bir kez daha gösteriyor!

Peki ne olacak bunun sonu? Bu biçimde nereye gidecek? Sonunun ne olacağını elbette bilemeyiz, ama bu sözlerin ne anlama geldiğini ve nereden kaynaklandığını değerlendirebiliriz.

Başbakan Erdoğan’ın bu sözlerinin çılgınlaşma belirtileri olduğu tartışma götürmüyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi, Başbakan’ın ruh sağlığının bozulduğu ve dengesini kaybetmekte olduğu açıkça görülüyor. Yoksa bu sözler bir tesadüf veya geçmişin devamı olarak görülemez.

Peki Başbakan Erdoğan’ı böyle çılgınlaşma noktasına getiren ne? Belli ki Roboski Katliamı! Roboski Katliamı’nın da içinde yer aldığı Kürt sorunu! Kürt sorununu çözemeyişi ve Kürt özgürlük direnişi karşısında başarısız kalışı Erdoğan’ı işte böyle çıldırma noktasına götürüyor.

Hatırlanırsa bu konuda “Okyanusları aştık, gölde mi boğulacağız” diyordu! Belli ki gölde boğulmak Başbakan’ı çıldırtıyor. Belki de esas okyanus Kürt sorunu oluyor. Tam da “Başarılı olduk, her şeyi ele geçirdik” deyip kendini Sultan Süleyman sanırken ve “Başkan olma” hayalleri güderken, Kürt sorununun gücünü pul pul tüketmesi Başbakan Erdoğan’ı çıldırma noktasına getiriyor.

Peki Kürt sorunu üzerindeki başarısızlığı nedir? Başbakan Erdoğan ve AKP’nin bu konudaki tüm taktik ve oyunları boşa çıkarılmıştır. PKK Liderliği tarafından konuya ciddi ve cesur yaklaşılması, AKP’nin ciddiyetsiz, cesaretsiz, hile ve oyun içeren yaklaşımlarını boşa çıkarmıştır. Kürtlerin barıştan ve siyasi çözümden yana olan net tutumları AKP’nin ikiyüzlü politikalarını deşifre etmiştir.

AKP hükümeti avukat ve aile görüşünü engelleyerek PKK Lideri Abdullah Öcalan’a geri adım attıracağını sanmış, ancak başarısız kalmıştır. Yaklaşık sekiz bin kişi tutuklayarak, BDP’nin tüm yönetici ve aktif üyelerini hapse koyarak Kürt demokratik siyasetini tasfiye etmeyi hesaplamış, ancak bu konuda da başarısızlığa uğramıştır. Yasak silahlar da dahil her türlü araçla askeri operasyonları yoğunlaştırarak PKK’yi ya ezmeyi ya da ateşkese zorlamayı planlamış, ancak bunda da başarılı olamamıştır.

Umut edilen ve beklenen üzere PKK kış sürecinde ateşkes ilan etmemiştir. Şimdi ise kış bitmiş, gerilla hareketliliği için en uygun mevsime gelinmiştir. Bu noktada PKK’yi engellemek üzere AKP’nin BDP ve KDP üzerinden yürüttüğü girişimlerin de sonuç vermediği gözükmektedir.

Dikkat edilirse, AKP’nin tüm politikaları başarısız kalmıştır. Kürtleri oyalama ve Kürt direnişini bastırma politikası yenilgiye uğramıştır. Şimdi AKP’nin gücünü bitirecek bir savaş süreci gündeme gelmiştir. İşte Başbakan’ı çıldırtanın bu olduğu anlaşılmaktadır.

Peki bu durum aşılabilir mi? Başbakan Erdoğan ve AKP’yi kurtarmak üzere şimdi de CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu devreye sokulmuştur. CHP’nin son yönelimlerini böyle değerlendirmek gerekir. Nitekim Cemil Çiçek adeta bir kurtarıcı gibi CHP girişimine sarılmıştır. Başbakan da benzer bir tutumla CHP üzerinden bir çıkış aramaya çalışacağa benzemektedir. Burada son soru şu oluyor: Peki bu girişimiyle CHP, AKP’yi kurtarabilir mi? AKP’yi yaşadığı başarısızlıktan çıkarabilir mi? Bu soruların cevabını da önümüzdeki günler gösterecek!..

Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: