4 Haziran 2012 Pazartesi

Recep, ‘Cinayetleri Anmak, Kardeşliği Bozmaktır’ Diyor

 
Yazı yazarken zorlanıyorum. Bir saatte yazacağım yazı, adabını bozan kelime ve deyimleri ayıklayayım derken, zaman uzayıp saatlere yayılıyor.

O yüzden bazan, içime sinmeyen yazılar da çıkıyor. Ama ne yapayım ki, her diktatör utanmaz, diktatörlük ahlaksızlık, edepsizliktir.


Çağın tanığı olarak, işiniz bunların cinayetlerini yazmaksa eğer, kan ve ateşin izleri arasında yazının kalitesi de bozuluyor, bazan.


Kendinizi benim yerin koyun lütfen. Kadın gerillaların, Recep Tayyip’in güvenilk güçleri içindeki ölü sevicilerinin tecavüzüne uğraması, kitap sayfalarıyla kirli savaşın utanç tarihine geçti. Ama o, yazılıp eline verilen metinde, Kürt halkının katledilmeişlerine sahip çıkmasını ölü sevicilik (nekrofili) olarak miteliyordu, utanmadan.


Her diktatör ahlaksız, diktatörlükler utanmazlıktır. Yine de kimileri tutarlıydı, söylemlerinde. Saddam Hüseyin, Arap ırkçısı, ama Arap’tı. Musolini İtalyan, Hitler Avusturya doğumlu, fakat Germen kökenliydi.


Recep Tayyip, Türk ırkçısı Gürcü’dür. Irkçı güdülerinin kiniyle, tımarhanede zaptu rapt altında tutulması gereken deli gibi Kürtlere saldırırken Roboski katliamını, “milli icraat” olarak gösteriyor.
Önceki gece Türk televizyonlarının ortak yayınında, aklının gel-git çırpıntıları arasında haykırıyor, şöyle diyordu:


“Uludere’de meydana gelen acı hadise üzerinden güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz topyekün hedef alınıyor. Uludere istismarı üzerinden kardeşliğimiz hedef alınmak isteniyor.”


Oysa kimsenin güvenik güçlerini karaladığı yoktu. Uludere’de yaptıklarına uygun sıfatla anılıyorlar; hepsi bu…


Evet, Faşist diktatörlerin de bir ciddiyeti vardı. Hitler, “Yahudileri katlederken kardeşliği pekiştiriyorum” demiyordu.


Ama Recep Tayyip, hem Allaha inandığını söylüyor, hem de gasp edilmiş Kürdistan’ın üstüne oturuyor, hem de Allaha karşı çıkarak onun can verip, yarattığı bir halkı inkar ediyor, sonra dönüp “kardeşlik”likten dem vuruyor, kara kimin eseri katliamlar yüzüne vurulduğunda,”cinayetlerimi anmak, kardeşliği bozmaktır” diyordu.


Deli diye tarihe geçmiş diktatörlerin böyle kıvırtması yok, oysa. Neron Romayı yakarken, ardından “kardeşlik” sözünü söylememiş, Hitler, “Yahudileri öldürerek, Almanlarla kardeşliklerini pekiştiriyorum” dememişti.


Bırak kardeşlik yalan ile dolanını, derler adama. Soykırımla kardeşlik yalanını icat etmek kücücük aklına mı kaldı diye sorarlar adama…


Yahudilerden söz etmişken, onlardan Hitler  görülmedi, yer yüzünde.


Acı ama, haysiyeti kiralık “Kürt kardeşleri” hala var. Bunlar, bir kemik karşılığında boynuna yular, Kürtlerin”sınni” dedikleri tasma taktıranlar soyundandır.


Yere düşürülmüş, dünyanın gözü önünde çiğnenen bir halktan yana olmak için, onun soyundan gelmek gerekmiyor. Zalime isyan için, insan olmak yeterlidir.


Ne yazık ki, ulusal kurtuluş savaşlarında, insani damarını kaybedip, halkının kanı içinde geçimini arayanlar hep vardı. Bu düşmüşlük Kürtlere has değil, anlayacağınız. 


Onursallığın evrensel tarihi, bedenini satarak geçinen kadınlara hakaret olur diye bunlara “fahişe” bile denmiyor. Fahişeler, halkının katillerinin kucağına koşmuyor, iğrenerek bakıyorlardı, çünkü.


Bu durumda Kürt “aydını” ya da politikacı sıfatıyla temennaha duranlara ne isim verilmeli, bilemiyorum. 


Fakat, bu satırları okuduğunuzda, “cinayetleri yüzüme vurmak, kardeşliği bozmaktır” diyen Recep Tayyip, onların alkışları arasında, Kürdistan’ın kadim yüreği Amed’de olacak.


Selahaddin Demirtaş’n deyimiyle” hangi yüzle” ne amaçla şimdilik bilinmiyor. Belki de  polis ve askerlerin namluları arasında, yalanlara yenilerini ekleyecek.


Fakat, “kut xur” şakşakçıların dışında sesini duyuracak kimse yok. Kürdistan, artık onu bir yalan söyleyen olarak biliyor. Yalanlara sınır tanımayan biri…


Çünkü o yola çıkarken, Ankara’da 1990’lara dönüşün yeni açılm hazırlıkları yapılıyordu.  


1990’larda, Türk parlamentosundaki Kürdistan çocukları sürüklenerek işkencehane götürülmüş, Mehmet Sincar Batman’da kurşunlanmıştı.


Dosya raftan indirilirken 8 seçilmişin parlamentodan atılması adımını atılıyor, liderleri Selahaddin Demirtaş ile Gültan Kışanak’a ordu malı kurşunlarla Mehmet Sincar’ın akıbeti hatırlatılıyordu.
Zulümle “kardeşliğin abat” olmadığını Recep, yaşayarak görecektir.


AHMET KAHRAMAN
akahraman61@hotmail.com

Hiç yorum yok: