8 Haziran 2012 Cuma

Kürtleri Oyalamanın Yeni Yöntemleri




Kılıçdaroğlu ile Erdoğan görüşmesi yapıldı. Anlaşılıyor ki iki taraf da bu görüşmeyi bir gösteri gibi ele almışlar. Türkiye’nin en ciddi sorununa ciddi yaklaşmadıkları görülüyor. Bu tabii ki Türkiye toplumunu ciddiye almamaktır. Bu yaklaşım ve kafayla Kürt sorununu çözmek zor. Özcesi toplantı eski zihniyetlerin tekrarıdır. CHP belki Deniz Baykal CHP’sinden farklılaşmaya çalışıyor, ancak Kürt sorunu konusunda AKP’yi aşan, AKP’yi çözüme zorlayan yaklaşım ve kararlılık bulunmuyor.

Erdoğan görüşme akşamı çıktığı televizyonda yine eski söylemini tekrarladı. Kendilerinin uygulama yaptığı demagojisini dile getirdi. Televizyon, radyo açılmış, cezaevlerinde ailelerle Kürtçe konuşuluyormuş! Asimilasyon son hızla sürerken, inkarcılık yeni biçime büründürülmüşken inkar ve asimilasyonu kaldırdıkları palavrasını atıyordu. Cezaevlerinde Kürtçeyi serbest bıraktığı bir yalandır. Eğer birisi Kürtçeyi bilmiyorsa fiili olarak konuşma engeli kalkmış. Türkçe bildiği düşünülürse yine yasaktır. Türklük ve Türkçe hala her yerde imtiyazlı ve baskındır. Bu baskın halini ortadan kaldırıp eşitleme gibi bir anlayış yok. Zaten Demirel’in on yıllardır tekrarladığı anayasal vatandaşlık diyor başka bir şey demiyor.


Başbakan hala terörden, terörü bitirmekten dem vuruyor. Bu görüşmeyle kendine göre Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürüttüğü savaş konsepti konusunda milli mutabakat yaratmak istiyor. Diğer yandan yine oyalama ve beklenti yaratarak Kürt halkını mücadelesiz bırakmak istiyor. AKP’nin CHP görüşmesine verdiği rol budur.


CHP yöntem diyor ama başka ciddi bir şey söylemiyor. Yöntem hiç önemsiz bir şey demiyoruz, ama bir çözüm anlayışı yoksa yöntem neye çare olabilir? Geçen gün Muharrem İnce konuşuyor, AKP’nin dediklerinin aynısı. Tek millet, tek devlet, tek vatan ve tek bayrak zihniyeti. Çözüm zihniyeti olmadan yöntemle işe başlamak çok anlamlı değildir. Çözüm niyeti olursa, çözüm konusunda bir politika olursa o zaman yöntem önemli hale gelir. Yöntem, sorunları çözmez. Eğer çözüm politikası yoksa bu yönlü yöntem önerileri oyalama yapmaktan başka bir işe yaramaz. Böyle olduğu için AKP görüşmeyi kabul etmiş. Hatta ikimiz ayrıca bu iş üzerinde duralım demiş. AKP daha önceki yöntem ve araçları bir oyalama için kullandı; şimdide CHP’nin bu girişimini kullanıyor. AKP’nin inandırıcılığı kalmadığından CHP’nin girişimini can simidi olarak görüyor. CHP’nin ciddi bir politikası yoksa bu yaklaşımıyla AKP’nin sıkışıklığına can simidi atmak gibi bir konumu yaşar. 


MHP ikna edilerek ne Kürt sorunu çözülür ne de hiçbir yasa ve anayasa yapılır. MHP zaten Kürtlere hak verilmesin ya da çok az bir şeyler yapılsın politikasının oyuncusudur. Devlet MHP’ye bu rolü vermiştir. Dolayısıyla MHP’ye göre demokrasi ve Kürt sorunuyla ilgili hiçbir şey ele alınamaz. Böyle yapmak daha baştan hiçbir şey yapmayacağız anlamına gelir. Belki MHP üzerinde toplumsal baskı kurulabilir, ama MHP’yle Kürt sorunuyla ilgili konuşulacak, mutabık kalınacak hiçbir şey yoktur.


Tabii ki ne Kürt Özgürlük Hareketi ne de BDP ile MHP uzlaştırılabilir. MHP ile uzlaşma aramak tasfiye için uzlaşma aramak olur. MHP bir psikolojik savaş aktörüdür. Demokratik adımların en geri noktada tutulması için çalışılmaktadır. Bu nedenle MHP ölçü olamaz. MHP ile karşılaştırılarak hiç kimse ilerici demokrat ya da liberal olarak değerlendiremez. AKP MHP’den iyidir denilemez. Zaten ölümü gösterip sıtmaya razı etmek için MHP konuşturuluyor. Daha doğrusu bu rolü gönüllü yerine getiriyor.


İki üç ay daha MHP’yi ikna etme çabası sürdürülecekmiş! Ya da yöntem üzerinde çalışılacakmış! Bu oyalamadır. Tam da AKP’nin istediği gibi yapmaktır. Belki de bazı güçler AKP’yi kullanmak için CHP’ye böyle bir rol verdiler. Tabii ki CHP’nin çözüm politikası varsa bunu ortaya koymasını isteriz, anlamlı buluruz. Ancak anlaşılıyor ki bir çözüm politikası yok; sadece Kürt sorunu konusunda gündemin parçası olmak istiyor. Türkiye’nin en temel sorununda gündem dışı kalmak istemiyor. Ama bunu bir çözüm politikası haline getirmemiştir. Bu nedenle eskisinden çok farklı bir yere gelmiş diyemeyiz. Çözüm politikası yoksa CHP de bir tasfiye politikasının figüranı olmaktan öteye konuma ulaşamaz. Zaten şu andaki pozisyonu budur.


AKP yeri gelince biz çoğunluğuz, azınlığın dayatmasını kabul etmeyiz diyor. Eğer AKP ve CHP isteseler yüzde seksen ile BDP ve toplumun desteğiyle sorunu çözerler. MHP’nin yapacağı fazla bir şey kalmaz. Ne var ki AKP’nin de CHP’nin de bir çözüm politikası yok. Sadece mevcut çözümsüz devlet politikasını AKP ve CHP birlikte yürütme iradesine sahipler. Bunun da bırakalım sorunlara çözüm getirmesi Kürt halkının mücadelesini daha da arttırmasına neden olacaktır. Çünkü mevcut yansıma çözümsüzlükte ısrarı milli mutabakat haline getirmekten ibarettir.


Kaldı ki belediye başkanlarının tutuklandığı, binlerce siyasi tutuklunun zindanlara doldurulduğu, Kürtlerin siyasi iradem dediği ve Kürtler içindeki en itibarlı kişi üzerinde tehdit ve şantaj politikasının izlendiği bir süreçte hangi çözüm zihniyeti ve çabasından söz edilebilir? Aksine bu tutumlar Kürt sorununda bir çözüm yaklaşımımız yoktur, Kürtlerin tek seçeneği mevcut yeni koşullarda yürütülen inkar ve asimilasyon politikalarına teslim olmaktır dayatmasından başka bir anlama gelmemektedir.  


HÜSEYİN ALİ

Hiç yorum yok: