26 Haziran 2012 Salı

Hewler, Batı Kürdistan'ı Göçertmek mi İstiyor?

Hewler - Federal Kürdistan Bölgesi, Batı Kürdistanlı mülteciler için 2 milyon dolar bütçe ayırdı. Türk devleti ile ortak bir planın yürütüldüğü iddiaları gündemden düşmezken, Kürt mülteciler insanlık dışı koşullar altında yaşıyor. Peşmergelerin tehditlerine ve askeri eğitimlere konu olan Kürt mültecilerin dramı ile kimse ilgilenmiyor.

Her şey, bir gün önce ANF’de yayımlanan ve Türk Dışişleri Bakanlığı’na ait olduğu ileri sürülen belgedeki gibi işliyor. Belgenin doğruluğu veya sahteliği bir yana, Hewler Konsolosluğu’na yazılmış belgedeki Suriye konseptinin Federal Kürdistan üzerinden yürütüldüğünü gösteren gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Bu arada sözkonusu belgeyi yalanlayan herhangi bir açıklama ne Hewler’de, ne de Ankara’dan gelmedi.

MÜLTECİ KAMPLARINI DENETLEYEN YOK!

Federal Kürdistan Bölgesi’ne sığınan Suriyeli Kürt mültecilerin durumu da belgedeki konseptle uygunluk arzediyor. Kamplarda nelerin yaşandığı ile kimse ilgilenmiyor. Mülteci olmalarına rağmen, hangi koşullarda yaşadıklarını denetleyen yok. Sanki savaştan kaçan mülteciler değil, askeri bir kamp alanı.

ANF Kürtçe servisine konuşan Batı Kürdistanlı gençlerden biri olan E. M. Başına gelenleri şöyle anlatıyor: “Biz Derîk üzerinden yola koyulduk. Bizi dört kişi getirdi. Silahları vardı, bizi saatlerce yürüttüler. Bir akşam vakti bir köye ulaştık. Saat 18.00’de yola koyulduk, sabah saat 06.00’da sınıra ulaştık. Saatlerce yürüdük. Yeri bilmememiz için bizi Kürdistan Bölgesi sınırında bıraktılar ve geri döndüler. Bize, ‘köyü gidin, muhtar sizi görecek’ dediler. Biz o gece, o evde kaldık. Sabah bizi asayişe götürdüler, kimlik bilgilerimizi ve nerden geldiğimizi kaydettiler. Bizi sınıra kadar geçirenler bizden 35-40 bin Suriye parası aldılar. Bize, ‘Güney Kürdistan’a gidin, orası çok iyidir ve para vardır, iş vardır, orada yaşayın, beraberinizde bir şey almanıza gerek yok, orada herşey var’ dediler.”

Ortaya çıkan gizli belgede Federal Kürdistan bölgesine göç eden Batı Kürdistanlı Kürt gençlerinin eğitilmesi ve silahlandırılması, olası bir iç savaş durumunda “Kürtler için savaşan ordu” şeklinde propagandasının yapılması yer alıyordu. Konsept dahilinde Federal Kürdistan Bölgesi’ndeki istihbarata bağlı inşaat şirketleri üzerinden yürütülecek faaliyetlere de dikkat çekiliyordu. Belgede ayrıca, “Olası çatışma durumlarında Suriye Kürtlerinin bir göç durumunu yaşaması halinde Türkiye topraklarına yönlendirmek, bir kısmının da Kuzey Irak’a özellikle KDP denetimindeki kentlere göçlerini teşvik etmek” ifadeleri yer alıyordu.

KAMPTA ASKERİ EĞİTİM DAYATMASI

E.M.’nin anlatımları da bu konsepti doğruluyor: “Kampa geldiğimizde, yine gelip ‘askeri eğitim göreceksiniz ve 45 gün sürecek’ dediler. Peşmergeler de her şeyimizi elimizden aldılar. Telefon, kimlik ve üzerimizdeki paralara el koydular. Başımıza gelen bunca şeyden sonra, artık Suriye’ye de dönemiyorduk. Çünkü her şeyimizi elimizden aldılar. Ama bizim bulunduğumuz kampta battaniye de yoktu. Ben ayakkabıların arasında uyuyordum.”

KAMPTA YAŞANANLAR

E.M. şöyle devam ediyor: “Önceden söylediler: ‘Rojava’yı (Batı Kürdistan) özgürleştirmeniz için siz askeri eğitim alacaksınız. Domis’ten (Mülteci kampı) çıktık. Bize dediler ki, ‘askeri eğitim göreceksiniz, size silah kullanmayı öğreteceğiz. Askeri eğitimden sonra, şirketlerde çalışacaksınız ve size kimliklerinizi verecekler. Artık her yerde dolaşabilirsiniz.”

Belgede de istihbarata bağlı inşaat şirketleri üzerinden yürütülecek faaliyetlere konusunda şu ifadeler yer alıyordu: “Gelen gençlerin tekrar dönmemeleri için ilgili genel müdürlüklerimizle anlaşmaları bulunan ‘İYİ YAPI-UYK-‘ ve “KURAN-CML-‘ kod inşaat şirketleri ve bağlı şantiyelerde ve diğer duyarlı hizmet sektörlerinde işe alınmalarına yardımcı olmak, öncelik vermek. Değişik etkinliklerde bölgede kalmalarını sağlamak, aileleri ile geleneksel ilişkilerinin sürdürülmesi ve maddi destek olmalarının teşvik edilerek güven yaratılmasını sağlamak.”

BU MUAMELE HAYVANLARA BİLE YAPILMAZ

E.M.,anlatımlarını şöyle sürdürüyor: “3 ay geçtikten sonra ‘telefonlarımızı verin, en azından annelerimizle konuşalım’ dedik. Bize, ‘ailelerinizi ve evlerinizi unutun, artık siz buraya bağlısınız’ dediler. Dört ay burada kaldım. Bize yaptıkları muamele hayvanlara yapılmaz. Çok soğuktu. Kıyafetlerimiz yoktu, halen üzerimizde geldiğimiz kıyafetleri taşıyorduk.”

İSYAN ETTİLER, ‘HAİN’ İLAN EDİLDİLER

Kamptaki kötü koşullara tepki gösterdiklerini anlatan E. M. Şöyle diyor: “300 genç ‘Rojava’ya döneceğiz’ dediler. Biz de onların içerisindeydik. İsyan ettik. Hepimizi bir yere toplayarak, ‘Burası şeref ve namus yeridir. Buradan kaçan şerefsiz ve namussuzdur. Haindir’ dediler. Biz gençleri birbirine düşüyorlardı. Hatta akşam ‘kampa dönmeyeceğimizi’ söyledikten sonra, altı ay sonra bizi serbest bırakacaklarını belirttiler. Bizi bırakana kadar eğitime ve yemeklerini yememeye karar verdik.”

PEŞMERGELER MÜLTECİLERİ DÖVDÜ, SAÇLARINI KAZIDI

E.M. maruz kaldıkları şiddeti de anlattı: “Tüm söyledikleri yalan çıktı. Bunları söyledikten sonra peşmergeler biz gençleri sopalarla dövdü, bir çok arkadaşımızın kafaları kırıldı. Silah sıktılar ve saçlarımızı da sıfıra vurdular.

HAKARETLER

Maruz kaldıkları hakaretleri de anlatan E. M. şunları söyledi: “Bize ‘sizi bırakalım da Hewler’e, Duhok’a gidip hırsızlık mı yapasınız. Orayı da mı bozasınız’ dediler. Bazı peşmergeler de, ‘siz buraya gelerek şeref ve namusunuzu geride bıraktınız. Siz de insan mısınız?’ diyordu. Bunu bize söyledikten sonra biz de aramızda birleşip kaçmak istedik. Ama silahları vardı. Bize, ‘bir adım atan olursa kuşuna dizeriz’ dediler. Bir peşmerge de ‘gitsinler de Araplar annelerini alsın...’ dedi."

Sonra bir mülteci öne çıkarak göğsünü açıp, “Öldürecekseniz öldürün” dedi. E.M. şöyle devam etti: “Sonra o kişiyi alıp zindana attılar. Ayrıca 200 ila 400 kişi de kaçtı. Yakananları cezaevlerine atıyorlardı. Zindanda da onlara dövüyorlardı.”

YA BİZ KÜRT DEĞİLİZ, YA DA BUNLAR!

Kürt mülteci, kamptaki eğitim sonucunda kendilerini PKK’ye karşı savaştırmak istediklerini de anlatırken, “Biz yaşadığımız bu koşullar karşısında şunu anladık: ‘Ya biz Kürt değiliz, ya da bunlar Kürt değil. Bize böyle davranıyorlardı. Bizden yüzlercesi bu topraklar için kanını verdi. Şimdi de bize böyleyaklaşıyorlar.”

Suriye ordusundan kaçarak Güney Kürdistan’a sığınan K. M. isimli genç ise Humus’taki çocuk ölümlerine tanık olduktan sonra kaçtığını söylerken, Kürdistan’da her şeylerinin karşılanacağı vaat edildikten sonra böyle Suriye’den kaçtığını anlattı.

BOŞ BİR ARAZİYİ İNSANLA DOLDURMUŞLAR

Ancak kampa gelince “hiçbir şey olmadığını” gördüğünü ifade eden K.M, “Ne yiyecek, ne de yatacak yer vardı. Boş bir araziyi, insanla doldurmuşlar. Her taraflarında peşmerge var. Biz burada Kürtlüğümüzü unuttuk. Biz bunların elinde Kürt olduğumuzu bilmiyorduk” diye anlattı.

Kendilerine “askeri eğitim göreceksiniz ve Qamişlo’nun özgürlüğü için savaşacaksınız” denildiğini belirten K.M., “Üç ay askeri alanda kaldık. Bize neden bu askeri eğitimi verdiklerini bilmiyorduk” dedi.

Kaçanları Suriye’ye teslim edecekleri tehdidinde bulunduklarını belirten K.M. “Korkuyorduk. Çünkü biz askerlikten kaçtık, teslim ederlerse idam edilirdik. Bizi onlarca kez tehdit ettiler, dövdüler, hakaret ettiler, saçlarımızı sıfıra vurdular. Birçok genç kaçtı. BKC silahlarla ateş açıyorlardı arkalarından” şeklinde anlattı. 


ANF

Hiç yorum yok: