21 Mayıs 2012 Pazartesi

Demokrasi mi Anayasadan, Anayasa mı Demokrasiden Çıkar?

Veysi Sarısözen
 
 
Bir Komisyon var. Başında bir AKP’li. Bütün partiler orada temsil ediliyor. Bu komisyonun işi, bütün partilerin kabul ettiği bir Anayasa yazmak.

Liberaller kuşkuya düşse bile, hala memleketin dört bir tarafında “en iyi anayasa nasıl bir anayasadır” tartışması gırla gidiyor. O panel senin, bu çalıştay benim, orada bir sempozyum, burada bir konferans, katılımcılar, ellerinde Diyojen’in feneri “en iyi anayasayı” Türkiye Cumhuriyeti’nde arayıp duruyorlar.

Bulamazsınız. Çünkü “en iyi anayasa” aranarak bulunmaz.

“En iyi anayasa” olur mu, olmaz mı tartışması bir yana. Ama bir kanun kuvvetinde formül öne sürebiliriz; “ne kadar demokrasi o kadar anayasa...”

Bu formüle göre, demokrasi Anayasadan çıkmaz. Anayasa demokrasiden çıkar.

O halde “en iyi anayasa istiyorum'' diyenler, kendi kendilerine şu soruyu soracaklar: Türkiye’de “en iyi demokrasi var mı?” Varsa, onun anayasası da “en iyi” olur. Yok eğer demokrasi “en iyi” değil de, “eh işte, şöyle böyle” ise, onun anayasası da “eh işte, şöyle böyle” bir anayasadır. Yok eğer ortada demokrasi falan yoksa, orada da ya bir anayasa yoktur, ya da vardır da, Hitler’in cebinde sakladığı bir Weimar Anayasası gibi “en iyi” olsa da “olmasa” da farketmeyen bir anayasadır.

Neden böyledir? Düşünün iktidar “en kötü demokrasi” uygularken, “en iyi anayasaya” devrilmedikçe ya da çaresiz kalmadıkça izin verir mi? İzin vermesi boynunu ipe uzatması olur ki, biz kendi rızasıyla böyle bir iş yapan hiç bir iktidar görmedik.

BDP, DTK ve HDK aylardan beri “her gün cenazeler gelirken, binlerce insan tutuklanırken, Öcalan üstündeki tecrit sürerken ne anayasası” diye sormakta. Haklılar...

Bana kalırsa, AKP ile “en iyi anayasa nasıl olur” tartışması yapmak için, BDP’nin “yol temizliği” kavramıyla dile getirdiği yöntemin soruları şunlar olabilir:

“Bay ve Bayan AKP’liler, yazacağımız anayasının nasıl bir anayasa olup olmadığını tartışmadan önce bizim bazı sorularımıza lütfen cevap veriniz.

Bu yeni Anayasa yazılıp, uygulamaya geçtikten sonra mütareke ilan edilip, silahsızlanmanın ve çözümün koşullarını Öcalan’la, PKK ve BDP ile görüşmek yerine yine savaş sürecek mi?

Bugün olduğu gibi kitlesel tutuklamalar ve PKK önderi Öcalan’ın üstündeki ağırlaştırılmış tecrit devam edecek mi? Bu anayasa yürürlüğü girdikten sonra da KCK davası tutukluları hapiste tutulacak mı?


Bu soruların hiçbirinde “en iyi anayasanın tek bir maddesiyle ilgili ‘formül’ tartışması yapılmıyor. Yalnızca soru soruluyor.

Eğer AKP bu sorulara, “evet, bunların hepsi devam edecektir” diye cevap verirse, bilin ki, yeni anayasa eskisinin “aynısı” olacaktır.

Yok eğer, AKP ilk soruya “Anayasayla Kürt sorunu çözüleceği için savaş da bitecektir” diye yanıt verirse; kitlesel tutuklamalar olmayacak, tutuklananlar elbette serbest bırakılacak, Öcalan’ın üstündeki tecrit kalkacak, özgürlüğüne kavuşacak derse, biliniz ki, yeni Anayasa ihtimali kuvvetlenmiş olacak.

Ama yine de yapılacak anayasanın iyi olup olmayacağı kesinleşmeyecek.
Bunun kesinleşmesi için ilaveten şu soruların sorulması gerecekecek:

Madem ki, yeni anayasayla Kürt sorunu çözülecek ve savaş sona erecek, neden bu Anayasa yazılmadan önce “barış” olmasa da “mütareke” ilan etmiyorsunuz, karşılıklı parmakların tetikten çekilmesini bir ilk adım olarak atmıyorsunuz? Bu iyi anayasa çıkana kadar hem ordunun, hem de HPG’nin boşuna kan dökmesine neden engel olmuyorsunuz?

Madem ki, yeni anayasayla birlikte kitlesel tutuklamalar yapılmayacak ve kitlesel tutuklamalar sonucu hapse atılan vekiller, Belediye Başkan ve üyeleri, BDP yönetici ve aktivistleri serbest kalacak, o halde neden hemen şimdi tutuklamalara son vermiyorsunuz, yeni yeni insanları mağdur ediyorsunuz, neden zındandakileri serbest bırakmıyorsunuz, onları boş yere yeni anayasa yürürlüğe girene kadar özgürlüklerinden yoksun bırakıyorsunuz.

Madem ki yeni anayasayla birlikte Öcalan üzerindeki tecrit kalkacak; neden bu tecriti hemen kaldırmıyorsunuz, neden Öcalan’ın bir tür “müzakere süreci” olan bu Anayasa tartışma sürecine katılmasının koşullarını sağlamıyorsunuz?

Eğer AKP, onun Başkanı ve şürekası, “Hay Allah, haklısınız yahu” deyip, aynı gün “mütareke” ilan eder, saniyesinde tutuklamaları sonlandırır, beş dakika içinde cezaevlerinden tahliyeleri başlatır ve Öcalan’ın koşulları radikal bir şekilde değiştirilirse, biliniz ki, AKP kesin olarak “iyi bir anayasa” yapma konusunda kararlıdır.

Buradan çıkan sonuç şu: Eğer Türkiye’nin demokratik güçleri bırakalım dört başı mamur bir demokrasiyi, eğer AKP-Fethullah Blokuna, “savaşı durdurma (mütareke), tutuklamaları durdurma, tuktukluları salıverme, Öcalan’ın üstündeki tecriti kaldırma” konusunda baskı yapamaz ve bu hedeflere ulaşamazsa, “demokratik bir anayasaya” hiç mi, hiç ulaşamaz.

Demek ki, “demokratik bir anayasa için” “en iyi anayasayı aramak” değil, “demokratik anayasa için, savaşı ve tutuklamaları (AKP ilçe Başkanı ve esir askerlerin varlığını da düşünürsek) karşılıklı durdurmak, tutukların salınmasını sağlamak ve PKK önderinin üstündeki tecriti kaldırmak” hedefine yürümek gerekiyor.
Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: