20 Nisan 2012 Cuma

Ne Atarsan At, Takla Atma!

Veysi Sarısözen
Siz meğer neymişsiniz de biz bilmezmişiz... Sizden kastım, siz yani Türk medyasının AKP yanlısı yazarları, “ankormanları”, ünlü “darbukatör” tiplemesine benzeyen “medyatörleri”...

Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük polis operasyonları yapılıyor. Yıllardan beri.

Haklıyı haksızı bir yana koyalım. Şu 'KCK' tutuklamalarına bir bakın. Haydi Kürdün “evi” neyse ne de, şu kapıları bir tekmede açılan “garnizonlara”, “dokunulmaz paşa lojmanlarına” bir bakın. Haydi onu da geçelim. “Fenerbah’che’ Cumhuriyeti”ne karşı açılan seferleri hesaplayın. Ya Belediyeler? Tamam, elbette “Kürdün Belediyesi”ne taarruz normal. Anladık. Ya İzmir’de CHP’li Belediye... Diyelim ki, bütün bunlar böyle de, ya şu MİT Müsteşarını derdest etmeye kalkışan polis şeflerine ne diyeceksiniz? İnsaf ile söyleyiniz. Siz tarihte böylesine “uzun” ve böylesine “yoğun”, böylesine “yaygın”, böylesine “derin” polis operasyonlarının yapıldığına tanık oldunuz mu?

Böylesi ancak “kanlı ihtilaller” sonrasında görülebilecek polis operasyonlarıdır.

İşte ancak “kanlı ihtilaller” sonrasında görülebilecek çaptaki bu polis operasyonlarının başında İdris Naim Şahin var.

“Haydi bir takla at, oyna” diyen İdris Naim Şahin...

Ve siz “darbukatör” tiplemesinin ikiz kardeşleri “medyatörler”... İdris Naim Şahin vatandaşa “takla at, oyna” diyor ve siz o anda birer “darbukatör” kesiliyorsunuz. Vatandaşın hazin “taklalarına, gerdan bükmelerine, bel kıvırmalarına” tempo tutuyorsunuz.

Ve muazzam bir polis ordusunun başında, tarihte görmediğimiz, işitmediğimiz, şahit olmadığımız en “uzun”, en “yoğun”, en “yaygın”, en “derin” polis operasyonlarını yöneten İdris Naim Şahin’in “takla at, oyna” laflarına gülüp geçiyorsunuz.

Ordunun paşaları sivil Başbakanlara, Hükümet erbabına “takla” attırıyordu. “Oynatıyordu.”

Polisin başı daha müthiş; o vatandaşa “takla” attırıyor. “Oynatıyor.” Ve siz Hükümetin “güvenliğimizi” eline verdiği bu zatın laflarına “şaka” diyorsunuz.

Yedi bin Kürt siyasetçisini, gazetecisini, akademisyenini tutuklatan, bu yetmemiş, örgütlü “özel” paralı polis birlikleriyle dağlarda kanlı operasyonları yöneten, paşaları, kurmayları, Kulüp Başkanlarını kulağından tuttuğu gibi içeriye atan, önüne çıkan herkesi gaz bombalarıyla çocuk, yaşlı, engelli demeden “ezip geçen” bir İçişleri Bakanından söz ediyoruz.

Bu kişi Kürd’e yapacağını yapmış, kıracağını kırmış, bütün bunlar yetmemiş, şimdi de Türk’e “takla at, oyna” demeye başlamış.

Bunda bir garabet yok mu? Bu garabet karşısında sizlerin susmasında büyük bir ahlaksızlık, korkaklık, dalkavukluk, rezillik, utanmazlık yok mu?


Biz size Kürtleri “tutuklamayın” demiyoruz. Siz bu “tutuklamaları” savunuyorsunuz. Savunmaya devam edin. Biz size “paşalara dokunmayın” da demiyoruz. Niye diyelim ki, onlara sizden önce Kürt halkı, dokunmak şöyle dursun, çok fena vurdu. Yapın yapacağınızı. Kanlı ihtilallerden sonra görülen bu polis operasyonlarını desteklemeye de devam edin. Sizin işiniz bu. Adınız “medyatör”.

Size söylenen şu; polisin “medyatörleri” olmanıza itirazımız yok, ama vatandaşa “takla attıran, oynatan” bir polis şefinin “darbukatörü” olmayınız! Haysiyesetsizliğin de bir sınırı olmalı...

Aranızdan bir tek kişi çıkıp da, “bu kadarı olmaz, kahraman polisimiz bu kişiye emanet edilemez” diyemedi.
Selahattin Demirtaş’ın ifadesiyle “Çevik Bir, Erdoğan İki...” Birinci 28 Şubatın “medyatörleri” askerin önünde “takla” atıyorlardı. İkinci 28 Şubatın medyatörlerinin bir kısmı polisin önünde “takla atıp oynuyor”, bir kısmı da onların oyununa İdris Naim Şahin’in “darbukatör”leri olarak tempo tutuyor.

Bir an düşünün. Şimdiki Genelkurmay Başkanı değil de, diyelim ki emekli bir Genelkurmay Başkanı kendisine sarılıp öpen ve “buraya gelmene sevindim” diyen ihtiyara, “yok ya, nerden bileyim sevindiğini, bir takla at, oyna” deseydi... Ne olurdu?

Başta Zaman gazetesinin yazarları ve onlara bağla TV’lerin programcıları, Star’dakiler, Yeni Şafak’takiler, Bugün’dekiler, Samanyoluydu, ötekilerdi filan... Bütün bu tayfa ne yapardı?

O “paşa emeklisini” ayaklarının altında paspas yaparlardı. Bununla da kalmazlardı, bu paşanın vatandaşa “takla at” demesine yol açan karakter bozukluğu, ideolojik dejenerasyon, halk düşmanı kibir hakkında “oturaklı” laflar ederlerdi. Bu “takla at” sözlerinde, “askeri vesayetin” derin köklerini ortaya koyar ve “Kemalist halka yabancılaşma” üzerine nice müthiş teoriler paralarlardı.

Şimdi susuyorlar.

Tıpkı CHP, paşalar siyasilere “takla attırdığı” zaman nasıl sustuysa, tıpkı onun gibi, polis “paşası” vatandaşa “takla attırırken” susuyorlar.

Siyasetin üzerinde “askerin” vesayeti ile, toplumun üzerinde “cemaatçi vesayet” arasındaki fark işte böyle...

“Çevik Bir” siyasiye, “Erdoğan İki” vatandaşa “takla” attırıyor...
Ve Meclis “takla attıran” Bakan hakkında BDP’nin verdiği gensoruyu reddediyor. Yani; Meclis çoğunluğu vatandaşa “takla attırma” siyasetini benimsiyor.

Ey vatandaş “titre ve kendine gel, yumurta mı atarsın, taş mı atarsın, sandığa oy mu atarsın, başka bir şey mi atarsın, ne atarsan at, ama takla atma!”

Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: