PYD Başkanı Salih Muslim Muhammed |
Batı Kürdistan'da etkin olan Partiya Yekitiya Demokratik (PYD)
Başkanı Salih Muslim Muhammed, Annan Planı çökerse Suriye'nin sonu
görünmeyen karanlık bir tünele girebileceğini söyledi. Muhammed Güney
Batıda Suni - Alevi meselesi, Dürzî - Müslüman çatışması, Kuzeyde Kürt-
Arap çatışması yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. Tarihi bir süreçten
geçen Suriye Kürtleri bir yandan iç mücadeleyi yükseltirken, bir yandan
uluslararası ilişkilerini yaratıyor.
Aralarında Demokratik Birlik Partisi (PYD), Arap ve diğer halkların
yer aldığı Komünist Emek Partisi ve Demokratik Marksist Parti gibi sol
partiler ile Nasiri partileri olarak bilinen Arap Birlik Partisi'nin de
bulunduğu Suriye demokratik muhalefet kanadından oluşan Ulusal
Koordinasyon Kurulu Moskova'ya bir ziyaret gerçekleştirdi.
*Annan planın uygulanmaya başlamasından sonra nasıl bir hava var ve eğer plan gerçekleşmezse ne olur?
-Plan yeni uygulanmaya başlandı. Ama Suriye'de çok karanlık yönler
var, bu yüzden ne olacağını kestirmek güç. Ama tabi demokratik güçler,
Suriye yurtseverleri ve vatandaşları diyebileceğimiz kesimler de var.
Birçok güç bunun son şans olduğunu söylüyor. Eğer Annan Planı çökerse iç
savaş ve parçalanma yaşanabilir, ucu görünmeyen karanlık bir tünele
girilir, bunun nereye çıkacağını da kimse tahmin edemez. Çünkü muhalefet
parçalı; güneybatıda Suni - Alevi meselesi, Dürzî - Müslüman çatışması,
kuzeyde Kürt - Arap çatışması yaşanabilir.
Müdahaleden söz ediliyor. Ama bu uluslar arası güç dengelerine
bağlıdır. Buraya yapılacak bir müdahalenin tüm bölgeyi karışıklığa
sürüklemesi ve dengeleri bozması ihtimalidir. Ama en önemlisi de
unutmayalım ki, rejimin elinde kimyasal silahlar var. Bunların çoğu
İsrail sınırında konuşlandırılmış, eğer kuzeyden saldırı olursa onları
güneyde kullanmaları mümkündür. Eğer bu silahlar kullanılırsa bütün
Ortadoğu karışır. Bu ülkenin jeopolitik konumu çok önemli. Buraya
müdahale Lübnan, Irak, Ürdün Filistin, İsrail'i etkiler.
*Müdahaleyi en çok kim istiyor?
-En çok Türkiye istiyor. Çünkü, Türkiye bazı güçlere Ortadoğu'daki
planlarına destek sunacağına ve siyasi İslam'ın yerleşmesine destek
sunacağına söz vermişti. Tunus, Mısır, Libya'da gördük, Türkiye her
şeyin içindeydi, Suriye'de de benzerdir. Suriye konusunda söz vermiş;
"ben size yardımcı olacağım sizde Kürt sorununu benim istediğim gibi
çözeceksiniz" diye. Ama bunu yerine getirmezse Kürt meselesinin
kontrolünden çıkabileceğini düşünüyor. Bu yüzden müdahale etmek istiyor.
Örneğin Suudi Arabistan ve Katar'da silahlı muhalefeti destekleyebilir,
silah verebilir, para verebilir ama kendisi girmez ve asker göndermez.
Tabi Türkiye'yi müdahale için teşvik ediyorlar. Türkiye arkasına NATO'yu
almak istiyor. Ama NATO da, savaş bölgeye yayılır diye çekinceli
yaklaşıyor, çünkü böyle olursa kaldıramayabilirler.
'RUSYA İLE GÖRÜŞMELER OLUMLU GEÇTİ'
*Rusya sizden ne istedi neler tartıştınız?
-Ne bizim Rusya'dan ne de Rusya'nın bizden bir şey istediği yok. Bize
vetoyu kullanma gerekçelerini ve şartlarını açıkladı. Elçilik,
Rusya'nın bütün Suriye'ye zarar verecek kötü bir plana karşı durmak ve
Suriye halkının çıkarlarını korumak için vetoyu kullandığını söyledi.
Oysa Batılı güçler her şeyi tersyüz ediyor. Bunun arkasında körfez
medyası var, bazı Körfez ülkelerinin parası var. Suriye Ulusal
Koordinasyon Kurulu kurulduğundan beri Avrupa ve Rusya büyük
elçilikleriyle ve bölge ülkeleriyle sürekli ilişkilerimiz oldu. Genel
olarak bizi demokrat ve yurtsever muhalefet olarak nitelendiriyorlar.
Rusya, diplomatik geleneğinde pek görülmemiş biçimde bizi resmi olarak
davet etti ve Dışişleri Bakanlığı düzeyinde görüşmeler yaptılar.
Görüşmeler olumlu geçti, karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Bu
görüşmeler boyunca düşüncelerimizin benzer olduğunu gördük.
*Sizin Kürt kimliğinizi biliyorlar ve daha önce de görüşmeler
oldu. Dolayısıyla bunlar Rusya'nın Suriye'deki Kürtlerin resmi
kimliğini ve demokratik mücadele gücünü tanıdığı anlamına mı geliyor?
-Suriye'yi bir bütün ele alırsak Kürt sorunu bunun bir parçasıdır ama
iç sorundur. Muhalefetin de iç meselesidir. Tabii ki kendileri bizi
biliyor ve kimi temsil ettiğimizi, ne düşündüğümüzü biliyorlar.
Özellikle Mihail Bogdanov ve Aleksey Puşkov bizi daha iyi tanıyorlar.
Bogdanov görüşmelerde yakın ilgi gösterdi ve kendilerine Suriye'deki
Kürt sorunu konusunda bir dosya sundum. Bizim Suriye'den istediklerimiz
onların kendi özerk bölge ve cumhuriyetlere tanıdıkları haklardan daha
fazla değildir. Bu yüzden de görüş ve taleplerimizi çok makul buldular.
'AKP KÜRTLERE NASIL YAKLAŞIYORSA SUK'DA KÜRTLERE ÖYLE YAKLAŞIYOR'
*Suriye Ulusal Konseyi (SNC) lideri Burhan Galyun, "Suriye
Kürdistan'ı diye bir şey yok" diyerek, gündemlerinde Kürtlerin
federalizm taleplerinin olmadığını söyledi. Bunun için neler
söyleyebilirsiniz?
-Bu ulusal konsey dedikleri çok yapmacık bir şeydir. Halkların
davasından çok kişisel çıkar peşinde olan bazı kesimlerden oluşuyor.
Suriye'de iki muhalefet çizgisi var. Biri demokratik iç dinamiklere
dayanan muhalefet, ki bu Ulusal Koordinasyon Kurulu çatısı altında
buluştu. Diğerleri ise iç dinamiklerle değil dış ayarlamalarla oluşan
bir muhalefettir (SUK). Bunlar dışarıda bulunan köksüz ve istikrarsız
kesimlerdir. Çoğu AKP tarafından her biri bir yerden toplatılıp
oluşturuldu. Bu yüzden Kürt sorunu konusunda bu açıklamalarda
bulunmaları şaşırtıcı değil. AKP Kürtlere nasıl yaklaşıyorsa onlar da
öyle yaklaşıyor. Onlara sunulan ilk koşullar hakkında bilgimiz var.
Kürtlerin anayasal olarak tanınmamasını, Adana Anlaşması'nın
sürdürülmesini istiyorlar. Burhan Galyuni bunları başkalarını memnun
etmek için söylüyor.
Ama Galyun yanlış söylememiş, orda bir Suriye Kürdistan'ı yok Batı
Kürdistan var. Burası Suriye'nin bir parçası değil Kürdistan'ın bir
parçasıdır. 'Özerklik falan yoktur' demesi, kendi kısır düşüncesini
ifade ediyor. Biz Ulusal Koordinasyon Kuruluna demokratik özerklik
üzerine bir dosya sunduk kendileri olumlu buldu ve kabul ettiler. Bu
sadece Kürtler için de değil tüm Suriye için geçerlidir dediler. Biz
kendilerine bunu Kürt bölgelerinde gerçekleştirmek istediğimizi onların
da genele uygulayabileceğini belirttik.
*İstanbul'daki muhalefetin içinde Kürt var mı? Daha önce vardı ama sanki bir ara küsüp çıktılar...
-Orada birkaç Kürdün olması bir şey değiştirmez. Her çağda kendini
satan birkaç Kürt çıkmıştır. Bunun bir anlamı yok. Ama sanırım bir Kürt
düşüncesi veya grubu kalmaz. Bu İstanbul'daki kongreden önce Kahire'de
Hamit Derviş ile beraberdim. Onlara söyledim bakın İstanbul'da böyle bir
toplantı var, Kürtlere yaklaşımları bunlardır deyip onlara belgeler
sundum. O da ikna oldu ve arkadaşlarına telefon açarak katılmamaları
gerektiğini ifade etti. Herkes Kürtlerin Ortadoğu dengelerinde bir gücü
olduğunu biliyor. Ama Kürtler tarihsel deneyimlerinden artık kimsenin
askeri olmak istemiyorlar.
*Suriye askeri güçlerinin Kürdistan'daki pozisyonlarını anlatır mısınız?
-Kürdistan'da daha önce de Suriye askerleri yoktu. Onlar daha çok Şam
çevresinde ve Güneyde Lübnan sınırlarında bulunuyordu. Kuzeyde yoktular
hatta sınır güvenliğini bile Türkiye sağlıyordu. Biz mücadelenin
barışçıl yoldan gelişmesini öngörüyoruz. Ama bu öz savunma yaklaşımını
ortadan kaldırmaz. Karakollara ve devlet kuruluşlarına saldırmadık. Ordu
ile sürtüşmemiz olmadı. Bazı kesimler bunun devletle anlaşmalı olduğunu
söylediler. Bu iddialar gerçek değil. Kürdistan'da ordu yoktu, sadece
bazı merkezlerde istihbarat birimlerinin 20-25 kişilik karakolları var.
Halkımız onlara saldırmamıştır, onlar da halka herhangi bir saldırıları
da bulunmadılar. Bazı sürtüşmeler olsa da bunlar büyümedi. Bugüne kadar
bu tavrımızı koruyabildik bundan sonra da korumayı düşünüyoruz.
Bunlar diğer sahalarda ortaya çıkan boşluktan dolayı harekete geçen
bazı çetelerin saldırısına karşı kendi mal ve can güvenliklerini
korumaya çabası olarak ortaya çıktı. Bu çetelere karşı Suriye yerel
polis güçleri kendi merkezlerinden çıkamaz hale gelip müdahale
yeteneklerini kaybettiler. Bazı olaylar gelişti, hırsızlık gibi, adi
suçlarda artış yaşandı. En son 9 kişiyi kaçırıp karşılığında fidye
istediler. Bunun üzerine öz savunma birlikleri adıyla bazı
örgütlenmelere gidildi. Bu, halkımızın kendini koruma çabasıdır. Ama
tabi dış müdahale ve Kürtlere yönelik saldırılar gelişirse halkımız
kendini savunacaktır.
KÜRTLERİ PARÇALAMAYA ÇALIŞIYORLAR
*Bu düzeyde bir siyasi örgütlenme de varı mı?
-Bizim, Tevgera Çivaka Demokratik (Tevdem) diye bir oluşumumuz var.
Halkımız bu çatı altında ekonomik, politik, kültürel ihtiyaçlarını ve
yaşamını örgütlemeye çalışıyor. Ayrıca seçimlerle kurulan Meclisa Gel (Halk Meclisi)
var. Öz savunma bunun bir parçasıdır. Biz PYD olarak bunun öncü politik
gücüyüz.
*Kürtlerin birlik düzeyi nasıl? Herkes bu örgütlenme içerisinde yer alıyor mu?
-Biz baştan beri herkesle ilişki halindeyiz. Ayırım yapmadan tüm
kişilikler ve partilerle görüşmeler gerçekleştirdik. En azından Kürt
gücünün koordineli çalışması için çaba harcadık. Bütün Kürtleri
demokratik özerklik çizgisine çekmek mümkün olmadı. Ama halk en makul ve
gerçekçi çözümün bizim olduğunu gördü. Diğer parti ve oluşumlar bir
araya gelip " Encumena Niştimana Kurdên Sûriye'yê" oluşturdular. Ama
bunlar bizim seçimlerle iş başına gelen Halk Meclisi gibi değil
partilerin kendi beğendikleri kişileri bir ara getirerek kurdukları bir
meclis gibi. Sadece Kürtlerle değil Arap halkının emekçileri ve
yurtseverleriyle de birlik oluşturma çabalarımız oldu. Bu çerçevede
Komünist Emek Partisi, Demokratik Marksist partisi gibi sol partiler ve
Nasiri partileri olarak bilinen Arap Birlik Partisi gibi partilerle
birlikte Suriye Ulusal Koordinasyon Kurulunu oluşturduk.
*Bu dönemde Kürtler için bir fırsatlar ve riskler listesi yapın dersek, ne söyleyebilirsiniz?
-Bu süreç Kürtler için tarihi bir fırsattır. Tarih boyunca
kaybettiklerini elde edebilirler. Kendi birliklerini sağlayabilirler.
Eğer buradaki Kürtler haklarını elde ederlerse bu diğer parçaları da
etkileyecek. Riskler Kürtlerin parçalanmalarından kaynaklanabilir.
Kürtlerin başarısı birlikleri örgütlenmelerinden geçiyor. Herkesin iyi
düşünmesi gerekiyor. Kürtler Ortadoğu depreminin ortasında bulunuyor. Bu
yüzden sadece Suriye Kürtlerini değil tüm Kürtleri dayanışmaya
çağırıyoruz. Bunun en somut ifadesi bir Kürt kongresidir. Bunun
önümüzdeki aylarda Hewler'de gerçekleşmesi bekleniyor. Biz bunun böyle
bir süreçte olması gerektiğini düşünüyoruz.
(Rahmi Yağmur - anf)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder