20 Nisan 2012 Cuma

28 Şubat’ın Asıl Mağdurları Kürtler Oldu

28 Şubat darbesinin İslami kesimlere dönük olduğu yönündeki algı ve bu sürece dönük yazılar, haberler ve yürütülen tartışmalar o dönemin politik uygulamalarına denk bir biçimde günümüzde de halen sürdürülüyor. Ancak 28 Şubat sürecinin görünmeyen yüzünde Kürtlere, Kürt siyasi yapılarına ve muhalif kesimlere dönük uygulamaları içerdiğine dikkat çeken yasaklı Kürt siyasetçi Nurettin Sönmez, “28 Şubat sürecinde kaç arkadaşımız faili meçhule kurban gitti, kapatılan partilerimiz, tutuklanan ve yasaklanan siyasetçilerimiz. Bunlar araştırılırsa sonuç ortaya çıkacaktır. AKP, 28 Şubat'ın mağduru değil, o dönemin siyasi ürünü olarak bugün ranta bulaşmış bir yapılanmadır” dedi.

Türkiye’de üzerine çokça yazılar yazılıp, haberler yapıldı. Ancak her satırbaşında Islami çevrelere yönelikmiş gibi bir hava yaratıldı. Oysa bu madalyonun görünen yüzü oldu hep. AKP’nin denetiminde sürdürülen 28 Şubat operasyonları, gözaltıları, tutuklamaları yaratılan bu algı üzeriden servis ediliyor. Bunun bir de görünmeyen yüzü vardı ki, o da Kürtler, Kürtlerin siyasi yapıları ve toplumsal muhalif dinamiklerdi. 28 Şubat 1997’de kimilerinin “postmodern darbe” diye tanımladığı, Sincan’da tankların yürütülmesiyle startı verildiği belirtilen darbenin acaba bilerek mi geri planında tutulduğu sorusunu akla getiren Kürtler ve Kürtlerin siyasal örgütlülüğüne dönük uygulamalar ise dikkatlerden kaçacak gibi değil.

MGK'DE ALINAN KARARLAR

HEP, DEP, HADEP döneminde siyasetin içinde olan ve DEHAP’ın Genel Sekreteri olduğu dönemde de 3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili seçilmesine rağmen yüzde 10 barajı yüzünden parlamento yerine cezaevine gönderilen Kürt siyasetçi Nurettin Sönmez, 28 Şubat’ın asıl mağdurlarının Kürtler ve Kürtlerin siyasi yapıları olduğunun bilinmesi gerektiğinin altını çiziyor. AKP’nin 28 Şubat sürecini kendi açısından ele aldığını, asıl mağdurları es geçtiğini belirten Sönmez, “Aslında 28 Şubat başta Kürtler ve Kürtlerin legal yapılanmaları olmak üzere demokrasi güçlerine, örgütlü güçlere, muhalif siyasi yapılara yöneliktir. Ki ondan sonra bizim partilerimiz kapatıldı. Yöneticilerimiz tutuklandı. MGK’de bizim durumlarımız tartışıldı. Orada alınan kararlar doğrultusunda HADEP ve DEHAP’a yönelik özel uygulamalar, kapatma davaları açıldı” diye konuştu.

TEHDIT TELEFONLARI VE MEKTUPLAR

28 Şubat darbesi döneminde telefonlarının dinlendiğini ve takip edildiklerini kaydeden Sönmez, kendilerinin ve ailelerinin tehdit edildiğini söyledi. “Telefondan ben tehdit edildim” diyen Sönmez, “Kimliği belirsiz kişiler bizi arayıp ‘Siz eğer bu mücadeleden vazgeçmezseniz başınıza gelecekler bellidir.’ diyerek tehdit ettiler. Evlerimize mektuplar yolladılar. 1998’de başlayan bu tip yönelimler, 2002’ye kadar devam etti” ifadelerinde bulundu.

HADEP hakkında 1997 yılında açılmış bir kapatma davası olduğunu bu nedenle DEHAP’ı kurduklarını belirten Sönmez, şunları dile getirdi: “DEHAP’ın kurucu Genel Başkanı Veysi Aydın, kendisi Vedat Aydın’ın kardeşidir. Eski Genel Sekreter Ayhan Demir, sonrada Genel Başkan olan Mehmet Abbasoğlu ve ben ‘evrakta sahtecilik’ iddiasıyla 2 yıl hapis cezasına çarptırıldık. Hakkımızda 2002’de açılan bu dava 2003’te mahkumiyetle sonuçlandı. 3 Kasım 2002’de Batman’dan milletvekili adayı oldum ve kazandım. Ancak barajı aşamadığımız için parlamentoya gidemedik. Tabi davayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılı Sabih Kanadoğlu açmıştı. Bu dava MGK kararıyla açıldı. Bizler de mahkum edildik. Ekim 2003’te cezaevine girdik ve Ağustos 2004’te tahliye olduk. 2003’ten bu yana da ayrıca siyasi yasaklıyım. Yine 3 arkadaşımızda halen siyasi yasaklıdır.”

Uğradıkları karşısında 2004 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AIHM) Türkiye aleyhine dava açtıklarını dile getiren Sönmez, “Haksız yere itham edildik, önyargılı şekilde hukuki değil siyasi olarak mahkum edildiğimizi söyledik. Siyasi Partiler Kanunu’na göre bizi mahkum edemezlerdi. Çünkü yasada diyor ki; herhangi bir genel merkez yöneticisi, Yargıtay’a il ve ilçe atamalarını gönderir, bu il ve ilçe yöneticileri de 10-15 gün içinde kendi yönetimini hazırlayıp mahalli idarecilere verir. Biz bu işlemleri yaptık. Birkaç il ve ilçe yöneticilerimiz bunu ihmal ettiler. Yasada bunun karşılığı bu il ve ilçe yöneticilerinin bu prosedürleri yerine getirmemeleri halinde savcılığın belirleyeceği para cezasına çarptırılır. Mahkumiyet veremez. Birkaç il ve ilçe para cezası ödedi. Ama bizim hakkımızda bundan dolayı dava açıldı. Daha sonra yasaya uymadığı için nitelik değiştirdiler. Siyasi Partiler Kanunu’na göre değil de kendilerine ‘yanlış bilgi verip, enforme etmişiz’ diye dava açtılar. Bizi bundan mahkum ettiler. Dosyamız ise halen AIHM’de bulunuyor” diye kaydetti.

CEZALANDIRILDILAR, TUTUKLANDILAR, IŞLERINDEN OLDULAR

28 Şubat’ın topyekün bir şekilde Kürtlere ve muhaliflere dönük bir süreç olduğunu vurgulayan Sönmez, aslında Refahyol hükümeti hedef alınmış gibi görünse de asıl hedefin farklı olduğunu ifade etti. Sönmez, Necmettin Erbakan’ın bir gün bile ceza almadığını belirterek, “Onların yöneticileri de ceza almadı. Ama bizim başkanlarımız ve MYK üyelerimiz tutuklandı. Ceza aldı. Yine farklı alanlarda mağdur edildiler. Kürt müteahhitler andıçlandı ve iş yapamadılar” dedi.

KÜRTLERE YÖNELIK GÖRMEZDEN GELMELER

28 Şubat darbesinin Islami kesime dönük yapıldığı şeklinde konuyu medyanın ele alışını ve Kürtlere dönük duyarsızlığına dikkat çeken Sönmez, “Kürtlere yönelik öteden beri, cumhuriyet kurulduğundan beri baskılar, işkenceler, asimilasyon, göç ettirmeler görmezden geliniyor. 28 Şubat sürecinde medyanın tavrı Kürtlerin sorununa kapalı olmasından kaynaklanıyor. Refahyol iktidardı. Kendini öne çıkardı. Basın alanında, iş alanında, siyaset alanında örgütlülüğü güçlüydü. Refah Partisi kapatılmasına rağmen parlamentoda Fazilet ve Saadet Partisi isimleriyle devam etti. AKP de bu şekilde iktidar” diye konuştu.

'AKP MAĞDUR DEĞIL RANTÇI'

AKP’nin 28 Şubat’ın ürünü olduğunu ifade eden Sönme, şu hususları dile getirdi: “O dönem Islami kesimden yasaklananlar da oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendi de mağdur olduğunu söylüyor. Bu biraz onun reklamına dönüştü. O dönem Erbakan’ın genel başkanlığından memnun olmayan, uluslararası ilişkileri farklı boyutta yürütmek isteyen, kendilerine hem liberal hem Müslüman diyenler farklı bir siyasi yapıya gittiler. Uluslararası ilişkilere de böyle gittiler. Ekonomik ve siyasi gücü, medyadaki gücü, uluslararası güçlerin de desteğiyle iktidara geldi AKP. Mağdur değil en kârlı çıkan parti oldu. AKP, mağdur olmadı, Islam’la da ilgisi yok. Ben hem ekonomist hem de ilahiyatçıyım. Mevcut hükümet Islamcı değil tam aksine kapitalizmi en iyi uygulayan ve ranta en çok bulaşan hükümettir. Islam ile rant elde etmeye çalışıyorlar” diye belirtti.

'ASIL MAĞDURLAR BELLI'

Araştırılması halinde 28 Şubat’ın asıl mağdurlarının Kürtler ve siyasi yapıları olduğunun ortaya çıkacağını söyleyen Sönmez, “28 Şubat sürecinde kaç arkadaşımız faili meçhule kurban gitti, kapatılan partilerimiz, tutuklanan ve yasaklanan siyasetçilerimiz. Sadece biz değiliz. Birçok arkadaşımız var. Murat Bozlak bile yasaklıydı uzun süre. Hamit Geylani milletvekili seçildiğinde yasaklıydı. Şu anda Ahmet Türk de siyasi yasaklıdır” dedi.

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: