23 Mart 2012 Cuma

‘PKK Düşmanlığı’: Irkçılığın Maskesi

Ömer AĞIN
Türkiye’de ırkçılık, kendisini PKK düşmanlığı ile örtüyor.

Bütün saldırılar, bütün katliamlar “PKK’ye karşı”ymış gibi gösteriliyor. Bütün hakaretler, tüm aşağılamalar, sanki “PKK’ye karşı”ymış gibi yapılıyor. Siyasi soykırım ve Kürt halkına karşı yapılan kitlesel yok edilişleri gizlemek için bu demagoji yapılıyor.


Gerçekte ırkçılar, bu yolla Kürt olan her şeye karşı düşmanlık ediyor. PKK düşmanlığı işte bu ırkçılığı örtmek içindir.


Türk aydınlarının büyük bir çoğunluğuna “barbar Kürtler” yerine “barbar PKK” görüşü benimsetilmiştir. Bunlar “PKK’ye karşı” her türlü aşağılayıcı lafları ederken, aslında Kürt halkına karşı ırkçılık yaptıklarının farkında bile değillerdir.


Herhangi bir “sol örgütü” ele alın. Bu örgüte hakaret edin. Ne yapmış olursunuz? O “örgütün” üyelerine hakaret etmiş olursunuz. Ama o örgütün “temsil ettiğini söylediği”, örneğin “işçi sınıfına”, “köylülüğe” hakaret ettiğinizi kimse size söyleyemez. Çünkü “o örgüte” yaptığınız hakaretten dolayı, o örgütün üyesi değilse hiçbir “işçi” ya da “köylü” kendisine karşı hakaret edildiğini düşünmez bile.


Ama iş PKK’ye gelince değişiyor. PKK’ye yönelttiğiniz hakaretlerin altında affedilmez ve kabul edilmez bir Kürt düşmanı ırkçılığın yattığını en sıradan Kürt insanı o anda anlıyor.


PKK düşmanlığı yaparak Kürt halkına karşı ırkçı nefret söylemi içinde olanlar, geçtiğimiz Newroz kutlamaları sırasında suratlarındaki maskeyi çıkardılar. Düşmanlıklarının Kürt halkına düşmanlık olduğunu gösterdiler. Hepimiz tanığız. AKP hükümetinin örgütlediği ve Cemaat’in kontrol ettiği polis Newroz günü akıl almaz bir nefretle bizlere saldırtıldı. Babası yaşındaki Ahmet Türk’e yumruk atan polis, Kürt halkına azgınca bir düşmanlıkla doldurulmuştur. Kürt’ten nefret etmektedir.


Polisin düşman bir halk diye tanıtılan Kürt’ten nefret etmesi şaşırtıcı değildir. O böyle bir nefretle eğitilmese, Newroz’da gördüğümüz gibi canavarlaşamaz. Şimdi bu polis, özel olarak eğitilerek HPG ile savaş alanına da sürülmekte. Böylece, kentlerimiz, dağlarda Kürt kanı içmek için yemin etmiş bu adamlarla dolup taşmakta. Kürt düşmanlığının boyutları artık çok tehlikelidir.


Ama daha tehlikelisi, PKK’ye karşı kimi zaman “elitist” bir aşağılamayla örtülü olan Türk aydın ırkçılığıdır. Onlar PKK’yi “geri, kültürsüz, cahil ve barbar” Kürt halkının yarattığı bir örgüt olarak görüyorlar. Kendilerine anlatılan “şehir efsanelerinin” kurbanı olmuşlardır. Sömürgeci beyazların “Tom Amca’lara” “acıdığı”, ama direnen siyahları katlettiği bilinir. Bu sömürgeci “vicdan” kimi Türk aydınında da geçerlidir.


Polisin “ırkçılığı” teknik bir sorundur. Demokratik bir Cumhuriyet bu polisi “dağıtır.” Ama toplumun ruhsal yapısını etkileyen aydının ırkçılığı bir idari kararla ortadan kaldırılamaz. Toplumun ırkçılaşması uzun vadede tedavi edilen bir hastalıktır.


Newroz ve yapılan kamuoyu yoklamaları, Türk ırkçılığının artık “toplumsal” bir karakter almakta olduğunu, toplumun kültürel genlerinde büyük bir deformasyona sebebiyet verdiğini göstermektedir.


30 yıllık savaş boyunca Türk ırkçılığı AKP döneminde olduğu kadar hiçbir zaman böylesine açık seçik bir hal almamıştı. Sivil ırkçı-faşist unsurların “polisle dayanışma” için ellerinde bıçaklarla bize saldırdığı zaman, bunun “münferit” ya da sıradan bir düşmanlık olmadığını gözlerimizle gördük.


Kürt halkı devletin zorbalığına karşı koyuyor. Ama sivil Türklere saldırmayı aklının ucundan geçirmiyor. Bizim ana topraklarımızda yaşayan Türk azınlığı büyük bir güvenlik ve barış içinde yaşamaktadır. Hiçbir Türk’ün evine çarpı işaretleri konmuyor. Türk esnaflar işlerinde güçlerindedir. Bizde Türk halkına karşı ırkçı bir nefret söz konusu değildir.


Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi Kürt halkını Türklere karşı asla kışkırtmıyor. Tam tersine Türklerle kardeşleşmek için, onların örgütlerinin çapına, gücüne, yeteneğine bakmaksızın, örneğin Halkların Demokratik Kongresi içinde onlarla bütünleşiyor. Kürt halkı Ertuğrul Kürkçülerin, Levent Tüzellerin, Sırrı Süreyya Önderlerin mücadelesine büyük bir değer biçiyor. Onlar Türk-Kürt kardeşliğinin, kökleri geçmişe dayanan köprü ayaklarıdır.


Ama artık şunu söylemek de istiyoruz; Kürtler bugünkü sisteme sahip devlete mahkum değiller. Hiçbir güç, Kürt halkını “zorla” devlete bağlayamaz. Biz eşit ve  gönüllü birlikten yanayız. Ama bizimle birliğe gönülsüz olanlara, bizi köle yapmak isteyenlere de boyun eğmeyiz.


Çok açık konuşalım; biz devletin bütün saldırılarına rağmen, gün gelip bu saldırılar gerileyince, müzakere süreci başlayınca Türk halkıyla eşit haklı birlik içinde yaşamayı kabul edeceğiz.


Ama siz her geçen gün kendi toplumunuzu zehirliyorsunuz. Irkçılık marjinal çevrelerin eğilimi olmaktan çıkıyor, “bizimle komşuluk yapmak istemeyen” büyük bir çoğunluğun eğilimine dönüşüyor. Devleti değiştirmek birkaç yılın işidir. Ama ırkçılaşan Türk toplumunu sağaltmak zordur. Ve bu, asıl bu, yani toplumsal bir karakter kazanan Türk ırkçılığı, en başta da toplumun ruhsal yapısında rol oynayan Türk aydınlarının “PKK düşmanlığı” ile gizlenen ırkçılığı birlikte yaşamayı imkansız kılacaktır.


Türk ırkçılığı, böyle giderse Türkiye’yi bölecektir.


Newroz’un en büyük dersi budur.

Hiç yorum yok: