25 Mart 2012 Pazar

Öldürülmüş Kadrajlar: Kürt Basını Direniyor



Berxwedan Yaruk


'Özgür' kelimesi ile Türkiye’yi bir arada kullanırken elim klavyeye gitmiyor. Sözcüklerin asılsız iyimserliğe yardım ve yataklık etme niyetleri hiç yok. Bunun yanında bir de 'Basın' var tabiî ki. ‘Baskı’ sözcüğünün aşinalığı evlere 'baskın', iradeyi 'bastırmak' ve cinsel 'baskı' ile hafızalara kazınınca 'özgür' ile yan yana gelmesi pek olası değil.

Özgür basın... Kürt halkı için 1898'de Mısır'ın başkenti Kahire’de başlayan bu serüven 107 yıl sonra Brüksel’de mücadelesine devam ediyor.

Mayınlı arazi Türkiye ile sınırlı değil elbet. 1995'de 'demokrasi' ve 'medeniyetin' merkezi olduğunu iddia eden Avrupa'da yayın hayatına başlayan Med TV 4 yıllık bir özgürlük kiralayabilmişti Avrupa hukuku ve adaletinden. Kirli savaşın somutlaşmış görüntülerini dünyaya duyurması ''PKK propagandası yapıyor'' olmasına gayri ihtiyari sağlam gerekçeydi Avrupa nezdinde. Kimyasallar ile öldürülmüş, cenazeleri, yerlerde sürüklenen ve parçalanan gerilla görüntüleri 'propaganda' idi 'medeniyet' temsilcilerinin parlamentosunda.

Kapatılır kapatılmaz Medya TV adı ile özgür basın geleneğine devam eden Kürt aydın ve gazetecileri 1999'dan 2004'e kadar bin bir türlü zorluklara, engellemelere karşın ayakta durabilmişti. Kapatılma gerekçesi, konseptin Türkiye ile koordine içinde yürütüldüğünü ortaya koyar nitelikteydi. Medya TV’nin kapatılmasına malum gerekçe ise ’Med TV’nin devamı olma niteliği taşıması!’

Aynı süreçte Türkiye’de de partiler bir öncekinin devamı olduğu iddiasıyla kapatılıyordu. 2004’te Roj TV dört farklı dil ile yayını başlatmış evrensel nitelikler taşıdığını salt bir halkın ağzı değil insanlığın ve Ortadoğu halklarının sesi olduğunu pratiğiyle ortaya koyuyordu. Bu zorlu maratonda Med TV 4 yıl, Medya TV 5 yıl halka ulaşabilmişti. Bugün 2012 yılında Roj TV’nin kapatılmış olması akıllara her seferinde birer yıl artan adalet anlayışı esprisini getirmiyor değil!

Yazılı basın önündeki engeller ise kapatmalar ile sınırlı kalmayıp faili meçhul cinayet ve bombalamalar ile devam ediyordu. İlki 1990 yılında halk gerçeği ile başlayıp birkaç ay elden ele verilen gazete sonrasında Yeni Ülke, Özgür Gündem ve Özgür Ülke ile geleneğini sürdürmüştür.

Apê Musa(Musa Anter) ve ‘küçük generallerinin’ ölesiye sürdürdüğü bu mücadele özgür basın geleneğinin en büyük temsilcilerinden olan Özgür Ülke gazetesinde büyük bir emekle devam ediyordu. 3 Aralığı 4 Aralığa bağlayan gece saat 3.10 civarında gazete binası dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in emri ile bombalandı ve bunun imzalı belgesi ele geçirildi. Gazete dağıtımcısı Ersin Yıldız yaşamını yitirirken 23 gazete çalışanı da yaralandı. Ortada ne bir bina ne bir insan kalmamışken ertesi gün Özgür Ülke gazetesi ''Bu ateş sizi de yakar'' manşetiyle ayakta durduklarını, yılmayacaklarını ilan ediyordu yedi düvele.

Yasaklı kelime listeleri TRT'den duyurulup genelge olarak dağıtılıyordu. Kürt sözcüğü resmi olarak yasak! Listenin devamına baktığımızda gerilla, asi, mülteci, isyan, Kürtlerin özgürlük mücadelesi, başkaldırı, operasyon, barış çağrısı, Botan, Amed, Serhad, Dersim, lider kadrosu, Marksist-Leninist örgüt, Kürt milletvekili, Kürt bayrağı, Kürt devleti, Kürt liderler...

Kürt halkının geçmişi bugünü ve geleceği ile ilgili tüm istek, serzeniş ve acılarını nitelendirebilecek her kelime yasak! Bununla beraber açlık grevine giren insanların görüntüsünü yayımlamak fotoğraflarını çekmek de DGM'de yargılanmaya, kanalının kapatılmasına fazlasıyla gerekçeydi ve hatta her an 'kör' bir kurşuna kurban gidebilirdin.

1876 yılı imparatorluğunda mevzuata giren basın özgürlüğü ilkesi ancak 1. Meşrutiyet’e kadar ayakta kalabilmiş, sonrasında her basım öncesi müsaade yasası uygulamasınca sansür müdürleri tarafından ‘görüldü’ imzası atılmayana dek sayfalar okura ulaşamazdı.

Günümüz cezaevi mektup sisteminin temeli diyebiliriz. Temelini 1. Meşrutiyetten sonra alan bu baskıcı, kontrolcü ve muhaliflerin sesini kısıcı tarz gittikçe dozajını arttırmış cinayet ve bombalamalarla sistemini idame ettirmiştir. Savaşların artık tank, top, tüfekten öte görsel iletişim ağıyla sürdürüldüğü bir dönemde özgür basın neferlerine bu denli saldırı sürpriz değil ancak yine bu denli baskı ve zulüm dönemin gelişmişliği ile fena halde çelişkili.

Bir gazetenin genel yayın yönetmeni yada muhabiri olmak 10 insan ömrünün bile yetmeyeceği kadar hapis cezası almaya yeterli. Gazete dağıtımcısı olmak ise akşam ev yolunda kaçırılıp bir ağaca bağlı halde ölü bulunmana 'haklı' gerekçe!
Eylem anında göstericiden önce vurulması gerekenler listesinde fotoğrafının yer alması özgür basın ile mutlaka ilişkinin olduğunun göstergesi...

Bir ülkede gazeteciler öldürülüyorsa, muhabirler tutuklanıyorsa çok daha büyük katliamların kapıda olduğu bilinmelidir zira görmediğiniz gitmediğiniz yerde olan biten her şey küçük generallerin 'ölü' kadrajında gizlidir.

Bu yazıyı kaleme alıyor zorunda olmanın dayanılmaz ağırlığı ise Özgür Gündem’in bir gece baskını ile yeniden kapatılmış olup ertesi gün çıkacak olan tüm sayılarına ‘ileri demokrasi’ müritlerince el koyulmuş oluşu.

KAPATILAN GAZETELER

Halk Gerçeği-1990

Yeni Ülke:20 Ekim 1990-Nisan 1993

Özgür Gündem:31 Mayıs 1992-14 Nisan 1994

Özgür Ülke:28 Nisan 1994-2 Şubat 1995

Yeni Politika:13 Nisan 1995-16 Ağustos 1995

Özgür Yaşam: 7 Ekim 1995-12 Aralık 1995

Demokrasi:12 Aralık 1995-3 Mayıs 1997

Ülkede Gündem:7 Temmuz 1997-23 Ekim 1998

Özgür Bakış:18 Nisan 1999-21 Nisan 2000

Yeni Gündem:27 Mayıs 2000-31 Nisan 2001

Yedinci Gündem:23 Haziran 2000-26 Ağustos 2002

Yeniden Özgür Gündem:2003

Ülkede Özgür Gündem:2004

Toplumsal Demokrasi:2006

Gündem:2007

Yaşamda Gündem 2007

Özgür Yorum 23 Aralık 2008

Gelecek 28 mayıs 2008-27 Eylül 2008

Azadiya Welat:26 şubat 1994-2010

KATLEDİLEN KÜRT GAZETECİLER

25 Şubat 1992’de Batman’da Yeni Ülke muhabiri Cengiz Altun 2 Haziran 1992’de Nusaybin’de, Yeni Ülke muhabiri Mecit Akgün 8 Haziran 1992’de, Özgür Gündem muhabiri Hafız Akdemir 29 Temmuz 1992’de Batman’da, Özgür Halk Dergisi’nden Çetin Ababay 9 Ağustos 1992’de Gercüş’te, Özgür Gündem Muhabiri Yahya Orhan 9 Ağustos 1992’de Ceylanpınar’da, Özgür Gündem Muhabiri Hüseyin Deniz 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da, Özgür Gündem yazarı Musa Anter 9 Ocak 1993’te Van’da, Özgür Gündem Muhabiri Orhan Karaağar 18 Şubat 1993’te Urfa'da, Yeni Ülke Muhabiri Kemal Kılıç 28 Temmuz 1993’te Bitlis’te, Özgür Gündem muhabiri Ferhat Tepe 12 Mart 1994’de Siverek’te, Gündem muhabiri Nazım Babaoğlu 29 Mayıs 1994’te Batman’da, Özgür Ülke muhabiri İsmail Ağay 3 Aralık 1994’te İstanbul’da, Özgür Ülke’den Ersin Yıldız 28 Ağustos 1995’te Bitlis’te, Yeni Politika muhabiri Seyfettin Tepe 28 Ağustos 1995’te Bitlis’te, Özgür Gündem muhabiri Mehmet Şenol 30 Ağustos 1994’te Kulp’ta öldürüldüler.

Tüm kirli ittifaklara, baskılara,dayatmalara ve tehditlere karşın özgür basın çalışanları, bu uğurda yaşamlarını feda etmiş arkadaşlarının izinde, Apê Musa’nın küçük generalleri olarak, kılı kırk yararak yürümeye devam ediyor…

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: