Eren KESKİN
Kürt halkının tarihsel olarak en önem verdiği günlerden biridir 21 Mart!
Dört parçaya yayılmış Kürdistan coğrafyasının birleşme ve yaşama umududur Newroz!
Kürt halkı, bugüne dek dört ayrı parçada da tüm baskı ve yok etme yöntemlerine inat, Newroz’unu kutlamıştır.
İnsan hakları savunucuları olarak, özellikle Bölge’de, Newroz’larda yaşanan o kadar acı olaylara tanık olduk ki, hepsini tek tek hatırlıyorum.
Yan yana dizilmiş cansız bedenleri, sokaklardan topladığımız ayakkabıları, yaralanan insanların hepsini hatırlıyorum.
Bir dönem, Newroz günü yaklaştıkça hepimizin kalbi yerinden çıkacak gibi olurdu.
Yaşanacak acılardan ve yeni ölümlerden korkarak beklerdik her 21 Mart’ı
Bu yılda böyle oldu!
Devlet, izin verdiği Newroz kutlamalarından hiçbir olay çıkmadığını, Newroz’un ne kadar büyük bir coşkuyla ve ne kadar büyük bir kitleyle kutlandığını çok iyi biliyor.
Ve şunu da çok iyi biliyoruz ki; her kitlesel Newroz, milyonlara yaklaşan insan sayısı ve kutlamalardaki coşku, Kürtlerin umudunu ve kararlılığını büyütüyor.
Ve her kitlesel Newroz, devleti daha da kızdırıyor, hırçınlaştırıyor.
Bu yıl Newroz’un hafta içine gelmesi nedeniyle Kürt halkı daha katılımlı olmasını istediği için, hafta sonuna denk gelen 18 Mart’ta kutlama yapmak istedi.
Bu kadar önyargısız ve doğal bir talepti bu..
Ancak, aynı zamanda 18 Mart devletin sonradan keşfettiği ‘şehitler’ bayramına denk geliyordu.
Aynı yaşta olan birçok kişi hatırlar. Bizlerin ilkokul lise yıllarımızda 18 Mart kutlamasına ben hiç şahit olmadım.
Aslında, tarih okuyanlarda çok iyi bilirler ki, 18 Mart Çanakkale Savaşı hiç de resmi tarihin anlattığı gibi bir olay değildir.
O savaşta Mustafa Kemal ikinci derecede bir komutan konumundadır. Ve tüm savaşlarda olduğu gibi, o savaşta da büyük insani acılar yaşanmıştır. Ve birçok farklı ulustan insan yaşamını yitirmiştir.
Türk devleti, 18 Mart 1915 ‘Çanakkale Zaferi’ ni sahiplenir. Ancak aynı anlayışın, bir ay sonra 24 Nisan 1915’de gerçekleştirdiği soykırımı yok sayar. Reddeder.
Türk devleti, bu 18 Mart’da da ‘dayatmacı tarih’ anlayışını ‘gerçek tarihin’ önüne koymuştur.
Kürt halkının tarihsel bayramını kutlamasına engel olmuş, kendi dayatmacı bayramını kutlamıştır. Ve asıl olarak şundan korkmuştur; Eğer Newroz kutlanabilseydi, alanlarda toplanan kalabalık inanç ve coşkunun yanında, Çanakkale’deki görüntünün ne kadar zorlama olduğu ortaya çıkacaktı.
İşte hep bundan korktular!
Kürt halkının içten gelen coşkusu, barış talepleri, mücadelesine olan inancı onları hep korkuttu.
Ama korkmaya devam etsinler.
Onlar değişmedikçe Kürtler de değişmeyecek.
Dört parçaya yayılmış Kürdistan coğrafyasının birleşme ve yaşama umududur Newroz!
Kürt halkı, bugüne dek dört ayrı parçada da tüm baskı ve yok etme yöntemlerine inat, Newroz’unu kutlamıştır.
İnsan hakları savunucuları olarak, özellikle Bölge’de, Newroz’larda yaşanan o kadar acı olaylara tanık olduk ki, hepsini tek tek hatırlıyorum.
Yan yana dizilmiş cansız bedenleri, sokaklardan topladığımız ayakkabıları, yaralanan insanların hepsini hatırlıyorum.
Bir dönem, Newroz günü yaklaştıkça hepimizin kalbi yerinden çıkacak gibi olurdu.
Yaşanacak acılardan ve yeni ölümlerden korkarak beklerdik her 21 Mart’ı
Bu yılda böyle oldu!
Devlet, izin verdiği Newroz kutlamalarından hiçbir olay çıkmadığını, Newroz’un ne kadar büyük bir coşkuyla ve ne kadar büyük bir kitleyle kutlandığını çok iyi biliyor.
Ve şunu da çok iyi biliyoruz ki; her kitlesel Newroz, milyonlara yaklaşan insan sayısı ve kutlamalardaki coşku, Kürtlerin umudunu ve kararlılığını büyütüyor.
Ve her kitlesel Newroz, devleti daha da kızdırıyor, hırçınlaştırıyor.
Bu yıl Newroz’un hafta içine gelmesi nedeniyle Kürt halkı daha katılımlı olmasını istediği için, hafta sonuna denk gelen 18 Mart’ta kutlama yapmak istedi.
Bu kadar önyargısız ve doğal bir talepti bu..
Ancak, aynı zamanda 18 Mart devletin sonradan keşfettiği ‘şehitler’ bayramına denk geliyordu.
Aynı yaşta olan birçok kişi hatırlar. Bizlerin ilkokul lise yıllarımızda 18 Mart kutlamasına ben hiç şahit olmadım.
Aslında, tarih okuyanlarda çok iyi bilirler ki, 18 Mart Çanakkale Savaşı hiç de resmi tarihin anlattığı gibi bir olay değildir.
O savaşta Mustafa Kemal ikinci derecede bir komutan konumundadır. Ve tüm savaşlarda olduğu gibi, o savaşta da büyük insani acılar yaşanmıştır. Ve birçok farklı ulustan insan yaşamını yitirmiştir.
Türk devleti, 18 Mart 1915 ‘Çanakkale Zaferi’ ni sahiplenir. Ancak aynı anlayışın, bir ay sonra 24 Nisan 1915’de gerçekleştirdiği soykırımı yok sayar. Reddeder.
Türk devleti, bu 18 Mart’da da ‘dayatmacı tarih’ anlayışını ‘gerçek tarihin’ önüne koymuştur.
Kürt halkının tarihsel bayramını kutlamasına engel olmuş, kendi dayatmacı bayramını kutlamıştır. Ve asıl olarak şundan korkmuştur; Eğer Newroz kutlanabilseydi, alanlarda toplanan kalabalık inanç ve coşkunun yanında, Çanakkale’deki görüntünün ne kadar zorlama olduğu ortaya çıkacaktı.
İşte hep bundan korktular!
Kürt halkının içten gelen coşkusu, barış talepleri, mücadelesine olan inancı onları hep korkuttu.
Ama korkmaya devam etsinler.
Onlar değişmedikçe Kürtler de değişmeyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder