8 Ocak 2012 Pazar

Karayılan: Topyekün Savaşın Esas Hedefi İmralı’dır

BEHDİNAN - KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Öcalan’a yönelik saldırı ile Roboski Katliamının Kürt halkı ile özgürlük mücadelesine geri adım attırma amacıyla yapıldığını belirterek, “Bu amaçlarına ulaşmadılar, ulaşamayacaklar” dedi. Cezaevindeki tutsakların başlatmış olduğu açlık grevini selamlayan Karayılan, “Ulusal tutumun gelişmesi için sömürgecilikle artık Türkçe konuşmamalıyız” diyerek Kürt siyasetçilerinin anadilde savunma yapmalarına destek verdi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, son günlerde yaşanan gelişmeleri Dengê Mezopotamya Radyosu’na değerlendirdi. Karayılan, Türk devletinin, hareketlerine ve Kürt halkına karşı, teslim almayı amaçlayan, merkezinde PKK lideri Abdullah Öcalan’ın bulunduğu topyekün bir savaş başlattığına dikkat çekerek şunları söyledi:

‘TOPYEKÜN SAVAŞIN ESAS HEDEFİ İMRALI’DIR’

“Türk devleti Önderliğimize, hareketimize ve halkımıza yönelik topyekun bir savaş başlatmıştır. Bu savaşın merkezinde Önder Apo vardır. Saldırıların bütün açılardan en yoğun olduğu ve yürütüldüğü yer İmralı’dır. Yürütülen bu savaş hareketimiz ve halkımızı teslim almak ve tasfiye etmek amaçlıdır. O açıdan böyle kapsamlı ve ana hedefinde İmralı olması bu nedenledir. Önderliğimiz İmralı tecrit sistemine karşı bir direniş içerisindedir. Ancak düşman Önderliğimizin geri adım atmasını istiyor. Önderliğimizin tavrını yumuşatması için saldırı üzerine saldırı geliştiriyorlar. Dikkat edilirse, daha iki yıl önce yirmi günlük hücre cezası verilmişti. O zaman görüşmeler vardı, cezayı durdurmuşlardı. O cezayı şimdi uyguluyorlar. Yine Önderliğimizin yanında bulunan arkadaşlara yönelik de geçmişteki cezalar bugün uygulanıyor. O arkadaşlarımız da bir direniş içerisindedirler. Türk devleti burada amacına ulaşmamıştır. Önderliğimize yönelik bir saldırı var ama her şeyden önce bu durum karşısında Önderliğimizin sergilediği büyük ve anlamlı direnişi söz konusudur.”

Türk devletinin başlattığı yeni saldırıların kapsamına da değinen Karayılan, Kürt halkının sindirilmek, sessiz bırakılmak ve bu şekilde teslim alınmak istendiğini dile getirerek, Kürt halkına yönelik bir zulüm ve işkencenin olduğunu belirtti ve sözlerine şöyle devam etti;

‘İMRALI’DAKİ İŞKENCE İLE ROBOSKİ’DEKİ KATLİAMIN AMACI BİRDİR’

“Roboski’de 35 insanımız neden şehit düşürüldü? Roboski, Qileban ve Botan halkı şahsında tüm Kürt halkına bir mesaj verilmek istendi. Yani eğer siz geri adım atmazsanız, biz sizi her tür yöntemle yok edebiliriz, denmek istendi. O açıdan oradaki katliam bir koordinasyon ve plan dahilinde pratikleştirildi. Biz bu gençlerimizin kanını elbette ki yerde bırakmayacağız, herkes bunu böyle bilsin. Yani İmralı’daki işkence ve Roboski’deki katliam birdir. Her ikisinin amacı da aynıdır. Örneğin Önderliğimizin İmralı’da geri adım atması durumunda halkımıza daha çok saldırırlar. Eğer halkımız geri adım atar, sessiz kalırsa o zaman Önderliğimiz kuşatma altına alınır, kazanımlarımız hedef haline gelir. Önderliğimizin geri adım atmasını amaçladılar ama bu mümkün değildir, böyle bir şey gerçekleşmedi ve gerçekleşmeyecek de. Halkımız açısından da bu geçerli olmadı. İmralı’daki tecrit ve yine Roboski’deki katliama yönelik halkımız bugün hala ayaktadır. Demek ki Kürt halkı zayıf düşmemiştir, ayaktadır. Hatta Roboski’deki şehitlerine en üst düzeyde sahip çıkmaktadır. Yine bütün bunlarla birlikte ulusal birliğin çok güçlü olduğu ve giderek güçlendiği de böylelikle bir kez daha açığa çıktı. Dört parça Kürdistan ve yurtdışında Kürt halkının sergilediği tavır ulusal ruhta birlik yaratıldığını açığa çıkarmıştır. Onlar burada da amaçlarına ulaşmamışlardır. Kürt siyasetinde de teslim alma, parçalama ve zayıflama yaratmak istediler ama bu da gerçekleşmedi. Zindandakiler de dışarıdakiler de hala ayaktadırlar ve özgür siyasetlerini yürütmektedirler.”

Öcalan’a yönelik, yine Kürt halkı ve Kürdistan gerillasına dönük yürütülen savaşın ‘önderlik sistemini’ hedeflediğini vurgulayan Karayılan, Kürdistan gerillasının geçen dönemde büyük bir direniş sergilediğini belirtti. Karayılan gerilla güçlerine yönelik Türk devletinin ve basınının psikolojik savaş yürütme amaçlı haberler yaydığını ve bunun toplumu yönlendirmek amaçlı olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:

‘GERİLLAMIZ 2011 YILINDA BÜYÜK DİRENİŞLER SERGİLEDİ’

“Türk devletinin temel hedeflerinden biri de gerilladır. Onlar da çok iyi biliyorlar ki, Önderliğimizin ve gerillamızın duruşu onların bütün oyunlarını boşa çıkarıyor. Onun için bu dönemde gerillaya yönelik kapsamlı saldırılar geliştirdiler. 2011 yılını gerilla açısından yok etme yılı olarak hesapladılar. Tamil örneğini planlayarak, buna göre hareket etmeye çalıştılar. Ama başarıya ulaşmadılar. Gerillanın da yaşadığı temel bazı eksiklikler oldu. Fakat genel olarak büyük bir direniş yaşandı. Bu direnişte Şehit Rüstem, Çiçek, Alişer, Rozerin, Baz, Simko, Ruken, Brusk ve diğer değerli şehitlerimizi verdik. 14 Temmuz’dan bu yana pratiğe baktığımızda başarılı adımlar atıldığını görüyoruz. Konsept boşa çıkarıldı. Güçlü eylemler gerçekleşti ve büyük direnişler yaşandı. Bu bize büyük umutlar verdi. Ama bunun yanında pratikte bazı yanlışlar yaşandı ve hatalar görüldü. O kadar bariz ve açık hatalar görüldü ki düşmanın içinde bulunduğu zayıflık büyük kayıpların verilmesinin önüne geçti. Genel pratiği değerlendirdiğimizde olumlu-olumsuz, başarılı yanlarını görüyoruz.

“Türk ordusu yüksek teknoloji, istihbari bilgiler ve psikolojik savaş yürüterek, bazı sonuçlara ulaşmak istiyor. Psikolojik savaşı çok kapsamlı yürütüyor. Psikolojik savaş yalana dayalı savaş türüdür ve temeli yoktur. Örneğin bir yerde bir kişi teslim olmuşsa sanki çok sayıda kişi teslim olmuş gibi yansıtmaya çalışıyor. Bunun için bütün televizyon kanallarını, gazeteleri devreye koyarak, kontrol altına alıyorlar. Bütün bunları psikolojik savaşın temel araçları haline getirmişlerdir. Gerillaya yönelik geliştirilen bu imha saldırılarına karşı gerillamız bir çok yerde gerilla kurallarını tam uygulayamamış, Önderliğimizin belirttiği ‘24 saat gerillacılık’ ilkesini pratikte tam olarak uygulayamamıştır. Yani düşman birçok alanımızda gerillanın gösterdiği zayıflıklardan dolayı saldırılar gerçekleştirmiş, yönelmiştir. Örneğin Çele’de çok başarılı bir eylem gerçekleştirildi ama eylem sonrası gerilla kuralları ihlal edildiği için düşman çok az bir çabayla elindeki tekniği kullandı ve ardından kayıplar yaşandı. O açıdan gerillanın düşmanın tekniğini boşa çıkaracak bir pratikte olması gerekiyor. İçinde bulunduğumuz bu kış sürecini bütün bunları değerlendiren ve geçmiş süreçte yaşanan eksiklikleri ortadan kaldırma süreci olarak ele almayı hedefliyoruz. Bu konuda kararlılığımız büyüktür.”

‘TUTSAKLARIN AÇLIK GREVİ KARARINI SELAMLIYORUZ’

Karayılan, cezaevlerinde bulunan Kürt tutsakların başlatmış oldukları açlık grevi eylemini de değerlendirerek, bu konuda şunları söyledi;

“Kendi inisiyatifleriyle karar alıp, açlık grevi eylemi başlatan tüm özgürlük tutsaklarını ve devrim esirlerini selamlıyorum. Alınan bu açlık grevi kararına saygı duyuyoruz. Uluslar arası komplonun 13. Yılını geçmiş yıllar gibi sadece kınamak değil, bir toplumsal hamle olarak geliştirmek ve komplonun tamamen boşa çıkarılması için sadece tecridin ortadan kaldırılması değil, Önderliğimizin özgürlüğünün gerçekleşmesi olarak ele almak gerekiyor. Önder Apo’nun özgürlüğü tüm zindan tutuklularının ve Kürt halkının özgürlüğü anlamına geliyor. Zindanlar bir kez daha Mazlum Doğan, Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz, Ali Çiçek, Ferhat Kurtayların çizgisini yükseltmeye çalışıyor. Bu çok önemli bir tavırdır. Bu genel mücadeleye de güç verecektir.”
‘SÖMÜRGECİLİK KARŞISINDA KÜRTÇE KONUŞMAK BİR YURTSEVERLİK TAVRIDIR’


‘KCK’ adı altında düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınarak tutuklanan Kürt siyasetçilerinin mahkemede anadilde savunma yapmalarını da değerlendiren Karayılan, Kürtçe konuşmanın bir yurtseverlik tavrı olduğunu söyledi:

“Türk sömürgeciliği ile aramızdaki bazı şeylerin artık netleşmesi gerekiyor. Mademki biz kendi dilimizle, kültürümüzle yaşamak ve eğitim görmek istiyorsak, şimdiden bazı şeyleri başlatmamız gerekiyor. Cezaevindeki arkadaşlarımız buna öncülük etmelidirler. Örneğin mahkemelere gidip, devletle yüz yüze geliyorlar. Türk devletinin her gün bizzat saldırılarıyla karşı karşıya geliyorlar. Sergilenen tutum elbette ki önemli bir tavırdır. Ulusal tutumun gelişmesi için sömürgecilikle artık Türkçe konuşmamalıyız. Türk diline karşı olduğumuzdan değil, biz Türk halkıyla elbette ki Türkçe konuşuruz. Biz Türkçe diline karşı değiliz. Ama mademki asimile ediliyoruz, zorla Türkçe konuşturuluyoruz, o zaman bir yurtseverlik tutumu olarak devlerle Türkçe konuşmamamız gerekiyor. Bu tutum başta mahkemelerde gelişmelidir. Sadece kadro olanlar değil, yurtseverler de Kürtçe konuşmalıdırlar. Sadece mahkemelerde değil, her yerde devletle ilişki böyle olmalıdır. Bu ulusal bir tavırdır. Kadroların yanı sıra, dostlarımız, yurtseverlerimiz ve tüm Kürtler bu ulusal birliğe katılmalıdırlar.”

‘2012 YILINDA YENİ BİR HAMLE BAŞLATMAK İSTİYORUZ’

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan son olarak 2012 yılının kendileri açısından stratejik, önemli ve kader yılı olduğunu söyledi. Karayılan, “2012 yılı bizler açısından stratejik, önemli ve bir kader yılıdır. 2012 yılında yeni bir hamle başlatmak istiyoruz. 2012 yılını ulusal birlik yılı, Önderliğimizin, halkımızın ve tüm tutukluların özgürlük yılı yaparak, bunun için elimizden ne geliyorsa onu yapacağız.” dedi.

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: